11-22-2010, 21:06
|
#10
|
|
İnsanlık bir ağaçtır; milletler de onun dalları.. şiddetli rüzgarlara benzeyen hâdiseler, şiddetleri ölçüsünde onları birbirine vurdurur ve çarpıştırır. Tabiî zararı da ağaç çeker. “Herkes ne ederse kendisine eder”in ma’nâsı da bence budur.
***
Şikayet hep zamandan ve mekândan olur. Oysa ki, asıl mücrim cehalettir. Zaman ve felek masum, insan çok nankör ve çok câhildir.
***
Vatan, orman değil, bir bahçedir. Onun tanziminde meyveli fidanların ve çiçeklerin çoğaltılmasına ihtiyaç vardır.
Bahçeyi ayrık otlarının işgâline terkedip, sonra da “Felek Felek!” deyip şikayette bulunana bilmem ki ne demeli...
***
Nice güneşli, çimenli, çiçekli, pırıl pırıl yollar vardır ki, gider öldüren çöllere ulaşır. Ve nice dikenli sarp patikalar da vardır ki, gider sıratın Cennet yakasıyla kavşaklaşır.
***
En büyük hikmetlerden biri “insan dilinin altında saklıdır” sözü olsa gerek... Bence bundan daha büyüğü de “dost istersen Allah yeter, arkadaş istersen Kur’ân”.. sözüdür.
***
İnsanlar, idrâki ve idrâk olunanı bilirler ama, idrâk edeni bilemezler. Bilen ruhtur, akıl vâsıta; gören ruhtur, göz vâsıta...
Hareket, aklî veya tabîî sâikler neticesinde meydana geliyorsa hayvânî; irâdî ve vicdânî ise, o da rûhî ve insânîdir.
***
Yokluk, korkunç bir hiçtir. Hiçlik, öyle sonsuz ve başdöndürücü bir sahadır ki, onda varlığı gösterir bir zerre bile bulmak mümkün değildir.
****
Her akıl, tıpkı aynı çelikten yapılmış ayrı ayrı bıçaklar gibidir. Farklılık, bilenişlerinden doğmaktadır.
Muhteşem ve muazzam milletlerin tekke, zâviye hatta türbeleri bile, ma’mûr ve süslüdür. Ma’bedlerin çehresinde, mezar taşlarının alınlarında her milletin zevk ve san’at anlayışını okumak mümkündür.
***
Madde, idrâkten, şuurdan, hisden, irâdeden mahrum ve sadece eşyanın teşkilinde kullanılan bir kısım kanun ve zerreciklerden ibarettir. Onu varlığa esas saymak ne utandırıcı bir gaflettir
Konu _Ednâ_ tarafından (11-22-2010 Saat 21:10 ) değiştirilmiştir..
|
|
|