Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-26-2011, 17:06   #3
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Beykoz Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
24.04.2011

Ustalık döneminin adımlarını atıyoruz. Bu adımı sizlerle atacağız. Bildiğiniz gibi 3 Kasım'da yola çıktığımızda biz çıraklık döneminin adımlarını attık. Fakat çıraklık dönemini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecinin üzerine bina etmiştik. Ve biz bugünkü yöneticilerle mukayese edilmeyecek bir mesafe almıştık. Ama buna rağmen 3 Kasım'la 22 Temmuz arasını çıraklık dönemi olarak tanımlıyorum. Çünkü biri İstanbul'un yönetimiydi, 3 Kasım süreci ise Türkiye'nin yönetimiydi. 81 vilayette başlattığımız bu süreç başarılarla dolu bir süreç oldu. 22 Temmuz'da kalfalık dönemini başlattık. Şu anda kalfalık dönemi bitiyor. İnşallah 12 Haziran'dan itibaren ustalık dönemi başlayacak. Gerek içeride, gerekse dışarıda uluslararası camiada gerçekten Türkiye'mizi, ülkemizi çok farklı bir yere taşıdık. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, artık gündem belirleyen bir Türkiye var. Uluslararası camiada böyle bir yeri olan Türkiye var.

Sevgili Beykozlu kardeşlerim; sizlere genelde çok şey anlatacak değilim. Çünkü sizler Beykoz'un genelinde nelerin olduğunu çok iyi biliyorsunuz. Fakat ben bunları yeterli görmüyorum. Niçin yeterli görmüyorum derseniz, ben Beykozlu kardeşlerimle el ele vermek suretiyle Beykoz'u yerelde de çok daha modern, çok daha farklı bir yere taşıyacağımıza inanıyorum. Ama burada sizin desteğinize de ihtiyacımız var. Çünkü sizler bize yürü derseniz biz yürürüz. Bildiğiniz gibi, birileri ben Bozkurtlarımı yürütürüm diyor. Ama biz de milletle yürüyoruz diyoruz, milletle yürüyeceğiz diyoruz. Onun için ben özellikle MHP'ye gönül vermiş ülkücü kardeşlerimi Sayın Bahçeli'nin Bozkurtlarından ayırıyorum. Çünkü onların konumu farklı. Zira yaratılmışların en şereflisi olan el-insan, evet biz onlarla yürüyoruz. Ve onlarla yürüyeceğiz ve bizim tek yolumuz var, o da demokrasi. Bizim tek yolumuz var, insanlara düşüncemizi saygın bir şekilde anlatmak ve onlarla bir kardeşlik duygusu içerisinde bunları anlatmak. Asla zora başvurarak değil, zorlaştırıcı olmayacağız. Ya? Kolaylaştırıcı olacağız. Biz böyle girdik, böyle devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi 12 Haziran öncesinde bizden eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette bugüne kadar neler yaptık, ulaşımda neler yaptık, enerjide neler yaptık bunları herhalde duydunuz, duyuyorsunuz. Ancak size bir şey sormak istiyorum. Acaba bu ana muhalefetin şu anda şunu yaptık diyebileceği bir şey var mı? Ama dikkat ederseniz şu anda çok uçuk, afaki şeyler söylüyor. Peki ne üzerinden söylüyor bunları? Bizim yaptıklarımızın üzerinden söylüyor. Geçmişte biliyorsunuz bazı siyasiler şunu söylüyordu: Şu filanca ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim diyordu. Şimdi bakıyorum, Sayın Kılıçdaroğlu da aynı mantıkla gidiyor. Çünkü o bırakın ustalığı, bırakın kalfalığı, daha çırak bile değil siyasette, öğrenecek bu işleri. Zira, devlette SSK Genel Müdürlüğünü bu beyefendiye verdiler. Görevi devraldığı ana kadar zarar etmeyen bir SSK varken, bunun döneminde 8 kez orada kaldı ve kaldığı dönem içerisinde SSK sürekli zarardaydı, sürekli. Ve Genel Müdürlüğü döneminde hastane kuyruklarında benim vatandaşımı inim inim inleten sen değil miydin? Neredeydin senin aklın Genel Müdür olarak o zamanın başbakanlarına kalkıp da bu tür teklifleri niçin yapamadın? Niçin diyemedin kendilerine ya böyle böyle biz niçin bu ilaç kuyruklarında bu vatandaşı inim inim inletiyoruz neden demedin? Çünkü, AK PARTinin iktidarı bekleniyordu. Bizim iktidarımız geldi şimdi ne diyorlar? Biz AK PARTi ne veriyorsa onun şu kadar fazlasını veririz. Çıkmış şimdi aile sigortası diyor ve biraz da geri gidiyor, 70'li yıllara gidiyor. Diyor ki, aile sigortasıyla ilgili kanun 70'li yıllarda çıkmış. Ya ben uygulanmayan kanunu ne yapayım. Bana uygulanan kanun lazım, uygulanan kanun lazım. Laf ola beri gele yok, uygulanan lazım. Bak biz şimdi her doğanı genel sağlık sigortasından istifade ettiriyor muyuz? Neredeydin? SSK Genel Müdürüydün, niye yapmadın? Biz yaptık bak, buyur. Benim şimdi vatandaşım hastanede artık biliyorsunuz SSK hastanesi yok, artık her hastane senin hastanen. Az önce şuracıkta, Kavacık'ta Medistate diye bir hastanenin resmi açılışını yaptık. Bak buyur, o da senin. Git orada da tedavi olabilirsin. Ama bak devletin yatırımı değil, özel sektörün yatırımı. Biz ne yaptık? Göreve gelirken bir şey söyledik. Bu ülkede ne kadar hastane varsa, hangi kurum-kuruluşta varsa devlet koordinatör devlettir ve biz bunları koordine ettik. SSK'yı devlet hastaneleriyle birleştirdik. Kurumların hastaneleri vardı, örneğin PTT'nin birleştirdik. Sevgili kardeşlerim, tek tipe döndük. Ama dedik ki vakıf hastaneleri, özel sektör hastaneleri bunları da birleştireceğiz. Benim vatandaşım hangi hastaneyi isterse oraya gidebilecek. Şu anda hepsine gidiyor muyuz? İstediğiniz yerden ilacınızı alabiliyor musunuz? Artık ilaç kuyrukları diye bir şey var mı? Sevgili kardeşlerim, az önce biz, robotla Beykoz'daki bu hastanede ameliyat yapılacak robotla. Şu anda Türkiye'de 12 hastanede bu var. Bunların bir kısmı devlet hastanesinde, bir kısmı da özel hastanelerinde, robotla. Bakın nereye geldik. Bunların adı bile anılmıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu, sen nerede yaşıyorsun? Bu başka yerlerde yaşıyor, başka yerlerde.

