Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-12-2011, 17:50   #2
Kullanıcı Adı
Darbeci Çoban
Standart
KADROLU UZMANLAR

Hangi dünya kupasıydı tam hatırlamıyorum. Lakin TRT spikeri ısrarla 'Şubeir' diyordu Suudi Arabistanlı bir oyuncuya. Oysa bildiğimiz Zübeyr'di futbolcunun ismi.

Daha önce yine bir kez dile getirmiştim. Körfez Harbi yıllarında başlayan simültane habercilik günlerinde antenleri direkt CNN International'a çevirip oradan aldığı haberi üzerimize boca eden Türk kanalları namaz kılan Saddam Hüseyin görüntülerinin üzerine, 'Saddam eğiliyor, Saddam doğruluyor, Saddam galiba ibadet ediyor' gibi tarihi komedilere imza atmışlardı.

Tabii devir değişti... Köprünün altından çok yayınlar aktı. Şimdi bir dolu tematik kanal var. Ve takdir edersiniz ki her kanala yetecek kadar uzmanımız yok. Bu nedenle dönüşümlü olarak nöbetçi uzman kadrosu bulunduruyor haber istasyonları.

Durum o kadar orijinal bir boyuta ulaştı ki, bir kadrolu uzman katıldığı canlı yayında, 'Acelem var, başka kanala da çıkacağım' diyebiliyor. Aynı kadrolu uzmanı aynı akşam üç ayrı kanalda görebiliyoruz.

Yılın belli dönemleri sezonluk olarak ekrana çıkan uzmanları eskiden beri biliyoruz. Mehmet Öz Sezonu diye bir şey var mesela. Bahar gelip börtü böcek ortaya çıkıp, ayvalar çiçek açınca gelir yurtdışındaki bizi gururla temsil eden bilim adamımız.

Sonra her Ramazan ekrana çıkartılanları biliyorsunuz. İsmi lazım değil bazılarının bu sezon için önceden hazırlık yaptığını, saçlarını filan boyattığını da duymuştuk.

Başörtülü yazar-çizer arkadaşlarımız ise İslam ile ilgili hangi konu olursa olsun uzman sayıldıklarından onlara her tür soru sormak serbesttir. Örneğin miras hukuku da sorulur, kadına şiddet de... Enteresan olan, bu profesyonel yorumcuların normalmiş gibi hiç yadırgamadan bu sorulara cevap yetiştirmeye çalışmalarıdır.

Bir süreden beri Mısır'da tarihi bir kıyam oluyor biliyorsunuz. Mısır halkı her gün meydanlara dökülüp, onlarca yıllık diktatörlüğe son vermek adına bir hareket başlattı. Ve doğal olarak Türk kamuoyu ilgisini Mısır'a yöneltti.

Bir şeyi öğrenip, ikinci şeyi pekiştirdik Mısır olayları sayesinde. Birincisi Türk haber kanallarının aslında 'geyik muhabbeti'nden çok da başka olmayan durumları. El Cezire televizyon haberciliği nasıl yapılır dersi verdi adeta bize. Canlı yayınları, ciddi üslubu ve yayın formatı ile... İkincisi ise her ne kadar sayısal anlamda çok görünse bile ülkemizde 'uzman gazetecilik' alanında ciddi gedikler olduğu.

Zaman Pazar'da Murat Tokay'ın bu konudaki haberini okumadıysanız internetten bulup okumanızı salık veririm.

Mısır'ı, Arap dünyasını sadece teorik anlamda Batılı kaynaklardan bilen uzmanlar ile 30 yıl öncesinden kalma köhne analizleri güncel diye yutturmaya çalışan iptidai düşüncelerin cirit attığı ekranlardan beslenen Türk kamuoyunun bahtsızlığını bu haberden okuyun.

İşin 'İdeolojik cımbızlama' yönü bir yana Türk dış politikası ve Türk medyasının dış haberciliği ciddi anlamda kendini sorgulama, diye düşünmekteyim. Ekranın üstünde yazan 'Alexandria' yazısını 'Orası nere?' diye yanındakine soran dış haberler uzmanı insanlar gördük ekranlarda. İskenderiye'yi onlar bilmeyecek de, biz sıradan insanlar mı bileceğiz?

El Cezire'nin ülkemizdeki Cine 5'i satın aldığı ve Türkçe yayınlara buradan başlayacağı söyleniyor. Satın alınma gerçekleşti mi bilmem, lakin taşıma su ile değirmen dönmüyor. Hele haber değirmeni hiç!

n.hazar@zaman.com.tr


۞۝۞۝۞۝۞۝۞


KOŞ HÜSNÜ KOŞ!


Başlığa bakıp da, geçen gün yazdığım yazıyı kendim tekzip edeceğimi düşünen varsa yanılacak. Zira bu yazı Mısır'da olup bitenleri analiz eden bir vaatte bulunmuyor okura. İşin o yönünü elbette bölgenin ve uluslararası politikanın uzmanlarına bırakıyoruz.

Bu yazıda yazarın, Mısır'a bakıp kendi ülkesiyle ilgili yaptığı çıkarımları okuyabilirsiniz ancak. Bu nedenle önce kısa bir özet geçmek lazım zannedersem.

Malum; Tunus ile başlayan ve böyle giderse tüm Ortadoğu, kısmen Afrika ve Arap ülkelerini saran özgürlük ateşi yaklaşık bir aydır Mısır'ı tutuşturmuş durumda. Bir uzman büyüğümüzün dediği gibi Tunus bir tsunamiye dönüştü ve oldu 'Tunusami!'

Özgürlük ateşinin yıllardır ezilen, horlanan halkları sarması, elbette bu bölgeleri yıllardır ezip, horlayan tiranları da tutuşturdu.

Gelin görün ki bunların arasından en pişkini çıktı Hüsnü Mübarek. Günlerdir, haftalardır milyonlarca insanın meydanlarda açıkça kendisini istemediğini bile bile, bir tür anlamazdan gelmeye vurarak işi, halen yapıştığı tiranlık koltuğunu bırakmaya niyetli görünmüyor. Bu satırları kaleme alırken Mısır halkı yine meydanlardaydı, Mübarek ve yancısı ise bir tür -affedersiniz- 'salağı' oynayarak sanki bunca zulmü, sömürüyü kendileri yapmamış gibi, halklarına özgürlük vaat ediyorlardı.

Bana ilginç gelen ise, ülkemizdeki medyanın başta Tunus olmak üzere Ortadoğu'yu algılayış biçimi. Düne kadar Türk Dışişleri'ni 'eksen kayması' ile suçlayıp bu bölgelere gösterilen ilgiyi malayani bulan medya, bakışındaki algı çarpıklığını yayınlarında da gösterdi maalesef.

Varlıklarını Anadolu insanına düşmanlığa adayan marjinaller değil kastettiğim. Onlar, ne yaşanırsa yaşansın farklı algılayacaklar, zira varlıklarını bu karşıtlığa borçlular. Benim bahsettiğim, sair olaylarda akl-ı selim ile bakmayı becerebilen kesim.

Bu güruh olayları başından beri yanlış okuduğu gibi, okur ve izleyicilerine de yanlış yansıttı. Kasıtlı olduğunu düşünmediğim bu marazi durumun en güzel göstergesi El Cezire yayınları. Yakın zamana kadar, ülke medyamız tarafından küçümsenip, dudak bükülen bu medya organı, Mısır ile ilgili yayınlarıyla neredeyse tüm dünyada bir numara oldu. (Bu arada El Cezire'nin Cine5 ile anlaşamadığını bunun yerine TV Net'i aldığını duydum. Birkaç aya kadar yayına geçeceklermiş, bilgilerinize)

Sayıları neredeyse 10'u bulan haber kanallarımız, çok daha fazla sayıda ulusal gazetelerimiz var. İletişimin bu kadar gelişip, ucuzlayıp, kolaylaştığı bir dönemde haber kanalları her akşam üç-beş kadrolu yorumcuyu oturtup, 'şurdan-burdan' geyiği yapıp, çoklukla yumurta tokuştururken gerçek haberciliği El Cezire'ye bırakmak zorunda kaldı.

Elbette hepsi için geçerli değil bu eleştirim. İşlerini hakkıyla yapma çabasında olan haberciler ve kanalları yok saymak büyük haksızlık olur. Ancak yönetim anlayışı ile ülkemizden neredeyse 50 yıl geride olduğu bu kadar bariz iken, günümüz ülke yönetimi ile paralellik kurmayı habercilik zannedenler de sadece tebessüm ettirmemeli bizi. Üstelik sıkıntı sadece bu kadar de değil ne yazık ki!

Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler büyüyüp netleştikçe, başlarda meseleye romantik bakan bir kısım medya yavaş yavaş homurdanmaya, 'Oralara şeriat geliyor' filan demeye başladı. Salt bu yüzden açıkça, Mübarek rejiminin kalması gerektiğini söyleyenler bile çıktı bahsini ettiğim medyada. Bu kişiler sen, ben değil üstelik; titri, bir çuval unvanı, bazıları cicili bicili görüntüsü olan akademisyenler, uzmanlar!

Şüphesiz bu zevattan aklı başında ve vicdanlı bakış açısı, yorum bekleyecek kadar saf beklentilerle dolu değiliz. Lakin hiç olmazsa Forest Gump filmini koysalar yayına da, ara ara bağırıp 'Run Forest Run' diyebilsek!

n.hazar@zaman.com.tr


۞۝۞۝۞۝۞۝۞
Darbeci Çoban isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla