|
Başbakan Erdoğan’ın Afyonkarahisar Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
10.05.2011
Emirdağ'a, Evciler'e, Hocalar'a, İhsaniye'ye, İscehisar'a, Kızılören'e, Sandıklı'ya, Sinanpaşa'ya Sultandağı'na, Şuhut'a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.
Afyonkarahisar'a buradan tüm kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Çünkü siz 12 Eylül'de büyük Türkiye dediniz. Siz, 12 Eylül'de hukukun üstünlüğü dediniz. Üstünlerin hukukuna hayır dediniz. 12 Eylül halk oylamasında yüzde 66 gibi yüksek bir oranla evet dediğiniz için sizlere tekrar teşekkür ediyorum.
Afyonkarahisar'a yakışan budur. Afyonkarahisar'dan beklenen budur. Çünkü, AK PARTi'nin temelleri burada atıldı. Biliyorsunuz biz yola Afyonkarahisar'dan çıktık. Rotamızı burada çizdik, milletimizle beraber çizdik. Biz Afyonumuzla gurur duyuyoruz. AK PARTi'nin kutlu yürüyüşü buradan, Afyonkarahisar'dan başlamıştır. Çünkü, Afyonkarahisar ilklerin şehridir, Afyonkarahisar demokrasinin şehridir, özgürlüklerin, hakkın, hukukun şehridir. Afyonkarahisar, istiklalin, bağımsızlığın, zaferin şehridir. Nasıl ki Gazi Mustafa Kemal, şehitlerimiz, gazilerimiz buradan 1923'e yürüdüyse, biz de Afyonkarahisar'dan 2023'e yürüyoruz.
Onlar Afyonkarahisar'da zafer kazanıp 1923'te Cumhuriyeti kurdular. Biz de Afyonkarahisar'da AK PARTi'yi kurup hedef 2023 deyip o Cumhuriyeti daha da yüceltiyoruz, 100. kuruluş yıldönümüne böyle gireceğiz. Cumhuriyetimize, evet itibar kattık, güç kattık. Cumhuriyetimizi büyüttük, sizin hayır dualarınızla, Türkiye'yi bir dünya ülkesi, bir lider ülke konumuna yükselttik. Bugün sadece ülkemizde, sadece bölgemizde değil tüm dünyada ezilmişlerin, dışlanmışların, yoksulların umudu haline gelmiş bir Türkiye var. İşte dün İstanbul'da biliyorsunuz 4. Dünya En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansını başlattık. 10 yıl süreyle buna başkanlığı kim yapacak? Türkiye, Türkiye olarak biz yapacağız. Neden? Çünkü, dünya yoksullarının yanında dirayetli ses Türkiye. Her yıl 200 milyon dolar buna ayıracağız. Eğer sizler bize yürü demeseydiniz biz yürüyebilir miydik? Sizler bize güç katmasaydınız bizler yürüyebilir miydik? Sizler bize yürüyün dediniz yürüdük. Hani şair diyor ya, "Delikanlım, işaret aldığın gün atandan yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan." İşte böyle yürüyoruz, böyle yürüyeceğiz. Bugün Afganistan'da, Irak'ta, Kosova'da, Bosna'da, Lübnan'da, Aden Körfezinde barışa hizmet veren bir Türkiye var. Bugün dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığa karşı sesini yükselten, hakkı, hukuku, adaleti savunan, en gür seda ile savunan bir Türkiye var.
Sevgili Afyonkarahisarlı kardeşlerim, senin cebindeki pasaport bugün artık itibar görüyor. Emirdağlı kardeşim iyi bilir, öyle mi? Senin cebindeki paran bugün artık değer taşıyor. Yani, artık Türk lirasının bir kıymeti var. Biz gelmeden önce biliyorsunuz maaşı alır nereye koşardık? Döviz bürosuna. Gidip hemen dolar alırlardı, neden? Para değer kaybetmesin diye. Şimdi böyle bir durumumuz var mı, böyle bir derdimiz var mı? Şimdi artık döviz büroları da zaten tamamına yakını neredeyse kapandı. Niye? Artık iş yapamaz hale geldiler. Neden? Türk Lirası değerli de onun için Artık bizim ay-yıldızlı bayrağımız tüm dünyada gururla, onurla dalgalanıyor. Bakınız ben Balkanlar'da soydaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları köylerde kadar gittim. Türk kardeşlerim benim boynuma sarıldılar. Ne dediler biliyor musun? Buraya gelen ilk Türk Başbakanı sizsiniz ve ağlaştılar.
Prizren'e gittim, Priştine'ye gittim, Fatih Sultan Mehmet'in orada inşa ettirdiği camileri biz sahiplendik, restore ettik ve açılışlarını yaptık. Hala da yapmaya devam ediyoruz. Kosova Meydan Muharebesinde şehit düşen Murat Hüdavendigar'ın türbesine biz sahip çıktık, o mahzun türbeyi tamir ettik. Dünya mirasına yeniden kazandırdık. Prizren'in, Priştine'nin, Mamuşa'nın sokaklarında ellerinde Türk bayrakları, Kosova bayraklarıyla binlerce çocuğun sevgi gösterileri arasında inanın gözyaşlarıyla geçtik. Melbourne'den, Toronto'ya kadar, Bişkek'ten Londra'ya kadar, Trablus'tan Düsseldorf'a kadar nerede Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı varsa, nerede soydaşımız, kardeşimiz varsa hepsine el uzattık, hepsini kucakladık. Moğolistan'da Türk tarihine ait ilk yazılı eserler olan Orhun Abidelerine biz sahip çıktık. Bu hani milliyetçiyiz diye geçinenler geçmişte iktidar olduklarında oralara gittiler mi, gidebildiler mi? Bizim tarihimize sahip çıktılar mı, çıkabildiler mi? Afyonkarahisar'da Adeyze Camiine, Akmescit'e, Seydi Hasan Basri Camiine, Köle Hanına nasıl sahip çıktıysak, onları nasıl onardıysak, Türkiye genelinde nasıl 4 bin vakıf eserini gün yüzüne çıkardıysak, Saraybosna'da, Mostar'da, Üsküp'te, Kudüs'te, Beyrut'ta Osmanlı yadigarı eserlere de yine biz sahip çıktık.
Bakın sevgili kardeşlerim, 1922'de Kocatepe'de, Çiğiltepe'de, Kılıçaslan'da, Dumlupınar yakınlarında bizim dedelerimiz çok büyük destan yazdılar. Silah bulamadılar, kurşun bulamadılar, top tüfek bulamadılar, yol bulamadılar. Ama gerektiğinde ellerine kazma aldılar, küreği aldılar, gürgen alıp gerektiğinde kağnıların önüne geçip bu destanı tarihe yazdılar, kazıdılar.
Bakın sevgili Afyonkarahisarlı kardeşim, bugün biz ne yapıyoruz biliyor musunuz? O zaferden 80 yıl sonra oradan edindiğimiz tecrübeyle 2002 yılından itibaren artık kendi yerli savunma sanayimizi güçlendirmeye başladık. Bakın şimdi size ben bazı rakamlar vereceğim. Ben MHP'li kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum; savunma sektörü ihracatımız 2002'de kimden aldık iktidarı? MHP'den. CHP'nin yavrusu DSP'den, onlardan aldık. Değerli kardeşlerim, 2002'de neydi biliyor musunuz? Sadece 247 milyon dolardı. 2010 yılında ne oldu bu biliyor musunuz? 1 milyar dolara çıktı, 1 milyar dolar. Bitmedi bitmedi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun 2002'deki ihracatı neydi biliyor musunuz? 2 milyon dolar. 2010'da bu ne oldu biliyor musunuz? 16 kat artarak 33 milyon dolara yükselttik, 33 milyon dolar. Malezya, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Hollanda, Ürdün, Pakistan ve Güney Kore'ye savunma sanayi ihracatı başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaç duyduğu toplam 24 milyar dolar değerinde modernizasyonunu yurt içinde yüzde 90'ı ülkemiz yerli sanayisi olmak üzere artık kendimiz yapıyoruz, yapmaya başladık. Askerimizin kullanacağı yüzde 100 yerli piyade tüfeğinin tasarım ve üretimine biz başladık. Milli tankımız olan Altay'ın konsept tasarımını tamamladık. Ülkemizde ilk defa modern bir tankın, milli olarak üretimi için gereken bütün altyapıyı hazır hale getirdik. Fırtına ve Panter adı verilen ileri teknoloji topların seri üretimlerini tamamlayarak askerimize teslim ettik.
Şimdi size bir müjdeyi tekrar veriyorum. Anka isimli 10 bin metre irtifada yükseklikte uçabilen ve 24 saat havada kalabilen insansız hava aracının deneme uçuşlarını başlattık. Bakın ben size hayalleri konuşmuyorum, ben size yaptıklarımızı anlatıyorum. Böylelikle dünyada Amerika, İsrail'den sonra stratejik yeteneklere sahip insansız hava aracını üreten 3. ülke olduk. Türkiye'nin ilk milli korvet savaş gemisi MİL-GEM'i ülkemizde inşa ettik. İlk savaş helikopterimiz olan Atak helikopterinin tüm yazılım ve tasarımlarını tamamlayarak örnek üretim safhasına geçtik. 2013'te kendi helikopterimiz olan Atak uçuyor. Göktürk Uydusunu Türk mühendislerimizce imal ettik, uydu. İnşallah onu da kısa zamanda uzaya fırlatıyoruz. Ah benim Afyonkarahisarlı kardeşlerim, bak nerelerden nereye geldik. Kocatepe savaşlarında topu, mermisi olmayan bir millet, küllerinden ayağa kalkarak bak nereye geldi. Ama bu kimlere nasip oldu? Hamdolsun bizim iktidarımıza nasip oldu. Milletimiz yürü dedi, yürüdük. Evvel Allah siz istikrar sürsün, Türkiye büyüsün dediğiniz sürece bu devam edecek. Onun için ne diyoruz? Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün Türkiye büyüsün. Sağ olun, var olun. Bu heyecanınız, bu aşkınız oldukça bilesiniz ki AK PARTi iktidarı, AK PARTi hareketi geleceğe çok daha güçlü yürüyecek. Biz sizlerle aileyiz, biz bu aileden gücümüzü alıyoruz. Sizi hak için seviyoruz. Makam, mevki vesaire için değil, buralarda kalabilmek için değil, ortak yürüyüşümüz için seviyoruz. Ne olacak, ne olacak?
İşte görüyorsunuz Ana Muhalefetin Lideri çıkıyor, bizim kutsal değerlerimize hakaret ediyor. Yani bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevi'dir diyorlar. Peki madem senin böyle bir durumun var kardeşim, Hacı Bektaş-ı Veli'yi hiç okumadın mı? Hacı Bektaş-ı Veli'yi hiç tanımıyor musun? Ama tabi Hacı Bektaş-ı Veli'yi bizim kadar sevemez, anlayamaz. Niye? Ne diyor Hacı Bektaş-ı Veli; "eline, diline, beline hakim ol" diyor. Ama bu yok, bunlarda bu yok. Değerli kardeşlerim, bundan dolayı da tabi bakıyorlar ki kamuoyu araştırmaları iyi gelmiyor, hakaret üstüne hakaret, küfür üstüne küfür. Onlar ne derlerse desinler biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Bizim aldığımız edep dersi buna müsaade etmez. Dolayısıyla, biz edep yahu diyerek yolumuza devam edeceğiz.
Sevgili kardeşlerim; Türkiye'yi istikrarla büyütmeye devam edeceğiz. Türkiye'ye ilkleri yaşattık, daha da fazlasını yaşatmaya devam edeceğiz. Şimdi bakın, ben burada sizleri biraz eskiye, şöyle 20 yıl öncesine götürmek istiyorum. Yıl 1991, Türkiye seçime hazırlanıyor. Bugün artık emekliye ayrılmış bir siyasetçi, o zaman merhum Turgut Özal'a en ağır hakaretleri yaparak iktidara gelme hırsıyla olmayacak vaatler vererek seçime hazırlanıyor. Ne diyordu hatırlıyor musunuz? Ben iki anahtar vereceğim diyordu, hatırladınız mı? Bizim jenerasyon, büyüklerimiz hatırlarlar. Askerliği kısaltacağım diyordu, hatırlıyor musunuz? Çalışma süresini 20 yıla indirip emekliliği kısaltacağım diyordu. Zaten kısaltarak bu ülkenin anasını ağlattı. Ne olacak, 40 yaşında bir insan emekli olur da ne yapar? Evinin başına da dert olur, milletin başına da dert olur. Yani dünyada 60-65 yaşında emeklilik varken, bu beyefendi 40 yaşında, 45 yaşında emekliliği getirerek bu ülkeyi mahvetti. Asgari ücretten vergi almayacağım diyordu. Türkiye'nin 94. ili Erciş, 95. ili Tatvan olacak diyordu. Bakın 2011'den bahsetmiyorum, 20 yıl öncesinden bahsediyorum 1991. O vaatler birilerinin bugünkü vaatlerine benziyor mu? Kime benziyor, kime? Aynı vaatler değil mi? Birbirinin tıpkısının aynısı değil mi? Neden acaba? Bu benzerlik nereden geliyor acaba? Çünkü o zat şu anda CHP'ye akıldanelik yapıyor, hocalık yapıyor, akıl hocalığı yapıyor. Ve Silivri'dekileri oraya transfer etmeye aracılık yapıyor. CHP, milli şefini artık değiştirmiş durumda. 1991'de o emekli siyasetçinin vaatlerini aynen kes, kopyala, yapıştır yaptı. Bugüne taşıdılar, şimdi el ele, kol kola AK PARTi'nin karşısına çıktılar. Peki ben soruyorum, Afyonkarahisarlı kardeşim, 1991'de bu vaatlerle benim milletimi kandırıp koalisyon ortağı oldular bunlar. Hem de CHP'yle, o günkü adıyla SHP'yle koalisyon oldular. Peki her birinize bir ev verdiler mi? Soruyorum arkadaki beyler, her birinize birer otomobil verdiler mi? Enflasyonu tek haneye indireceğiz demişlerdi, indirebildiler mi? sizden 500 gün istemişlerdi, sözlerinde durdular mı?
Bak, Afyonkarahisar'ın güzel bir sözü var, tam bunlara göre. Neydi o? Hadi ben söyleyeyim hatırlayın. "Akşamdan yedim güllaç, sabahleyin senin de, benim de karnım aç." Olay bu. Akşamdan yedim güllaç, sabahtan senin de, benim de karnım aç, olay bu. Bunlar hırsla bol keseden dağıttılar, arkasından enflasyon, faiz, borç. Kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar. Ne diyor Afyonkarahisarlılar? "5 kuruşluk fener, 2 gün yanar." Öyle mi? Bunların feneri değil 500 gün, 5 gün bile yanmadı. Şimdi 87 yaşındaki o emekli hoca, bir yandan çırak, bir yandan aynı 1991'deki gibi bol keseden atıp tutuyorlar. Benim milletin bunlara karnı tok. Benim milletim bunları test etti. Değerli kardeşlerim, 3 Kasım'da bunları tasfiye etti.
Bakın ben burada CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'na bir Afyonkarahisar sözü daha hatırlatayım. Afyon'da konuşuyoruz. "Gölgede duranın gölgesi olmaz." Nasıl, iyi mi? Sayın Kılıçdaroğlu, sen kendine başka hoca bul. Sayın Kılıçdaroğlu, sen kendine başka akıl hocası bul, gölgede kalma, biraz güneşe çık güneşe. Şimdi CHP ne yapıyor? Tıpkı yeni milli şefleri geçmişte ne yaptıysa onu yapıyor. Biraz türban, biraz din iman, biraz KCK, bolca çete, bolca Ergenekon, sos olarak biraz da emekli siyasetçi. Yahu, Afyon salatasında bu kadar çeşit yok. Var mı hanım kardeşlerim? Yok. Bu insanın midesine oturur, ülser yapar ülser.
Değerli kardeşlerim; biliyorsunuz CHP'de kaset mağduru Genel Başkan gitti. Kaset mamulü bir Genel Başkan geldi. Şimdi bugünlerde biliyorsunuz MHP de kaset mağduru. Bakın biz en başından itibaren bu ahlaksızlığa prim vermedik, bu ahlaksızlığın siyasetin malzemesi yapmaktan özenle kaçındık. Ama onlar ne yaptılar? CHP'si de, MHP'si de en başından itibaren özeleştiri yapmak yerine, doğrudan AK PARTi'yi suçladılar. Şu anda yargı görevini yapıyor mu? Yapıyor. Yürütme yapıyor mu? Yapıyor. Ağız birliği yaptılar. Ortaya dökülen çirkin kasetlerden dolayı yine AK PARTi'yi suçluyorlar. Haddinizi bilin haddinizi. Afyonkarahisarlı dünyaca ünlü bir hattatımız var. Hattat Karahisari, onun hattıyla ben bunlara az önce söylediğim gibi tekrar sesleniyorum. "Edep yahu" diyorum. AK PARTi sizin kirli işlerinizin, kirli ilişkilerinizin takipçisi de değil, meraklısı da değil. Sağa, sola çamur atmayı bırakın da, önce siz kendi özeleştirinizi yapın. Yüzleri kızaracağı yerde, AK PARTi'ye çamur atmaya kalkışıyorlar.
Değerli kardeşlerim; çıkıyor Sayın Bahçeli, gök kubbeyi üzerimize yıkacakmış. Hey Allah'ım, güler misin ağlar mısın. Hangi gök kubbeyi kimin üzerine yıkacaksın, sende o mecal var mı? Önce şu yönettiğin kadroya sen önce hakim ol. Bak akşam bir televizyon programında da söyledim, bu tür olayların liderlerle bir ilişkisi olamaz, olmamalı. Bu bir partiyi ilgilendirmez, ilgilendiremez, ama bu türler ortaya çıktığı zaman da lidere, yönetime düşen nedir? Bu türleri tasfiye etmektir. Siyaseti kirli yapmayacağız, siyaseti temizleyeceğiz. Neymiş? O insanların özeline girilmiş, gayrimeşru işin özeli olur mu? Eğer meşruysa zaten, o zaman zaten böyle bir şeyin üzerine hep birlikte milletçe gitmeliyiz. Ama gayrimeşru ise de, bunu özele sokmak kadar büyük bir yanlış olmaz. Bunun neresi özel Allah aşkına? Hele hele bu Müslüman topluluğa bunun siyasetinde önde gelen isimlere bu yakışır mı? Lafa geldiği zaman, kadına önem veriyoruz diyeceksin, en büyük tacizi kadın üzerinden yapacaksın. Ve ben şuna da üzülüyorum: Bazı bakıyorum kadın dernekleri de bunlara sahip çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Düzce'de söyledim, burada da Mehmet Akif merhumun o dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum. "Şarka bakmaz, garbı bilmez. İlimden yok payesi. Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi."
Buradan açık açık ifade ediyorum hem CHP'nin kaset mamulü Genel Başkanına, hem MHP Genel Başkanına açık açık sesleniyorum. Hükümet, güvenlik güçleri, istihbarat birimleri, yargı bu çirkin meseleyi elbette takip ediyor ve edecektir. Ama bir zahmet sağda, solda suçlu aramayı bırakın da, kendi çevrenize bakın, kendi çevrenize. Sen o ortaya dökülen kasetlerden istifade edeceksin, sen o kasetler marifetiyle iş başına geleceksin, avukatlığını yaptığın çetelere kol kanat gereceksin, ondan sonra da çıkıp kasetlerden dolayı AK PARTiyi suçlayacaksın.
Değerli kardeşlerim, sevgili Afyonkarahisarlılar; hep söylüyorum, Türkiye genelinde yaptığımız hizmetler ortada. Eğitim yatırımları biliyorsunuz göreve geldiğimizden bu yana 163 bin derslik yaptık. Sevgili kardeşlerim, 163 bin derslikten okullarımızda her yıl dersler başlarken kitapları sıraların üzerinde bulduk mu? Ücretsiz olarak bulduk mu? Bulduk. Sevgili kardeşlerim, bununla kalmadık... Geleceğim. Bununla kalmadık, eğer mali imkanı yoksa, mali imkanı olmayanlara da ne dedik? Eğitimde engel tanımıyoruz. Sosyal güvencen yoksa anne, bacı bak, şu anda ilköğretimde erkeğe 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkeğe 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Kaç çocuğun olursa olsun veriyoruz. Ayrıca, sosyal güvencesi olmayana 150 lira da maaş veriyoruz aileye. Para kime? Anneye veriyoruz, anneye. Bunu daha önce de söyledim biliyorsunuz. Bakınız, eğer özürlü varsa evde, özürlüye bakana ne veriyoruz, asgari ücret ödüyoruz, asgari ücret. Ey Kılıçdaroğlu, asgari ücret ödüyoruz özürlüye bakıyor diye. 2 çocuk varsa ikisine de ödüyoruz. Bunları yapan iktidar AK PARTi iktidarı. Sevgili kardeşlerim, şimdi ben buradan sesleniyorum, Afyonkarahisar'da üniversitede okuyan gençler, maşallah. Biz geldiğimizde 45 lira burs veriyorlardı, kim? MHP. 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira. Eğer Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa, beslenme yardımı olarak da ne veriyoruz? 150 lira veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Her şey gençliğimiz için, her şey insan için, her şey Türkiye için, olay bu.
Değerli kardeşlerim; şimdi size bir müjde veriyorum. Ne müjde bu? Fatih projesi. Fatih projesinin önemine önümüzdeki 4 yıl içinde karatahta ne oluyor? Kalkıyor. Karatahta yok bundan sonra. Ne geliyor? Akıllı tahta geliyor. Akıllı tahta, bilgisayar donanımlı olacak. Derslikler projeksiyon donanımlı olacak ve her öğrenciye bir elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap. Bütün müfredat bunun içinde. Ücretsiz olarak öğrencilere bunu vereceğiz. 4 yıl içinde hem akıllı tahtalar dersliklere yerleştirilecek, hem bu elektronik kitaplar da öğrencilere verilecek. Yahu Amerika'da George bu imkanlardan istifade edecek de, Almanya'da Helga bundan istifade edecek de benim Afyonkarahisar'ımda Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Hatice, Fatma, Ayşe niçin bunlardan istifade etmesin, neden? Niçin bizden öncekiler bunları yapamadı? Bizden öncekiler okullara bilgisayar bile getiremedi. Bakınız, biz her gün daha ileri gidiyoruz. Önce bilişim teknolojisi sınıflarını kurduk. Ondan sonra daha da bunu geliştirdik. Ama şimdi de buna başlıyoruz. Bütün hazırlıklarımız tamam. Seçimin hemen akabinde ardından ihalesini yapıyoruz ve bir taraftan akıllı tahtaların üretimi, bir taraftan bu elektronik kitapların üretimi başlayacak ve sevgili öğrencilerimize bunları dağıtmaya başlayacağız. Nasıl? Daha onurlu bir gençlik, daha güçlü bir gençlik, daha güçlü bir Türkiye bununla olacak.
Sağlık alanında sistemi kökten değiştirdik. Sağlık alanında biliyorsunuz SSK Genel Müdürü kim vardı bir zamanlar 90'lı yıllarda? Batırdı batırdı, bitirdi. Kendisi devraldığı zaman zarar filan yoktu. Kendisi devraldı, 8 yıl Genel Müdürlük yaptı, Sayın Kılıçdaroğlu 8 yıl devamlı battı. Battı, battı, battı her geçen yıl daha da kötü gitti, ama baktı ki bu iş gitmiyor, 99'da Ecevit'e gitti. Merhum Ecevit'e aday olmak istediğini söyledi. Merhum Ecevit, böyle başarısız bir Genel Müdürü aday yapar mı? Veto etti. Şimdi de gelmiş, merhum Ecevit üzerinden hanımını yanına almak suretiyle oy toplamaya gayret ediyor. Yemezler bunu Sayın Kılıçdaroğlu, yemezler. Bu iş bitti. Çünkü benim milletim, bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Eyvallah. Ya o kuyrukları unutur muyuz biz? Genel Müdürsün o kuyruklar neydi? Giderdik SSK'nın eczane standına, reçeteyi uzatırdık, ilacını alabilirsen hak getire, yarısı var yarısı yok. Öyle mi anneler? Öyle mi babalar? Ya biz bunu unutacak mıyız? Bunun hesabını 12 Haziran'da sandıkta bunları sandığa gömerek verdirmemiz lazım.
Siz niye duruyorsunuz? 5 değil mi yoksa, inanmıyor musunuz? 5 evvel Allah. İnanç öyle bir şeydir ki, atalarımız söylüyor. Tekeden bile süt çıkartır süt. Afyon'un milletvekili sayısı biliyorsunuz 7'den 5'e düştü. Ama evvel Allah ben Afyonkarahisarlı kardeşlerime inanıyorum bunu 5'te 5 yapacaklar, evvel Allah 5'te 5, ama çok çalışacağız, kapı kapı dolaşacağız. Ben il il dolaşıyorum, ilçelere gidiyorum, aynı şekilde sivil toplum örgütlerinin toplantılarına katılıyorum, inanıyorum ki tüm bu davaya gönül veren kardeşlerim, 7'den 70'e, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla beraber koşacağız. Çünkü biz beraber yürüdük bu yollarda değil mi?
Şimdi her vatandaşım istediği hastaneye gidiyor mu? Serbest eczanelerden istediğine gidip oradan ilacını alıyor mu? Bir aksilik var mı? Mesele bu ya, mesele bu. İnsana değer veren iktidar bu. Ama bunlar insana değer vermediler. CHP'nin zaten hiçbir zaman böyle bir derdi olmadı, hiçbir zaman. Ben İstanbul Belediye Başkanlığını CHP'den aldım. O zaman Veysel Bey de benim İSKİ'de Genel Müdürümdü. Ama İstanbul susuzdu, İstanbul'da çöp dağları vardı, İstanbul'da hava kirliliği vardı. Gazeteler maske dağıtıyordu ve 2,5 milyar dolar borcu vardı İstanbul Belediyesinin. Sevgili kardeşlerim, biz o pislikleri temizledik. İstanbul'u tertemiz bir şehir yaptık ve doğalgazı süratle yaygınlaştırdık. 1 milyon 200 bin eve doğalgaz getirmişken, biliyorsunuz ben Pınarhisar'a gittim. 1 milyon 200 bin ama hava temizdi. Ve banyolarda küvetler su doldurulurdu kullanma suyu için, banyo yapmak zorlaşmıştı. Böyle bir hale gelmişti. Ama biz 180 kilometre uzaklıktan Istranca Dağlarından su getirdik İstanbul'a. Şimdi de barajlar, göletler İstanbul'un her tarafını sardığı gibi, Türkiye'nin her yanını da ne yapıyor, sarıyor. Sağ olsun ekibimizle beraber gerek Veysel Bakanım, gerek diğer bakanlarım yoğun bir şekilde aşkla, heyecanla çalışıyoruz. Çünkü biz, milletimize efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik, bizim derdimiz bu. Biz neyin peşindeyiz biliyor musunuz? Vatandaşımız bir Allah razı olsun desin, bize bu yeter. En büyük mükafat bu, bu dua bize yeter. Hani Baki ne diyor Baki, şair Baki ne diyor; "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer" diyor. Değil mi? Yoksa her zaman söylüyorum, bununla kendimizi hesaba çekmemiz lazım. Hepimiz ölecek miyiz? Ama ölüme inanmayanlar da var tabi bu arada. İşte bir tanesi yine CHP'nin içinde bir bayan profesör, sonradan manevra yapmaya başladı. İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığının girişinde orada bir hitabe var, o kitabeyle alakalı diyor ki; "Eskiden burada Ruhuna El Fatiha yazardı" diyor. Ama şimdi diyor, oraya şunu yazmışlar, ne yazmışlar? "Her nefis ölümü tadacaktır." Ya bundan şüphen mi var? Ama arkasından söylediği çok önemli; "Çok tiksindirici" diyor. Bu hanımefendi profesör. Ama herhalde diyorum ben, yine iyi niyetle düşünüyorum, bunu Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyordu, bunu İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a ait bir söz olduğunu zannediyordu, herhalde böyle bir gafletin içinde. Yani sen profesör olabilirsin, ama profesör olmak her şeyi bilmek anlamına gelmez. Bilim adamı olmak, bilim kadını olmak başka bir şey, arif olmak başka bir şey, bu çok önemli.
Yunus ne diyor; "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır" diyor. Burası çok önemli, buna dikkat edeceksin. Ve Arif, öyle bir kimsedir ki bilmediğini bilir, bu çok önemli, bilmediğini bilmek. Ya sen istediğin kadar alim ol, senin ilmin denizden bir kova sudur ya, o kadar, mesele bu. Yarın öldük, getirip koyacaklar bizi musallaya, değil mi? Hoca efendi gelecek, cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, başbakan niyetine demeyecek, bakan niyetine demeyecek, trilyarder niyetine demeyecek, filanca ordinaryüs, profesör veya profesör niyetine demeyecek. Ya? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Ondan sonra da 2 metreküplük mezara gidip gömecekler, öyle mi? Ondan sonra yanında kimse var mı? Yok. Yaptıysan bu dünyada güzellikler, hak getire. Ama yoksa, yanmışsın. Ve seni en yakınların bile bir daha kolay kolay arayıp da sormazlar. Ah ah, ölüm en büyük nasihattir. Bu nasihatten herkes nasibini almalı. Ölümle yatacağız ölümle kalkacağız, bunu bilmek lazım. Onun için de şu an ne yapabiliriz, onun için şu çok önemli: Bugün hak için ne yaptın, bu soruya cevap ara, mesele bu, mesele bu.
Sevgili kardeşlerim; sağlıkta daha büyük adımlar atacağız, daha güzel günler var. Türkiye'nin 16 noktasında helikopter ambulanslarımız 18 helikopterle hizmet veriyor. 2 tane jet ambulansımız, 3 tane daha geliyor şimdi, 5 jet ambulansımız Türkiye genelinde hizmet veriyor. İşte İbrahim Tatlıses'i Almanya'ya bizim o jet ambulansımız götürdü, biz buyuz. Her şeyimizle halkımızın hizmetindeyiz. Dünyanın neresi olursa olsun anında getireceğiz, götüreceğiz.
İşte geçenlerde Gümüşhane'de yanıma bir Semih getirdiler, 11 yaşında. Ve diyalizdeymiş, artık bir böbrek nakli gerekiyormuş. Ve bunun için de böbrek arayışı başlandı, Zonguldak'ta bulundu. Ve bir uçakla, jet ambulansımızla Gümüşhane'den anne, baba, Semih alındı Ankara'ya. Zonguldak Havalimanından da diğer uçakla böbrek alındı Ankara'ya. Ankara'da operasyon gerçekleştirildi. Şimdi Semih sağlığına elhamdülillah kavuştu. Sordum Gümüşhane'de Semih'e, nasılsın dedim. Dedi ki, Başbakanım iyiyim. Ne olacaksın? Doktor olacağım dedi. Elhamdülillah, inşallah doktor olursun, inşallah sen de bu ellerinle sağlık dağıtırsın, şifa kaynağı olursun. Mesele bu, bizim yaptığımız bu. Yani para bizden değil ya, sizden. Siz veriyorsunuz, biz bunu hizmete dönüştürüyoruz. Ama biz yolsuzluğun önünü kestik, kesiyoruz. Biz yasakları kaldırdık, biz yoksulluğu gideriyoruz. Geldiğimizde 19 milyondu, şimdi 12 milyon 750 buraya düşürdük. Ve artık 2006'dan itibaren 1 doların altında kalmadı, çıktık üstüne.
Değerli kardeşlerim; daha da iyi olacak, Türkiye güçleniyor. Bak, MHP'nin iktidarı döneminde devraldığımızda milli gelir 230 milyar dolardı. Şimdi neredeyiz? Sevgili kardeşlerim, 740 milyar doları bulduk. 740 milyar dolar. 3 bin 400 dolardı kişi başına milli gelir. Şimdi, 10 bin doları aştık, 1'e 3. MHP, 2023 benim diyor. Ne seni ya, sen 3,5 yıl bile duramadın iktidarda, vatandaş sana 5 yıl dedi, 5 yıl duramadın, 3,5 yıl sonunda bırakıp gittin. Öyle mi? Bunlara gereken dersi 12 Haziran'da sandıkta verelim. Ama bunları iyi anlatın.
Değerli kardeşlerim; ülkenin, Türkiye'nin borcu neydi biliyor musunuz? Sevgili kardeşlerim, Türkiye'ni borcu yüzde 61'di, şu anda yüzde 25. Bakınız nereden nereye düşürdük. Bununla kalmadık, devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şimdi devletin borçlanma faizi yüzde 7, yüzde 8'e düştü, buraya geldik. Sevgili kardeşlerim, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3. Sevgili kardeşlerim, MHP'nin iktidarı döneminde IMF'den aldıkları borç 30 milyar dolar. Bize ne devrettiler? 23,5 milyar dolar. Onlar borçlandı, ödedik ödedik ödedik, şimdi ne kadar borcumuz var? 5 milyar dolar. 23,5 milyar dolar nerede, 5 milyar dolar nerede. Sayın Bahçeli, herhalde bunları biliyorsun. Merkez Bankamızda olan para neydi biliyor musunuz? Merkez Bankası'nın kasasında olan döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Hadi Sayın Bahçeli, hayır de bakayım. Bunun da yarısından fazlası işçi dövizi. Sevgili Afyonkarahisarlı kardeşlerim, şu anda Merkez Bankamızın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Evvel Allah güçlüyüz. Türkiye'nin büyümesi 8,9. Avrupa'da bir numarayız, OECD ülkeleri arasında bir numarayız, büyüyen ekonomiler içerisinde Avrupa'da 6. sıradayız, dünyada 17. sıradayız. Buradayız, daha iyi olacak hiç endişeniz olmasın evvel Allah. Yeter ki siz arkamızda olun daha iyi olacak, daha iyi olacak.
Ve sevgili kardeşlerim; bütün bunlarla beraber bakınız 79 senede dikkat edin çok önemli, 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapıldı. Gençler, 8 senede 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yaptık. Şimdi ikinci bölünmüş yollara geçiyoruz. 2023'e 15 bin kilometre daha. Ama bundan sonra inşallah bu ikili hatlarımızı birçok yerde artık 3 gidiş 3 geliş, 4 gidiş 4 gelişe dönüştüreceğiz. Daha iyi olacak, daha huzurlu olacak. Ve inşallah şu anda bir ulusal plan hazırlıyoruz. Bu ulusal planla 780 bin kilometrekareyi planlayacağız. Ve 780 bin kilometrekare vatan topraklarında artık imar itibariyle kaçak göçek olmayacak. Her şeyimiz burada plan altında olacak. Ve sevgili kardeşlerim, Türkiye hızlı tren hatlarıyla tanıştı. Artık Ankara-İstanbul hızlı treni yapılıyor. Eskişehir'e kadar olan bölüm bitti. Ankara-Konya bitti, bu ay açıyoruz. Ankara-Sivas hattının ilk bölümünün inşasına devam ediyoruz. 490 bin konut inşası devam ediyor. 360 binini sahiplerine teslim ettik.
Bir müjde veriyorum, yoksula 50 metrekarelik daireler yapıyoruz. İçinde çeyizi de olacak. Buzdolabı, çamaşır makinesi, ocağı bunlar olacak, mobilyası olacak ve onu da taksitlendireceğiz. 20 yıl vadeyle peşinatsız ayda 100 lira taksitle, 120 lira taksitle vereceğiz. Nasıl? Ama bak, ben size Sayın Kılıçdaroğlu gibi bedava dağıtmıyorum. Çünkü biz balık dağıtmayacağız, biz balık tutmasını öğreterek sorumluluk dağıtacağız, bizim farkımız bu, farkımız bu. Ve bizim sosyal devlet anlayışımız bu. Bu ne demek biliyor musun? Vatandaşının onuruyla da oynama, bunu da yapacağız. Ha sadaka madaka deyip duruyor, ya devlet sadaka dağıtmaz. Sadakayı zengin dağıtır, fakir fukaraya, garip gurebaya, o ayrı bir konu. Ama biz sosyal devlet olmanın bilinciyle de ne yapıyoruz? Vatandaşımıza, fakir fukara, garip gurebaya da ulaşıyoruz, onu bundan sonra da yapacağız. Hatta bu yoksul kesime ev verirken, iç teminini de yapacağız. Ve iş temininden sonra da bu taksitini ödemeye başlayacak, olay bu, olay bu. Onurlu bir gelecek, ama işi olanlar, imkanı olanlar onlar 60 metrekare, 65 metrekarelik dairelerden zaten alıyorlar, bundan sonra da almaya devam edecekler.
Değerli kardeşlerim; çiftçi bu dönemde, önceki dönemle mukayese yapıyorum, Ziraat Bankası'ndan yüzde 59 faizle kredi alıyordu, şimdi yüzde 5. Bakın burada sadece tabii ki hiçbir şey kefilsiz olmaz. Yüzde 59, şimdi yüzde 5 faiz. Değerli kardeşlerim, Halk Bankası yüzde 47 faizle veriyordu, şimdi yüzde 5. Ne kadar veriyordu biliyor musun? 5 bin lira, esnafa sanatkara 5 bin lira kredi veriyordu. Şimdi 20 kat artırın, 100 bin liraya kadar kredi veriyor. Yüzde 5 faiz nere, 47 nere. Yüzde 5 faiz nere, 59 nere? Ya bizim aramızdaki fark bu. Sayın Bahçeli, sen yüzde 59 faizle veriyordun, biz yüzde 5'le veriyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu, senin de farkın yoktu, sen de aynıydın. Bunların hepsi birbirinin aynıdır, farkları yok.
Değerli kardeşlerim, şimdi SUKAP diye bir projemiz var, SUKAP. Bu ne demek biliyor musunuz; belediyelerimize şu anda hibe ve kredi yoluyla destek vereceğiz. İçme suyu, atık su ve yağmur suyu kanallarını yapmak için, sadece bunlar için. Üçü de olacak, içme suyu kanalı da olacak, kanalizasyon da olacak, yağmur suyu kanalı da olacak, bunlar için destek vereceğiz. Şu anda kasamızda 400 milyonumuz hazır ve belediyelerimize bunları vermeye başladık, başlıyoruz. Bundan sonraki yıllarda da bunları aynen devam edeceğiz.
Sevgili kardeşlerim, anlatacağımız daha çok şey var. Ama burada bugün toplu açılışlar da yapacağız. Ve bu toplu açılışlarla birlikte Afyonkarahisar'ımızda inşallah eğitimde atacağımız adımlar var, ki 8,5 yılda biz Afyonumuza sevgili kardeşlerim 1031 derslik yapmışız. Okullarımıza 10 bin 787 bilgisayar göndermişiz bu süre içerisinde. Afyon Kocatepe Üniversitesi bünyesinde fakültelerimiz, Teknoloji Fakültesi, 3 yüksek okul, 4 meslek yüksekokulu hizmete girdi. Ayrıca, geçen sene Haziran ayında hukuk fakültesi, bu sene de diş hekimliği fakültesi kurulması için Bakanlar Kurulu kararını aldık, çalışmalara başlandı. 2002 yılında 2620 olan yüksek öğretim yurt yatak kapasitesini 3842'ye yükselttik. Yapımına devam ettiğimiz merkezde 750, Dinar'da 300 yatak kapasiteli yurt projelerimiz var. Bu iki yurdumuzu inşallah önümüzdeki Eylül ayında hizmete açacağız. Nasıl gençler? Eyvallah.
Ayrıca, bu sene yatırım programımızda olan var, o da Bolvadin'de 500, Şuhut ve Sultandağı'nda 300'er yatak kapasiteli 3 yurt daha yapacağız.
Adalet hizmetleriyle alakalı Sandıklı, Emirdağ ve Afyonkarahisar Adalet Saraylarını tamamladık hizmete açtık.
Değerli kardeşlerim, 2002 yılına kadar Ayfonkarahisar'a gelen bölünmüş yol ne kadardı biliyor musunuz? 54 kilometre. Biz buna ne kadar ilave ettik biliyor musunuz 8 yılda? 54 kilometre geçmişte, 389 kilometre ilave ettik. 54 kilometre nere, 389 kilometre nere? Yani, Cumhuriyet tarihinde yapılanın 7 katı.
Doğalgazın kolaylığından ve ekonomik avantajından 2007 yılından itibaren Afyonkarahisar da zaten istifade ediyor.
Sevgili kardeşlerim, DSİ'de bir şey anlatmayacağım, zaten Veysel Bey sağ olsun Afyonkarahisar'ın bir hizmetkarı olarak bunu götürüyor.
10 adet gölet, 6 adet yer altı sulaması projesi tamamlandı. Toplam 62 bin dekar arazi Afyonkarahisar'da sulamaya açıldı. 2040 yılına kadar Afyonkarahisar'ın içme suyu arıtma tesisi yapılarak bu sorun çözüldü.
Değerli kardeşlerim, bütün bunlarla birlikte Belediyemizin yaptığı pek çok hizmetin açılışını mitingimizden sonra gerçekleştireceğiz. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün yaptıklarının açılışını gerçekleştireceğiz.
Deprem konutları konusundaki hassasiyetimizi biliyorsunuz. 2002 yılında Sultandağı, Çay, Bolvadin, Çobanlar ilçelerini etkileyen deprem sonrası depremzedelere konutlarına yüzde 10 faiz ilave edilmişti bizden önce. Biz bu faizi kaldırdık, 2761 depremzede ailemizin her birini ortalama 34 bin lira yükten kurtardık, her birini. Hey gidi Kılıçdaroğlu, şimdi gelmiş diyor ki; ben çiftçinin faiz borçlarını sileceğim. Yahu, bizim yaptıklarımızı sen şimdi konuşuyorsun ya, biz bunları zaten yaptık, geçtik biz bunları.
Şimdi değerli kardeşlerim, hazır mısınız? Hazırız değil mi? Artık işin sonuna geldik, siz hazırsanız ben de hazırım.
Kaç gün kaldı? 33 gün. 33 gün kapı kapı dolaşıyor muyuz? Arkalar arkalar, dolaşıyor muyuz? Bu bizim bir milli davamız. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Duyduklarınızı duymayanlara anlatacaksınız. Teşkilatlarımızdan kitapçıklarınızı alın ve bunları da her yere anlatın.
Değerli kardeşlerim, şimdi hep birlikte şöyle bir elleri göreyim elleri, elleri göreyim.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, milletimiz, ülkemiz, Afyonkarahisarlı kardeşlerim, Afyonkarahisar için, Türk demokrasisi için, Partimiz için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
|