|
-''ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESİN DEDİK''-
Büyük düşündüklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Biz, 81 vilayet için büyük düşünüyoruz, 73 milyon vatandaşımızın her biri için büyük düşünüyoruz, 780 bin kilometrekarelik vatan toprağının her karışı için büyük düşünüyoruz.
Sadece içerde değil, sadece Türkiye'de değil, bölgemizde büyük düşünüyoruz, dünyada büyük düşünüyoruz. Türkiye, bugün bütün dünyada mazlumların sesi, mağdurların umudu haline geldi. Herkesin sustuğu, herkesin gözünü yumduğu, herkesin sırtını döndüğü meselelerin üzerine biz cesaretle gittik. Diline bakmadan, inancına bakmadan, derisinin rengine, etnik kökenine bakmadan tüm dünyada hakkı savunduk, hukuku savunduk, adaleti savunduk. Haiti'de dostluk dedik, depremzedelerin yardımına koştuk. Pakistan'da kardeşlik dedik, afetzedelere el uzattık. Tiflis'te uluslararası hukuk dedik, barış için çabaladık. Bakü'de adalet dedik, toprakları işgal altında olan kardeşlerimizin yanında durduk. Tahran'da uzlaşma dedik, bölgesel barışı korumaya çalıştık. Toronto'da yoksullar dedik, geri kalmışlığı gidermenin yollarını aradık. Bağdat'ta huzur dedik, komşumuzun istikrara kavuşmasına gayret ettik. Saraybosna'da barış dedik, kardeşlerimizi yalnız bırakmadık. Şam'da dayanışma dedik, vizeleri kaldırdık. Filistin'de, Kudüs'te, Gazze'de insanlık dedik, vicdan dedik, bırakın insanlar insanca yaşasın, çocuklar öldürülmesin dedik.
'Uluslararası sistem' dediler, 'eksen kayması' dediler, 'güç dengeleri' dediler. Türkiye Gazze konusunda 'sussun' dediler. Türkiye, İran meselesine 'karışmasın' dediler. Türkiye bölgesel meselelerde 'insiyatif yüklenmesin' dediler. Türkiye 'gündem belirlemesin' dediler.
'Hayır' dedik. 'Türkiye gündemi belirlenen ülke değil, gündem belirleyen ülke olacak' dedik. Çünkü, böyle alışmışlardı bizim gündemimizi, başkaları belirliyordu. Artık, bu devran değişti. Madrid'te Hazreti Mevlana'nın diliyle konuştuk: 'Gel, her ne olursan ol yine gel' dedik. Brezilya'da, Rio'da Yunus'un diliyle konuştuk: Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Arnavutuyla, Boşnağıyla, Siyahıyla, Beyazıyla, biz insanlar arasında ayrım yapmayız' dedik. 'Yaradılanı, yaradandan ötürü severiz' dedik.
Ama gerektiğinde de Pir Sultan'ın diliyle konuştuk, Dadaloğlu'nun diliyle konuştuk, Yavuz Sultan Selim'in, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Fatih Sultan Mehmet'in, Gazi Mustafa Kemal'in diliyle konuştuk.''
-''ŞÜKRAN TÜRKİYE' POSTERLERİ DALGALANIYOR''-
Başbakan Erdoğan, Financial Times Gazetesi'nde Türkiye ile ilgili 'Batının hayal ettiği Türkiye, hep kendilerine borçlu olan ve Batı masasında verilecek herhangi bir sandalyeye minnettar bir Türkiye'ydi. Şimdi Türkiye, batının kendisine biçtiği rolü aştı', New York Times'in 'Kim kime daha çok muhtaç? Türkiye mi, Avrupa'ya daha çok muhtaç, yoksa Avrupa mı, Türkiye'ye daha çok muhtaç?', En Nehar Gazetesi'nin ''Türkiye artık bölgede olmak istiyor. Türkiye bölgede takip eden değil, artık takip edilen ülke olmak istiyor'' değerlendirmelerini hatırlatarak, şunları kaydetti:
''Bulgaristan'a gittim, orada, soydaşlarımızın yaşadığı köyleri ziyaret ettim. Gözyaşları içinde boynuma sarıldılar. 'İlk kez bir Türkiye Başbakanı bizi ziyaret ediyor' dediler. Melbörn'e, Sidney'e gittim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sevinç gözyaşlarına tanık oldum. Avrupa'daki kardeşlerimizin coşkusuna şahit oldum. New York caddelerinde, bir taksi şoförünün, hem de Rizeli 'Oy Başbakanum seninle gurur duyayum da' dedi.
Yemen'in köylerinde, Tunus'un çöllerinde, Afganistan'ın dağlarında, Beyrut'un varoşlarında, Bağdat'ın kurşun yağmuru altındaki yoksul mahallelerinde, Türkiye'ye dualar ediliyor, bizlere dualar ediliyor.
Lübnan'da, Trablus'un caddelerinde artık hangi posterler dalgalanıyor biliyor musunuz? 'Şükran Türkiye' posterleri dalgalanıyor. Moğolistan'da, Karakurum'da, Türkler'den kalma ilk yazılı eserler artık mahzun değil, artık kendi kaderine terk edilmiş değil. Gittik, 46 kilometrelik yolu yaptık. Dünya mirasına yeniden kazandırdık o müzeyi. Saraybosna'daki Osmanlı camileri mahzun değil, Üsküp'deki köprüler, camiler mahzun değil, Kudüs'teki şehitlikler kimsesiz değil, Kosova'da Murat Hüdavendigar artık terkedilmiş değil. Bunu siz başardınız sevgili Rizeliler, bunu Türkiye'nin halkı, milleti başardı. Hayır dualarınızla Türkiye'yi buralara taşıdınız. Desteğinizle Türkiye'yi bu seviyelere taşıdınız. İnancınızla, güveninizle Türkiye'yi bu noktalara taşıdınız.''
-''BİR DAHA 12 EYLÜLLERİN YAŞANMAMASI İÇİN EVET Mİ?''-
''Şimdi soruyorum Rize'nin şahsında bütün Türkiye'ye sesleniyorum'' diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Büyük Türkiye mücadelemizde yanımızda mısınız? Demokrasi mücadelemizde aramızda mısınız? Çetelerle, mafyayla, hukuk dışılıkla mücadelemizde yanımızda mısınız? İtibarlı, güçlü bir Türkiye için yanımızda mısınız? Özgürlüklere evet mi? İleri demokrasiye evet mi?Milli iradenin güçlenmesine evet mi? Üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne evet mi?12 Eylül'den hesap soracak bu anayasa değişikliğine, 12 Eylül'de evet mi? Bir daha 12 Eylüllerin yaşanmaması için evet mi? Bir daha 27 Mayısların yaşanmaması için evet mi? Rize 'evet' diyor mu? Daha gür bir sada ile sevdamız millet, kararımız evet. Sevdamız millet, kararımız evet.'' Alandakilerin 'Evet' şeklinde karşılık vermeleri üzerine Başbakan Erdoğan, ''Maşallah Rize kararını verdi. Bu defa her zamankinden daha fazla, inşallah Türkiye ortalamasının çok daha üstünde evet mi?'' dedi.
***
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek, ''O muhterem babası, Türkiye Cumhuriyeti başbakanına 'kalpazan' diyecek kadar edebi ve erkanı çiğneyen oğluna, 'Eline beline, diline sahip ol' da demez miydi?'' dedi.
Erdoğan, Rize Cumhuriyet Meydanı'nda partisince düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki icraatını anlattı.
O dönemde farklı bir iktidara rağmen önemli hizmetler verdiklerini belirten Erdoğan, ''Buna rağmen yaptık, çünkü sütü bozukların oluşturduğu bir iktidar değildi bizim iktidarımız. Fırsat vermedik yolsuzluklara, çetelere fırsat vermedik, hortumculara fırsat vermedik. Tüm hizmetleri halkımıza yaptık, şimdi de tüm Türkiye'ye yapıyoruz'' dedi.
-''BU TEHDİTLER CHP'NİN GENLERİNDE VAR, GELENEĞİNDE VAR, MEŞREBİNDE VAR''-
AK Parti iktidarında yerel yönetimlere yönelik uygulamaları da anlatan Erdoğan, ''Her şey Türkiye için, her şey milletimiz için'' anlayışıyla hareket ettiklerini dile getirdi.
Kendisine yönelik Yüce Divan tehditleri yapıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bu tehditler CHP'nin genlerinde var, geleneğinde var, meşrebinde var. Şimdi soruyorum sizlere; CHP, 27 Mayıs'a çanak tutmadı mı? Çünkü ben CHP'nin yönetimi ile CHP'ye gönül veren kardeşlerimi ayırıyorum. CHP'ye oy veren kardeşlerimi ayırıyorum. MHP'nin yönetimi ile MHP'ye oy veren kardeşlerimi ayırıyorum.
Bu halk oylaması bir genel seçim değildir. Vereceğiniz oy, partiye gitmeyecektir, kendinize çocuklarınıza, gençlere ve geleceğe gidecek. Geleceğimizi, ülkemizi oyluyoruz. Bu CHP 27 Mayıs'ı alkışlamadı mı? 27 Mayısçılara 'emrinizdeyim' demedi mi?''
-''MHP'Yİ, CHP'NİN YEDEĞİNE SOKTULAR''-
Erdoğan, MHP'yi de eleştirirken şöyle dedi:
''CHP'nin, bizi Adnan Menderes'in akıbetiyle tehdit etmesini anlıyoruz da, peki MHP'ye ne oluyor, MHP Genel Başkanına ne oluyor?
MHP Genel Başkanı, MHP yönetimi neden CHP'nin ağzıyla konuşuyor? Bunlar, ne yazık ki MHP'yi, CHP'nin yedeğine soktular. Bunlar hiçbir zaman bir araya gelmezler. Şimdi CHP, MHP,BDP, YARSAV ve malum medya hepsi bir araya geldiler. Şimdi ruh üçüzü oldular. CHP, MHP, BDP... Düşünebiliyor musunuz? Ne günlerden ne günlere geldik. MHP'yi CHP'nin destek kıtası haline getirmek yakışıyor mu? Kendi içlerinden çıkan sağduyulu sesleri, 'zavallı' diyerek, 'uşak' diyerek bastırmaya çalışıyorlar.''
aa
|