Sevgili kardeşlerim; ama çıkıp şu anda yazılı görsel medyanın bir kısmını da almış yanına, onlarla bol bol kendine göre atıp tutuyor. Ve yaptığı tek şey var, sevgili kardeşlerim, ambalaj ve maalesef doğru olmayan vaatler. Dürüst olun dürüst. Tek şey söylüyorum, SSK Genel Müdürlüğün döneminde sürekli zararda oluşunu sen neyle izah edeceksin? Sen bir defa başarılı bir bürokrat olamadın, başarısızsın. Orada bu işi başarılı kılamayan bir kişi olarak sana bu devlet nasıl emanet edilsin? Zaten benim milletim böyle bir şey yapmaz da, evvel Allah buna inanıyorum, ama olur ya, bu söyledikleri Nasrettin Hoca'nın dediği gibi hani göle mayayı çalıyor, ya tutarsa diyor ya. Şimdi bununki de vatandaş olur ya, ya tutarsa. Sakın ha. Öyleyse ne yapacağız? Şu kadar 50 günde hanım kardeşlerim, erkek kardeşlerim, beyefendi kardeşlerim, gençler hep beraber el ele dolaşmadık mahalle, sokak bırakmayacağız. Kapı kapı dolaşacağız, tamam mı? Durmak yok... Durmak yok... Ve ustalık dönemine hep beraber başlayacağız, ama kararlı bir şekilde başlayacağız.

Sevgili kardeşlerim; bununla kalmıyoruz, şimdi o önemli vaatlerimizden bir tanesi, dev vaatlerimizden bir tanesi kent hastaneleri. Dev sağlık kampüsleri kuracağız. Anadolu yakasında bir tane, Avrupa yakasında bir tane. Bunlar yaklaşık 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde dev hastane. Ve bu hastanelerde artık benim vatandaşım sokakta sedye üzerinde taşınmayacak. Şu anda bunların mimari projeleri her şeyi hazır, Ankara'nın şu anda ihalesi yapılmak üzere. İstanbul'un Avrupa yakasındaki yer belli, aynı şekilde Anadolu yakasındaki yer üzerinde arkadaşlarım çalışmalarını yapıyor. Ve böylece iki merkezi yerde nasıl Avrupa yakasında bir adalet sarayı var, nasıl Anadolu yakasında Kartal'da dev bir adalet sarayı var, bunlar dünyanın en büyük adalet sarayları. Aynen sağlıkta da bunları yapacağız. Bunlar bize yakışır, onların hayal etmediklere yere bizim fiilimiz, uygulamalarımız evvel Allah ulaşır. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili Beykozlular; şimdi biliyorsunuz Cuma günü kampanyamızı Bayburt'tan başlattık. Oradan Gümüşhane'ye geçtik. Bundan önce Bayburt ve Gümüşhane'ye gittiğim dönemlerle mukayese edilemeyecek ihtişamda hamd olsun mitinglerimiz oldu. Ve Beykoz şu andaki tablosuyla bugün ilke bazında yaptığımız tek miting. Ve Beykoz'dan başlıyoruz... Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Şimdi Beykoz'dan biliyorsunuz Şile'ye geçeceğim, Şile'den sonra Çekmeköy, Çekmeköy'den sonra Sancaktepe. Bugün 4 ilçemizi dolaşacağım. Bu yakanın milletvekili adayı olarak, bu bölgenin milletvekili adayı olarak arkadaşlarımla beraber buraları dolaşacağız. Şimdi eğitimde bir adım attık, eğitimde bugüne kadar gelen iktidarların hiçbirinin atmadığı adımları attık. Sevgili kardeşlerim, bakınız bu adımların içerisinde en önemlisi neydi? Okul öncesi eğitimde yüzde 10, yüzde 11'deydik. Sevgili kardeşlerim, şu anda okul öncesi eğitim nereye geldi? Hamdolsun yüzde 40'ı buldu. Daha ileriye gideceğiz. Ve bakınız çok daha ilginci var. Ortaöğretimde aynı şekilde dedik ki biz kitapları tüm öğrencilerimize ücretsiz ulaştıracağız. Tüm öğrencilerimize ortaöğretimde, ilköğretimde kitapları ücretsiz ulaştırdık mı? Her yıl okul başlarken her dönem kitapları sıraların üzerine koyduk. Türkiye'nin dört bir yanında ve 1. hamur kağıttan kitaplar. Biz öyle öğrencilik yaptık ki, teksir kağıdından kendimiz kitap satın alırdık, öyle dönemlerden geldik. Ama şimdi bu dönem, hatta bizi CHP şununla eleştirdi: Fakire verdiğiniz anladık da, zengine niye veriyorsunuz dediler. Biz dedik ki, öğrencinin fakiri-zengini olmaz, hepsine vereceğiz ve hepsine verdik.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bununla kalmadık. Dedik ki, sosyal güvencesi olmayan ailelerimiz var. Onun için bunları desteklememiz lazım. Önce ne yaptık? Dedik ki, erkek öğrencilere ilköğretimde 20 lira verelim ve kız öğrencilere 25 lira verelim, bunu verdik. Bu yılın başına kadar böyle devam ettik. Bu yılın başında yeni bir adım attık. Dedik ki, erkek öğrencilere 30 lira, kız öğrencilere 35 lira. İlköğretimde böyle.

Peki ortaöğretimde nasıl yaptık? Ortaöğretimde bu rakam 35 liraydı erkek öğrenciler için, onu 45 liraya çıkardık. Kız öğrencilerinki 45'ti, onu da 55'e çıkardık. Yani pozitif bir ayrımcılık yaptık. Kimden yana? Kız öğrencilerimizden yana. Yani bugün kalkıp da Kılıçdaroğlu'nun söylediği şeyleri, ben şu kadar para vereceğim, bu kadar para vereceğim bunlara inanıyor musunuz? Değerli kardeşlerim, rakamları falan bunlar yuttular ve bu ülkede maaş ödenmeyen günler vardı. Memurlara, işçilere devletin maaş ödeyemediği günler vardı. Bu CHP zihniyetini biraz sonra daha farklı anlatacağım size. Şimdi diyor ki, biz eski CHP değiliz diyor, yani bu geçmişini de inkar eden birisi.Ne demek o yani? Bir taraftan işine geldiği zaman CHP'nin tarihi şöyle, işine geldiği zaman ben yeni CHP'yim. Benimle başlayan süreci söyleyin diyor, daha yanı başında orada eski Genel Başkanın duruyor. Programını, beyannameni açıklarken yanı başına da oturtmuşsun. Bir kaset skandalıyla Genel Başkanlık kaptın bununla yürüyorsun. Öyle mi? Eğer bir kaset skandalı çıkmasaydı yanında kuzu kuzu duracaktın. Ama kaset skandalı çıkınca evine ziyaretine gidiyorsun. Diyorsun ki, ben Genel Başkan adayı filan değilim. 24 saat sonra bir de bakıyoruz ki, Genel Başkan adayı olmuş. Bunlar akşam başka, sabah başka. Her şeyde böyle bunlar. Siyaset dürüstlük ister, dürüstlük. Dürüst olamayanlar, bu milletten bugüne kadar şamarı hep yediler, yine yiyecekler.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Bakınız, şimdi biz bir Fatih projesi uyguluyoruz. Bu CHP çıktı, şu anda Grup Başkan Vekili olarak bulunan kişiyle diyor ki, ne demek Fatih projesi? Bunlar geçmişini, ecdadını inkar edecek kadar maalesef aslına, geçmişine yabancı tipler, böyle bir zihniyet. Bu konuda ben bir şey söylemeyeceğim, 12 Haziran söyleyecek. Fatih projesi sevgili kardeşlerim, öyle bir proje ki Fatih projesinde artık Türkiye'deki bütün okullarda akıllı tahtaya geçiyoruz, bütün okullarda. Ve şu anda hazırlıklarımız bitmiş vaziyette. Ve artık kitabın yanında öncelikli bir adım daha atıyoruz. Nedir o? Elektronik kitaba geçiyoruz. Her çocuğumuzun eline bir Ipad gibi bir elektronik kitabı vereceğiz ve oradan derslerini takip edecek. 4 yılda bu uygulamayı bitireceğiz. Şu anda ön hazırlıklarımız tamam ve ihaleyi yapmak suretiyle adımı atacağız. Bu nedir? Modern dünyanın yakalamış olduğu neyse Amerika'da, Japonya'da, Türkiye'de bu adımı attık, bu adımı atıyoruz. Ve sevgili kardeşlerim, kimseyi mahrum etmeyeceğim. Bütün öğrencilerimiz bütün dersliklerde bu akıllı tahtalar olacak. Bu kime yakışır? AK PARTi iktidarını yakışır. Yani Kılıçdaroğlu vesaire, CHP zihniyeti bunlar böyle şeylerden anlamaz. Bunların böyle şeyleri düşünecek kapasiteleri falan yok.

Sevgili kardeşlerim, bakınız, bu projenin yanında en önemli adımlarımızdan bir tanesi biliyorsunuz bu dönemde şu oldu: Benim üniversiteli gencime... Şöyle üniversiteli gençlerin ellerini bir göreyim. Gençler ne alıyordunuz? 45 lira burs değil mi? Şimdi 240 oldu. Eğer gençler Kredi Yurtlar Kurumunun yurdunda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyor. Ne oldu? 390 lira. Bakınız, 45 liradan nereye geldi? 240 liraya geldi. Bunu biz yaptık, biz yaptık. CHP'nin tarihinde böyle bir şey var mı? Yani öğrencilerimize sahip çıkmak diye bir şey var mı? Belediyeler öğrencilere burs veriyordu, bu CHP aldı Anayasa Mahkemesine taşıdı ve belediyelerin öğrencilere verdiği burs kesildi. Buyur, şimdi kalkmışsın aile sigortasından bahsediyorsun, senin yaptıkların zaten seni anlatıyor. Başka şeye gerek yok. Belediye diyor ki, ben burs vereceğim, sen kalkıyorsun diyorsun ki veremezsin. Niye veremiyor? Değerli kardeşlerim, bunlar dürüst değil. Ve bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işte Başkanımız burada, kaç öğrenciye burs veriyordunuz? 50 bin öğrenciye biz burs veriyorduk dedi. Ve o yasak geldiğinde verilen burs 100 liraydı. Kaldırıldı, ne oldu? Bu öğrencilerimize yazık oldu. Kim kaldırttı? CHP. Anayasa Mahkemesine götürdü, kaldırttı. Değerli kardeşlerim, şimdi ikide bir kalkıp sağdan soldan bahaneler uydurmak suretiyle biz şunu yapacağız, biz bunu yapacağız. Yaptıkların ortada.

Şurada eğitimde 162 bin derslik yaptık bu süreç içerisinde, 162 bin derslik. Yapmaya devam edeceğiz. Bakınız, üniversite olmayan ilimiz kalmadı, her ilde üniversite var. Bayburt'a gittim üniversite var, Gümüşhane'ye gittim üniversite var, Ardahan'da üniversite var her yerde. Niçin bunları yapıyoruz? Göçü engelleyelim diye. Çıkmış sıkılmadan, utanmadan şunu söylüyor: Bayburt'un diyor milletvekilliği niye düştü biliyor musun? Eee, niye düşmüş? Çünkü Bayburt göç verdi, nüfusu azaldı, onun için milletvekilliği de düştü. Biz itiraz ettik. Sen niçin Anayasa Mahkemesine götürdün? Anayasa Mahkemesine götürmeseydin her ile asgari 2 milletvekili kaydıyla bu işi bitirirdik. Bayburtlunun hakkını sen yedin sen. Bunu tabanda nüfus endeksli yapmayabilirdik. Eğer sen olaya nüfus endeksli bakıyorsan bugün İstanbul'un bir milletvekili için nüfus sayısı korkunç. Onu neye benzeteceksin o zaman? Bugün Türkiye'de 30 binle, 40 binle milletvekili çıkaran illerimiz var, ama İstanbul gibi 100 bin nüfus ile milletvekili çıkaran ilimiz var. Bunu nereye koyacaksın? Onun için bu dürüst bir yaklaşım değil.

Buraya gelmişken bir şey söyleyeceğim. Özellikle bu aralar sık sık yüzde 10 barajından bahsediyor bu beyefendiler, hepsi de. Sevgili kardeşlerim, bu oyunu hep beraber bozacağız. Bakınız, şimdi yüzde 10 barajını kim getirdi? Biz mi getirdik? Bizden öncekiler getirdi. Biz 16 aylık Partiyken, yüzde 10 barajına rağmen devlet yardımı almadan, halkımın desteğiyle yüzde 34'le iktidar olduk, siz getirdiniz. Yüzde 10 barajı vardı. Şimdi CHP, yüzde 10 barajını devamlı gündeme getiriyor. Peki CHP, sen iktidardın, senin iktidarın döneminde kenarından köşesinden de olsa koalisyon hükümetlerinde vardı, niye kaldırmadınız? ANA-SOL iktidarları vardı, niye kaldırmadınız? ANAP'la beraber el ele verip kaldırsaydınız. Şimdi iç içe geçtiğiniz dün 23 Nisan kutlamalarında DSP'li bir arkadaşımız konuşuyor, yüzde 10 kalkmalı diyor. Tamam, bizim Hükümetimizden önce DSP-MHP-ANAP beraberdiniz, niye kaldırmadınız? Kaldırsaydınız. Yani siz kaldırmıyorsunuz, şimdi bakıyorsunuz ki artık durum tehlikeli. Bundan sonra bu millet bizi hep yüzde 10 barajının altında tutacak, onun için yüzde 10 barajı kalksın diyorsunuz. Artık benim milletim bunları yutmuyor, yutmuyor. Sevgili kardeşlerim, bakınız, burada bunların derdi ne biliyor musunuz? Efendim işte BDP'ye bazı yazar çizer filan takımı bunlar da bu işe çok destek veriyorlar. O yazar çizer takımına da sesleniyorum, sizler de AK PARTi iktidarından önce bunu niye gündeme getirmiyordunuz? Şimdi mi sizin aklınız başınıza geldi? BDP de versin mücadelesini bir parti olarak çıksın ortaya yüzde 10 barajını aşsın. Ama bunlar bir etnik unsurun partisi. Biz Türkiye'nin partisiyiz.

Adaylarımızı açıklıyoruz, bir yazar, köşe yazarı kendisini aradım. Yazısı biraz rahatsız etti beni. Kendisini aradığımda dedim ki, bir Ankaralılaşmaktan bahsediyorsunuz. Kusuru bakmayın dedim, siz herhalde başkalarını kast ediyorsunuz. Biz Ankaralılaşan değil, biz bugüne kadar Türkiyelileşmiştik, yine Türkiyelileşen bir partiyiz. Hiçbir değişiklik yok. Bizim bak 81 vilayetten 80'ininde milletvekilimiz var. 1 vilayette yok, o da neresi? Tunceli. Onun da nedenlerini biliyorsunuz. İnşallah bu seçimde Tunceli'den de çıkaracağız. Herhalde Tunceli de gerçekleri görmesi lazım. Hayatında, tarihinde görmedikleri hizmeti bunlar bizden gördü. Hatta Tunceli milletvekillerinden bir tanesi şu anda CHP'de, devamı zaten ... Ve Tunceli'ye bakalım üniversite açacak mısınız dediler. Sevgili kardeşlerim, Tunceli'ye üniversiteyi açtığımız zaman, çünkü biz yola çıktığımız zaman 81 vilayetin 81'ine üniversite dedik. Oraya açtık, hadi çıktı bir teşekkür et. Edemez, niye? Bunların karakteri buna müsait değil. Değerli kardeşlerim, ama biz bunları önemseyerek yola çıkmadık. Biz, Akdeniz'e balık bilmezse Halik bilir diyerek yola çıktık. Ve biz ne diyoruz hep? Etnik milliyetçilik yapmayacağız, biz bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, biz dinsel milliyetçilik yapmayacağız. Ya? Biz Türkiye'deki 74 milyonu kucaklayacağız. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Roman'ıyla, Arnavut'uyla aklınıza ne gelirse. Yaratılanı yaratandan ötürü seveceğiz, böyle yürüyoruz. Bölgesel milliyetçilik de yapmayacağız. Bizde 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının her yanı bir, hepsine de hizmeti götüreceğiz. Her yeri ayağa kaldıracağız. Şu anda Güneydoğu, Doğu, Doğu Karadeniz bu bölgeler tarihinde görmediği hizmeti bizim dönemimizde gördü. Yine görmeye devam edecek. Değerli kardeşlerim, biz bununla da yetinmiyoruz, dinsel milliyetçilik de bizde yok. Her ne kadar bu ülkenin yüzde 99'u ahir ekseriyeti Müslüman'sa da, azınlıklar noktasında olanlara karşı da bizim yaklaşımımız yine aynı. Çünkü demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak tüm inanç gruplarına bir defa eşit mesafedeyiz, hepsinin güvencesi biziz, biz olmaya devam edeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; adalette aynı, emniyette aynı adımları attık. Bakınız şu ana kadar Türkiye genelinde 130 civarında adalet sarayını açtık, açmaya devam ediyoruz, inşaatları devam edenler var. Güzel, daha modern bir Türkiye diyoruz. Aynı şekilde Yargıtay, Danıştay biliyorsunuz yeniden yaptığımız Anayasa değişikliğini sizler onayladınız. Biliyorsunuz 12 Eylül'le size getirdik, sizler onayı verdiniz ve bu işi bitirdik. Şimdi sizin isteğiniz doğrultusunda uyum yasaları da çıkarıldı ve Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi yoğun bir şekilde çalışmalarına devam ediyor.

Değerli kardeşlerim; az önce bir şey söyledim ya, sizler bize yardımcı olun bunları da çözelim. Siz bize güveneceksiniz, güvendikten sonra İlçe Belediye Başkanıma da, Büyükşehir Belediye Başkanıma da sürekli talimat veriyorum. Gerekirse diyorum ev ev dolaşacaksınız, hepsiyle anlaşacaksınız, ona göre modern bir Beykoz'u inşa edelim. Hiçbir zaman biz size zulmeden olmayacağız, aldatan da olmayacağız, ama biz sizin gerçekten bu tür çirkin yapılaşmalar içerisinde kalmanızı da istemiyoruz. Yani Allah göstermesin, bir yangın çıktığı zaman bir itfaiye aracının giremeyeceği biliyorsunuz sokaklar var. Biz buna hakikaten üzülüyoruz. Beraber el ele vereceğiz, beraber yürüdük biz bu yollarda diyoruz ya, beraber yürüyeceğiz.

Şimdi değerli kardeşlerim; emniyette aynı. Bakınız, ulaşımda şurada 79 senede Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Sevgili kardeşlerim, bakınız, 13 bin 600 kilometre duble yolu biz şurada 8 yılda yaptık, 13 bin 600 kilometre. 79 senede 6 bin 100 kilometre, 8 yılda 13 bin 600 kilometre. Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Bahçeli hesap biliyorsunuz gerçek ortada, Halep oradaysa arşın Beykoz'da.

Ah benim Beykozlu kardeşim ahh, bakınız şu MHP bizden önce iktidarda mıydı? İktidardaydı. Bunlar IMF'ye gitti, şimdi IMF'yi inkar ediyorlar, meydan okuyorlar. Bunların meydan okuması böyle sahtedir. Meydan okuyorsan niye gittiniz IMF'den 30 milyar dolar borç aldınız? 30 milyar dolar borç aldı. Bize 23,5 milyar dolar borçla devrettiler IMF'ye. Ödedik ödedik ödedik, küsuratın üzerinde durmuyorum, şu anda bizim IMF'ye borcumuz 5 milyar dolar. Onlar borçlandı, biz ödedik, biz ödüyoruz. Onlar kirletti, biz temizliyoruz. Bu MHP bu, bunların ekonomi bu işten anlamazlar. Şimdi çıkmış diyor ki 2023 bizimdir. Sayın Bahçeli be, samimi ol be, dürüst ol Allah aşkına. Sen 2023 ufkunu nereden yakaladın, senin böyle bir ufkun var mı? Böyle bir ufkun varsa, benim milletim sana 5 yıl iktidar verdi. Niçin 3,5 yılda bırakıp kaçtın? 3,5 yılda bırakıp kaçmasaydın, 5 yıl iktidarda kalsaydın. Yani 5 yılda iktidarda tutunamayan bir sen nasıl olacak da 2023'ü düşüneceksin, böyle şey olur mu?

Bakınız, ben MHP'ye gönül vermiş kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, BDP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Başımızı iki elimizin arasına alalım lütfen, aldatmayalım kendimizi. Bakınız, bizim milli bankamız hangi bankadır? Merkez Bankası. Merkez Bankası, MHP-DSP-ANAP iktidarında döviz rezervi neydi biliyor musunuz? 27,5 milyar dolardı. Peki şu anda Merkez Bankasının döviz rezervi nedir biliyor musunuz Beykozlu kardeşlerim? Altın dahil 92 milyar dolar. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de 27,5 milyar dolardan Merkez Bankasını 92'ye nasıl çıkarıyoruz? 23,5 milyar dolar IMF'ye borcunu 5 milyar dolara nasıl indiriyoruz? Ve 21 bankayı bunlar ne yaptılar? Fona devrettiler. Kim? Sayın Bahçeli. Kim? DSP. Kim? ANAP. Bunların döneminde oldu. Peki şu uluslararası finans krizinin olduğu bir dönemde bir tane banka iflas etti mi? Ziraat Bankası o dönemde ne yazıyordu? Görev zararı yazıyordu. Halk Bankası ne yazıyordu? Görev zararı yazıyordu. Şimdi bir tane görev zararı var mı? Şu anda Ziraat Bankası Türkiye'nin en çok kârlı bankası, Halk öyle, en çok kredi dağıtan bankalarımız bu bankalar. Tüm bankalar şu anda hamd olsun rasyoları gayet iyi, böyle bir konumdayız. Buralara güçlü ekonomiyle geldik, istikrarla geldik, güvenle geldik. Onun için ne diyorum ben? Türkiye hazır, hedef... Türkiye hazır, hedef... Bir şey daha söylüyorum; istikrar sürsün, Türkiye büyüsün. İstikrar sürsün, Beykoz büyüsün. Olay bu.

Sevgili Beykozlular; enflasyon yüzde 30'du MHP'den, DSP'den, ANAP'tan aldığımızda. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4'cük, 4. Enflasyon bizim devrimizdeki canavar değil miydi? Mutfağı soyan o değil miydi? Hanım kardeşlerim iyi bilir. Beyefendiler, cep onunla boşalıyordu. 1'in yanına altı tane sıfırı nasıl koydular? Böyle koydular işte. Kim koydu? İşte Bahçeli, işte DSP, işte diğerleri. Siz busunuz, akşam yattınız, sabah kalktınız bir sıfır, bir sıfır, bir sıfır, altı tane sıfır. Tuvalete biz 1 liraya giderken, 1 milyona tuvalete gitmeye başladık. Bizi bu hale düşürdüler, öyle mi kardeşlerim? Ama ne oldu? Geldik, gelir gelmez altı sıfırın tamamını attık. Attık mı? Şu anda paramız değerli mi? Değerli. Ve değerli kardeşlerim, şu anda doların karşısında onurlu bir Türk Lirası var. İşte AK PARTi iktidarı bu.

Bakın, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musun sevgili kardeşlerim, bunları gittiğiniz yere anlatın. Yüzde 63, yüzde 63'le devlet borçlanıyordu. Şimdi yüzde 7'cik, buraya düştü. Ve bunu biz yeterli bulmuyoruz, daha da düşecek, daha da düşecek inşallah, ama beraber yapacağız.

Şimdi durmak yola devam dedik değil mi? Ben size susuz İstanbul'u anlatmayacağım, o dönemleri biliyorsunuz. Biliyor muyuz? 94'teki İstanbul'u bilenler şöyle ellerini bir kaldırsın bakalım. Banyolardaki küvetleri nasıl doldurduğumuzu hatırlayın. Kim vardı iktidarda? CHP Belediyesi vardı, hatırlayın. Havası kirli İstanbul'u hatırlıyoruz değil mi? Hani gazetelerin maske dağıttığı İstanbul. Ne haldeydik hatırlayın o günleri. Ama şimdi havası kirli değil, tertemiz bir İstanbul var. Değerli kardeşlerim, çöp dağlarından geçebiliyor muyduk? Şimdi böyle bir şey var mı? Nasıl oldu bu? Ak, Ak, Ak olmak herkesin kârı değil. Tertemiz bir İstanbul, tertemiz bir Türkiye, tertemiz bir Türkiye siyaseti böyle oldu. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Şimdi bu kardeşiniz ve ekibi, diğer arkadaşlar nerede? Bayburt'ta ne dedim biliyor musun? Her ne kadar Bayburt'un bir milletvekilini aldıysalar, 2. milletvekili benim dedim. İstanbullular bana müsaade ediyor değil mi? Orada da görevimi yapacağım. Şimdi sevgili kardeşlerim, benim sizden bir isteğim var. Bu kadro efendi olmaya gelmedi, bu kadro sizin hizmetkârınız olmaya geldi. Biz bu milletin efendisi değiliz, biz bu milletin hizmetkârıyız. Derdimiz ne biliyor musunuz? Bizim derdimiz şu: Yani yarın hep öleceğiz, öldükten sonra bizim bir zamanlar bir Başbakanımız vardı, Allah ondan razı olsun, arkadaşlarından Allah razı olsun, bunu desinler bize bu yeter. Çünkü eninden sonunda bizi yerleştirecekleri mezar belli. 2 metreküp. Ben 1.85 boyundayım, benimki biraz daha farklı olabilir. Onun için mezar taşına, musallaya bizi yerleştirdikleri zaman hoca efendi Başbakan niyetine demeyecek, milletvekili niyetine demeyecek. Ya? Er kişi niyetine diyecek. Ondan sonra gömerler, çekip giderler. Hatırlarlarsa ne güzel, ama arkadan Allah ondan razı olsun demeleri bize yeter. Biz bu yolda bunun için varız ve musalla taşına da zaten işte eski başbakanlardan sadece bir Hüvel baki diyecekler. Çünkü baki olan sadece Allah, biz baki değiliz, biz faniyiz, değil mi? Öyleyse bu yolda beraber yürüyeceğiz. Ama şu 50 günde durmak yok... Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Tek tek broşürlerimizi, kitapçıklarımızı her yere anlatmaya evet mi? Sağ olun, var olun.

Şimdi bizler bu kadromuzla, tabi şu anda bütün arkadaşlarımı burası almıyor. İnşallah bu 50 gün yoğun çalışacağız. Ve hedef Allah'ın izniyle 2023. Kısa süreli bir hedefimiz yok, bizim hedefimiz büyük. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümüne farklı girmek istiyoruz, güçlü yürümek istiyoruz. Kiminle? Milletimizle. Bunu sizinle başaracağız. Onun için ne diyoruz? Şimdi hep beraber haykıralım, Şile duysun, Türkiye duysun.

İnşallah Türkiye'yi hazırladık, şimdi hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz. İstikrar sürsün, Beykoz büyüsün diyoruz. Bu yola da böyle devam edeceğiz.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla