Alım gücü; "Belli bir sepetteki ticarete konu olan benzer mal ve hizmetlerin farklı ülkelerdeki fiyatlarını birbirine eşitleyen döviz kurudur.".. Alım gücü, tek başını bir ülkenin bireylerinin yapmış olduğu harcamalar ve temin etmiş oldğu giydirilmiş veya kök ücrete gelen kaşılık değildir. Alım gücü (satın alma paritesi) en az iki ülke arasındaki reel döviz cinsinden hesaplanan çeşitli malların fiyatları karşılaştırılarak, standart yaşam düzeyinin hesaplanması anlamına gelir. Dolayısıyla, alım gücü (satın alma paritesi) rasyonel anlamda senin anlatmak istediğin değildir. Yazdıklarından anladığımız kadarıyla sen, vatandaşımızın maaş bakımından yetersiz olduğunu dile getirmek istemişsin ancak bu da milli anlamda alım gücünün hesaplanmasını direkt yansıtmaz. Zira, mesele asgari üzrete ne kadar zam yapıldığı meselesi değildir. Mesele, ülkedeki fiyatlar genel düzeyinin (enflasyonun) hareketliliğidir. Unutma! Bu ülkede sıfır bol paralarla insanlar cüzdanlarında milyonları taşırdı ve fakat enflasyon oranları %70'lerde gezerdi. Unutma! Bu ülkede finans sektörünün kredibilitesi 2000-2001 yılında 17 bankanın fona devriyle sıfırı tüketmiş, büyüme hızı -5'leri görmüştü. Vel hâsılı kelam, 2. dünya savşında insanlar el arabalarıyla banknotlar taşırdı.. Ama hiç bir işe yaramazdı...
Gelelim, gerçek anlamda karşılaştırılmalı satın alma paritesine; Türkiye, OECD üyesi ve AB ile tam müzakere yürüten ülkedir. Son açıklanan rakamlr ışığında şunu söylemek mümkün ki hem OECD'nin hem de AB'nin ekonomik çarkları en hızlı dönen ülkesidir. Ve bir gerçekde satın alma gücü bakımından -orta asyayı saymayalım hiç- Bulgristan, Yunanistan, Romanya, Moldova gibi ülkelerden daha iyidir ve nüfusunun kalabalık olmasına rağmen..
Sevgili dostum; kulaktan dolma malumatlarla muhaliflik yapılmaz ancak dikkat çekilebilir seni tebrik ediyoyorum. Ama ancak eylenmek için..
Uğur Mumcu'nun fotoğrafını kullanmışsın da sözünü unutmuşsun
'Bilgisiz fikir olmaz' Uğur Mumcu...