Eser Karakaş’ın 30 Mart tarihli yazısı
CHP’nin adayları ve acı gerçek
CHP’de yaşananların yanlış yorumlandığı kanısındayım.
Açmaya gayret edeceğim.
12 Haziran Genel Seçimleri’ne yaklaşık iki ay kala siyasi partiler aday listelerini belirliyorlar.
CHP de bu süreçte hem yeni üyeler kazanıyor hem de adaylarını belirliyor.
Basından öğrendiğimiz kadarıyla Gaziantep eski belediye başkanı Sayın Celal Doğan’ın, Kültür eski bakanı Sayın Fikri Sağlar’ın CHP üyelikleri reddedilir ya da bekletilir iken, Ergenekon sanığı Sayın Mehmet Haberal’a CHP üyeliği veriliyor ve muhtemelen 12 Haziran’da da TBMM’ye üye yapılacak.
Çok yakın geçmişte, Sayın Mustafa Balbay ve Sayın Tuncay Özkan için de benzer şeyler duymuş idik.
Bu aday profilini tercih etmek CHP’nin iç işidir, kimseyi ilgilendirmez.
Ancak, bir noktanın da altını çizmek isterim doğrusu.
CHP dışı, CHP’ye sıcak bakmayan kimi çevreler, CHP’nin bu aday profil tercihini eleştirir iken, darbecilikten yargılanan kişilerin aklanmadan TBMM’ye taşınmasını yadırgıyorlar, CHP yönetiminin bu kişilerin suçsuzluklarına bu ölçüde inanmalarını kınıyorlar.
Ve kanımca büyük bir yanlışın içine düşüyorlar.
CHP diye adlandırdığımız siyasi hareket iç içe geçmiş çok sayıda halkadan oluşuyor.
CHP yönetimi var, CHP TBMM grubu var, CHP parti teşkilatı var, CHP’nin tarihsel destek bloğu var (başta yargı ve asker olmak üzere bürokrasi), CHP çizgisindeki basın var, Cumhuriyet mitingleri katılımcıları var, genel CHP seçmen kitlesi var, vs.
Bu halkalardan hiçbirinden Sayın Mehmet Haberal’ın (sembol olarak bu adı veriyorum) CHP adaylığına yoğun bir tepki gelmedi ve gelmeyecek.
Ama bu tepkisizliğin nedeni bu iç içe halkaların Sayın Haberal’ın suçsuzluğuna inanmamaları değil.
Bu halkaların mensuplarının kahir ekseriyeti Sayın Mehmet Haberal’a yönelik suçlamaların doğru olmadığını değil, bu isnatların suç olmadığını düşünüyor.
İşin vahim, çok vahim tarafı da bu.
Bu iç içe halkalarıın büyük bölümü, 2003, 2004 yıllarında sağır sultanın bile duyduğu darbe girişimlerinden biri gerçekleşse idi, bu sonucu çok meşru görecek idi.
Bu ülkede yaşıyorsanız, bu iç içe halkalardan yakından tanıdıklarınız, arkadaşlarınız, dostlarınız varsa bu acı gerçeği çok yakından görüyor olmanız gerekiyor.
Bu halkaların 28 Şubat 1997 kepazeliğine, 27 Nisan 2007 ilkelliğine nasıl tepki verdiklerini hatırlarsak ne demek istediğim çok daha iyi anlaşılacaktır.
CHP, küçük istisnaları dışarıda bırakır isek, AK Parti’ye yönelik darbe girişimlerini inandırıcı bulmuyor değil, bu süreçlerin suç olmadığını düşünüyor.
Herkes elini vicdanına koyarak şu soruya cevap vermeli: eşi türbanlı bir AK Parti adayı Çankaya çıktığı gün asker darbe yapsa idi, geçen gün İzmir’de “yarın sıra kimde?” diye miting düzenleyenlerden kaç kişi bu durumu bir felaket, bir utanç, karşısında direnilmesi gereken bir haydutluk olarak değerlendirecek idi?
CHP’nin çekirdek kadro ve seçmeni, Özden Örnek’in günlüklerinin sonradan birileri tarafından yazıldığına inanıyor falan değil; bu kesim bu günlüklerin bize gösterdiklerinin o konjonktürde normal olduğu kanısında.
Bunu açık açık dile getiremeseler bile.
Kaç CHP’li acaba askerin Genelkurmay binasında siyasal, hatta hükümete karşı raporlar, belgeler düzenlemesini bir anormallik, bir suç olarak değerlendiriyor?
Herkesin bu acı durumla yüzleşmesi
ve bu gerçeğe göre siyaset üretmesi gerekiyor.
|