Okumayla arası iyi olmayan arkadaşlar için özet geçiyorum:
Subjektif olarak bakarsam, bence de Halk tv'yi  alarak bir şey değiştireceğini sanacak kadar vizyonsuz adamlar isterse  bütün rafları kitaplarla doldursun hiçbir etkisi olmaz.
Ancak kanun subjektif olamaz.  Bu kitapların cürmü kadar yer  yakacak olması, hükümeti devirme  amacındaki bir örgütün direktifiyle yapılmış bir işi suç kapsamından  çıkarmaz. O kitap(lar) Ergenekon örgütünün direktifiyle yazılmış ise  yazan suç işlemiştir.
***
Soğuk Savaş'ın ve dışa kapalı dönemin kapandığı zamandan beri, Türkiye  büyüklüğünde,gelişmişliğinde ve öneminde bir ülke için silahlı müdahale  devri kapanmıştır.
Artık, halkın karar mercii olmasından rahatsız olanlar için devir  bürokratik vesayet devridir. Bu vesayetin muktedir olmasının başlıca  şartıysa kaos, karışıklık ve düzensizlik ortamının oluşmasıdır.
Son 10 yıldır, bilgi çağı sayesinde geçmişte işlenen cinayetlerin niye  işlendiği ve ülkeyi götürdüğü nokta hemen hemen herkes tarafından  bilindiği için, adam öldürerek kaos ortamı yaratmak da artık mümkün  değildir.
Yeni dönemin kaos silahları yalan, iftira, 
dezenformasyondur. Doğal olarak bu silahların kullanıldığı mecra medya, 
günümüzün tetikçileri de ''gazeteci''lerdir, yazarlardır, medya mensuplarıdır.
***
Adam öldürerek kaos yaratmanın imkansız hale gelmesinden sonraki  darbemiz 28 Şubat'ta medyanın rolü ortadadır. Medyanın o dönem  yaptıkları olmasa darbenin olma ihtimali imkansıza yakındır. Oynadığı  rol ise yukarıda yukarıdaki analizin adeta kanıtıdır. 
Şimdi izleyeceğiniz video ise Ergenekon'un ne olduğunun en iyi anlatılış  şeklidir. Bu video ve sözler zihinlere kazınmalı, Ergenekon'u askerden  ibaret sanan ''demokrat'' yazarlara tekrar tekrar izletilmeli.
***
videoyu burada izleyebilirsiniz:
 http://kaankk.blogspot.com/2011/03/gazeteci-tutuklamalar-baglamnda.html
***
     İşte ''Türkiye'yi 12 Eylül'e sürükleyen güçler''(in tetikçileri) o zamanın''karşımızda duran'' güçleriydi. Şimdi karşımızda duranlarsa  bir 12Eylül daha yaratmak isteyen güçlerdir. 
 
''Şu anda yapılan mücadelenin Kurtuluş Savaşı döneminde yapılan    mücadeleden hiçbir farkı yoktur. Ergenekon, Balyoz vb. operasyonlardaki    tavrımız varoluş-yok oluş savaşındaki düşman unsurlara karşı olan    tavrımızla aynı olmalıdır.''
Bu ifade, odatv'den çıkan belgelerde geçmektedir. Durumun vahametini ve  ''karanlık güçlerin'' gözü dönmüşlüğünün en net ifadesidir. Bu örgütün  ve insanların amaçları kanıtlarıyla ortaya konmaktadır.
İstenen, beklenen nedir acaba? Mümtaz Soysal gibi darbe yapılmadan suçun oluşmayacağını mı düşünmekte kimileri?
Bir 12 Eylül daha yaşayıp, 20 yıl sonra işin ardını gören programlar  yapıp, bundan 10 sene sonra da ''karanlık eller''i engelleme  çalışmalarını ''heryerekonculuk''la mı sulandıralım?
Karanlık ellere haddini bildiremeden daha kaç daire çizmemiz gerekiyor?
***
Subjektif olarak bakarsam, bence de Halk tv'yi  alarak bir şey  değiştireceğini sanacak kadar vizyonsuz adamlar isterse  bütün rafları  kitaplarla doldursun hiçbir etkisi olmaz.
Ancak kanun subjektif olamaz.
 Bu kitapların cürmü kadar yer  yakacak olması, hükümeti devirme  amacındaki bir örgütün direktifiyle yapılmış bir işi suç kapsamından  çıkarmaz. O kitap(lar) Ergenekon örgütünün direktifiyle yazılmış ise  yazan suç işlemiştir.
Bakınız, Ergenekon örgütüne yarayan hatta çıkan örgüt belgelerinde belirtilenle nerdeyse tamamen aynı şekilde, bu   tutuklananlardan da çok daha etkili yazılar yazan ''gazeteciler''   vardır. Onlara niye dokunulmaz peki? İşte onlarınki, bağlantı   kanıtlanamadığı için suç unsuru içer(e)mez ve basın özgürlüğüne girer.
***
Velhasıl, 21.yüzyılın darbecileri ve/veya darbecilerin baş tetikçileri 
''gazeteci''lerdir, yazarlardır. Kimse basın özgürlüğü kavramıyla bunun üstünü örtmeye, manipüle etmeye çalışmasın.
21. Yüzyıl Ergenekon'u askerlerden, bürokratlardan ve katillerden ibaret değil!