Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-31-2010, 13:44   #8
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart DERSİM YANIYOR
Devamı...

DERSİM YANIYOR

Türk ordusunun Dersime girerken askeri mühimmat durumu:

310 subay, 8 bin 313 muharip ve gayri muharip er, bin 422 hayvan, 16 at arabası, 63 kamyon, 14 zırhlı keşif aracı, 6 bin 705 piyade tüfeği.

9 Mayıs tarihinde beraberinde 2. Başkan ve Jandarma Genel Komutanı olduğu halde Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak Elazığa'a gelerek Pertek'e geçer. 4. Genel Müfettişlik Karargahı'nda yapılacak harekatın esasları kararlaştırıldıktan sonra, Genel Müfettişlik kıtalara 1 numararalı harekat emrini yayınlar.

12 Mayıs tarihinde uçakların da destek verdiği kara harekatının ardından, ağırlıklı olarak Pertek, Munzur, Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Çemişgezek, Mameki, Havikpah, Külünk, Zeranik, Xurtmuri, Kansark, Leşkan, Balikan, Bilgeç, Vasil, Ximkös, Kırmızıdağ, Cindo, Sin, Sansark, Şogayik, Beyazdağ, Türüşmek, Kandilbaba, Xaçik, Pokir, Kirenko, Kanisor, Laç, bölgelerinde katliamlara girişilir.




Karadan ulaşılabilen köyler yakılırken, Diyarbakır'dan Elazığ'a getirilen uçaklarla köyler bombalanır. Ele geçirilen köyler askerlerce bir daha yerleşime açılmasın diye yakılır. Hayvanlara el konulur. Kurtulmak için yüksek tepe ve dağlarda mağaralara saklanan ve aralarında kadın-çocukların bulunduğu yüzlerce kişi, mağaralarda ateşe verilir, yada girilemeyen mağaraların önü betonla kapatılır. Yakalanan ve aralarında kadın ve çocukların olduğu binlerce kişi önce Dersim merkezde toplanır. Daha sonra sürgüne gönderilir.
Bu arada teslim olanlar hükümete bağlılıklarını sunarlar.





Dağlarda ise tek silahları tüfek olan küçük gruplar üzerlerine gelen askerlere karşılık verir. Çatışmalar haftalarca sürer.

Genelkurmay belgelerinde, 24 Haziran 1937 sabahından itibaren tüm birliklerin bölgelerinde arama ve tarama faaliyetlerine başladığı belirtilerek şunlara yer veriliyor:



"Devam eden tarama faaliyetinde birçok asi köyleri yakılıyor, sıkıştırılan eşkiya grupları ile yapılan müsademelerde oldukça ağır zayiat verdiriliyor ve çok sayıda büyükbaş hayvan, koyun ve keçileri toplanarak mahalli kaymakamlıklara teslim ediliyordu.’’



Tuncelide eşkiyalık can çekişiyor..Uçaklarımız, eşkiyanın son barınaklarını da bombaladı.. Seyyid Rızanın küçük oğlu yaralı olarak ele geçti.. Seyyid Rıza mağaraya sığındı..’’(Cumhuriyet 26 haziran 1937)


BESE’ NİN ÖLÜMÜ

Seyyid Rıza ve yakınları, hava ile kara taaruzlarını rağmen çemberden kurtulmuşlardı.. Ama ovacık ın senkan bölgesinin Uzunmeşe yöresinde çatışma yeniden başlıyordu.. Bu Seyyid Rızanın katıldığı en büyük kavgaydı.. Seyid Rıza eşi Bese, oğlu Şeyh Hasan ile torununu bu çatışmada kaybediyordu..

Bese ve ölümü Türk basınında da uzun süre işlendi..
Gazeteci Barbaros Baykara ya göre Bese, Keçisekmez kayalıklarında bir avuç insanla bir ordu ve ölüm yağdıran uçaklara karşı kurşunu bitene kadar çarpısıyor, kurşunu bitince taşlar fırlatıyor, yakalanacağı an,’’beni sağ yakalayamassınız, namusuma dokunamayacaksınız benim.. Bu zevki tattıramayacağım size.. Ölümü bile bulamayacaksınız..’’ diye bağırarak uçuruma atlıyordu..


SEYİD RIZA YAKALANIYOR


Dersimde insanlığın bu denli çürüyüp kokmaya başladığı bir anda Erzincan valisinden Seyyid Rızaya görüşme ve barış yapma önerisi geliyordu..
Kimsenin kılına dokunulmayacağı ve opersayonların durdurulması vaadi Seyyid Rızayı ikna etmesi için yeterliydi..
Ama yaşananlar bir tuzaktan öteye gitmeyecekti..




Cumhuriyet gazetesi 13 Eylül 1937 tarihinde ‘’eşkıya Seyyid Rızanın Erzincan hükümet binasına gelip teslim olduğunu yazıyordu..

Seyyid Rıza Erzincana giderken tanınmamak için yüzünü gözünü kapatmıştı..
Yıllar önce Erzincanı kurtarmak için üzere Kırk merdivenler geçidinden geçip Erzincanla ocavık arasındaki Alibey köprüsüne vardıpında nöbetçi askerlerle durdurulup ‘’dur kimsin?’’ sorusuna şu karşılık veriyordu..
-Bir yolcuyum oğlum..
-Adın ne?
-Rızo…

Rızo meraklı askerlerin bakışları arasında vali makamının olduğu üst kata değil, bodruma, nezaharetlerin bulunduğu alt kata götürülüyordu..
O artık ele geçmiş bir tutsaktır..

Bu sırada batıda tüm şehirlerde sevinç kutlamaları yapılır..




Seyyid Rıza aceleyle yargılandıktan sonra idam cezasına çarptırılır..

Kendisine soru soran mahkeme başkanına ‘’bizi asacaksınız..Bu belli..emir yukarıdan geldi.. Formalite için neden yoruluyorsunuz?'' diyordu..


DAR AĞACINDA BİR SEYYİD

Mahkeme kararını açılklamış Seyyid Rızayla beraber 6 kişi idam cezası almıştı..
Yetmis sene önce seksen yasindaki adam öglu yasindaki birinin tanikligiyla yasi kücültülür idam edilmek icin.Seyit Riza gülerek;"Oglum yasindaki biri benim yasima karar veriyorsa benim diyecek bir seyim yoktur" der.

Temyize gitmez bile dava. Cünkü hersey hukuk ihlalidir. Avukat derseniz o nedir denir.
Sanik olarak getirilenlerin büyük cogunlugu Türkce anlamaz ve konusmaz ama bir tek tercüman bile bulunurulmaz düzmece mahkemede.Bir cevap alamaz.


Sehpalarda Babalar ve Oğullar..


Kefen giydirilir, Son sözleri sorulur.

-"40 liram ve saaatim var.Ogluma verirsiniz".

Ama Oglunun da asilanlar arasinda oldugunu bilmez.
17 yaşındaki oğlu gözlerinin önünde asıldıktan sonra sıra kendisine gelmiştir..

Ve yürür meydana dogru. Karanligin icinde cellatini iter ve ipe yönelir, tabureye cikar ipi kendi geçirir boynuna...

-"Ewlade Kerbelayme. Bexetayme. Ayibi, zulmo, cinayeto".



(Evladı kerbelayız, suçsusuz.. Ayıptır, günahtır, cinayettir)


Gözleri gecenin karanliginda dogdugu yerlere deger,daglarina cevrilir.
Daglarindaki kari farketmistir. Munzurun doruklarina kar yagmistir...

Cellat geri cekilir sarhos adimlarla...


DERSİMLİLER KURTULDUK DİYE SEVİNİRKEN

Dersimliler İnönünün Dersim meselesi bitti’’ dediğini, bunun bir taktik olduğunu akıllarına bile getirmemişlerdi.. İsmet Paşa tek başına devletti..Devlet sözü inanılır , güvenilirdi..
Oysa Ankara ‘’Sel Seferleri’’nin yeni aşamasına , bahar taaruzuna hazırlanıyordu..

İsmet Paşaya göre ‘’Dersim sonuna kadar susturulacaktı’’


VE DERSİM KATLİAMI

Artık Dersimde cahennem içinde cehhenem yaşanacaktı..1938 yazıyla Desrsim baştan başa yangınlar içindeydi..

Tedip ve tenkilharekatlarıyla ''canlı ne varsa yok edilecek''ti Dersimde..
İnsanlar doğa bir ara yanıyor, hayvanlar dahi süngüleniyordu..
Türk basını tarafından batıya ‘’haydutlar ölü olarak ele geçiriliyor’’ diye veriliyordu..
Ancak haydutların, niteliği, cinsiyeti ve yaşları genelin içinde gereksiz bir ayrıntı olduğu için açıklanmıyordu..


''DİRİ DİRİ YAKTILAR''

"Dersim İsyanı'nda isyan eden bazı insanlarla askerler harp ederken, isyancılar yavaş yavaş çekilip dağın zirvesine doğru gitmişler. Bizim askerler onlara ulaşamıyor ve bir şey yapamıyorlardı. Bu defa herhalde gelen emirler mucibince, Hulusi Bey'e de verilen emir gibi, geri dönüp masum çoluk-çocuk, ihtiyar demeden katletmeye başlamışlar. Hatta hınçlarını alamayarak, bazı taburlar topladıkları çoluk-çocuk, kadın ihtiyar, bigünah masumları büyük avlulu surlu bir evin içine doldurmuşlar ve birçok teneke gazyağı döküp bunları ateşe vermişlerdi. Bu ateş içinde yükselen feryatlar ve çığlıklar ortasından, bir kadın kucağındaki bebeğini ateşte yanmaması için surun üstünden dışarıya fırlatmış. Fakat bir yüzbaşı o bebeği süngüleyerek, süngü ile tekrar surun üstünden ateşin ortasına atmıştı. Gözümle gördüm..(Abdulkadir Badıllı – Nur Talebelerinden)


BEBEKLERİ DE YAKARLAR

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno...-yeni-taniklar


NECİP FAZIL KISAKÜREK SOYKIRIMI ANLATIYOR..
(Son Devrin Din Mazlumları’ ndan alıntı)


En aşağı 50.000 müslümanın kanını ve canını ihtiva etmesi bakımından, kalın hatlarıyle bir harita gibi çizdiğimiz ve şu anda yalnız ana prensip ve mânasıyle tesbit ettiğimiz bu facianın, tarihte bir benzeri gösterilemez.
Babalarını arayan ve yanına gitmek istediklerini söyleyen iki mâsum çocuğun Hozat Kaymakamı tarafından süngületilerek babalarının yanına gönderilmesi... Kendisinin öğretmen ve köy halkıyle alâkasız bir şahıs olduğunu iddia ederek alevler içinden fırlamak isteyen bir gencin, kalasla itilip alevler içine atılması ve karşı -sında sigara içilmesi... Buğday sapları üstünde yakılan, daha evvel kurşunlanmış bütün bir köy halkı... Annesinin karnından sivri uçlu âletle çıkartıldıktan sonra yaşamakta devam eden ve
hala topuğunda bu sivri uçlu âletin izini taşıyan çocuk... Bir dere içinde boğazlanan ve bu fiili yerine getiren cellâdın bulunması bir hayli zorluğa yol açan yirmi mâsum... Ve buna benzer daha neler, dalıa neler!..
Cesetleri değil, mânaları muhakeme ve idam eden tarih, bakalım bu 50.000, çocuk, genç, ihtiyar, kız, kadın, hasta, alil müslüman cesedine karşılık kaç ferdin mânası üzerinde ebedî idam karari verecektir?
Elâzığ Ortaokulunda okuyan iki çocuk... Tatili geçirmek üzere memleketleri olan Hozat'a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlanndaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil'in öldürtülmüş olduğunu öğreniyorlar ve ağlama ya başlıyorlar. Onlara şu karşılık veriliyor:
"- Sizi de onun yanına götüreceğiz!"
Çocuklar odadan sürükletilerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngületiliyorlar. Böylece babalarnin yanına gönderilmişlerdir.
Her evi ayrı ayrı tutuşturulduktan sonra dört bir etrafı ayrıca çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere doğru ilerliyor ve haykırıyor:
"Durun, ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size isbat edeyim!"
Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvelâ göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınlari gerisinde âmir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vak'a, bana, 1944 yılında, Eğridir'de askerliğimi yaparken, resmî şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen Amirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.)

HAMİLE KADINLARI SÜNGÜLEDİLER

Yusuf Cemil'in köyünden 200 kadın ve çocuk öldürtülmüş ve bunların cesetleri buğday sapları üzerinde yakılmıştır. Öldürülenler arasında, Elâzığ'da askerliğini yapan ve o sırada izinli olarak köyünde bulunan Rüstem adında biri de vardır. Bu zavallı, mezun olduğunu ve isterlerse hüvviyet ve izin kâğıdını da gösterebileceğini söylediği halde derdini dinletemiyor ve dört çocuğu ile seksenlik anası arasında, onlarla berabır, kurşunlanıyor.
Bu arada Hozat'ın Zımbık köyünde (Şekspir)in hayaline bile taş çıkartacak, bir vak'a cereyan etmektedir. Erkekleri tamamıyle doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu, sivri uçlu âletle (süngü) öldürülüyor.Oldurulen kadinlar arasinda biri doğurmak üzere bir gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet, barsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düşen çocuğun sag olduğunu dehşetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaşamakta devam eden çocuğu alıyorlar,emzirtip büyütüyorlar ve ona "Besi" adını koyuyorlar. Bu kız bugün hâlâ aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiği zaman da onun topukçuğunda bir yara açmıştır ve kız hâlâ bu yarayı topuğunda taşimaktadır.


69 YIL SONRA KONUŞTU (Dersim Katliamında Bulunan Asker Konuşuyor)

Abdullah Çiftçi'yi en çok etkileyen şey operasyonlarda yaşadıkları olmuş. Çiftçi, operasyonlar sırasında köylülerin silahla değil, taşlarla kendilerine karşı savaştıklarını anlatıyor: 'Kış mevsimiydi. Köylere operasyona çıkıyorduk. Operasyona gittiğimiz köyleri önce çembere alırdık. Bu sırada köyün çevresine yerleşen isyancılar üzerimize taş atıyorlardı. Atılan taşlar çığa sebep oluyordu. Çığ yüzünden çember dağılır, düzenimiz bozulur, zayiatlar oluşurdu. Bazen 100 askerin öldüğü olurdu çığ yüzünden. Operasyonlar sırasında çatışmalar da olurdu. Bazı günler 10 isyancıyı ölü olarak ele geçirirdik.'

Hayvanları kesip yerdik

Abdullah Çiftçi, dağ başlarına operasyona çıkan askerlerin yiyecek ihtiyacının nasıl karşılandığına da açıklık getiriyor ve şunları söylüyor: 'Gıda sorunumuz yoktu. Ahırlardan binlerce inek çıkardı. İnekler küçük memeliydi. Onların hayvanlarını kesip yiyorduk. Onların köpeklerini, eşeklerini serbest bırakıyor, geri kalan hayvanları kendimize alıyor, sonra da evlerini ateşe veriyorduk. 2 yıl böyle sürdü.'

Abdullah Çiftçi, köy baskınları sırasında yaşanan katliamları ise ayrıntılı şekilde anlatıyor. İşte Çiftçi'nin anlattıkları: 'Operasyonlar günlerce sürerdi. Köylere gittiğimizde köyün yetişkin erkekleri kaçardı. Sadece çocuklar ve kızlar kalırdı köylerde. Ambarlarını, ahırlarını ateşe veriyorduk. Sonra onların çocuklarını, kızlarını, kadınlarını hepsini ağır makinalı silahların önlerine verip öldürüyorduk. Kanları sel gibi akıyordu. Kimseyi dinlemiyorduk. Tuttuk mu bırakmazlardı, öldürürlerdi.'

Çocuklar birbirine sarılırdı

Çiftçi, özellikle bir bölümü anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor: 'Allah kimseye göstermesin gördüklerimi. Müslüman Müslüman'ı vuruyordu. Çocuklar birbirlerine sarılırlardı. Candı, ne yaparsın. Sonra çığlıkları gökyüzüne yükselirdi. Kanları sel olup akardı. Hala o çığlıklar kulaklarımda, bir türlü gitmiyor.'


Türk köyüne dokunmadılar

Çiftçi'nin anlatımları katliam sırasında yaşanan çifte standardı da gözler önüne seriyor: 'Hozat'ın karşısında bir köy vardı. Ona dokunmazlardı. Türk köyü olduğu söyleniyordu. Operasyona gittiğimizde komutanlarımız sadece köyün içine girerlerdi. Bizim girmemize izin vermezlerdi. Kendileri bizzat sağ olanları çıkartırlardı.'

İnönü vurun dedi

Çiftçi, katliam emrini kimin verdiğini de açıklıyor. Çiftçi, katliam emrini Atatürk'ün değil İnönü'nün verdiğini söylüyor: 'Niçin katlettiğimiz bilmiyorum. Askere gitmedikleri söyleniyordu. Kürtler miydi, gavurlar mıydı bilmiyorum. Savaşıyorduk. Onlar bizi, biz onları öldürüyorduk. Atatürk savaşın çıkmaması için çok çabaladı. Atatürk kırmadı, Atatürk öldükten sonra İnönü dedi ki vurun. 38'de isyan tamamen bastırıldı.'

http://www.gundem-online.com/haber.asp?HaberId=27649


ÇAĞLAYANGİL'İN KORKUNÇ İDDİASI: "ORDU GAZ KULLANDI"

Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim'e girdi

Dersim 38 Katliamı nda Kimyasal Bombalar Kullanıldı ! (Belgeler)

http://www.sosyalistforum.org/politi...ullanildi.html
http://dersimnews.com/Dersim-38/Ders...geleri-234.htm
http://www.taraf.com.tr/makale/2768.htm
http://taraf.com.tr/makale/2797.htm
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla