Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-07-2010, 14:40   #6
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Gündemi hala meşgul eden bu konu hakkında izniniz ile bir paylaşım yapmak istiyorum..


Bilindiği üzere demokrasilerde, esas olarak üç tür hükümet sistemi olabiliyor: Parlamenter sistem (beşiği Britanya), başkanlık sistemi (beşiği ABD) ve ikisinin bir karması olan yarı-başkanlık sistemi (beşiği Fransa). Dolayısıyla başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemlerinin demokrasiyle bağdaşmadığı elbette ki söylenemez.
Ne var ki, siyaset bilimcilerimizin büyük çoğunluğu gibi ben de başkanlık sistemlerinin, Türkiye açısından özellikle uygun olmadığını düşünüyorum. Bunun başlıca nedenlerini de şöyle sıralayabilirim:
Devlet başkanının (ya da Cumhurbaşkanı'nın) sadece devleti ve milleti temsil etmesinde, bütün yurttaşların güvenebileceği, partiler üstü bir konumda olmasında büyük yarar görüyorum. Parlamenter sistemde, parlamentonun genelde partiler arası mutabakatla seçtiği Cumhurbaşkanı partilerüstü devlet adamı rolünü kolaylıkla oynayabiliyor. Oysa başkanlık sistemlerinde başkanın, aynı zamanda yürütmenin de başı olması nedeniyle, bu rolü oynaması mümkün olmuyor.
Türkiye'nin köklü reformlara, dolayısıyla güçlü yürütme organına ihtiyacı var. Bunu da ancak parlamenter sistem sağlayabilir. Parlamenter sistemde yürütmenin başı, başbakan parlamentodan çıktığı için, yürütme ile yasama organı arasında uyumsuzluk söz konusu olmuyor. Oysa başkanlık sistemlerinde, başkan ile yasama organının farklı partilerden olması halinde yönetimde büyük sorun yaşanıyor. Ve sorunlar ancak (bizde pek olmayan) uzlaşma kültürüyle aşılabiliyor. Başbakan Erdoğan'ın başka bir partiden olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde yaşadığı sıkıntılar kesinlikle parlamenter sistemden değil, 1982 anayasasının bir vesayet kurumu olarak Cumhurbaşkanı'na tanıdığı, parlamenter sistemle bağdaşmayan, yarı-başkanlık sistemindekileri andırır yetkilerden kaynaklandı. Yani Türkiye bir anlamda yarı-başkanlık sisteminin sakıncalarını yaşadı.
Türkiye devletinin ademi-merkeziyetçi bir şekilde yeniden yapılandırılması ihtiyacı, hiçbir şekilde başkanlık ya da yarı-başkanlık sistemine geçilmesini gerekli kılmaz. Parlamenter hükümet sistemi, federalizmle (Hindistan) bölgelere yetki devriyle (Britanya ve İspanya) ya da devletin temel görevleriyle (yani savunma, güvenlik, ekonomi, dış politika, adalet) ile ilgili olanlar dışında kalan bütün yetkilerin yerel yönetimlere devredildiği üniter yapıyla (İsveç), hatta valilerin geneloyla seçildiği türden üniter yapıyla da (Japonya) bağdaşır. Parlamenter sistemin (bence) sorunlu olan ve dolayısıyla istenmeyen yönü koalisyon hükümetlerine de kapıyı açık bırakmasıyla ilgilidir. Ama parlamenter sistem koalisyon hükümetlerini zorunlu kılmaz. Uyumsuz, kendi içinde kavga eden koalisyon hükümetlerine yol açan, nisbi temsil seçim sistemidir. Nisbi temsil sisteminde % 10'luk barajın bile koalisyonları önlemeye yetmediğini tecrübeyle öğrendik. Koalisyon hükümetleri (bence) kötüdür, ama çaresi kesinlikle başkanlık sistemleri değil, çoğunluk seçim sistemidir

Şahin Alpay
Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla