|
Başbakan Erdoğan'ın Muş Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
30.04.2011
Buradan tüm Muş'a, Bulanık'a, Hasköy'e, Korkut'a, Malazgirt'e, Varto'ya, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi gönderiyorum.
18 Aralık'ta Muş'a geldik. 106 farklı eserin resmi açılışını yaptık. Aradan daha 5 ay daha geçmeden bugün bir kez daha Muş'tayız, sizlerle beraberiz.
8,5 yıllık iktidarımız döneminde 8 defa Muş'a geldik. Çünkü Muş, bizim canımız, Muş bizim sevdamız, Muş bizim aşkımız, Muş Alparslan'ın diyarı. Muş'u kendi kaderine terk etmedik, terk etmeyiz. Biz Muş'u ihmal etmedik, etmeyiz. Diyor ki Ahmedi Xani; "İnsan, en büyük kalemin çizdiği nakıştır." Mevlana diyor ki; "Yaratıktan şikayet Yaradan'dan şikayettir." Yunus Emre diyor ki; "Yaradılanı severim Yaradan'dan ötürü." Evet, Ahmedi Xani ne diyorsa, Yunus da işte onu diyor. ... ne diyorsa, Mevlana da aynısını diyor. ... ne diyorsa, Hacı Bektaş da, Ahmedi Yesevi de onu söylüyor.
Bu topraklar hep bizim topraklarımız, bu vatan bizim vatanımız. 74 milyonun vatanı. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Gürcüsüyle, Abhazasıyla, Romanıyla, Boşnağıyla 74 milyonun vatanı. Ayrım yok, bölücülük yok. Biz biriz, beraberiz. Bir olacağız, beraber olacağız, iri olacağız, diri olacağız.
Biz bir tarağın dişleri gibiyiz, biz et ile tırnak gibiyiz. Biz bu topraklar üzerinde dost değil kardeşiz kardeş. Akraba değiliz, ezelden kardeşiz. Ebediyen kardeşiz. Şu Dicle ile Fırat ne kadar kardeşse biz de o kadar kardeşiz.
Kardeşlerim, şu Süphan'la Ağrı ne kadar kardeşse biz de o kadar kardeşiz. Yer ile gök ne kadar ayrılmaz bir bütünse, ne kadar kardeşse, biz de işte o kadar kardeşiz. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, biliniz ki tarihi reddediyor. Gerçeği katlediyor, kendini inkar ediyor. Kim ki kardeşlerin arasına husumet sokmak, ayrılık sokmak, fitne tohumları atmak istiyorsa, biliniz ki kendisine, milletine, ruhuna ihanet ediyor. Doğudaki, Güneydoğu'daki kardeşim yanlış politikanın, inkar politikalarının neticesinde mahrum bırakıldı. Buradaki kardeşlerimize hizmet getirilmedi, buraya yatırım yapılmadı. Biz işte o dönemleri elimizin tersiyle ittik. Bir daha geri dönmemek üzere kapattık. Muş'u, Muş'la birlikte 81 vilayetimizi mahrum ve mağdur şehirler olmaktan çıkarıyor, mamur ve mağrur şehirler yapmak için gece gündüz çalışıyoruz. Buradan açık açık söylüyorum değerli kardeşlerim; biz oy peşinde değiliz, biz seçim sandığı göründüğü zaman demokrat olanlardan, seçim sandığı göründüğünde bu bölgeyi, Muş'u, Muşlu kardeşlerimi hatırlayanlardan değiliz. Biz, söz verip, vaat edip, umut simsarlığı yapıp seçim sandıkları kapanınca sırtını millete dönenlerden değiliz. Bu bölgenin acısı, sızısı, derdi, meselesi her zaman bizim derdiniz oldu. Burada bir tek can yere düştüğünde, bizim canımızdan can gitti. Burada dökülen her gözyaşı yüreğimize, vicdanımıza, ruhumuza aktı. Silahlar konuştukça, kurşunlar vızıldadıkça, dağlarda gençler yere düştükçe bizim ciğerimiz yandı, yüreğimiz yandı. İşte 8,5 yıldır biz bu acıyı dindirmenin mücadelesini veriyoruz. Anneler, siz bunu çok daha iyi yaşıyorsunuz.
Sevgili anneler, sevgili babalar, kardeşlerim; bu ülkede kardeşi kardeşe düşürenlerle biz bir yere varamayız. Çok açık konuşuyorum, size bugün daha açık konuşacağım. Bu ülkeyi bölmeye çalışanlarla biz bir yere varamayız. Bu ülkede bölücü terör örgütüyle biz bu ülkeyi ayağa kaldıramayız.
Değerli kardeşlerim, benim halkımın, benim sevgili milletimin normal demokratik iradesine hükmetmek isteyenlerle biz bir yere varamayız. Niye dayatıyorsunuz, niye tehdit ediyorsunuz? Bırakın benim vatandaşım oyunu kendi iradesiyle kullansın. Bunu yapıyorlar mı? Bakıyorsunuz tehditler, bu köyden şu kadar oy çıkacak, çıkmazsa yakarız yıkarız. Niye, neden? Demokrasi bu değil, özgürlük bu değil, temel haklar bu değil. Ben bu ülkede 74 milyonun hepsini aynı şekilde sevdim, aynı şekilde seviyorum, sevmeye de devam edeceğim. Benim için -az önce de söyledim- artık bu ülkede Kürt sorunu bitmiştir, artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır, ama Kürt sorunu yoktur; mesele budur. Nedir benim Kürt kardeşimin sorunu? Neyse onu çözmede ben hizmetkarım, varım. Onun için dikkat edin. Bakınız, şöyle 10 yıl öncesine bakınız. Muş Havalimanı, Muş'tan buraya geliş neydi, şimdi ne oldu. Öyle mi? Buradan yola çıkıyorsun Bitlis'e, yollar neydi, ne oldu. Öyle mi? İşte biz bu yolları böyle nasıl yapıyor da şehirleri birbirine bağlıyorsak, 74 milyon vatan evladının gönüllerini de böyle birbirine bağlıyoruz; bizim derdimiz bu. Bu neyle olacak? Aşkla. Ferhat ne diyor? Dağı deliyor. Dağ delinir mi? Neyle deliyor? Elinde bir ... Soruyorlar, Ferhat, nedir bu hal? Dağ deliyorum diyor. Ya bununla bu dağ delinir mi? Onun söylediği söz çok enteresan, çoğu gitti azı kaldı diyor. Fakat elhamdülillah biz dağları deldik. Dağları deldik, biz Muşlu kardeşimi Bitlisli kardeşine tünellerle evvel Allah bağladık. Ve eskiden kaç saatte Muş, Bitlis'e gidiyordu, şimdi ne kadar zamanda gidiyor? Bu bir aşk meselesi. Yani George Batı'da, Avrupa'da, Hans Batı'da Avrupa'da güzel yollarda gidecek de, benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm niçin gitmesin. Türkiye'nin batısında, İzmir'inde, İstanbul'unda, Ankara'sında bunlar olacak da, Muş'unda, Hakkari'sinde, Van'ında niçin olmasın, buralarda da olur. Şimdi aynen Bitlis'i de Van'a bağlıyoruz Kuzgunkıran Tüneliyle, o da açılmak üzere. Geç oldu ama, onu da yapıyoruz, dağları deliyoruz. Karadeniz'de de deldik, 12 tane tünel. İstanbul Boğaz'ında biliyorsunuz denizin altından tünel yaptık, 2013 sonunda bitiyor. Niye? Bu millete bu yakışır da onun için. Biz bunları yaparız evvel Allah, yaparız, hiç bundan çekinmeyeceğiz.
Sevgili kardeşlerim, Türkiye evvel Allah tüm insanlarıyla bir defa bu bölünmede, bu kampanyaları yapanlara karşı bir olsun, yek vücut haline gelsin, biz bu işleri bitiririz.
Değerli kardeşlerim, onun için biz ta 14 Kasım'da, 14 Ağustos'ta yola çıkarken bir şey dedik. Ne dedik? Sevgili kardeşlerim, bakın bazıları oyun oynuyor, bu oyunu beraber bozacağız. Nedir o biliyor musunuz? Dedik ki, tek millet. Tek millet ne biliyor musunuz? Millet kavramının içinde Türkü de vardır, Kürdü de vardır, Lazı da vardır, Çerkezi de vardır, Abhazası da vardır, Gürcüsü de vardır, Boşnağı da vardır, Romanı da vardır, millet bunlardan oluşan bir zenginliktir, millet budur, onun için tek millet dedik.
Arkadan tek bayrak dedik. Bayrağımız işte elinizde. Rengi şehit kanlarından oluşuyor. Sevgili kardeşlerim, hilal neyimizi ifade ediyor? Bağımsızlığımızı ifade ediyor. Yıldız neyi ifade ediyor? Şehitlerimizi ifade ediyor. Sevgili kardeşlerim, bu birilerini niye rahatsız ediyor? Akif ne diyor: "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" diyor. Onun için de ne diyoruz? Tek vatan diyoruz. Tek vatan. 780 bin kilometre karede tek vatan. Hepimiz bu vatan için varız. İşte Malazgirt'te Sultan Alparslan unutabilir miyiz? Onunla Anadolu destanını yazdık, unutabilir miyiz? Öyleyse, niçin birileri buralarda ameliyat yapmak istiyor?
Ve dört, tek devlet. Devletimizi bölmeye çalışanlarda haa bunu çok iyi bilmesi lazım, tek devlet. Tayyip Erdoğan sizin efendiniz değil, hizmetkarınızdır; bunu böyle bilin. Biz, bu millete efendiliğe gelmedik, biz bu millete hizmetkar olmaya geldik. Bizim durumumuz bu. Çünkü biz, halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu bilenlerdeniz, bu yola böyle koyulduk. Ama şimdi bizim birliğimizin çimentosu olan dinimizi bile zedelemeye gayret edenler var. Var mı? Cuma dediğiniz zaman, Cuma Namazı ne demektir? Bunlar bizim birlik sembollerimizdir. Biz köy camilerinde bile, köy mescitlerinden bile Cuma kılmayız. Nerede kılarız? Cuma cami, Cuma mescidi, yani ya kasabaya inerdik, ya ilçeye veya il merkezine. Niye? Çünkü, birlik beraberlik orada oluşur. Şimdi terör örgütü ne diyor? Devletin imamlarının arkasında namaz kılmayın. Allah Allah. Ya sizin zaten namazla falan ne alakanız var? Terör örgütünün böyle bir dertleri var mı? Açık konuşuyorum bakın; Apo'yu peygamber ilan edenlerle bizim işimiz olamaz, olamaz, bu kadar açık konuşuyorum. Onun için bizi aldatanlara, benim Kürt kardeşlerimi aldatanlara karşı hep beraber olacağız, onlara 12 Haziran'da sandıklarda gereken cevabı vereceğiz değerli kardeşlerim. 50 metre ötede Cuma kılınıyor, arka tarafta birileri de ayrıca Cuma kılıyor, birileri de onları seyrediyor; hal bu. Bu işte bölücülüktür, bu ayrımcılıktır, bu oyuna gelmeyeceğiz, bu oyunu hep beraber bozacağız.
Sevgili kardeşlerim, biz artık Muş'un dağlarına, tepelerine, köylerine, mezralarına, Muş Ovasına bahar gelsin, Muş'a huzur gelsin diye bu yola koyulduk. Muş'ta anaların gönlünü ... gelsin istiyoruz. Bizim bu noktada ne kadar samimi olduğumuz ortada. 8,5 yıldır değerli kardeşlerim, önce kaldırılması tartışma konusu dahi yapılamayan yasakları biz kaldırdık. Buralara partiyi kurmak için geldiğimde bana ne demiştiniz? Şu olağanüstü hali kaldırın yeter. Gelir gelmez kaldırdık mı? Şu Çekiç Gücü bir kovun gitsin yeter. Hemen Çekiç Gücü gönderdik mi?
Değerli kardeşlerim, düşünebiliyor musunuz bu ülkenin televizyonlarında Kürtçe konuşulmuyordu. Yarım saat konuşulsun mu, konuşulmasın mı bu tartışılıyordu. Biz şimdi 24 saat TRT Şeş'le yayın yapıyor muyuz?
Değerli kardeşlerim, anneler cezaevlerinde yavrularıyla Kürtçe konuşamıyordu, kaldırdık mı? Konuş kardeşim konuş. İstediğin gibi konuş. Yaptık mı bunları?
Değerli kardeşlerim, şarkı, türkü konuşulamıyordu konuş. Kurs açılamıyordu, kurs aç, açıldı. Şu anda üniversitelerimizde Kürtçe bölümler açtık. Git oralara kardeşim, öğren. Bizim böyle bir endişemiz yok. Düşüncesine güvenen düşünce hürriyetinden korkmaz; biz bu yola böyle çıktık.
Ve değerli kardeşlerim, bölgeye yoğun bir yatırım seferberliği başlattık. Okullarla, hastanelerle, değerli kardeşlerim, adalet saraylarıyla, emniyet saraylarıyla, yollarla, TOKİ'yle bu seferberlik devam ediyor. Devlet Su İşleri olarak barajlarla bu seferberlik devam ediyor. İşte okullarda değerli kardeşlerim, bakınız şurada, Muş'umuzda hamd olsun yaptığımız derslik sayısı 300'ün üzerinde.
Değerli kardeşlerim, 3 binin üzerinde bilgisayar gönderdik Muş'umuza. Şimdi size yeni bir müjde veriyorum gençler. Şu anda üzerinde çalıştığımız proje, evet artık bir akıllı tahta dönemine geçiyoruz. Bu akıllı tahta aynı zamanda bilgisayarlı. Evet, ama size biz aynı zamanda ücretsiz olarak... Hocam, para almıyoruz değil mi? Milli Eğitim Bakanım burada da ona soruyorum. Hepinize elektronik kitap dağıtacağız. Aynen İPad gibi. İPad büyüklüğünde birer elektronik kitap dağıtacağız. Artık öyle koskoca çantalarla da gidip gelmeyeceksiniz. Ve okullarımızı 4 yıl içerisinde bu akıllı tahtalarda donatacağız, 4 yıl, hepsini bitireceğiz. 4 yılda dediğim gibi elektronik kitaplarınızı da dağıtacağız, 4 yıl içinde bunların hepsi bitecek.
Ve sevgili kardeşlerim, yani Amerika'da, Japonya'da ne kullanıyorlarsa, benim Muş'taki kardeşim de onu kullanacak; olay bu. İnternet sistemini de okullarımıza tamamen yaygınlaştıracağız. Dolayısıyla da dünya da ne yapıyoruz? Açılıyoruz. Bunu da yapacağız. Ve... Anacığım, onlar da olacak, yavaş yavaş. Ama sevgili anacığım, sana ben bir şey söyleyeyim. Anam, anacığım bak sana ben bir şey söyleyeceğim; sizi aldatanlara pek kanmayın. Size birileri gelir ben gelince şöyle yapacağım, bir tane işsiz kalmayacak falan der, bunlara aldanmayın bak. Amerika'da bugün yüzde 9 işsizlik var, tamam mı anacığım. Şimdi bak, biz göreve geldiğimizde işsizlik neyse şu anda da o.
Değerli kardeşlerim, bakınız burada bir şeyi söyleyeyim; özellikle bugün Ergenekon... Bu yolsuzluklara bulaşmış olanları yanında taşıyanlar var mı? Var. Onlarla iktidara geleceğini zannedenler var mı? Ama benim milletim onlara yol vermeyecek. Evet mi? Siz zaten 12 Eylül'de de yüzde 92'yle evet demiştiniz. Evvel Allah Muş bu. Ben inanıyorum ki, bakınız bu ülkede çok enteresan, şu anda PKK terör örgütünün lider kadrolarından 8 tanesi uyuşturucuya bulaştığı için, uyuşturucu kaçakçılığına bulaştığı için bunların Amerika'daki mal varlıklarına Amerikan Hazinesi tarafından el konuldu, donduruldu. PKK terör örgütü neyle uğraşıyor gördünüz mü? Bakınız bunlar Türkiye'de de nereyle ilintili? Ne yazık ki BDP'yle ilintili çalışıyorlar. Bunları artık açıkça söylemeye mecburuz, memuruz, bazı gerçekleri millet olarak ben bilmenizi istiyorum. Yani halkımızı nasıl aldattıklarını bilelim. Soruyorum sizlere, benim Kürt kökenli kardeşlerime, Kürt kardeşlerime; acaba bu BDP bu bölgeye ne getirdi bana söyler misiniz? Ne getirdi? Alt yapımı getirdi? Kanalizasyon mu getirdi? İçme suyunu mu getirdi? Okul mu getirdi? Yol mu getirdi? Değerli kardeşlerim, ne getirdi? Sadece belli tutturdukları bazı şeyler var, bu. Bunun dışında hiç bir şey yok.
Değerli kardeşlerim, bunlarla bakın işlerine gelmediği için, bu işi başaramayacaklarını anladıkları için dinimizle, imanımızla, kutsal değerlerimizle adeta dalga geçiyorlar, ayakları altına alıyorlar. Bayrağımızı ayakları altına alıp yakıyorlar, bunu bunlar yapıyor. Ve sevgili kardeşlerim, birçok yerlerde son zamanlarda bunu çoğaltmaya başlattılar. Bu bayrak sizi niçin bu kadar rahatsız ediyor? Bu bayrak sizi rahatsız ediyorsa, o zaman sizin bu ülkede demokratik mücadele diye bir şansınız zaten olamaz. İşlerine gelmediği zaman da tehdit savuruyorlar.
Değerli kardeşlerim, şunu çok iyi bilmeniz lazım: Biz Muş'umuzu gerçekten İstanbul'un sahip olduğu imkanlar neyse o imkanlara kavuşturacağız. Muş'ta üniversiteyi kim kurdu? Kim kurdu, soruyorum beyler, arka taraf sizlere de soruyorum. Cevap verin de Kılıçdaroğlu da duysun. BDP de duysun. Üniversiteyi kurduk, fakülteleriyle, meslek yüksek okullarıyla zenginleştirdik, zenginleştiriyoruz. Daha da iyi olacak. İnşallah yeni binası üniversitemizin yapılıyor. Bu üniversitesiyle Muş, Alparslan Üniversitesi inşallah farklı bir güzellik ortaya koyacak. Çünkü Muş, ilmin şehridir, Muş alimlerin şehridir, Muş evliyalar şehridir. Muş, kutsal değerleri ayaklar altına alanları, kutsal değerlerle dalga geçenleri af etmeyecek sandıkta hesabını da soracaktır, ben buna böyle inanıyorum.
Bunlar apaçık şekilde gençlerin kanından besleniyorlar, annelerin gözyaşından besleniyorlar. Bunlar yoksulluğun istismarından, terörün, acının devamından besleniyorlar. Bunların ne yapmak istediklerini, kime hizmet ettiklerini, kimin ekmeğine yağ sürdüklerini görmenizi, oynanan oyunu 12 Haziran'da bozmanızı istiyorum. Buna hazır mıyız? 12 Eylül halk oylamasında ne yaptılar? Gittiler bu BDP, CHP ile birleşti. Öyle değil mi? Ne diyordu BDP? Bizim partimiz devamlı kapatılıyor. Tamam dedik kapanmasın, bak hazırlık yaptık. Gel beraber Anayasa değişikliğinde bu paketin içine bunu da koyalım. Ne oldu biliyor musunuz? Sevgili kardeşlerim, zaten Anayasa için geldiğimde de anlatmıştım size, oylamaya BDP'liler giremediler, girmediler. Ve ne yazık ki, bizim içimizden de 3-5 kişi ki bunlar da şimdi MHP'nin içinde, onlarla da birleştiler ve 330'un 2 oy altında kaldığımız için paketten düştü. Şimdi de çıkmış sağda solda konuşuyorlar bu BDP'liler; işte bizim partimiz devamlı kapatılıyor. Ya sen kapatılmamasını istemiyorsun ki zaten, oradan besleniyorsun. Ne olur? Kapanırsa bir tane yenisi daha açarız. Şimdi tutturmuşlar baraj, hep bunu konuşuyorlar değil mi?
Muşlu kardeşim, AK PARTi 14 Ağustos 2001'de geldiği zaman bu baraj yok muydu? Vardı, biz de bu barajla geldik. Ama ne oldu? Biz Türkiye'nin tamamını kucakladık. Biz sadece bir etnik yapıyı kucaklamadık, 74 milyonun tamamını kucakladık, 780 bin kilometrekareye hitap ettik. Bunu yaptığımız için de bize halkımız yüzde 34 oy verdi. Parlamento'da yüzde 65 milletvekili çıkardık. Ondan sonra yüzde 47 oy verdi. Niye? Çünkü bizde ayrım yoktu, bizde ayrım yoktu. Biz, vatanımızı da seviyoruz, vatandaşlarımızın tamamını da seviyoruz, hiçbir ayrım yapmıyoruz. Çünkü yaradılanı Yaradan'dan ötürü sevmek, bizim medeniyet projemizdir, onun için seviyoruz, dinimizin de gereği... Biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Değerli kardeşlerim, şimdi 12 Haziran seçimleri yaklaştı. Ne tutturdular bu ara? Sivil itaatsizlik diye bir şey. Yeniden mağdur rolüne soyunuyorlar, çadırlar kuruyorlar. Yahu arkadaş, miting mi yapacaksın? İşte gel, aynen böyle miting yap, yap. Yürüyüş mü yapacaksın, bildir Valiliğe git yürüyüşünü de yap, bunların hiçbirine mani yok. Ama dertleri ney? Bunlar yol kesmeye alışmışlar. Yol kesmeye alışmışlar. Hiçbir şey bunlarda hak ve özgürlük içinde değil. Bunlar yasa masa tanımızlar. Yol kesecek, caddenin üzerine çadır kuracak, bilmem nereye çadır kuracak. Arkadaş, miting mi yapacaksın gel yap. Bak ben de böyle yapıyorum mitingi, sen de gel yap, gel böyle yap. Yani bu ülkede her şeyimizi demokratik parlamenter sistem içinde, yasalar çerçevesinde yapsak olmaz mı? Sen de gel yap. Ama düşünebiliyor musunuz, BDP'nin milletvekili yüzü maskeli terör örgütünün mensupları yanında ellerinde molotof kokteylleri onlarla yan yana fotoğraf karesinde. Ve BDP'li Diyarbakır Belediyesi'nden dışarıya molotof kokteyller atılıyor. Bunların hepsi kameralarda var, hepsi çekildi, yakalandılar. Niye? Değerli kardeşlerim, işte sıkıntı buradan geliyor, gerilim buradan geliyor. Onun için devamlı uyarı yapıyoruz; yapmayın, etmeyin, demokrasiye gölge düşürmeyin, gelin her şeyi açıkça konuşun. Bu ülkede kardeşçe bu mücadeleyi sürdürelim. Eğer millet size yürü diyorsa, siz yürüyün. Ama demiyorsa, o zaman da millete saygı duyacaksın, saygı duyacaksın. Kalkıp Tayyip Erdoğan'ı tehdit etmekle bir yere varamazsın. Varamazsın. Çünkü biz, kadere inanmış insanlarız, bizim böyle bir farkımız var, böyle yürüyeceğiz bu yolda. Onun için de değerli kardeşlerim, lütfen bu tezgahı gelin 12 Haziran'da birlikte bozalım. Bu istismarcılara sandıkça gereken cevabı verelim.
Değerli kardeşlerim, AK PARTi olarak gönül diliyle, samimiyet diliyle yürekten konuşuyoruz. Buraya gelip Muş'ta ayrı, İstanbul'a gidip orada ayrı konuşanlardan değiliz. İşte bugünlerde görüyorsunuz CHP'nin halini, CHP Genel Başkanının halini. Zaten bunların Muş'ta bir kıymeti harbiyesi yok biliyorum. İlkeli, tutarlı, omurgalı bir siyasette Silivri'yle Batman yan yana gelmez. Silivri'ye gidiyor, tezgahında Ergenekon satıyor. Batman'a geliyor, tezgahında KCK satıyor. Tunceli'ye gidiyor, Alevilik satıyor. Konya'ya geliyor, orada da Mevlana ile özdeş oluyor. Yapma, dürüst ol, samimi ol. Kalkıp da değerli kardeşlerim, biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir. Ancak Hacı Bektaş-ı Veli'ye saygısı olması gerekir, olduğunu da zannediyorum. Ama Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor: "Eline, beline, diline hakim ol" diyor. Öyle mi? Yani bu Arapça da nedir biliyor musunuz? Arapça'da 3 harften oluşur bu: Elif, dal, be, yani edep. Onun için de Hacı Bektaş-ı Veli: "Edep yahu" diyor. Ama bunlarda bu var mı? Yok. Niye? Bunlar işte bu ülkede değerli kardeşlerim, nasıl küfrettiklerini duydunuz değil mi? Duydunuz. Ama ben, Sayın Kılıçdaroğlu'nun annesine saygı duyuyorum. Çünkü biz, analara saygı duyarız, çünkü biz cennetin annelerin ayakları altında olduğunu bilenlerdeniz. Ve biz babanın ayağının altını öpmeyiz, ama ben annemin ayağının altını öptüm, öpüyorum, öperim. Bu yaşımda bile, bu yaşımda bile. Çünkü biz o terbiyeyle büyüdük, o edeple büyüdük. Ve bu şekilde de yola devam edeceğiz. Onun için ne diyoruz? Ana gibi yar olmaz. Bitti.
Değerli kardeşlerim, bunlar tabi nabza göre ne yapıyorlar? Şerbet sunuyorlar. Bu samimiyetsizliktir, bu ilkesizliktir. Ergenekon'a kol kanat gerenler Kürt meselesinden bahsedemezler. Çetelerle kol kanat gezenler, Diyarbakır Hapishanesini dillerine alamazlar. Mafyaya, cuntaya sahip çıkanlar faili meçhullerin hesabını soramazlar.
Sevgili Muşlu kardeşlerim, bakınız bu ülkede 163 bin derslik yaptık, 163 bin tüm Türkiye'ye. Muş'a ne kadar yaptığımızı az önce söyledim. Kitaplarımızı dersliklerin üzerinde buluyor muyuz? Buluyoruz. Şartlı nakit dedik. İlköğretimde erkek çocuklara 20 lira verdik, şimdi 30 lira oldu. Biliyorsunuz kızlara -sevgili kardeşlerim- 25 lira veriyorduk, o ne oldu? O da 35 lira oldu. Ortaöğretimde değerli kardeşlerim, erkek çocuklara 35 veriyorduk, ne oldu? 45 dedik. Kız çocuklarına 45 lira veriyorduk, o ne oldu? 55 lira. Kaç çocuğunuz olursa olsun hepsine veriyoruz. Ama bak unutmayın ha, ne diyorum ben? En az 3 çocuk, en az 3 çocuk. Bu milletin çoğalması lazım. Tamam mı? Bunu Başbakanınız olarak söylüyorum. Allah ziyade etsin. Bazıları diyor ki, sakın bu Başbakanın dediğine inanmayın. Ben de diyorum ki, siz bu kardeşiniz, Başbakanınız ne diyorsa onu yapın. Yapın. Bunların söylediğine aldırmayın. Evvel Allah AK PARTi iktidarında sorun yok. Her doğanın genel sağlık sigortası var mı? Bitti. Her şeyini, ilacını milacını alalım diye.
Değerli kardeşlerim, bakınız bütün bunlarla beraber üniversitede biz geldiğimizde 45 lira veriliyordu. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira, 240 lira veriyoruz ayda. Eğer Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Kılıçdaroğlu diyor ki: "600 lira vereceğim her ay" diyor. Yahu senin o vaadini zaten ben üniversite öğrencisine sadece burs olarak veriyoruz, kredi olarak veriyoruz ya, sen nerede kaldın?
Değerli kardeşlerim, şu anda sosyal güvencesi olmayanlara bizler valilikler vasıtasıyla, kaymakamlarımız vasıtasıyla asgari 150 lira nakit veriyoruz. Erzak yardımı, kömür yardımı, bunları ayrıca veriyoruz. Özürlü, ailelerin evde bakım masrafı biliyorsunuz, eğer 1 özürlüye bakıyorsa asgari ücret ödüyoruz, bunları da veriyoruz. Kılıçdaroğlu, sen bizimle bu noktada yarışamazsın. Geriden nal toplarsın nal, o kadar. Bu kervan çok hızlı gidiyor, bu kervan çok hızlı gidiyor.
Değerli kardeşlerim, bakınız biz sadece Muş'a şartlı nakitten ne kadar yardım yaptık biliyor musunuz, biliyor musunuz? 32 trilyon. Sadece Muş'a. Tabi burada ayrıca uzak yerlerde evlerinden alıp okula getirip götürmek, bunlar da var. Şimdi soruyorum, eğitimde Türkiye'nin geleceğini kurmaya devam mı? İstikrar sürsün mü? Türkiye büyüsün mü? Muş büyüsün mü?
Sağlık hizmetleri, Muş'ta hükümetlerimiz döneminde 76 trilyon sadece sağlığa yaptığımız yatırım. Şimdi bir tane biliyorsunuz 400 yataklı hastaneyi yapıyoruz. Görüyorsunuz değil mi inşaatını? 400 yataklı bir devlet hastanesini Muş'umuza yapıyoruz. İnşallah çok kısa zamanda o da bitecek ve hizmetinize girecek. Biz laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz iş, iş üretiyoruz. Malazgirt Devlet Hastanesi diyaliz ünitesi ve acil servisinin Korkut İlçe Hastanesinin, Muş Devlet Hastanesi ek binasının ve 15 aile sağlığı merkezinin yapımına biz başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık. Değerli kardeşlerim, Merkez Devlet Hastanesi, Bulanık Devlet Hastanesiyle, Merkez Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin inşaatına inşallah devam ediyoruz, onları da bitireceğiz en kısa zamanda.
Bakınız biz buradan soruyoruz; Sayın Kılıçdaroğlu, sen 8 yıl SSK'da Genel Müdürlük yaptın... Ben de o zaman sigortalıydım. Değerli kardeşlerim, sigorta hastanesine gittiğimiz zaman kuyrukta az mı bekledik. İlaçlarımızı alabiliyor muyduk? Yahu sen Genel Müdürken bu işi halledemedin. Yahu sen SSK Genel Müdürü iken bu işi halledemedin, şimdi kalkıp kuru sıkı atıyorsun, o da ayrı tabii. Bunlar dürüst değil. Kalkıyor meydana geliyor, gidiyor benim çarşaflı kardeşime rozet takıyorlar... Rozeti takıyorlar, ondan sonra da otobüsten aşağı atıyorlar; bunu Baykal da yaptı, bu da yaptı. Ya bırakın, hür bırakın bu milletin evlatlarını, ne uğraşıyorsunuz? Geldi referandumda, gel dedi hemen yapalım. Ben de hemen hodri meydan dedim. Bak, 12 Eylül, 13 Eylül günü gel bir araya gelelim oturalım hemen bu işi halledelim. Ve Ankara'da TESK'in toplantısı var, kendisiyle orada bir araya gelme durumu oldu. Dedim ki, var mısın bu işi yapmaya? Bak dedim biz hazırız, hemen gel bu işi yapalım. Başladı böyle -değerli kardeşlerim- çeşitli derelerden su getirmeye. Bak dedim, biz bir şeyi konuşmayız, biz bir şeyi yaşarız. Biz bu işi yaşıyoruz, sen lafını yapıyorsun. Dürüst ol, akşam başka sabah başka konuşma, dürüst ol. Bak 600 lira para vereceğim diyorsun, belediyeler üniversiteli çocuklarımıza burs veriyordu aldınız bunu Anayasa Mahkemesine götürdünüz ve belediyeler çocuklara artık burs veremiyor. Bunu CHP yaptı, Kılıçdaroğlu sen yaptın, siz yaptınız, beraber yaptınız. Aldatmayın bu milleti, benim milletim artık bunları yutmuyor. Ama bu gerçekleri anlatacağız, bunları bilin değerli kardeşlerim.
İşte şimdi yanına da bir tane yine almış bakıyorsun şimdi merhum Ecevit'in koltuğuna sığınıyor. Gelmiş bana oradan laf atıyor, diyor ki; "merhum Ecevit'in ismini ağzına alması için abdest alması lazım" diyor. Şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Ey Kılıçdaroğlu, abdest nerede alınır biliyor musun? Abdestti biz sadece namaz kılarken alırız, bir de Kitabullah'ı okurken elimize aldığımızda alırız; olay budur.
Değerli kardeşlerim, bunun dışında filancanın ismini ağza alırken abdest al; yok böyle bir şey ya. Bu konularda biz rahatız, sen kendine bak. Senin nedenli bu işlerle alakan var bilemem. Ama ben sadece Hacı Bektaş-ı Veli'nin hitabıyla sesleniyorum sana; "Eline, diline, beline hakim ol." Bak senden öncekinin bir kaseti çıktı, o kasetle geldin Genel Başkan oldun. Şimdi sen de elle, dille fazla ileriye gidiyorsun. Bilesin ki, 12 Haziran'da benim halkım seni de bir yerlere gönderecek.
Değerli kardeşlerim, bizler bu attığımız adımların yanında tüm devlet hastanelerimizi modern cihazlarla donattık. Ve sadece Muş'umuzda biz geldiğimizde 6 diyaliz cihazı vardı. Şimdi bu sayı 22 oldu. 6'ydı, 22 oldu. Geldiğimizde uzman hekim sayısı neydi Muş'ta biliyor musunuz? 30. Şimdi ne oldu? 117.
Değerli kardeşlerim, bir tane 112 istasyonu vardı, bugün bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 9. Ambulans sayısı koskoca Muş'ta 1'di, 1. Şimdi 23. Artık bölgede helikopter ambulanslarımız var. Artık eğer kışın sıkıntılı yerler varsa oralara çıkan paletli ambulanslarımız var. Sağlıklı ve müreffeh bir Türkiye için devam mı? İstikrar sürsün mü?
Sevgili kardeşlerim, TOKİ'yle ilgili Muş ve ilçelerinde bugüne kadar 463 konut yaptık. Bu konutları tamamladık sahiplerine teslim ettik. Ayrıca, 1366 konutla ilgili proje ve ihale çalışmalarımız da devam ediyor. Doğalgazda biraz sıkıştık, geciktik, ondan dolayı biraz üzgünüm. Ama doğalgazın da Muş'a arzını inşallah bu yıl planlamasında var, bu yıl onu da veriyoruz.
Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla beraber 2002 yılına kadar Muş'ta ne kadar bölünmüş yol yapılmıştı biliyor musunuz? Ne kadar? Ne tahmin ediyorsunuz? Söyleyin. 16, 16 kilometre. Kaç senede? 79 senede. Peki biz 8 yılda ne kadar yaptık? 77 kilometre. Bak, 79 senede 16, 8 senede 77 kilometre. Yani biz Cumhuriyet tarihinde yapılanın 5 katını yaptık. Eğer AK PARTi iktidarda olsaydı bu ne demek biliyor musunuz? Biz Muş'a 770 kilometre yol yapardık, bölünmüş yol yapardık; bu, bu demektir.
Muş Havaalanı biz geldiğimizde ne kadar yolcusu vardı biliyor musunuz? 17200. Şimdi Muş Havaalanının ne kadar yolcusu var biliyor musunuz? Ben size 2010 yılının rakamını vereyim 179 bin 808, yani 180 bin. Elhamdülillah, artık benim Muşlu kardeşim de halkın yoluyla uçuyor. Ne dedik biz; havaalanı belli bir azınlığın olmayacak, ya? Halkın yolu olacak dedik ve bunu başardık.
KÖYDES çalışmaları devam ediyor, 106 milyon, 106 trilyon harcama yaptık. Ve değerli kardeşlerim, aynı zamanda Muş'u kara, hava yoluyla Türkiye'ye ve dünyaya bağlamaya devam ediyoruz.
Sevgili kardeşlerim, bütün bunların yanında tarımda kısa özet söyleyeceğim; Muş'a 338 trilyon destek verdik 2003-2010 arasında. 2002'nin tamamında 15 trilyon olan tarımsal destek miktarını biz bu senenin sadece ilk 3 ayında 2 kattan fazla artırarak 35 trilyon liraya çıkardık. Mazot desteği, gübre desteği, bunların hepsini geçiyorum. Ama bir şey söyleyeceğim; Ziraat Bankası benim çiftçi kardeşime yüzde kaç faizle veriyordu krediyi? Yüzde 59 faizle. Ah benim çiftçi kardeşim, biz onu kaça indirdik? Şu anda yüzde 5'e indirdik, yüzde 5. Yüzde 5 de biz sübvanse ediyoruz, yüzde 5'e indi. Ne diyorlar, çiftçiyi şöyle yaptı, böyle yaptı; ya yalan söylemeyin be, dürüst olun be.
Ve bir de ayrıca esnaf sanatkâra değerli kardeşlerim, yüzde 46 faizle Halk Bankası kredi veriyordu, onu da yüzde 5'e indirdik.
Değerli kardeşlerim, biz buyuz. Bakınız 2002 yılında 19 bin lira kredi sağlanmışken 2010 yılında yüzde yaklaşık 540 kat artışla esnaf krediyi söylüyorum, 10 milyon 247 bin liraya yükseldi, yani 10 trilyon.
Değerli kardeşlerim, bütün bunlar hepsi yapılırken bunları görmemezlikten geliyorlar, varsın görmesinler. Ama biz bunu artırarak devam ettireceğiz.
Biz şimdi diyoruz ki, istikrar bu ülkede sürsün mü? Bak şu anda size şunu sesleniyorum: Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz.
Şimdi sizden bir şey istiyorum; kaç günümüz var, 43 günümüz var. Bugün burada 7. mitingimi yaptım. Şimdi buradan Iğdır'a geçeceğim. Fakat sadece bu kardeşiniz mi çalışacak, siz çalışmayacak mısınız, siz çalışmayacak mısın? Kapı kapı dolaşacağız. Köy köy dolaşacağız. Bu Tayyip'in davası değil milletin davası, hepimizin ortak davası. Sandıklara sahip çıkacağız değil mi? Sabah erkenden gideceğiz, oylarımızı oy pusulasının en başında hangi parti var? Hangi parti var? Oylarımızı inşallah AK PARTi'nin altına basacağız. Buna hazır mıyız?
Bizim şarkımız vardı değil mi? Neydi? Şöyle arkadaşlarımızı da bir alalım. Şöyle bayraklar bir kalksın bir bakalım, eller de kalksın, hep beraber. Beraber yürüdük biz yollarda... Ama duyulmaz, Iğdır bunu duymaz, Türkiye duymaz değil mi?
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Açılışlarımız, günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, demokrasimiz, ülkemiz için hayırlı olsun diyor, sizleri Allah'a emanet ediyorum.
|