|
Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükçekmece Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
03.05.2011
Bu azminiz, bu heyecanınız inanıyorum ki 12 Haziran'da yeni bir demokrasi bayramını, temel hak ve özgürlükler bayramını gerçekleştirmeye Türkiye'de muktedirdir. Siz 12 Eylül'de bunun kararını verdiniz ve yüzde 58'le Türkiye 26 maddelik bir Anayasa paketini Türkiye'de evvel Allah gerçekleştirdik. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Şimdi ise yeni bir döneme giriyoruz. Kalan eksikleri gidereceğiz. Biliyorsunuz çıraklık dönemini 2002-2007 arasında tamamladık. Kalfalık dönemini 2007-2011 arasında tamamladık. Şimdi artık ustalık dönemine giriyoruz. Hani Mimar Sinan'ın Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, Edirne Selimiye benim ustalık dönemimin eseridir dediği gibi, bizler de bu iktidar süreçlerimizi aynen bu şekilde vasıflandırdık ve bu şekilde durmak yok... Aynen yola devam. Ve Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün, istikrar sürsün...
Sevgili kardeşlerim; ne varsa istikrarda var, ne varsa güvende var. İstikrarın olduğu ülkeye dünya gelir, güvenin olduğu ülkeye dünya gelir. Bunların olmadığı yere kimse gelmez. İşte bizim iktidarımızdan önce Türkiye'ye kimse geliyor muydu? Geçmişe bakın, uluslararası yatırımın yılda giren 1 milyar doları geçmiyordu. Ama dönemimizde hamd olsun 1 yılda 22 milyar dolarlık yatırımın olduğu dönemi gördü Türkiye. Neden? Çünkü güven vardı Türkiye'de. Güven olmasa kimse gelmez ve şimdi tekrar o rakamları uluslararası finans krizlerine rağmen, biraz düşüşler olmasına rağmen yeniden yakalayacağız. Peki nasıl olacak Sayın Başbakan söyler misin? Söyleyeyim. Bakınız, biz iktidarı MHP-DSP-ANAP'tan aldık. O zaman IMF'nin kapısında kuyruktular. 30 milyar dolar borç aldılar, 30 milyar dolar. Ve bize 23,5 milyar dolar borçla devrettiler. Ödedik ödedik ödedik, dün itibariyle 5,1 milyar dolara düşürdük. Onlar borçlandı, biz ödedik. Şimdi diyorlar ki biz milliyetçiyiz. Sevsinler sizin gibi milliyetçiyi.
Bakınız, Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Merkez Bankasının da döviz rezervi neydi biliyor musunuz biz geldiğimizde? 27,5 milyar dolar. Bunun yarısı da işçi döviziydi. Sevgili kardeşlerim, 27,5 milyar dolardan şimdi neredeyiz biliyor musunuz? 93,3 milyar dolardayız. Şimdi Bay Kemal ne diyor biliyor musunuz? Hazine'deki, Merkez Bankasındaki bu paralara sulandı. Nasıl olsa diyor para bol, eee? Buradan herkese 600 lira dağıtacakmış her ay. Sayın Kılıçdaroğlu, senin bu yaptıklarını biz zaten fazlasıyla yaptık, yapıyoruz. Bakınız, şu anda her ay sosyal güvencesi olmayana 150 lira veriyoruz. Bunun yanında her öğrenciye ilköğretimde, ortaöğretimde kitapları ücretsiz veriyoruz. Erzak yardımını yapıyoruz, özürlü ailelere asgari ücret ödüyoruz özürlüye bakım için ödediğimiz para bu, asgari ücret ödüyoruz. Yani onun ailelere yaptığı yardımı biz özürlüye veriyoruz, şu anda veriyoruz biz. Ve burs, kredi geldiğimizde 45 liracık veriliyordu. Şimdi biz 240 lira öğrenciye burs veriyoruz, 240 lira. Kredi Yurtlar Kurumundaysa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Mastır öğrencilerine 420 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine değerli kardeşlerim 750, bakın buradayız. Bu destekleri veriyoruz ve şu anda bunların ortalamasını aldığınız zaman zaten rakam 1000 liranın çok çok üstünde. Biz bunları yaparken, CHP ne yaptı biliyor musunuz? Belediyelerin öğrencilerimize verdiği burslar vardı ya, bu bursları aldı Anayasa Mahkemesine götürdü, Anayasa Mahkemesine. Ve Anayasa Mahkemesi de bu bursları iptal etti, iptal etti. Ve düşünebiliyor musunuz, on binlerce öğrenci bu imkanı kaybetti. Ey Kılıçdaroğlu, sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi 50 bin öğrenciye bu şekilde burs veriyordu ve bunlar karşılıksızdı. Ne dedi bunlar? AK PARTi iktidarı sadaka dağıtıyor dedi, dedi mi? Sevgili kardeşlerim, bunlar sadakanın ne anlama geldiğini bilmiyor. Devlet sadaka dağıtmaz, zengin sadaka dağıtır. Sağ elin verdiğini sol el görmez. Devletin bu yaptığı görevidir, bunu Anayasa ona yüklüyor, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin görevi budur. Sosyal devlette devlet olarak arayacaksın, bulacaksın fakiri fukarayı, garibi gurebayı, ona ulaşacaksın.
Ben, Valiler Toplantısında vali arkadaşlarıma şunu söyledim: Mehmet Akif Ersoy'un Safahat'ında "Kocakarı ile Ömer" şiiri vardır. İsmi aynen böyle. Onu okuduğunuz zaman ihtiyar ninenin Hazreti Ömer'i nasıl sorguladığını görürsünüz, onu orada dillendiriyor. Tıpkı Ömer gibi arayıp bulacaksın, Ömer gibi arayıp bulmakla kalmayacaksınız vali arkadaşlarım, sevgili kaymakamlar, belediye başkanlarımız kalmayacaksınız. Ya? İcabında onun erzakını sen bizzat götüreceksin, göndereceksin. Bununla da kalmayacaksın, evinde sobası yoksa sobasını alacaksın. Yakıtı yoksa yakıtını vereceksin. Niye? Çünkü biz öyle bir medeniyetin çocuklarıyız ki, o medeniyette bunları arayıp bulmak bizim boynumuzun borcudur. Şimdi çıktı diyor ki, Başbakan 2,5 yaşındaki Kübra'yı diyor gördü mü? Sayın Kılıçdaroğlu, ben görmemiş olabilirim, doğru. Peki sen ne güne kaldın, sen gördüysen sen niçin ona destek vermedin? Kaldı ki, öğrendim 2,5 yaşındaki Kübra'nın hangi yerde oturduğunu. Öğrendim ki CHP'li bir belediyenin olduğu yerde.
Peki Sayın Kılıçdaroğlu, Gümüşhaneli Semih'i sen duydun mu? Diyaliz rahatsızlığı olan Semih'i duydun mu? 11 yaşında. 6 yaşında diyaliz hastası olmuş. Ve olay bize geldi. Böbrek araştırdık, Zonguldak'ta bulduk. Biliyorsunuz bizim 2 tane şu anda jet ambulansımız var. Bir ambulansımızla Trabzon'dan anneyi, babayı, Semih'i aldık. Bir ambulansla da böbreği Zonguldak'tan aldık ve Ankara'da aynı anda bunlar buluştular ve operasyon Ankara'da gerçekleşti. Şu anda sağlıklı olan Semih var, 11 yaşında. Sayın Kılıçdaroğlu bundan haberin var mı? Bunu niye görmüyorsun? Binlerce, on binlerce Semihleri niye görmüyorsun? Binlerce, on binlerce kapısı çalınan fakir fukarayı niye görmüyorsun? Erzak dağıtıldığı zaman da kalkıp sandık arıyorsun. İnsaf insaf, kendine gel. Sen kendine gelmezsen milletimiz de 12 Haziran'da kendine getirir.
Zaten Kılıçdaroğlu Genel Başkan değil, Kılıçdaroğlu biliyorsunuz skandal kaset başkanı, skandal kaset. Başarısız bir Genel Müdürdür. SSK'da Genel Müdür, çok enteresandır ve şimdi size burada kendisinin milletvekili adayının, savcı, ama burada yanımda bir iddianamesi var. İddianameden özet; CHP Muğla Milletvekili Adayı DGM eski savcısı 21 Mayıs 2003 tarihli, biliyorsunuz değil mi meşhur o Neşter operasyonu vardı ya, o Neşter operasyonundaki iddianamesinde bakın ne diyor? O dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu belirtiyor. İddianame sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor, bunu ben söylemiyorum, kendi milletvekili adayı, eski DGM savcısı söylüyor. "Sosyal güvenlik kurumları, devletin sırtında bir yüktür. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur." Sayın Kılıçdaroğlu bak ne diyor, yolsuzluk diz boyudur diyor. Sen Genel Müdürsün dikkat et. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Şu anda bu savcı kendisinin Muğla Milletvekili Adayı. İnanın herhalde Kılıçdaroğlu'nun böyle bir iddianameden haberi yoktur. Olsa aday yapmazdı büyük ihtimalle. Fakat şimdi tutturmuş, bak diyor siz bana verin bu görevi, ben geleyim, eee? Geldikten sonra kendisi de, Bahçeli de ikisi de diyor ki bu dünyayı ona dar edeceğiz diyor. Neymiş, dar edecekleri neymiş? Yolsuzluk dosyalarının hepsini ortaya koyacakmış. Senin elini bağlayan mı var? Bak ben 8,5 yıldır Başbakanım. Niye bugüne kadar bu dosyaları çıkarmadın ortaya? Çıkar bunları, süreç başlamış olsun, niye bunları çıkarmıyorsun? Sana bu millet zaten iktidar vermez. Aynı şeyleri İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkan Adayıyken Kadir Beye de söyledi. Kardeşim, hadi benim şu anda dokunulmazlığım var, Kadir Bey'in dokunulmazlığı yok, niçin onun dosyalarını ortaya koymuyorsun, koy. Bir tane dosya koyabildi mi? Kardeşlerim, bunlar dürüst değil, bunlar samimi değil. Söylüyorum, hodri meydan diyorum, Bahçeli de senin gibi konuşuyor, sen de. İkiniz bir araya gelin, bu dosyaları çıkarın, nerede hangi dosya varsa koyun ortaya, koyun. Olmayan şey konulmaz ki.
Bak söyleyeyim sizlere, bunların hepsi bir araya gelse, atalarımızın güzel bir lafı var, "kırk çürük yumurtadan bir sağlam yumurta etmez." Olay budur. Bunlar çürük yumurta, bunlardan sağlam yumurta çıkmaz. Ben rakamlarla konuşuyorum, ama onlar neyle konuşuyor merak ediyorum.
Bakınız, göreve geldik, kamu net borç stoku ne biliyor musunuz? Yüzde 61, milli gelire oran. Sevgili kardeşlerim, şu anda neredeyiz biliyor musunuz? Yüzde 25'e düşürdük. Dünyada devletlerin kamu net borçları artarken, bizimki eksiliyor. Aynı şekilde bununla da kalmadık, bakınız devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü, yüzde 63 faiz veriyordun sen, vatandaşım veriyordu bunu. Şimdi sevgili kardeşlerim, yüzde 7. Yüzde 63'ten yüzde 7'ye indi. Bakınız nereden nereye. Bitmedi, enflasyon neydi? Yüzde 30 biz geldiğimizde. Şimdi bugün enflasyon açıklandı. Ne oldu? 4,3. Nereden nereye. Bunlar benim vatandaşımın cebinden çıkıyordu. Bu aradaki fark enflasyonda ne demek biliyor musunuz? Asgari ücretin üzerine bu enflasyon farkını koyacaksın, cebindeki paranın değeri o kadar artacak bu demektir bu.
Sevgili kardeşlerim; bununla da kalmıyoruz. Bakınız, biz geldik Türkiye'nin ihracatı neydi? 36 milyar dolar. Şimdi şu andaki rakamla 122 milyar dolara ulaştık. Milli gelir sevgili kardeşlerim, 314 milyar dolardı. Şimdi milli gelirimiz hamd olsun bakın nerelere çıktı? Nereden nereye geldik. Şu anda 1'e 3 katlamış vaziyette, böyle bir noktadayız. Yani şu anda 10 milyar dolardayız. Ve kişi başına milli gelir işte ortada, şu anda benim vatandaşımın kişi başına milli geliri 10 bin doları aştı, buradayız. Ve milli gelirimize bakıyorsunuz, o da 732'yi bulmuş vaziyette.
Sevgili kardeşlerim; biz bununla kalmayacağız, daha iyi bir noktaya geleceğiz, Türkiye'nin potansiyeli buna müsait. Ve bunu gümbür gümbür gerçekleştirerek geliyoruz. Ve eğitimde kitapları ücretsiz dağıttık, 81 vilayete üniversitelerimizi kurduk. Şimdi akıllı tahtayı getiriyoruz. Artık bütün dersliklerde akıllı tahta olacak. 4 senede bunu bitireceğiz. Ve bütün dersliklere koyacağımız bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Ve her öğrenciye elektronik kitap vereceğiz, IPad gibi elektronik kitap, ücretsiz olarak vereceğiz. Ve bu IPad gibi olan elektronik kitapta müfredat onun içerisinde olacak. Dolayısıyla, artık benim yavrularım dünyada, Amerika'da George, Hans bütün Batı'da nasıl okuyorsa, Ahmet'im, Mehmet'im, Hatice'm, Ayşe'm, Hülya'm hepsi böyle okuyacak, bunu yakalayacağız. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.
Aynı şey değerli kardeşlerim sağlıkta aynı hızda devam ediyoruz. İnşallah şu anda sağlıkta modern teknoloji ülkemize zaten girdi. Artık tomografiler, bütün bu noktada ültrasonografiler aklınıza ne gelirse hepsi var. Artık böyle 7 ay, 8 ay sonrasına randevu var mı?
Değerli kardeşlerim; sağlıkta da aynı şekilde bu hız devam ediyor. Ulaşım, adalet, emniyet... Göreve geldik, 79 senede 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı. 8 senede biz geldik, 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Değerli kardeşlerim, geldik ki 24 tane havaalanı çalışıyor. 36 var, ama 24'ü çalışıyor, diğerleri çalışmıyor. Şu anda o 36'nın üzerine değerli kardeşlerim biz 10 havaalanı daha ilave ettik. Şu anda 46 havaalanının tamamı çalışıyor. Ve vatandaş 1 saatlik mesafeden havaalanına ulaşabiliyor. Artık Türkiye'nin dört bir yanına uçakla gidiyoruz. Ama artık uçaklar kaymak takımının bindiği değil, halkın yolu haline geldi hava yolu, halkın yolu. Ve uçaklarla seyahat 1'e 5 artmış vaziyette. Uluslararasında da durum aynı. Hızlı treniniz var mı? Var. Ankara-Eskişehir çalışıyor. Şimdi hedef Eskişehir-İstanbul'u bitirmek. Yoğun bir şekilde tünelleri deliyoruz, açıyoruz ve inşallah kısa zamanda Eskişehir-İstanbul'u da bitireceğiz ve böylece İstanbul'dan Ankara'ya 2,5 saatte ulaşacağız. Böyle bir noktaya geliyoruz. Bakın şu anda önümüzdeki ay, bu ay hatta, bu ayın sonunda Konya mitingim var. Konya mitingine hızlı trenle gideceğiz Ankara'dan. Ankara-Konya'yı açıyoruz, bunları yapıyoruz. Hızla devam. Sivas vesaire bunlar da aynen devam ediyor şu anda. Durmak yok, yola devam.
Sayın Kılıçdaroğlu, sizin tarihinizde bunlar var mı? Atatürk ebediyete intikal etti, CHP'nin tek başına iktidarları döneminde 1 gram demiryolu yok. Hani 10. Yıl Marşında demir ağlarla örüyorduk Türkiye'yi, ne oldu CHP? Söyle bakalım kaç kilometre demir ağ yaptın söyle? Var mı? Yok. Bu CHP öyle bir zihniyettir ki, bak bunlar var ya, Atatürk ebediyete intikal etti, Atatürk'ün Türk parasının üzerinden bütün resimlerini kaldırdılar, İnönü'nün resmini koydular, İnönü'nün resmini koydular. Pulların üzerinde posta pulu var ya, oradan Atatürk'ün resimlerini kaldırdılar, İnönü'nün resmini koydular. Devlet dairelerinden Atatürk'ün posterlerini kaldırdılar, İnönü'nün posterlerini koydular. Ama yeri geldiği zaman da hemen ilk söyledikleri şey biz Atatürkçüyüz. Dürüst olun dürüst, dürüst olun. Böyle bir şey söz konusu olmadığı gibi, sizinle iftihar değil, inanın nankörlüğünüzle çok çok inanıyorum ki mutazarrır olurdu. Zira, böyle bir demokrasi olmaz, böyle bir temel hak ve özgürlükler olmaz. Bu CHP var ya, İstanbul'da, Türkiye genelinde il başkanlarını bütün vilayetlerimize vali ilan etmiştir. Büyüklerimiz bilir, bilirsin değil mi annecim sen, bilirsin o günleri. Çok enteresandır, il başkanı, ama aynı zamanda İstanbul'un Valisi. Bunları yaşadı bu ülke, bunları gördü. Neresi bunun demokrasi? Hani milli egemenlik kayıtsız, şartsız kimindi? Milletindi. Nerede? Yok. Hatta bunların çok enteresan bir şeyi de vardır, milli egemenlik Cumhuriyet Halk Parti ile yürütülür. Bunlarda bu da var. Onun için de iflah etmiyorlar zaten.
Sevgili Büyükçekmeceliler; işte 12 Haziran bir değişimin, bir dönüşümün Büyükçekmece'de de ilanı olacaktır. Bakınız, biz bunlarla kalmadık. Bütün bu adımları atarken sevgili kardeşlerim, şu Kanal İstanbul'u açıkladık, beyler rahatsız oldu. Kanal İstanbul bir başka olacak, bir başka olacak. Fakat Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki, Kanal İstanbul'da insan yok diyor. Şaşırdım, düşündüm, Allah Allah neresinde yok diye. Bizim bir animasyon oldu şöyle 3-5 dakikalık. O animasyonda Kanal İstanbul'da o kanalın içinde gemi seyahat ediyor. Herhalde dedim gemiyi gördü de onun için burada insan yok diye düşündü. Arkadaşım bana dedi ki, efendim dedi keşke bu gemi yerine orada insan yürütseydik dedi. Dedim ki burada biz insan yürütseydik, o zaman da Sayın Kılıçdaroğlu derdi ki, insan yürüyor ama, bu insan yüzmeyi bilmiyor derdi. Çünkü kendini olumsuzluk üzerine kurgulamış olan bir yapısı var. Önyargıları böyle. Yahu on binlerce insan burada çalışacak, yaklaşık 10 yıl burada inşaat var ve bu inşaatla birlikte aynı zamanda her iki güzergahta uygun olan bölgelerde bir yapılanma da olacak. Niçin? Bu yapılanmanın sebebi de; İstanbul'un deprem tehdidi altında olan yerleri istiyoruz ki buralara sevk edelim, taşıyalım. Ve onlara gayet adilane bir şekilde bu adımı atalım, onları bu ilkel oturdukları yerlerden kurtaralım istiyoruz. İster miyiz bunu? Çünkü size o yakışır, size layık olan o. Öyle yerler var ki itfaiye arabası sokak aralarına girmez ve öyle yerler var ki Allah göstermesin, bir deprem olduğu zaman şu İstanbul'da ne diyorlar? On binlerce, yüz binlerce insan ölüm tehdidi altında diyorlar. Öyleyse bunun tedbirini almak bizim görevimiz değil mi? Bu kardeşiniz İstanbul'un Belediye Başkanı olduğu zamandan bu yana bunu düşünür. Ama o zaman merkezi yönetimde olanlar bana müsaade etmediler, yol vermediler. Ne zamanki Hükümeti devraldık, dedik ki artık şimdi bunun zamanı geldi ve Belediye Başkanımla, Ulaştırma Bakanımla beraber bunun üzerinde çalıştık. Ama şimdi artık zamanı geldi. Şimdi ustalık dönemindeyiz, ustalık dönemimizin en önemli eseri olarak da bunu yapacağız, biz yaparız, Allah'ın izniyle yaparız.
Biz, Sultan Abdülmecit'in mimari çizgilerini ortaya koyduğu, ama gerçekleştiremediği Marmaray'ı şu anda yapan iktidarız. Bizden öncekiler niye yapamadılar? Tek şey söylüyorlar, tek şey; bunu Ecevit de söylemişti. Söylemiş olabilir kardeşim, nerede bunun projesi, atılan bir adım var mı? Yok. Efendim, iki şehir söylüyordum ben, Kılıçdaroğlu diyor ki benim Genel Başkan Yardımcım onu diyor 4 yıl önce bütçe müzakerelerinde söylemişti. Çıkardım Meclis tutanaklarından, bir de baktık ki Saroz Körfezini İstanbul'un içinde gösteriyor. Saroz Körfezinin İstanbul'la ne alakası var? Değerli kardeşlerim, ne olacak, İstanbul'a Belediye Başkanı olduğu zaman Kağıthane'yi Kağıttepe'de oturuyorum diye ilan eden bir insandan bu ülkeye fayda olur mu soruyorum sizlere. Olay bu. Onun için çok dikkatli olmamız lazım, nerede ne var, nasıl adım atıyoruz bunların üzerinde durmamız lazım. Ve şu kalan 39 günde çok iyi çalışmamız lazım. Buna hazır mıyız? Çok çalışacağız. Tamam ve kapı kapı dolaşacağız. Buna hazır mıyız? Sandıklarımıza sahip olacağız, hakim olacağız ve inşallah 12 Haziran akşamı bir demokrasi bayramını beraber kutlayacağız, özgürlükler bayramını beraber kutlayacağız. Hazırız değil mi? Ben size inanıyorum, sizlere güveniyorum ve bu işi beraber başaracağız, beraber başaracağımıza inanıyorum. Onun için diyorum ki, Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.
Şimdi şarkımıza geldik, tam da uygun bir andayız değil mi? Tatlı tatlı da yağıyor, güzel. Hazır mıyız? Şöyle bir elleri göreyim, bayrakları bir göreyim, eller, bayrakları bir göreyim. Güzel.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun, geleceğiniz aydınlık olsun, 12 Haziran ülkemize, milletimize, Partimize, demokrasimiz için inşallah yeniden bir doğuş, bir bayram olsun diyorum.
|