Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-16-2010, 13:18   #13
Kullanıcı Adı
El Emin
Standart
Soru

İbadet niçin yapılır. Cennet vaad edilmeseydi ve cehennemle korkutulmasaydık ibadet eder miydik?

Cevap:

Değerli Kardeşimiz;
İbadet insanın Rabbisine karşı verdiği nimetlere bir teşekkür mukabilindendir. Cennet veya Cehennem olsun veya olmasın insan bunu yerine getrmesi gerektiği bilincinde olmalıdır.


İbadeti yapmamızın sebebi Allahın emri olduğu içindir. Yoksa Cennete gitmek için veya Cehennemden kurtulmak için ibadet edilmez.


Her mümin bilir ki ben Allah için namaz kılmaktayım. Bu inançla günde beş defa rabbinin huzuruna çıkmaktadır.


Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadesi konumuza açıklık getirecektir. "Gözümde ne Cennet sevdası ve ne Cehennem korkusu."


İnsan sırf rızai ilahi için namaz kılmasına rağmen teşvik olması için niyetinde cennet olması onun ibadetine bir zarar vermese de ihlasına zarar verebilir.


Allahın emrini her şeyin üstünde bilmek ibadetin sevgisini kalbimize yerleştirecektir.


Yüce Allah Kur'an–ı Kerim'de: "Cin ve insi, (ille–i gâiye olarak Beni bilsin, irfanıma ersin ve) kulluk yapsınlar diye yarattım."(Zâriyât, 51/56) buyuruyor. Her iş ve hareketin bir finalitesi vardır. Bu kevn ü mekânın yaratılması, düzene konması da, insan ve cinlere "Allah'a kulluk" teklifinin getirilmesi içindir. Şuuru ve iradesi olan herkes Allah'ı bilecek ve O'na kulluk yapacaktır. Bu, Allah'ın eşya ve hâdiseleri yaratmasındaki –tabir caizse– ilâhî maksattır.


İbadet, Cenâb–ı Hakk'ın emirlerini yerine getirip yaşama ve kulluk sorumluluklarını temsil etme mânâlarına gelir. Ubûdiyet ise, kul olma şuuru içinde bulunma şeklinde yorumlanmıştır.


İbâdetin şer'î mânâsı; hâlis bir niyetle, sevap beklemek üzere, Allah'a yakın olmayı düşünerek yapılan tâat demektir. İbadet dediğimiz zaman, hem tâat hem de kurbet, yani Allah'a yaklaşma mânâsı bunun içinde düşünülür.


Cin ve insanların yalnızca Allah'a ibadet için yaratıldığını düşünürsek, kısaca; Allah'ın emrettiği şeylerin bütününü yerine getirmenin ibadet etmek demek olduğunu söyleyebiliriz.


Halk arasında yaygın bir anlayışa göre ibadet; namaz, oruç, zekât ve hacdan ibarettir. Böyle bir kabul hiç şüphesiz sahihtir. Ancak şeklen ve sayı olarak ibadetin böylesine daraltılması, kavrayış açısından bir kısırlığa yol açar. Gerçekte İslâm'ın şartları olarak saydığımız beş temel esas, ibadetin bir özeti veya temel esasları olarak kabul edilebilir. Onları açıp yaydığımız ve diğer ibadet şekillerini de nazara aldığımız zaman bütün bir İslâm Dini'nin tüm görkemiyle ortaya çıktığını görürüz.


İnsanın bütün benliğiyle, bütün duygularıyla, iç ve dış bütün havassıyla, fikrî melekeleri, kafası ve lisanıyla Allah'a yönelmekten ibaret olan ibadet, sistemli bir hareket tarzıdır. Bu mânâya geldiği için de ibadetin "tapmak–tapınmak" şeklinde tabir ve tercüme edilmesine imkân yoktur. Tapmak ve tapınmak; basit bir yöneliş, gerçek şuur ve niyetten yoksun ve sistemsiz yapılan hareket veya hareketlerden ibarettir.


Putperestlerin Allah'tan başka ilâh, mabûd ve Allah ile aralarında aracı kabul ettikleri canlı–cansız varlıklara, nesnelere perestişine, onların önünde eğilmesine dilimizde tapınma ve tapma dense bile, katiyen ibadet denemez. Çünkü o, Zât–ı Ecell–i A'lâ'ya hastır. Evet, ibadet sadece O'na yapılır.

[...]
Devamı


Sorularla İslamiyet
El Emin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla