Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-11-2011, 14:32   #22
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan’ın Kütahya Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni…
10.05.2011

Kahramanmaraş'tan, ülkemizin tüm annelerinin "Anneler Günü"nü kutladık. Ama Kütahya'da öyle bir annemiz var ki, hatırlanmayı, rahmetle yad edilmeyi ziyadesiyle hak ediyor. Osman Gazi'nin ninesi, Ertuğrul Gazi'nin annesi Hayme Anamızı, Sultan Abdülhamit'in deyimiyle devlet anayı rahmetle yad ediyor, Allah ondan razı olsun, mekanı cennet olsun diyorum. Hayme Anamızın şahsında bugün bir kez daha Anadolu'nun, Trakya'nın, Türkiye'nin tüm annelerine şükranlarımı, saygılarımı yolluyorum. Onlar eli öpülesidir, onlar ayaklarının altı öpülesidir. Annelerin ayaklarının altında eğer cennetin kokusunu duymak istiyorsan annenin ayağının altını kokla. Bak cennet babalarının ayağı altında değil, annelerin ayağı altında. Bu kadar önemli. Biz böyle bir medeniyetin çocuklarıyız, bizi diğerlerinden ayıran bu. Ama bunu bilenler var, bilmeyenler var. Onun için annelerimize, babalarımıza öf bile dedirtmeyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Kütahyalılar; Kütahyalı Evliya Çelebi rüyasında Hazreti Peygamberi görüp, "şefaat ya Resulallah yerine, seyahat ya Resulallah" dedi ve yollara düştü. İşte bizler de tıpkı Evliya Çelebi gibi millet diyerek, memleket diyerek, hizmet diyerek Türkiye'nin yollarına düştük. Az önce Afyonkarahisar'daydık. Muhteşem bir katılım vardı. Partimizi kurduğumuzdan bu yana Afyonkarahisar'dan yola çıktık, o günden bugüne Afyon'da yaptığım tüm mitinglerin bugün zirvesiydi. Ama şimdi Kütahya'ya bakıyorum ki, Kütahya da bugün zirve yapmış. 8,5 yıl boyunca 81 vilayette 780 bin kilometrekare vatan topraklarında, tüm vatan sathında hizmet ürettik, eser ürettik, doğu-batı demedik, kuzey-güney demedik, her bir vilayetimizde, her bir vatandaşımıza, kardeşimize ulaşmanın yoksula, yolda kalmışa el uzatmanın derdi, gayesi içinde olduk.

Biz sevgili kardeşlerim, bazı siyasetçiler gibi çirkin bir dile, çirkin bir üsluba, çirkin yöntemlere prim vermedik. Biz popülizme tevessül etmedik, biz yalan söylemedik, biz ne aldatan, ne aldananlardan olmadık. İstismara, sömürüye, fırsatçılığa AK PARTinin siyasetinde imkan tanımadık. AK PARTi'nin rotasını siz çizdiniz, millet çizdi millet. AK PARTi'yi sadece ve sadece milletin talimatıyla biz yola koyduk. Öyle yürüdük, öyle yürüyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, şimdi çıkıyor bir siyasi lider ne diyor. Diyor ki, çiftçinin borcunun sadece faizini değil, anaparasını da sileceğiz. Adama demezler mi ya, çıkar oradan bir çiftçi, ey Kılıçdaroğlu ben enayi miyim ya, ben bu parayı ödedim, benim durumum ne olacak demez mi? Yani bir vatandaş gidecek parasını zamanında ödeyecek, öbürü ödemeyecek, eee? Kılıçdaroğlu diye birisi çıkacak gelecek, ben hepinizin borcunu sildim diyecek. Ne adına siliyorsun, sana bu yetkiyi kim veriyor? Faizse faizi biz de geldiğimizde sildik, ama anaparayı aldık. Niye? Anaparayı ödeyen var, anaparayı ödeyen dururken biz şimdi bunu göre göre nasıl oluyor da sen anaparayı da sildim diyorsun, böyle bir yetkin var mı? Yani bunlar bu ülkeyi zaten bu ifadelerle de yönetip yönetemeyeceklerini ortaya koyuyorlar, biraz sonra geleceğiz. Biz delillerle konuşuruz, belgelerle konuşuruz, bütün eserler ortada.

Şimdi bakın sevgili Kütahyalılar, sevgili gençler; özellikle sizlerin dikkatlerini buraya çekmek istiyorum. Benim yaklaşık 2 milyon genç insanım, 1 milyon 700 bin çok büyük bir umutla, gelecek umuduyla, çok büyük hayallerle YGS sınavına girdi. Sınavın hemen ardından birileri ortaya bir şifre iddiası attı. CHP Genel Başkanı, MHP Genel Başkanı başta olmak üzere fırsatçılar hemen bu iddianın üzerine çullandılar. Gençler söz konusu demediler, gençlerin hayalleri söz konusu demediler, gençlerin umudu söz konusu demediler. Bir de bunların malum yandaş medyası var, candaş medyası var. Bunlarla gençler üzerinden AK PARTi iktidarını vurmak istediler. Değerli kardeşlerim ve bunu istismara dönüştürdüler. Günlerdir yapılan tüm açıklamalara rağmen, iddiaların asılsız olduğunu gösteren tüm delillere rağmen CHP ve MHP gençlerin hayalleri üzerinden hala istismara devam ediyorlar. Bakın Doğu'da, Güneydoğu'da 7 yaşındaki çocukların eline taş verip askere, polise karşı kışkırtan... İlkokul çocuklarını istismar etmek ne kadar çirkinse, 2 milyona yakın gencimizin hissiyatını istismar da o kadar çirkindir. Sabahlara kadar ders çalışan, üniversite hayali gören, gelecek planları yapan o tertemiz zihinleri istismar etmek, siyaset değil, apaçık fırsatçılıktır. Bununla birlikte yargıya müdahale edildi. Ben daha önce de açıkladım, bugün Kütahya'dan bir kez daha açıklıyorum. Her türlü iddianın takipçisiyiz. Yargıyla birlikte her türlü iddiayı çok yakından izliyoruz, inceliyoruz. Şu ana kadar YGS'de kopya çekildiğine dair tek bir delil ortaya konmuş değil. Hesaplamayla ilgili, diğer konularla ilgili aksaklıklar varsa bunlar derhal düzeltiliyor, telafi ediliyor ve hiçbir öğrencimiz mağdur edilmiyor. Sınava giren gençlerimizin her birinin hakkı ve hukuku bizim teminatımız altındadır. Hiç kimsenin hak yemesine, çıkar sağlamasına, ayrıcalık tanımasına imkan ve fırsat asla vermeyiz.

CHP ve MHP'ye de buradan sesleniyorum, lütfen gençlerin üzerinden elinizi çekin. Gençlerin zihnini bulandırmaktan, buradan rant elde etmekten, fırsatçılıktan vazgeçin. Onların yandaş, candaş medyasına da sesleniyorum. Gençlerin hissiyatını istismardan artık elinizi çekin. Sizi çok iyi tanıyoruz, candaş medya sizi çok iyi tanıyoruz. Bu tür aktörleri de çok iyi biliyoruz. Bilesiniz ki bunu hiçbir zaman basın özgürlüğü, medya özgürlüğüyle buna kılıf çekemezsiniz. Biz sizinle iktidar olmadık, biz milletle iktidar olduk, milletle yürüyeceğiz. Tüm genç kardeşlerime sesleniyorum, bu siyasetçilerin, bu medyanın istismarcı tavırlarına aldanmayın. Bunların hırsla kurdukları tezgahlara gelmeyin, bunların kışkırtmalarına, tahriklerine aldanmayın. Gönül huzuru içinde 2. sınava hazırlanın. Tekrar ediyorum, tek bir öğrencimizin dahi mağduriyetine göz yummayız, yummayacağız. Öğrencilerimiz müsterih olsunlar, rahat olsunlar, bu istismarcılara kulak vermesinler.

Show TV'ye çıkmış. Sayın Kılıçdaroğlu şov yapıyor. Değerli kardeşlerim, çok enteresan, orada bir şeyler anlatıyor. Kopyadan bahsediyor falan filan. Arkadaş, ya varsa çık açıkla, koy belgeyi ortaya, koy, koy belgeyi ortaya. Hayatın hep akşam söyleyip sabah inkar ettiklerinle dolu. Hiç doğru konuşmuyor bu zat. İstanbul'a Belediye Başkanı adayı oldu, benim Büyükşehir Belediye Başkan adayımla ilgili hep dosya dosya dosya dedi, bir tane dosya ortaya çıkarmadı. Kırtasiyecide klasör çok, dosya çok, meğerse bu hep onlardan bahsediyor. Şimdi şahsımla ilgili iktidar olunca dosya açıklayacakmış. Ana Muhalefetin görevi nedir? Denetlemek. Sen beni 8,5 yıldır Genel Başkanınla beraber denetlemedin mi? Nerede dosyalar, çıkar bir tane dosya koy ortaya. Yandaş medyanla beraber bunları koy ortaya. Kılıçdaroğlu, bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Sen kendine bak kendine.

Ne kadar ahbabın, yaranın varsa, ne kadar soyadını taşıyanlar varsa bunların hepsini SSK Genel Müdürüyken SSK'ya doldurdun ve batırdın SSK'yı, batırdın. Benim vatandaşım SSK Genel Müdürü olduğu zaman Kılıçdaroğlu, hastanede, SSK hastanesinde kuyruklarda az mı çile çekti, 90'lı yılları bir hatırlayın, az mı çile çektik? Eczaneye, SSK'nın eczanesine girerdik, ilacımızı alabiliyor muyduk? Yarısı var, yarısı yok. Sevgili kardeşlerim, ne oldu, SSK battı mı? Aldığı zaman SSK zarar etmiyordu, ama o aldı batmaya başladı. Battı battı battı, 99'a geldi ki baktı yürütemiyor bu işi, hemen soluğu merhum Ecevit'in kapısında aldı. Beni aday yapar mısın dedi. Fakat Ecevit, bunun ne denli başarısız bir Genel Müdür olduğunu bildiği için bunu veto etti, yok yok dedi, hadi başka yere git, gönderdi. Şimdi de merhum Ecevit'e sığınıyor.

Sevgili Kütahyalılar; yine Show TV'de, ya böyle yalan olur mu? Sevgili Kütahyalılar, Allah aşkına şuna bir dikkat edin. Programda önce diyor ki, YÖK'ü kaldıracağım diyor. Ama aynı programın içerisinde yarım saat, 35 dakika sonra bu defa diyor ki harçlardan elde edilen paraları YÖK'e devredeceğim diyor. Hani kaldırıyordun ne oldu, hani ne oldu? Dedim ya, bak akşamdan sabaha dedim, ama akşamdan sabaha bile yok, dayanamıyor. Yarım saatte hemen makaram sarı bağlar, kız oynar gelin ağlar, bunun hali bu.

Sevgili Kütahyalılar, sevgili kardeşlerim; Türkiye 3 Kasım'da biliyorsunuz bir yola çıktık, bu çıraklık dönemiydi, değil mi? Nereye kadar? 2007. 2007'de ne başladı? Kalfalık dönemi. Nereye kadar? 2011. 12 Haziran'dan sonra ne başlıyor? Ustalık dönemi başlıyor. Sinan ne diyor; "Süleymaniye benim kalfalık eserimdir" diyor. "Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir" diyor. İşte siyasette de biz çıraklık dönemini geri bıraktık, kalfalık dönemini geri bıraktık, şimdi ustalık dönemine hazırlanıyoruz. Tabi ustalık döneminde Türkiye bir başka değişim yakalayacak, her şeyiyle. Değerli kardeşlerim, biz 3 Kasım'da bu çirkin siyaseti, bu istismar siyasetini, yalan üzerine bina edilmiş bu siyaseti milletimizle beraber elimizin tersiyle ne yaptık? İttik. Birileri bugün o eski tarz siyaseti yeniden diriltmek istiyorlar. Bakın dikkatinizi çekmek istiyorum, CHP bir yandan bu ülkeye musallat olmuş çeteleri diriltmeye çalışırken, biliyorsunuz şimdi CHP'nin Genel Merkeziyle Silivri arasında bir tünel var, tünel. Biz halkımıza hizmet için tüneller deliyoruz, raylı sistemin tünellerini deliyoruz, duble yolların tünellerini deliyoruz dağları delerek, bunlar da çete, mafya vesaire bu ilişkileri kurmak için kendilerine ait eski siyaset tarzını gündeme getirmek için maalesef tüneller kuruyorlar. Esasen CHP'nin bu noktada ustasının, akıl hocasının, danışmanının kim olduğu bu ara ortaya çıktı. Siz onları çok iyi tanırsınız. Hani 1991 yılında kim ne veriyorsa ben 5 fazlasını veriyorum diyenler vardı, hatırladınız mı? Kimdi o? Kim? Hani herkese bir ev, bir araba vaat edenler vardı ya, hani 500 günde ülkeyi düzlüğe çıkaracağını söyleyip ülkeyi batıranlar vardı ya, işte bugün şimdi CHP o emekli siyasetçilerin gölgesinde, onların yedeğinde, himayesinde siyaset yapmaya çalışıyor. Tıpkı onlar gibi bol keseden atıyor. Tıpkı onlar gibi olmayacak şeyleri vaat ediyor. Tıpkı onlar gibi dini, dini değerleri istismar ediyor. Tabi bu arada boş değil, onu da söyleyeyim.

Şimdi biz iktidarı kimden aldık? MHP ve CHP'nin yavrusu DSP'den aldık. ANAP'ı söylemeye gerek yok, tarih oldu. Şimdi devraldığımız IMF'ye Türkiye'nin borcu neydi? 23,5 milyar dolardı. Ne yaptık? Ödedik ödedik ödedik, şimdi ne var? 5 milyar dolar var. 5 milyar dolar. Bak, onlar borçlandı, MHP'li kardeşlerim beni iyi dinlesinler, ekranları başında dinliyorlar, ben onları seviyorum, ülkücü kardeşlerim iyi dinlesin. Ama ben dinliyorum ki, ne olur şu başımızı iki elimizin arasına alalım, futbol takımı tutar gibi parti tutmayalım. Ülkemiz için tutalım. Bu hizmetleri kim, nasıl götürüyor bunu iyi düşünerek adım atalım. CHP'li vatandaşlarıma da sesleniyorum, siz de başınızı iki elinizin arasına alın. Niçin bu millet CHP'ye tek başına iktidar yolunu açmıyor bunu bir düşünün. Ve neden 16 aylık bir parti iken AK PARTi bu ülkede yüzde 34'le iktidar oldu. Daha sonra yüzde 47'le iktidar oldu, bunu bir düşünün. Türkiye'nin 81 vilayetinin 80'i milletvekili veriyor AK PARTiye, bunu bir düşünün. Acaba CHP'ye sadece belli iller, MHP'ye sadece belli iller, BDP'ye sadece birkaç tane ilin dışında niçin oy çıkmıyor bunları bir düşünün. Marifet iltifata tabidir. Bunları bir düşünün. Biz ayrıcalık, ayrımcılık bunların hiçbirini düşünmüyoruz. Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla, Arnavut'uyla milletimizi, 74 milyonu Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü" anlayışı ile seviyoruz. Böyle çıktık yola. Ve 23,5 milyar dolar borç, şimdi 5 milyar dolar.

Bitmedi. Milliyetçilik nedir? Milletini sevmektir. Sevebilirsin, ama milletinin cebine ne koydun onu konuş. Öyle mi? Vatanı seversin, peki bu vatanda ne yaptın onu konuş. Ne kadar okul yaptın, ne kadar hastane yaptın, ne kadar adalet sarayı yaptın, ne kadar emniyet müdürlüğü yaptın, ne kadar yol yaptın, ne kadar enerji ile ilgili barajlar yaptın söyle. Çiftçime, memuruma, köylüme ne kazandırdın söyle. Ben belgelerle konuşuyorum, bak biz şunları şunları kazandırdık diyoruz. Sen de söyle. Ama bunlar 3,5 yıl kalabildiler, 5 yılı tamamlayamadılar. Niye? Çünkü battılar. Baktılar ki bu iş yürümüyor, hemen kaçıp gittiler. Ama bizde böyle bir şey gördünüz mü? Geldik, 4,5 yıl iktidarda ve bütün muhalefet partilerinin artık yaz mevsimi, şudur budur dedikleri için geri çektik. İkinci seçimi tam zamanında yaptık. Şimdi bu seçimi de yine tam zamanında yapıyoruz. Niye? Biz zamanla yarışıyoruz, zamanla.

Bakınız, bize Merkez Bankası döviz rezervi, yani kasası ne kadardı biliyor musun MHP tarafından devredildiğinde? 27,5 milyar dolar. Bunun da yarısı işçi döviziydi. Sevgili Kütahyalılar, dikkat edin 27,5 milyar dolar, şimdi Merkez Bankası'nın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolara nerede, 95 milyar dolar nerede. İş bilenin kılıç kuşananın. Sayın Bahçeli, soruyorum, 27,5 milyar dolar mı büyük, 95 mi büyük? Halep oradaysa arşın Kütahya'da, olay bu kadar basit.

Değerli kardeşlerim; hem milletimizi seviyorum, seveceğiz, hem ülkemizi seviyoruz, seveceğiz ve Atatürk'ün ifade ettiği muasır medeniyetler seviyesinin üstüne ülkemizi çıkaracağız. Onun için Türkiye hazır, hedef 2023. Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde inşallah dünyanın ilk on ülkesi arasına Türkiye'yi ne yapacağız? Sokacağız. Bak geldiğimizde 26. sırada olan Türkiye, şimdi 17. sırada. Tırmanış devam ediyor, devam edecek. Şuanda büyümede Avrupa'da 1. sıradayız. OECD ülkeleri arasında 1. sıradayız. Dünya ülkeleri arasında 3. sıradayız. 8,9 büyüme oranı. Hamd olsun. Şimdi soruyorum, Sayın Bahçeli Allah aşkına şunu hiç düşünmüyor musun? Ben bu AK PARTi'ye Türkiye'yi milli geliri, bak adı üzerinde milli geliri ne kadarken verdim? 230 milyar dolarla verdin, ama bak bunu iyi hesap edin. Peki şimdi ne oldu? Değerli kardeşlerim, rakam büyüdü büyüdü büyüdü, şu anda geldiğimiz seviye hamdolsun 740 milyar dolar. Bakınız nerelere geldik. Bakınız, devletin kamu net borç stoku yüzde 61'di milli gelire oran itibariyle. Şimdi yüzde 25'e düştü. Bitmedi, devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Kimin cebinden çıkıyordu bu para? Halkımın cebinden çıkıyordu, benim Kütahyalı kardeşimin, çiftçi, memur, işçi, köylü onların cebinden çıkıyordu bu para. Sevgili kardeşlerim, şu anda devletin borçlanma faizi ne biliyor musun? Yüzde 7, yüzde 8. Bakınız yüzde 63 nerede, yüzde 7, yüzde 8 nerede. Bu aradaki fark kimin cebinde kaldı? Milletimin cebinde kaldı. Hesabı bir de böyle yapacağız.

Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3. 30'dan buraya, aradaki fark yaklaşık 26. Sevgili kardeşlerim, bak burada anneler içişleri bakanı olarak bunu iyi bilir. Şimdi şurada bazı rakamlar vereceğim. Durmadan söylüyor ya yok şöyle, yok böyle filan diye, geriye gidiyor bilmem ne yapıyor. Sadece ben asgari ücret üzerinden söylüyorum. Bugün en az maaş alan memurumuz değerli arkadaşlarım 1400 lira alıyor, küsuru var. Fakat ben asgari ücretle ilgili alım gücünü söyleyeceğim.

Bakınız, 2002 sonunda buğday unu asgari ücretle ne kadar alınıyordu biliyor musunuz? 194 kilo. Şimdi ne kadar alınıyor biliyor musunuz? Nisan ayı itibariyle söylüyorum, 337 kilo. Artış ne? Yüzde 74. Artış bu. Pirinç, 2 liralık pirinçten bahsediyorum. 2002'de 92 kilo alınıyordu. Nisan ayı itibariyle 136 kilo alınıyor. Artış yüzde 47. Ayçiçek yağı 2,88 liralık olandan söylüyorum litresi. 64 litre alınıyordu. Şimdi 126 litre alınıyor. Artış yüzde 97. Bakın nereden nereye. Çay 32 kilo alınıyordu. Şimdi 49 kilo alınıyor. Artış yüzde 53.

Toz şeker 1,6 lira, 115 kilo alınıyordu. Şimdi 242 kilo alınıyor. Sevgili kardeşlerim, hesap ortada. Bunları çoğaltabiliriz, ama takibiniz zor olur diye burada bırakıyorum. Esasen şu anda hani Kılıçdaroğlu dağıtıyor ya, şu kadar veriyorum, bu kadar veriyorum. Nereye sulandı biliyor musunuz? Şu anda Merkez Bankasının kasasında 95 milyar doları duydu ya, coştun yine deli gönül, sular gibi çağlar mısın diyor, oraya daldırırız elimizi oradan boşaltırız diyor. Hazine dolu, orası dolu CHP'nin de iştahı kabarıyor. Herhalde benim vatandaşım bu oyuna gelmeyecek değil mi? Bu ülkede devletin Hazinesi ne zaman dolduysa, CHP ya müdahaleyle ya da koalisyon ortağı olarak gelmiş, o Hazineyi her seferinde tamtakır etmiş, bu ülkeyi 5 sente muhtaç etmiştir. Hani şimdi akıl hocaları var ya akıl hocaları, o akıl hocası bile diyordu ki, CHP Türkiye'yi 5 cente muhtaç etti diyordu. O şimdi onlara akıl hocalığı yapıyor. Şimdi korkuyorum birlikte 5 sente muhtaç etmenin planlarını yapıyorlar ama, benim milletim zaten bunlara yol vermez. O günler geçti. Artık milletim bunları çok iyi tanıyor, bunların genlerine kadar benim milletim bunları okuyor artık. Ve hiçbir zaman bunlara tek başına iktidar teslim etmedi.

Değerli kardeşlerim; bakınız burada özellikle bir şeyi ifade edeyim. O da şu: Tabi atmamız gereken çok daha önemli adımlar var, yolumuz uzun. Şimdi rahmetli Ecevit'e, Ecevit'i tasfiye etmek isteyenlere, daha yaşarken, Başbakan iken üzerine beton dökmek isteyenlere de sahip çıkıyor. Bakınız beton dökmek ifadesi bana ait değil, bu ifade DSP'nin eski Genel Başkanı Sayın Zeki Sezer'e aittir. Sayın Kılıçdaroğlu, hemen yanı başındaki yardımcısına, Ecevit'in eski yol arkadaşına gitsin bunları sorsun. Mehmet Haberal hakkında geçmişte neler söylediğini de sorsun Emrehan Halıcı'ya. Yetmez, milletvekili adayı Sinan Aygün'ü de çağırsın, ona da Ecevit'le ilgili, Ecevit'in Başbakanlığı döneminde neler yaptığını, neler söylediğini sorsun. Allah aşkına böyle bir karışım olur mu, böyle bir çorba olur mu? Yıllarca bu şekilde birbirlerini yiyenler, didişenler, birbirleri hakkında olmadık sözleri söyleyenler, hatta mahkemelere düşenler, en zıt kutuplarda buluşanlar şimdi CHP çatısı altında ittifak yapıtlar. Kime karşı? AK PARTi'ye karşı. Elhamdülillah, demek ki doğru yoldayız. Demek ki istikametimiz doğru. Bunlarınki ittifak değil, bunlarınki değerli kardeşlerim çete kardeşliği, çete. Çeteler bunları bir araya getirdi. Kol kola, omuz omuza getirdi. Çıkmışlar MHP ile de ağız birliği yaparak, ortaya dökülen çirkin kasetlerden dolayı AK PARTi'yi suçluyorlar. Eski Genel Başkan kaset mağduruydu, yeni Genel Başkan kaset mamulü. CHP Genel Başkanına Kütahya'dan sesleniyorum. CHP'de ortaya çıkan kaset skandalından istifade edenler kimler? O kaset skandalından fayda sağlayanlar kimler? O kaset skandalının ardından CHP'yi yeniden şekillendirme fırsatını bulanlar kimler? O kasetlerden sonra ellerini ovuşturanlar kimler? CHP Genel Başkanı uzaklara bakmasın, AK PARTiye bakmasın. Eğer sorumlu arıyorsa dönsün kendine ve yanı başındakilere baksın. AK PARTi böyle çirkin işlerin içinde asla olmaz, böyle çirkin işlerden fayda beklemez, bunları fırsat olarak görmez ve kullanmaz. Ben CHP'yi de, MHP'yi de milletime havale ediyorum. Ben onları kasetleriyle, kendi iç didişmeleri ile baş başa bırakıyorum. Biz işimize bakacağız, biz Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz.

Sevgili Kütahyalılar; bugün sizinle bir konuyu daha görüşmem lazım. Çünkü yine bu candaş medya filan rahat durmuyor. Gümüşköy'de bir maden işletmesinin özel sektöre ait atık depolama alanında meydana gelen patlama, sızıntı ve sonrasındakileri gelişmeleri biz Çevre Bakanlığı olarak çok yakından takip ediyoruz. Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek, Çevre Orman Bakanımız Sayın Eroğlu, Kütahya Valiliğimiz, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığımız meseleyi an be an izliyor. Gerekli tedbirler alınmıştır. Şu an itibari ile endişeyi gerektirecek hiçbir durum yok. Kütahyalı kardeşlerim, köylülerimiz hiç endişelenmesinler. Mesele takibimiz ve kontrolümüz altındadır. Hiç endişe etmeyiniz.

Sevgili Kütahyalılar, değerli kardeşlerim; 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından çıktığımız ülkemize ve milletimize hizmet yolculuğumuzda 8,5 yıl geride kaldı. Sizlerle birlikte geçen bu sürede neler yaptığımızın şöyle bir muhasebesini yapalım istiyorum. Hepsini anlatmaya böyle bir mitingde fırsatımız yok, saatler yetmez. Ama en azından satır başları ile bazılarını sizlere ifade etmek isterim. Türkiye genelindeki hizmetlerde şöyle bir öncelikler sıralamasına bakalım. Bizden önce Milli Savunma 1. sıradaydı, geldik şimdi 6. sırada, Milli Eğitimi 1. sırada. En büyük bütçeyi ona ayırıyoruz, en çok kadroyu ona ayırıyoruz. Şimdi soruyorum, sıraların üzerinde kitaplarınızı ücretsiz olarak alıyor musunuz? İlköğretimde, ortaöğretimde alıyor musunuz? 163 bin derslik yaptık, 163 bin derslik. Benim mali imkanım yok diyenlere sesleniyorum. Asla böyle bir şeyi kabul edemeyiz. İlköğretimde okuyorsan ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 55 lira. Anne sosyal güvencesi yok, 150 lira her ay sosyal dayanışmadan alıyor mu? Alıyor. Özürlü ailelerine bakımdan dolayı ne veriyoruz? Asgari ücret. Bunlar bu sürede devam ediyor. Üniversite öğrencilerimize biz geldiğimizde ne veriliyordu? 45 liracık. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira. Eğer Kredi Yurtlarda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz, 390 lira. Sayın Kılıçdaroğlu, sen nerede dolaşıyorsun, bunlardan haberin var mı? Eğer mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Ne edelum? Bakın yolsuzlukların bir ülkede bunlar olmaz, ama şimdi taştı rahmet deryası. Onun için de evvel Allah veriyoruz, daha fazla vereceğiz.

Ve bitmedi, şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Nedir bu? Artık Fatih projesi kapsamında karatahtaları kaldırıyoruz, bundan böyle akıllı tahtaya geçiyoruz. 4 yıllık bir proje. Başlayacağız, 4 yıl içinde bütün okullara akıllı tahtayı yerleştireceğiz. Bunlar bilgisayar donanımlı akıllı tahta. Projeksiyon aynen yine var ve internetle dünyaya bağlanıyoruz. Bütün sınıflar internet ağıyla donanacak. Ve bir de her öğrencimize artık böyle bir elektronik kitap vereceğiz. Bunu ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Bütün müfredat bunun içinde olacak. Dolayısıyla, neyi ararsan burada bulacaksın. Kitap, defter ister yanında götür, ister götürme, ama bir nostalji olsun diyebilirsin, onu da yanında götürebilirsin. Böyle bir dönemin içine giriyoruz. Neden? Yahu Amerika'da George bu teknolojiyi yakalayacak da, Almanya'da Hans bunu yakalayacak da, Helga yakalayacak da, benim Kütahya'mda Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm, Hülya'm niye yakalamasın, niye. Olay bu. Bu anlattıklarım gence yönelik. Gençlik bizim her şeyimiz, yarınımız. Ve hemen seçim arkasından bunların ihalesini yapıyoruz. Ön hazırlıklarımız tamam, ihaleyi yaparak süratle kazanan firma üretimine geçecek ve 4 yıl içinde de bütün okullarımıza, bütün öğrencilerimize, okullar donanacak ve öğrencilerimize de bu elektronik kitaplar dağıtılmış olacak. Yapar mıyız? Bakın, her şey milletim için, her şey Türkiye için, her şey gençliğimiz için. Olaya böyle bakıyoruz. Gençliği aldatmanın yollarını aramaya gerek yok. Biz bugüne kadar ne söz verdiysek onu yaptık. Hiçbir zaman prensibimdir, ayakta kimseye söz vermem, ayakta. Yani gelip şunu yapalım, şunu edelim dedikleri zaman söz vermem. Eğer onun etüdü yapılmadıysa, fizibilite çalışmaları yapılmadıysa, fizibl mıdır, değil midir etüdü yapılmadıysa bu kardeşinizden bunun sözü çıkmaz. Bugüne kadar 8,5 yıldaki prensibimiz hep bu olmuştur. Öyle kurusıkı atmakla devlet yönetilmez, kurusıkı atmakla bu millet sadece aldatılır, hep böyle oldu. İşte diyorum ki, 12 Haziran'da gelin bu iki zihniyeti, üç zihniyeti sandıklara gömün. Bunun adı demokratik bir derstir. Çünkü AK PARTi olarak daha güçlenerek yarınlara yürüyeceğiz. Ve yeni Anayasamızı ileri demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için çok daha güçlü bir şekilde, milletin söylemini, milletin beklediği Anayasayı inşallah ilk iş olarak halledeceğiz ve Parlamentomuzda, oluyorsa Parlamentoda, ama eğer böyle bir yetkiyi alamazsak o zaman tabi mevcutla yetinmek zorunda kalırız. Öyleyse çok çalışacağız. Kaç gün kaldı? 33 gün. Kapı kapı dolaşmaya evet mi? Köy köy dolaşmaya evet mi? Biliyorsunuz, milletvekili sayısı 5. 5'te Bunu böyle bitireceğiz. Bu müjdeyi sizden 12 Haziran akşamı bekliyorum ona göre. Ve bu kardeşiniz nasıl dolaşıyorsa, inanıyorum ki siz de dolaşacaksınız. Fazla değil 33 gün kaldı, 33 gün. Tamam mı? Tamam mı? Eyvallah.

Sağlık alanında yaptıklarımıza bakalım. Ben Kütahya'nınkilere girmiyorum, hep genel konuşayım diyorum. Çünkü Kütahya'da yapılanları zaten biliyorsunuz. Eğer isterseniz onları da anlatabilirim. Gerek var mı? Sağlıkta istediğin hastaneye gidiyor musun? Ayrılık var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Eksik var mı? Ama Bay Kılıçdaroğlu, sen çile çektirdin be. Ah ah, o ne Genel Müdürmüşsün sen be, ne kadar da başarılıymışsın. Bir SSK'yı yönetemedin.

Nereli onlar? Somali. Maşallah. Bak Somali'den de aramızda yavrularımız var, güzel kızlarımız var. Biraz sonra onları da alalım, ama diğer kardeşleriyle beraber, Türkiye'den de kardeşleriyle beraber burada şey yapalım.

Ve sadece aile hekimliği için 20 bin 500 doktor görevlendirdik. Hepinizin aile doktoru var mı? Peki bize kadar niye yoktu? SSK Genel Müdürüydün Bay Kılıçdaroğlu, aklına böyle bir şey gelmedi mi, Avrupa'da bunlar yok muydu o zaman, Batı'da yok muydu? Niye böyle bir şey getiremedin? Ama biz getirdik. Ve sevgili kardeşlerim, şimdi benim vatandaşım hemen aile hekimini arıyor, değil mi? Kendisi ile görüşmesini yapıyor. Eğer yerinde hemen müdahale yapılırsa yerinde müdahale, sevk gerekiyorsa sevk ve modern anlamda süratle artık dertlerimizin şifasını buluyoruz. Ve değerli kardeşlerim, bizden önce toplamda sağlık kuruluşlarına sadece 7 bin 644 adet yatak kazandırılmıştı. 8 yılda biz ne yaptık biliyor musunuz? 35 bin nitelikli yatağı hastalarımıza kazandırdık. Şu anda bizim 16 noktada Türkiye genelinde 18 helikopterimiz var. 2 tane jet ambulans var. Hani "et tekraru ahsen velev kane yüz seksen" var ya, tekrar tekrar edelim ki hafıza-i beşer nisyan ile malul, unutulabilir, unutulmasın, hep tekrar edelim. 2 uçağımız vardı jet, şimdi bunu 5'e çıkarıyoruz, 5 ambulans uçağımız olacak. Biliyorsunuz geçenlerde Sayın Tatlıses, Almanya'ya gitmesi gerekince Sağlık Bakanlığımızın ambulansı devreye girdi ve Almanya'ya götürdü. Yani Türkiye'nin dört bir yanına her şeyimizle ne yapacağız? Uzanacağız. Neden? Çünkü Kanuni ne diyor; "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Bir sağlıklı nefesi devleti feda eden bir ecdadın torunlarıyız. Onun için her şeyi yapacağız. Öyle mi? Bu millet her şeye layık mı? Layık, biz de onu yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz. Artık hastanelerimizde 7ay sonra, 8 ay sonra gel, böyle bir şey var mı? Tomografi, ultrasonografi, MR vesaire artık her şey hastanelerimizde hamdolsun var. Böyle uzun süreli git geller yok. Varsa hemen Valiliğin kapısını çalın, Kaymakamın kapısını çalın. Gel, hiçbir şey olmadı, çözülmedi mi, evvel Allah bize ulaşın. Hemen 112 Acil durumu bildirin.

Değerli kardeşlerim; sistemi değiştirmekle, yatak sayısını ve niteliğini artırmakla kalmadık. Araç, donanım sağlık kuruluşlarımızda çağ atlattık. Adalet saraylarımız aldı başını gidiyor evvel Allah. Ve ambulans sayısını 618'den Türkiye'de 2 bin 547'ye çıkardık. MR sayısını, bak bu da çok önemli, MR sayısını 18'den, lütfen dikkat, 247'ye çıkardık. Tomografi cihazını 121'den 375'e çıkardık. Sağlıklı bir Türkiye ancak böyle kurulur, bunu yaptık. Ve fakir fukara, garip gureba artık sömürülmüyor. 490 bin konut inşa ettik. 360 binini sahiplerine teslim ettik. Şimdi yeni bir müjde. Yeni konutlar başlattık 50 metrekare. Hiç imkanı olmayan, fakir fukara, garip gurebaya şimdi bir şey yapıyoruz. Evi yapacağız, ama hiçbir imkanı yok, evin içini yeni evlenenlere söylüyorum, evin çeyizini vereceğiz. Beyaz eşyası, mobilyası bunlar olacak ve bunu da aynen binanın maliyetine ilave edeceğiz. Ve 20 yıl vade ile bunu ödeyecek. Yani balık yedirmeyeceğiz, balığı da tutmasını öğreteceğiz. Ve iş imkanı da meslek edindirme kurslarıyla bunları da sağlayacağız. İşte bizim devlet anlayışımız bu, devlet yönetim anlayışımız bu ve bunları başaracağız.

Şimdi bizim hani dağıttıklarımız vardı ya, erzak, kömür vesaire, diyorlardı ki Sayın Kılıçdaroğlu bunlar sadaka dağıtıyor. Asla, devlet sadaka dağıtmaz. Devlet sosyal devlettir, sosyal devlet olmanın gereğini yapar. Kapı kapı dolaşacaksın, tıpkı Ömer gibi. Acaba hangi evde ağlayanlar var duyacaksın, ona ulaşmaya çalışacaksın. Ve o sesi gidermeye çalışacaksın, sosyal devlet bu. Onun için işte her ay belli bir ücreti ne yapıyor? Bizim Sosyal Dayanışma Yardımlaşma Vakfımız veriyor, bunun yanında erzağını veriyor, kışın kömürünü veriyor, sobası yoksa sobasını alıyor. Ve bütün valilerimize, kaymakamlarımıza hep tavsiyem bu olmuştur. Safahat'ı açın, orada "Kocakarı ile Ömer" şiirini okuyun. Bak orada ne diyor ona bakın, ona göre hareket edeceğiz. Atlayacaksın arabada şoför mahalline, fakirin evine sen götüreceksin erzağı, gerekirse yakacağını götüreceksin, ben yapıyorum sen de yapacaksın. Bak hanım kardeşim ne diyor, biz yattığımız yerden maaş istemiyoruz diyor. Olay bu. Zaten değerli kardeşlerim, bu milletin onurlu insanlarına bu zaten yakışmaz. Ama bu demek değil ki, fakir fukara olmaz, tabii ki olur. Bakın bizim işsizlik sigortamız var. Biz 8 ay süreyle, 10 ay süreyle işsizlik sigortasından işsiz kalanlara, daha önce sigorta ödediği işsiz kalanlara maaş bağlıyoruz, veriyoruz. Ama siz ilanihaye böyle bir şeyi yaptığınız takdirde bu devleti çökertirsiniz. Çünkü bu neye benzer biliyor musunuz? Bir barajın Allah göstermesin patlamasına. Baraj patladığı zaman bütün olduğu gibi çevreyi alır götürür mü? Götürür. Onun için parayı yönetmek her yiğidin kârı değildir. Asıl olan finansı yönetmektir. İşte bizim bugüne kadar olan başarımızın arkasında bu var, yolsuzlukla mücadele var, finansmanı yönetmek var ve yatırımları fizibl olarak olması gereken yere yapmak var. Ve Türkiye bunu başardığı için şu anda böyle bir noktaya gelmiş ve daha da iyi noktaya geleceğiz.

Değerli kardeşlerim; biliyorsunuz çiftçimize bizden MHP döneminde yüzde 59 faizle kredi veriliyordu. Şimdi ne biliyor musun? Yüzde 5 faiz, yüzde 5. Yüzde 59 faizle kredi, yüzde 5 faiz, ey benim çiftçi kardeşim, bu oyunu bozmaya hazır mısın? Ama bunu Kılıçdaroğlu istismar ediyor, dürüst ol be, gerçek ortada. Esnaf sanatkâr, biz onların yanındayız biz. Yüzde 47 faizle Halk Bankası kredi veriyordu. Biz şimdi ne veriyoruz? Yüzde 5 faizle, yüzde 5. Ne veriyorlardı? 5 bin liracık. Biz ne veriyoruz? 100 bin liraya kadar şu anda kredi veriyoruz. 1'e 20. Tarıma Cumhuriyet tarihinin en büyük desteklerini biz sağladık. Değerli kardeşlerim, çiftçimize geçtiğimiz yıl 36 milyar, yani eski rakamla 36 katrilyon destek verdik. Hayvancılığa sağladığımız destek miktarı 5,5 katrilyon lirayı buldu.

Şimdi SUKAP diye bir proje başlatıyoruz, yeni projemiz çok önemli. Belediyelerimize, küçük belediyelere hibe, büyüklerine çok düşük faizle kredi. Ama üç şey yapacak. Bir; içme suyu. İki; atık su. Üç; yağmur suyu kanallarını yapmak üzere. İstiyoruz ki artık altyapı sorunu belediyelerimizin kalmasın, bunu da biz çözeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; artık yeniden büyük Türkiye'yi inşallah bu temeller üzerinde yükseltmeye var mıyız? Ama 33 gün, durmak yok... Kapı kapı dolaşmaya... Eyvallah. Akraba, dost, ahbap her yere ulaşmaya... Ben size inanıyorum. Yarın Trakya'ya selamlarınızı götüreceğim, bu coşkunuzu götüreceğim. Yarın Çorlu, Lüleburgaz ve Edirne'de Trakya Bölgesini taramış olacağız.

Sevgili kardeşlerim; bütün gücümüzle, var gücümüzle çalışacağız, el ele çalışacağız, omuz omuza çalışacağız. Ve inanın 12 Haziran akşamı da 5 sıfırla Kütahya'nın müjdesini alacağız.

Şarkımız neydi bizim? Sizin dilinize can kurban. Bütün Türkiye duysun mu? Duysun. O zaman ben söylüyorum, siz tekrar ediyorsunuz. Siz de gelin, beraber söyleyelim gelin, çabuk çabuk. Hazır mıyız?

Beraber yürüdük biz bu yollarda -eller eller eller- Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran Türkiye'miz, milletimiz, Türk demokrasisi için, Kütahya'mız için aydınlık yarınlara vesile olsun. Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla