|
Çingene Soykırımı
Çingene Soykırımı
Çingelere yönelik Nazi vahşeti, unutulan bir soykırımdır.
Nazilerin ırkçı ideolojisi, Çingeneleri de "yok edilmesi gereken aşağı ırklar" kategorisine dahil ediyordu. Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte, Almanya'da yaşayan Çingeneler üzerinde de baskı politikası başladı. Sanat yetenekleriyle ve özgün yaşam tarzlarıyla dünyanın pek çok ülkesinde kültürel bir renk olarak kabul edilen ve hoşgörülen Çingeneler, Nazi Almanyası'nda insanlık dışı bir nefretin hedefi oldular.
Alman Sağlık Bakanlığı'nın Irk Araştırmaları Bölümü'nden Eva Justin tarafından 1936 yılında hazırlanan bir doktora tezi, Çingeneleri "Alman ırkının saflığı için çok büyük bir tehlike" olarak tanımlıyordu. 14 Aralık 1937'de yayınlanan bir karar ise Çingeneleri "iflah olmaz suçlular" olarak tanımladı ve Alman toplumundan izole edilmelerini karara bağladı. 1938'in başından itibaren de, Çingeneler Nazi görevlileri tarafından yakalanıp toplama kamplarına gönderilmeye başladılar. Buchenwald kampında Çingeneler için özel bir bölüm oluşturuldu. Mauthausen, Gusen, Dautmergen, Natzweiler ve Flossenburg kamplarına gönderilen Çingenelerin de çoğu buralarda katledilecekti.
Bir yandan da Çingenelere yönelik zoraki bir kısırlaştırma programı uygulamaya kondu. Düsseldorf-Lierenfeld'teki bir hastanede yapılan ameliyatlarda, Çingene olmayan erkeklerle evlenen Çingene kadınlar zorla kısırlaştırıldı. Kısırlaştırma, hastanın üreme organlarının cerrahi müdahale ile kesilip alınması anlamına geliyordu ve korkunç acılar veren bir işlemdi. Bazı hastalar kısırlaştırma sırasında hayatlarını yitirdiler. Özellikle de hamile kadınlar üzerinde yapılan kısırlaştırma ameliyatlarının çoğunda hastalar öldü.1
1938 yılında Nazi Almanyası'nın ikinci adamı olan SS Şefi Himmler "Çingene sorunu"na el koydu ve daha önceden Münich'te bulunan Çingene İşleri Merkezi'ni Berlin'e taşıttı. Bundan sonra Çingenelerin yok edilmesi de, aynı Yahudilerin yok edilmesi gibi, Nazi Almanyası'nın hedeflerinden biri haline gelecekti.
Çingenelerin �toplu imhası� 1941 Sonbaharı'nda başladı. Bu dönemde Çingeneleri bulmak, öldürmek ya da toplama kamplarına göndermek için özel Einsatzgruppe timleri kuruldu. Almanya'dan on binlerce Çingene (kadın, yaşlı, çocuk ve bebek dahil) Polonya'ya ve oradan Belzec, Treblinka, Sobibor ve Majdanek toplama kamplarına gönderildiler. Hollanda, Fransa ve Belçika'dan yola çıkarılan 30 bine yakın Çingene de Auschwitz'e gönderildi. Bu insanların çok büyük bir bölümü Naziler tarafından öldürüldü. Auschwitz Müzesi Tarih Bölümü Müdürü Dr. Franciszek Piper'e göre, Auschwitz'in bir parçası olan Birkenau'ya "23 bin Çingene transfer edilmiş ve bunların 21 bini öldürülmüştü; Çingenelerin öldürülme oranı Yahudilerinki kadar yüksekti". Auschwitz kumandanı Rudolf Hess'in anılarında yazdığı gibi, öldürülen bu Çingenelerin arasında "çok sayıda çocuk, yaşı neredeyse yüze varan ihtiyarlar ve hamile kadınlar" vardı.
Çingeneler de aynı Yahudiler gibi Nazilerin toplu yok etme planının hedefi oldular. Yahudilere uygulanan tüm katliam araçları Çingenelere de uygulandı. Einsatzgruppe timleri, Çingeneleri de buldukları yerde öldürdüler. UNESCO yayınları arasında yer alan "Nazi Terörünün Çingene Kurbanları" başlıklı bir makalede, bu konuda şu bilgiler verilir:
Polonya'da ve Sovyetler Birliği topraklarında Çingeneler hem ölüm kamplarında hem de açık arazide katledilmişlerdir... Nazilerin geçtikleri her yerde Çingeneler tutuklanmış, sürülmüş ve öldürülmüştür. Yugoslavya'da Yahudilerin ve Çingenelerin idamları 1941 Ekimi'nde ormanlık alanlarda yürütülmüştür. Köylüler, idam yerlerine götürülmek için kamyonlara yüklenen çocukların ağlayışlarını ve çığlıklarını hala hatırlamaktadırlar.2
Ne kadar Çingenenin Naziler tarafından öldürüldüğünü tespit etmek zordur. Yine de rakamlar bir fikir vermektedir. Tarihçi Raoul Hilberg'e göre soykırım öncesinde Almanya'da 34 bin Çingene vardır ve bunların çok büyük bölümü öldürülmüştür. Rusya, Ukrayna ve Kırım'daki katliamlardan sorumlu olan Einsatzgruppen raporlarına göre ise, bu ülkelerde yaklaşık 300 bin Çingene katledilmiştir. Yugoslav makamlarına göre, sadece Sırbistan sınırları içinde 28 bin Çingene öldürülmüştür. Polonya'daki kurbanlar içinse tahmin dahi yapılamamaktadır. Tarihçi Joseph Tenenbaum, toplamda en az 500 bin Çingenenin Naziler tarafından öldürüldüğünü bildirmektedir. Bazı tarihçiler ise, bu rakamın 1 milyona kadar çıkabileceği görüşündedir.3
Bu büyük trajediye rağmen, Çingene soykırımı çoğu zaman görmezden gelinmektedir. Soykırımı anlatan kitaplarda, filmlerde, makalelerde Çingene soykırımı ya hiç belirtilmemekte veya önemsiz bir konu gibi geçmektedir. Oysa Çingenelere yapılan muamele ile Yahudilere yapılan muamele arasında fark yoktur. Her iki grup da 1936'daki Nuremberg kanunları tarafından Alman toplumundan dışlanmıştır. Nazilerin toplu imha kararı da yine her iki grubu birden hedef almıştır. Soykırım konusunda en yetkili Nazilerin arasında yer alan Adolf Eichmann, "Yahudi sorunu ile Çingene sorununun birlikte ve aynı anda çözülmesi gerektiğini" yazmıştır ki, bu her iki halkın da yok edilmesi anlamına gelmektedir. Gerek toplama kamplarında gerekse işgal altındaki bölgelerde, Çingeneler acımasızca katledilmiştir.4
Polonyalılara Yönelik Soykırım
Nazilerin toplu yok etme politikasına en çok hedef olan uluslardan biri de Polonyalılardır. II. Dünya Savaşı boyunca Naziler toplam 6 milyon Polonya vatandaşını öldürmüşlerdir. Bunların 3 milyonu Yahudi, diğer 3 milyonu ise Katolik Polonyalılardır. Ancak Katolik Polonyalıların dramı, çoğu kez unutulmakta veya göz ardı edilmektedir.
Hitler'in Polonyalılara olan nefreti, hem onları "aşağı insanlar" (Untermenschen) olarak kabul etmesi hem de Almanların "yaşam alanını" (Lebensraum) işgal ettiklerini düşünmesinden kaynaklanıyordu. Bu nedenle ilk askeri saldırısını da Polonya'ya karşı başlattı. 22 Ağustos 1939 günü, Alman Orduları aniden Polonya'yı işgal etmeye başladılar ve zaten bu da II. Dünya Savaşı'nın başlangıcı oldu. Hitler işgalden birkaç gün önce komutanlarına şu emri vermişti: "Hiç acımaksızın, Polonya kökenli veya Lehçe konuşan tüm erkekleri, kadınları ve çocukları öldürün. Sadece bu şekilde ihtiyaç duyduğumuz yaşam alanını elde edebiliriz."5
Nazi orduları Polonyayı birkaç haftada tamamen ele geçirdiler ve Hitler'in emri uyarınca sistemli bir soykırıma giriştiler. Tüm toprak sahipleri mallarından edildi ve karne uygulaması getirildi. Alman ırkına benzer özellikler taşıyan Polonyalı çocuklar ailelerinden zorla alındı ve asker olarak eğitilmek için Almanya'ya gönderildi. Buna karşın Polonya'nın entelektüel kesimine karşı tam bir katliam başladı. Yüzlerce cemaat lideri, belediye başkanı, bürokrat, rahip, öğretmen, hakim, senatör ve doktor halk önünde idam edildi. Diğer on binlerce eğitimli insan toplama kamplarına gönderildi ve buralarda yaşamını yitirdi. Savaş boyunca Polonya, doktorlarının %45'ini, avukatlarının %57'sini, öğretim üyelerinin %40'ını, teknisyen ve mühendislerinin %30'unu ve din adamları ile gazetecilerinin çok büyük bölümünü kaybetti.
Hitler bir yandan da Polonya kültürünü yok etmek istiyordu. Tüm ortaokullar ve kolejler kapatıldı. Lehçe yayın yapan tüm gazeteler kapatıldı. Kütüphaneler ve kitap dükkanları yakıldı. Polonya kültürüne ait tüm yazılı kaynaklar ve sanat eserleri tahrip edildi. En çok da Polonyalı din adamları hedef alındı. Kiliseler ve diğer dini kurumlar yakılıp-yıkıldı. Rahiplerin büyük bölümü tutuklanarak toplama kamplarına gönderildi. Cadde ve şehir isimleri bile değiştirildi; eski Lehçe isimlerin yerine yeni Almanca isimler verildi.
Sonuçta Naziler tam 6 milyon Polonya vatandaşını katlettiler. Bunların yarısını Yahudiler, diğer yarısını da Katolik Polonyalılar oluşturuyordu. Auschwitz ve diğer ölüm kamplarının ilk kurbanları, söz konusu Katolik Polonyalılardı.
Tarihçi Richard C. Lukas, "o kadar çok Polonyalı toplama kamplarına gönderilmiştir ki, neredeyse her Polonyalı ailenin bu kamplarda işkence görmüş veya öldürülmüş bir yakını vardır" diye yazmaktadır.6
Polonyalı Katolikler dışında, Almanya'daki pek çok dindar Katolik, özellikle de rahipler Nazi soykırımına hedef olmuşlardır. Hıristiyanlıktan nefret eden ve Alman toplumunu Hıristiyanlık öncesi putperest kültüre döndürmek isteyen Naziler, Katoliklere baştan beri antipatiyle bakmışlar, iktidara geldikten sonra da pek çok din adamını toplama kamplarına göndermişlerdir. Dachau toplama kampında din adamları için özel bir bölüm oluşturulmuş ve buraya binlerce rahip gönderilmiştir. Bu insanların çok azı kurtulabilmiştir; bazıları vurulmuş, çoğu da hastalık veya açlıktan yavaş yavaş ölerek can vermiştir. Aynı şekilde Yehova Şahitleri de, Nazi Almanyası'na bağlılık yemini etmeyi inançlarına aykırı buldukları için, Almanya'da veya Almanya'nın işgali altındaki bölgelerde yakalanmış, toplama kamplarına gönderilmiş ve katledilmişlerdir.
ALINTI
|