HZ. PEYGAMBER'İN KONUŞMA TARZLARI
Hz. Peygamber'in en bariz özelliklerinden biri de, O'nun konuşmasındaki güzellik ve mükemmellikti. Peygamber Efendimiz: "Ben, az-öz söz söyleme (cevami'ul-kelim) özelliği ile donatılmış olarak gönderildim." (Buharî, VIII, 76, 168 "Bü'istü bi-Cevâmi'il-kelim."; en-Nihaye, I, 295) buyurmuştur. Yetiştiği çevre de, Peygamber Efendimiz'in fasih konuşmasında büyük rol oynamıştır.
Hz. Peygamber tane tane, açık-seçik ve herkesin anlayabileceği bir tarzda konuşurlardı. O kadar ki, dinleyenler eğer kelimelerini saysa, onları teker teker sayabilirlerdi. Yerine göre de, konuşması sırasında geçen önemli cümlelerini üçer defa tekrar ederlerdi.
Yerine göre bir vaiz, bir müftü, bir hakim; yerine göre bir muallim, bir terbiyeci, bir aile reisi; duruma göre bir diplomat, bir kumandan, bir fatih, bütün bunların yanında geniş dostluk çevresi olan bir cemiyet adamı gibi sıfatlarla karşımıza çıkan Hz. Peygamber; dost-düşman, müslim-gayr-i müslim, zengin-fakir, büyük-küçük, kadın-erkek her kesimle muhatap olmuştur.
Peygamber Efendimiz, sohbet ederlerken; ashabına karşı daima mütevazı bir kardeş, şefkatli bir öğretmen ve merhametli bir baba gibi davranmış; bazı muaşeret kaidelerini (görgü kuralları) öğretmeyi arzu ettikleri zaman da, onlara, tatlı bir üslupla hitab etmiştir. Söyleyeceklerini bazen şakacı bir tarzda; bazen gönül alıcı, sevindirici, ümit verici ve teşvik edici bir biçimde; yerine göre kinayeli, teşbihli, ufuk açıcı ve düşündürücü bir üslupla söylemişlerdir.
Hz. Peygamber'in topluluk karşısındaki konuşmalarının tonu da üslubu da çok farklıdır. Kaynaklar, bu tür konuşmalar için "hutbe" kökünden türetilmiş tabirler kullanırlar. "Veda Hutbesi" dışında diğer hitabe tarzındaki konuşmaların içerisinde bu kadar uzununa rastlanmamaktadır.
Halka hitaben yaptığı konuşmalarda, gözleri kızarır, sesinin tonu yükselir ve heyecanı iyice artar; konuşmalarını yaparken, elinde, hem dayanmakta, hem de öteye beriye işaret etmekte kullanılan "mıhsara" denen (asa, baston, değnek, cöp türünden) bir çubuk bulundururlardı.
Hz. Peygamber, bilhassa lüzumsuz aşırılıkları, İslam'a söz getirebilecek ölçüsüz davranışları ve temel prensipleri zedeleyici hareketleri hiç hoş karşılamazlar; bu türden olaylar kendisine intikal ettikçe üzülürler, öfkelenirler, açıktan tavır takınırlar ve sert bir dille ikaz ederek bunları önlemeye çalışırlardı.
Hz. Peygamber'in değişmez bir tavrı vardı: Normal insanda bile hoş karşılanmayan; kaba, kırıcı, küçük düşürücü, hakaret edici, ölçüyü kaçırıcı türden bir konuşma ve hitap tarzı, O'nun şahsiyetinde hiç yer bulmamıştır.
|