|
Başbakan Erdoğan'ın Çorlu Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011
Güzel insanları, siz sevgili kardeşlerimi hasretle, muhabbetle kucaklıyor bağrımıza basıyorum. Bizi bağrınıza bastığınız bizi gönlünüzde, yüreğinizde misafir ettiğin için sizlere en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Bizim Çorlu ile, Tekirdağ ile kalbimiz ortak çarpıyor. Biz milletimizle aynı istikamete bakıyor, milletimizle el ele, kol kola yürüyoruz. Biz milletin içine Çorlu'ya, Tekirdağ'a seçimden seçime gelenlerden olmadık. Birbiriyle seçimden seçime görüşenlerden, seçimden seçime kucaklaşanlardan olmadık. Biz her an milletimizle beraberiz, her an milletimizin içindeyiz. Milletimizle bir olduk, beraber olduk, iri olduk, diri olduk.
14 Ağustos 2001'de yeni bir sayfa açarak başladığımız bu yolculuk da milletimizden hiç kopmadık, milletimizden hiç ayrılmadık, milletimize hiçbir zaman sırtımızı dönmedik. Biz gelemediysek, hizmetlerimiz geldi, eserlerimiz geldi. Biz gelemediysek, yatırımlarımız geldi, okullarımız geldi, hastanelerimiz, yollarımız, hava alanlarımız geldi, konutlarımız geldi. 81 vilayette eser üretmek için, gecemizi gündüzümüze kattık. 81 vilayetle kalmadık. Bölgemizde dünyada Türkiye'nin sesini duyurmak, gücünü, etkisini, ağırlığını hissettirme mücadelesini verdik. Sizden aldığımız güçle, yetkiyle, sizlerin hayır duasıyla bir saniyemizi bile heba etmeden, bir kuruşunuzu dahi boşa harcamadan hizmet ürettik. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Rabbimize hamdolsun çabalarımızın meyvesini alıyoruz, mücadelemizin sonuçlarını görüyoruz. Milletle muhabbetimizin neticesini alıyoruz. Şu 8,5 yılda Türkiye'ye ilkleri yaşattık, Türkiye'ye rekorlar yaşattık, ülkemize sevinçler, büyük başarılar yaşattık. Türkiye'nin daha önce hiç görmediği, hiç yaşamadığı, hiç tecrübe etmediği hisleri hep beraber yaşadık. İstikrarla, güvenle, huzurla, umutla Türkiye'yi büyüttük.
Sevgili kardeşlerim; ben bir İstanbullu olarak bu bölgeyi çok iyi bilirim. Size bir soru sorsam, çünkü buraları bilmeyenleri de bilirim. Size bir soru sorsam, şöyle bir 8,5 yıl önceye gitsek, şöyle İstanbul'dan Edirne'ye doğru uzansak acaba şu yolların hali böyle miydi? Uluslararası bir uçuş yapacak olsanız, havaalanınız var mıydı? Ama artık bir havaalanınız var, ama artık duble yollarınız var. Ve sağlık noktasında çekilen sıkıntıları sizler yaşadınız bilirsiniz. İstanbul yollarında değil miydiniz? Ama artık sağlık ayağınıza geldi mi? Değerli kardeşlerim, biz bunları dahi yeterli bulmuyoruz. Çünkü bu engelliri aşarak, zincirleri kırarak, prangalardan kurtularak, tezgahlardan sıyrılarak bugünlere geldik, ama daha iyisi olacak.
Bakın sevgili kardeşlerim; şu Tekirdağ, şu Çorlu, çok büyük devlet adamları yetiştirdi. Osmanlı Döneminde büyük devlet adamlarını İstanbul'a gönderdi. Fatih'in komutanlarından Turhanoğlu Ömer Bey, Çorlulu Ahmedi Sarvan, Çorlulu Ali Paşa, Namık Kemal arkalarında iz bıraktılar, eser bıraktılar. Ve milletin gönlünde silinmez yer edindiler. Bugün İstanbul'da olsun, Trakya'da olsun, camileriyle, medreseleriyle, hanlarıyla, çeşmeleriyle, köprüleriyle her daim anılıyor, her daim dua alıyorlar. İşte bizim tek meselemiz bu. Bir AK PARTi geldi, bu ülkede eser bıraktı, iz bıraktı. Allah onlardan razı olsun denilsin bu bize ziyadesiyle yeter. İşte şair diyor ya; "İşaret aldığım gün atandan, yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan." Her zaman söylüyorum, bu makamlar bize sizin emanetiniz. Ne olacak, hepimiz ölmeyecek miyiz? Hepimiz ölmeyecek miyiz? Öleceğiz. Öldüğümüz zaman ne olacak? Yani hoca efendi musalla taşına getirdiği zaman cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, başbakan niyetine demeyecek, trilyarder filanca niyetine demeyecek, öyle mi? Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek. Ondan sonra iki metreküplük mezara gömecekler, ayrılıp gidecekler. Eğer güzel bir şeyler yapabildiysen ne ala, hani şair Baki'nin dediği gibi; "Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş meğer." Eğer bu kubbede onu bırakabildiysen ne ala.
Siz, bizi bu makamlara size hizmet etmek için getirdiniz, öyle mi? Bunun hakkını veriyorsak bizi burada tutacaksınız, ama bunun hakkını vermiyorsak bizi göndereceksiniz, bu sizin hakkınız, bu milletin hakkı. Onun için demokrasinin güzelliği burada. Çünkü bu ülke otokratik bir yapı değil, otoriter bir yapı değil, totaliter bir yapı değil. Bu ülkede ileri demokrasiye yürüyoruz. Temel hak ve özgürlüklerimizi bunun üzerine bina ediyoruz. İşte 12 Haziran'dan sonra ilk iş, tam manasıyla ileri demokrasinin egemen olduğu, temel hak ve özgürlüklerin egemen olduğu ve halkımın benim anayasam dediği bir anayasa, bu hazırlanacak. Ve daha anlaşılabilir bir anayasa, daha küçük bir anayasa. Böyle detay falan değil, daha anlaşılabilir bir anayasa, bunu yapacağız. Ve bu milletin anayasası olacak, darbecilerin anayasası değil. Valla beyler, hanımlar aldı işi bak, yüklendi götürüyorlar. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Fakat sevgili kardeşlerim; bazı siyasetçilerin yaptığı gibi biz bu koltuklara yapışıp kalmayacağız. Çünkü biz tüzüğümüze ne koyduk? AK PARTinin tüzüğünde ne var? 3 dönem arka arkaya milletvekili olan, 4. dönem aday olamaz, ara vermek zorunda. 5 kez arka arkaya Genel Başkanlığı sürdüren, 6. kez aday olamaz, ara vermek zorunda. Ne yapalım? Çünkü illa hizmet için bu koltukta durmaya gerek yok, bunu her yerde verebiliriz. Bu millete aşkı olan, bu millete sevgisi olan çekilir, arayı verir, danışmanlık da yapar, partisinde görevine de devam eder, görevde olanlara ben milletimin efendisi değil, hizmetkârıyım der yola devam eder. Ve şimdi siz bu kararın arkasındayız, yola böyle devam edeceğiz. Çünkü birilerinin bu işe alışması lazım ve sevgili kardeşlerim, bu sözlerinin arkasında duramayanlar var. Bugüne kadar bırakın tek başına iktidar olmayı, barajın altında kaldıkları halde o koltuğu bırakamayanlar var. Ben gidiyorum dediği halde gidip, tekrar dönenler var. Ama bizim kitabımızda bu yazmıyor, biz farklıyız. Farklılığımızı ortaya koymamız lazım.
Değerli kardeşlerim; bu aralar bir şeyler çıkardılar, bu kaset siyaseti. Bakınız, CHP bizi bu kaset siyasetiyle suçlama gayreti içerisinde. Bir defa AK PARTinin kimliğine, kişiliğine hiçbir zaman bu kaset siyaseti sığmaz. Siz kendi içinize bakın, içinizdeki hesaplaşmalara bakın. CHP'si de, MHP'si de kendi içerisindeki hesaplaşmaların şu anda bedelini ödüyor. Eğer böyle bir şeyin gayreti içerisinde olsak, biz istihbaratımızı da, bu konuda bununla ilgili birimleri de devreye sokmazdık. Ve devreye girdiler, bu yayınlar durduruldu. Ve yargı şu anda onlar da bu işi takip ediyor. Yargı da bu işi takip ettiği halde, burada AK PARTiden veya bizim şahsımızla ilgili alıp veremediğiniz nedir? Burada partilerin veya yönetimlerin bu tür yanlış işleri yapanlara karşı takınacağı tek tavır var. Nedir o? İhraç edersin gönderirsin, o kadar, ihraç edersin gönderirsin. Olmaz diye bir şey var mı? Bu yanlışları yapanlar varsa gönder gitsin, bunlar bize yakışmaz de gönder, gönder. Ama Sayın Kılıçdaroğlu gönderebildi mi? Sayın Baykal'la ilgili kaset çıktığı zaman ziyaret etti, kapıdan çıkınca beraber fotoğraf verdi, ben aday değilim dedi. Ertesi gün ne oldu? Adaylığını ilan etti. Şimdi eski Genel Başkanınla o kasette adı geçen bayan niye aday olamadı? Ama zat aday oldu, o erkek olduğu için ödüllendirildi. Peki bayan, o ne oldu? Hani kadınları savunan derneklere sesleniyorum, niye sesiniz çıkmıyor, niye çıkmıyor sesiniz? Sonra bunları özelidir diye nitelendirmek çok çirkin. Buna özeli denilebilir mi? Gayrimeşru bir olaya bu özelidir denilebilir mi? Özeli olanın bizler de karşısında oluruz. Ama gayrimeşru olana da biz sahip çıkmayız. Onlar da milletimiz tarafından cezasını bulsun deriz bu sandıklarda. Çünkü bize temiz siyaset lazım, adı ne olursa olsun gönder gitsin, onlar bu millete yakışmaz, bu Parlamentonun çatısı altına yakışmaz, burada durmaması lazım bunların. Çünkü bize güzel ahlak lazım, güzel ahlak noktasında bir defa bu işi başaramayanların milletin değerlerine sahip olması mümkün mü? Öyleyse ben inanıyorum ki benim Tekirdağlı kardeşim, Çorlulu kardeşim, Çerkezköylü kardeşim, milletim 12 Haziran'da bunlara gereken hesabı soracaktır. Ne olacak? Birisi kaset mağduru oldu gitti, öbürü de kaset mamulü Genel Başkan olarak geldi, olay bu. Öbür tarafa bakıyorsun, MHP, o da çıkmış diyor ki gök kubbeyi başına yıkarım. Sayın Bahçeli, gök kubbeyi başa yıkmayı bırak, sen 12 Haziran sandığına bak, o sandığa bak. O sandıkta halkın neyi kimin başına yıkacak göreceksin. O sandığa kimi nasıl gömecek göreceksin. Ve ben milletimin ferasetine sadece rakamları sunacağım. Bunların bir şey yapacağı yok. Ne Ana Muhalefetin, ne yavru muhalefetin bunların benim milletime vereceği bir hizmet yok.
Ziya Paşa güzel söylüyor; "Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri." Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Mimar Sinan'ın Şehzadebaşı çıraklık eseridir, Süleymaniye kalfalık eseridir, Edirne Selimiye ustalık eseridir. Biz çıraklık eserlerimizi sunduk, kalfalık eserlerimizi sunduk. Şimdi 12 Haziran'dan itibaren sizin vereceğiniz talimatla ustalık eserlerini sunmaya başlayacağız. Projelerimizi açıkladık, açıklamaya devam ediyoruz ve sonuna kadar devam edeceğiz. Kanal İstanbul'u açıkladık biliyorsunuz. Bu sabah İstanbul'la ilgili iki önemli projeyi daha açıkladık.
Birisi; Avrupa yakasında bir yeni şehir, Anadolu yakasında bir yeni şehir. Ve sevgili kardeşlerim, bakın bunlarla dünyaya Türkiye çok daha farklı açılıyor. Karadeniz'den Marmara'ya bir kanal inşa ediyoruz. Adeta bu bölgeye ikinci bir boğaz kazandırıyoruz, size komşu olacak. Süveyş Kanalı gibi, Panama Kanalı gibi artık Kanal İstanbul da dünyanın en büyük projelerinden biri olarak tarihe geçecek ve buna mührü biz vuracağız. Kanal İstanbul projesi sadece İstanbul projesi değil, aynı zamanda Trakya'nın projesi, Tekirdağ projesi, Çorlu projesi, Edirne, Kırklareli projesi. Bütün Türkiye, bölgemizdeki ülkeler bu kanalın getireceği değişikliği yaşayacak ve bundan yararlanacak. Ama en çok da İstanbul ve civarındaki illerimiz, ilçelerimiz bu değişimi hissedecek. Bugün de buraya gelmeden önce işte bu iki şehrin değerli kardeşlerim, finansmanını yaptık ve böylece halkımıza televizyonlarla birlikte tüm Türkiye'ye tanıttık. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Sevgili kardeşlerim; bakınız, bütün bunların yanında Trakya'yı ciddi manada önemsiyoruz. Bu okullar onun için, bu sağlık tesisleri onun için, bu ulaşım yatırımları onun için. Sevgili kardeşlerim, havaalanından tutunuz Kapıkule'ye varıncaya kadar bunlar onun için. Biraz sonra açıklayacağım barajlar konuları var, onun için bütün bu Trakya Ovasını nasıl sulama altına alacağız, içme sularımızda attığımız adımlar neler bunları size özellikle dinletmek istiyorum. Bir tarım bölgesi olan, özellikle Trakya Ovasında attığımız adımlar bunları sizinle paylaşmak istiyorum. Ve sevgili kardeşlerim, 8,5 yılda yaptıklarımıza yenilerini ekleyecek, 2023'te Türkiye'yi her alanda dünyanın ilk 10 ülkesi arasına sokacağız. Biz somut hedeflerle geliyoruz, biz planlarla, projelerle, vizyonla geliyoruz, biz Türkiye için çok büyük hedeflerle geliyoruz. Ustalık döneminin icraatlarını da inşallah hep birlikte yaşayacağız. Ve 12 Haziran'da bir kez daha istikrar diyoruz ve sizlere soruyorum, istikrar sürsün mü? İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. İstikrar sürsün, Tekirdağ Büyüsün. sesleri) İstikrar sürsün, Çorlu Büyüsün.Evvel Allah büyüyecek. Ve Türkiye hazır, hedef 2023. Tekirdağ hazır, hedef 2023.Çorlu hazır, hedef 2023.Bunu beraber başaracağız. Her ilçesiyle büyüyen bir Tekirdağ, her ilçesiyle büyüyen bir Türkiye.
Çorlu'nun güzel insanları, değerli kardeşlerim; ülkemize çıktığımız bu hizmet yolculuğunda bakınız ben bazı başlıklar vereceğim. Eğitimde ne yaptık? 163 bin derslik yaptık 8 yılda. Kitaplar her yıl sıraların üzerine konuyor mu? Ücretsiz olarak kitaplarımızı alıyor muyuz? Sevgili kardeşlerim bakınız, biz medeniyeti eğitimle, özellikle tek yol olarak görüyoruz. İlköğretim, okul öncesi eğitim, ortaöğretim, üniversite bu adımları kararlı bir şekilde biz attık. Tekirdağ'ımızda üniversite var mıydı? Geldik, söz verdik, 2007'de Namık Kemal Üniversitesini biz Tekirdağ'ımıza kazandırdık. Ve ben fakirim, benim imkanım yok, onun için çocuklarımı okula gönderemiyorum diyenlere sesleniyorum. Engel yok. İlköğretimde erkek öğrenciye 30 lira veriyoruz, kız öğrenciye değerli kardeşlerim 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz kaç çocuk olursa olsun, ayırım yok. Para kime? Anneye. Babaya değil. Niye? Olur ya duman olup gider. Onun için parayı size veriyoruz, yerini bulsun diye. Ve Milli Eğitim bütçesini 1. sıraya aldık. Savunma bütçesini 6. sıraya kaydırdık. Niçin? Eğitime verdiğimiz önem sebebiyle. Ama daha da iyi olacak, bunu yeterli bulmuyoruz. Ve üniversitede, biz geldiğimizde üniversite öğrencisine verilen burs neydi biliyor musunuz? 45 liracık, 45. Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240. Ayrıca Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa öğrenci, 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Fakir aileler için sosyal güvencesi yok, 150 lira her ay nakdi yardım yapıyoruz. Erzak yardımlarını katmıyorum o ayrı. Değerli kardeşlerim, özürlü, özürlüye bakma, kim bakıyorsa özürlüye değerli kardeşlerim asgari ücret veriyoruz onlara da. Asgari ücret her ay. Biz bu yola çıktık Sayın Kılıçdaroğlu, bunlardan senin haberin yok.
Ve bununla da kalmadık, ben sevgili Çorlu'nun güzel insanlarına sesleniyorum. Başımızı iki elimizin arasına alıp lütfen düşünelim. Bakın, bunlar yapıldı mı yapılmadı mı? Diğerleri yaptıkları bir şeyi konuşmuyorlar. Şu burs meselesinde Anayasa Mahkemesine götürdü CHP ve belediyelerin öğrencilere verdiği bursu kaldırttılar. Sadece İstanbul Belediyesi 40 bin öğrenciye burs veriyordu, şimdi veremiyor, 40 bin öğrenci. Peki bunlar mı öğrencinin yanında olan, bunlar mı gençliğin yanında olan soruyorum sizlere? Ve şimdi de çıkıyorlar yalan yanlış her şeyi aman Yarabbi, AK PARTi ne veriyorsa ben daha fazlasını veriyorum diye konuşuyorlar. Çünkü orada da milli şef değişti. Şimdi milli şef başka. Kim olduğunu anladınız değil mi? O zaman söylememize de gerek yok. Akıla öyle geliyor, çünkü o da diyordu ki Özal ne veriyorsa ben 5 fazlasını vereceğim diyordu, iki anahtar diyordu. İki anahtar diyordu hatırlıyor musunuz? Ne oldu, birisi konuttu, birisi otomobildi. Konut geldi mi? Otomobil geldi mi? Ama AK PARTi'yle konut geldi. İşte buyurun şöyle Tekirdağ'ına bakın, binlerce Toplu Konut İdaresinin yaptığı konutlar var, ama biz balık dağıtmıyoruz, biz 10 yıl, 15 yıl, 20 vadeyle vatandaşımıza konut veriyoruz. Faiz yok, enflasyon sadece farkını alıyoruz o kadar. Ve herkesten de hamdolsun memnuniyeti duyuyorum, şehirlerimizi onlarla planlıyoruz, kentsel dönüşümü değişimi onlarla... Geleceğim geleceğim sizinle işim var, sizinle işim var biraz sonra ve geleceğim Muratlı'ya dur.
Ve sevgili kardeşlerim; bununla kalmadık. Eğitimde şimdi yeni bir adımı atıyoruz. Gençler burayı iyi takip edin. Artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz, kalkıyor. Karatahtanın yerine artık akıllı tahta geliyor. Akıllı tahta. Fakat ben size hayal vaat etmiyorum, ben size atacağımız adımı konuşuyorum. Bunlar bizim yürüyen projelerimiz. 4 yıl içinde Türkiye'nin bütün okullarına akıllı tahta girecek, bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Dersliklerde projeksiyonlarımız var, internet bağlantılı olarak bu hizmeti yavrularımız alacak. Kendilerine birer tane de bu şekilde elektronik kitap vereceğiz. Elektronik kitap, görüyorsunuz değil mi? Bu daha da küçülebilir, bunlar da olacak. Ve bu ücretsiz vereceğiz, ücretsiz. Ve sevgili kardeşlerim, ben şunu konuşuyorum, ben şunu konuşuyorum: Yahu Amerika'da George bu eğitim teknolojisini yakalıyor da, Almanya'da Hans, Helga bunu yakalıyor da benim Çorlu'mda, Çerkezköy'ümde, Tekirdağ'ımda Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm niçin yakalayamasın, niçin? Derdimiz bu, derdimiz bu. Niçin bugüne kadar bunları yapmadılar? Biz gelene kadar okullara bilişim teknolojisi sınıflarını niçin kurmadılar? Biz geldik kurduk, okullara bilgisayarı soktuk. Ama şimdi o değişiyor artık. 4 yılda inşallah bütün okullarımız akıllı tahtalarla donanacak.
Sevgili kardeşlerim, inşallah hemen 12 Haziran sonrası ihalesi yapılacak ve ihalesinden sonra alan firma süratle üretime başlayacak. Bir taraftan üretim, bir taraftan bunların okullara montajı ve öğrencilere de biz bu elektronik kitapları dağıtacağız. Çok heyecanlıyım görüyorsunuz. Niye? Gençliği çok seviyoruz, onlar bizim yarınlarımız. Çocuklarımız bizim yarınlarımız evvel Allah. Evde torunum zaten onlarla oynadığı zaman ayrı bir neşe duyuyorum, şimdi hele ellerine bunları verdiğimiz zaman onlarla bir başka olacaklar, biliyorum. Nasıl, sevdin mi? Beğendin mi? Size helal olsun.
Sağlık alanına geliyorum, tam anlamıyla bir devrim yaptık. Hastaneler ayrı mıydı? Ayrıydı. Emekli devlet hastanesine gider, işçi SSK'ya gider, parası olan özel hastanelere gider vesaire. Ama 90'lı yıllarda SSK'nın Genel Müdürü kimdi? Kim? Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi soruyorum Allah aşkına, 8 yıl o görevde kaldı, diyebilir mi ben sorumlu değilim? Ama ne diyor şu anda, bir televizyona çıkalım da diyor orada bunu konuşalım. Sayın Kılıçdaroğlu bak, amatör küme takımıyla Süper Lig takımını aynı yerde oynatmazlar. Sen reklamını istiyorsan, burada söylediğim zaten yeter sana reklam olarak. Şimdi sen bunları hayır benim dönemimde böyle bir şey yok diyebiliyor musun bunu söyle. Çünkü ben bunu Parlamentoda önüne koydum, Meclis bütçelerinde konuşurken bunları anlattım. Bunları anlattığım zaman bunlara hayır diyemedin. Çünkü bunların hepsi şu anda SSK'nın kara kaplı kitabında var. Sana kadar SSK batık değildi. Geldin, zarar zarar zarar 8 yıl mahvettin. SSK hastanesinde kuyruklarda az mı bekledik, soruyorum az mı bekledik? İlaçlarımızı alabiliyor muyduk kardeşlerim soruyorum sizlere? Yarısı var yarısı yok. Bu beyefendi ne dedi biliyor musun? Allah aşkına soruyorum, başınızı ne olur iki elinizin arasına alın ya, bunları yaşadık, yaşadık. Ya şu çok önemli: Biz SSK'yı, bütün hastaneleri birleştirme kararı aldık. CHP bunu da Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğim dedi. Niye? Tutturdu SSK işçinindir dedi. Allah aşkına biz bunların hepsini birleştirdiğimiz zaman benim işçi kardeşim bir tane hastaneden hizmet almayacak ya, 10 tane hastaneden alacak, istediği hastaneye gidecek. Yani şu anda bu ülkede sermayedar hangi hastaneye gidiyorsa, benim işçi kardeşim de o hastaneye gidebiliyor mu? Memur kardeşim de gidebiliyor mu? BAĞ-KUR'lusu da gidebiliyor mu? Tarım işçisi de gidebiliyor mu? Ya daha ne yapacağız, bundan daha güzel ne olur. Bütün ilaçlarını istediği eczaneden alabiliyor mu? Sevgili kardeşlerim, bundan daha güzel ne olabilir? İşte biz bunu getirdik. Yani insan öncelikli bir bakış budur. Devlet insanının nesi oldu? Hizmetkarı oldu ve daha güzel olacak, daha güzel olacak.
İnşallah şimdi bir hedefimiz var, onu da açıklayayım size. Büyükşehirlerden başlamak üzere şehir hastaneleri kuracağız. En küçüğü 1 milyon metrekarelik alan üzerinde şehir hastaneleri. 1, 1,5, 2 milyon metrekareye kadar büyük alanlarda ve bu hastanelerin özelliği, en ileri teknoloji olacak. Yürüyen merdivenleriyle, her şeyiyle sedye üzerinde böyle bahçelerde hasta taşıma devri filan kalkacak, hepsi.
Ve sevgili kardeşlerim, bütün bunlarla beraber artık benim Çorlulu kardeşim, Tekirdağlı kardeşim, Çerkezköylü vesaire aile hekimin var mı? Aile doktorun var. Niye yoktu daha önce? Her doğan genel sağlık sigortasıyla doğuyor mu? Sevgili kardeşlerim, Halep ordaysa arşın burada.
Değerli kardeşlerim; bakınız, 20 bin 500 aile hekimi Türkiye'de şu anda hizmet veriyor, tüm Türkiye'de. Ambulans sayısı ne kadardı biliyor musunuz bizden önce? 618. Şimdi ne kadar? 2 bin 547 Türkiye'de. MR neydi biliyor musunuz, MR sayısı? 18 tane vardı ya Türkiye'de. Şimdi ne kadar? 247. Nereden nereye geldik bakın. Tomografi cihazı neydi biliyor musunuz? 121. Şimdi ne oldu? 375. Yani öyle bugün git 7 ay sonra gel, 8 ay sonra gel dönemi kapandı. Hasta ya, her şey olabilir. Bu kadar uzun bekletmenin anlamı yok. Sen koskoca Türkiye'sin. Ama ne yazık ki yolsuzluklara boğulmuş bir Türkiye'de bu sıkıntıları yaşadık.
Toplu Konut'ta 490 bin konut inşası devam ediyor. 360 binini sahiplerine teslim ettik. Sevgili kardeşlerim, peki Tekirdağ'da ne yaptık bu önemli, bunu merak edeceksiniz. Tekirdağ'a baktığımız zaman sevgili kardeşlerim, eğitimde 8,5 yılda Tekirdağ'a 1853 derslik yaptık, 1853. Kaç bilgisayar gönderdik okullarımıza biliyor musunuz? 8 bin 123 bilgisayar gönderdik buraya.
Sevgili kardeşlerim; bunların yanında bakınız, yaptığımız üniversiteyle ilgili yurtlarımız var, onların detaylarına girmeyeceğim. Sağlıkta 120 trilyon yatırım yaptık Tekirdağ'ına. Yapımına bizden önce başlanan Çerkezköy Devlet Hastanesi, Malkara Devlet Hastanesi, Muratlı Devlet Hastanesi ve 4 adet aile sağlığı merkezini biz tamamladık, hizmete açtık. Çorlu Devlet Hastanesi Poliklinik binası ile Merkez Devlet Hastanesi Poliklinik binası, Saray Devlet Hastanesi ek binası ve 9 adet aile sağlığı merkezinin yapımına başladık, süratle tamamladık ve hizmete açtık. Ayrıca Çorlu Devlet Hastanesi ve Marmara Ereğlisi Entegre İlçe Hastanesi'nin yapımına süratle devam ediyoruz, inşallah en kısa zamanda bunları da bitireceğiz. Hastanelerimizi modern cihazlarla donattık. Bugün Tekirdağ'da 3 tomografi, 3 modern MR ve bunun yanında da değerli kardeşlerim, çoğaltılmış diyaliz cihazlarıyla hizmet veriyoruz. Şu anda 2002 yılında 40 tane diyaliz cihazı vardı. Şimdi ne kadar biliyor musunuz? 131. Bakınız nereden nereye, 3 kat artırdık.
Daha başkasını söyleyeceğim, 3 adet 112 istasyonu vardı. Şimdi ne kadar? 18 tane şu anda değerli kardeşlerim, bu acil var. Ambulans ne kadardı biliyor musunuz Tekirdağ'da? 3 tane ambulans vardı ya, koskoca Tekirdağ'da 3 ambulans. Şimdi 23 ambulans burada hizmet veriyor. Bakınız, sağlık personeli, uzman hekim sayısı Tekirdağ'da neydi biliyor musunuz? 151. Şimdi 274. Ebe ve hemşire sayısı 839'du, 1283'e çıkardık. Bunlar AK PARTi iktidarının hizmetleri. Tekirdağ'ı çok daha ileri düzeye taşıdık, taşıyoruz. Adalet hizmetlerinin daha iyi şartlarda yapılabilmesi için Çorlu, Çerkezköy ve Tekirdağ adalet saraylarının projelerini tamamladık, inşallah süratle adalet saraylarının yapımına başlayacağız. TOKİ aracılığıyla Tekirdağ'da 4 bin 736 konut inşasına başladık, 3 bin 788'ini sahiplerine teslim ettik. Çorlu'da bugüne kadar 1696 konut uygulaması başlattık, bunlar yeni. Hepsini ayrıca, Çorlu'dakileri tamamladık ve sahiplerine teslim ettik.
Şimdi ulaştırmaya geliyorum, bu çok önemli. Ulaştırma alanında 2002 yılına kadar Tekirdağ'da kaç kilometre yol yapılmıştı biliyor musunuz? Ahh benim Çorlulu kardeşim, bunları lütfen muhasebesini yapalım da, bunları komşularımıza, buraya olmayanlara anlatalım, kapı kapı dolaşalım. Çünkü Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Uyanık olacağız. Tekirdağ'da 71 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. Biz 8,5 yılda ne kadar yaptık biliyor musunuz? 213 kilometre, 213 kilometre.) Bakınız sevgili kardeşlerim, bunun önemli olan yanı şu: 79 senede 71 kilometre yapılıyor, biz ise 8 yılda 213 kilometre yapıyoruz. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani bizim hızımız bunlarla mukayesesi kabil değil. Ve Tekirdağ ilimizi komşusu İstanbul, Kırklareli ve Edirne'ye bölünmüş yollarla bağladık. Çorlu-Büyükkarıştıran arasındaki 18 kilometrelik kısmı da bölünmüş yol yaptık, hizmete açtık. Çorlu-Yenice arasında bölünmüş yol yapımına başladık, onu da en kısa zamanda bitirip hizmete alacağız
Şimdi geliyorum size. Bak Muratlı, şöyle bir kaldırın bakayım. Sevgili kardeşlerim, biliyorsunuz 31 kilometre uzunluğundaki Tekirdağ-Muratlı Demiryolunu biz tamamladık. Öyle mi? Bizzat geldim, açılışını yaptım. Ne zaman? 30 Ağustos 2010'da. Nasıl memnun musunuz? Mutlu musunuz? Daha iyi olacak, bize yakışan bu. Şimdi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne diyor? Demir ağlarla ördük, marşta böyle söyleniyor. Gazi'nin hedefi, demir ağlarla örmekti. Ama marşta kaldı, 10. Yıl Marşında. Soruyorum Allah aşkına, ya ne olur bir sorun ya ey CHP, sen kaç kilometre demiryolu yaptın bir söyler misin? Bir sorun sorun, kaç kilometre yaptın diye bir sorun. Ya şu anda biz Türkiye'de Ankara-Eskişehir'i bitirdik hızlı tren. Eskişehir-İstanbul arası devam ediyor hızlı tren. Ve değerli kardeşlerim, saatte 215-230 bu kilometrelere çıkıyor hız. Ve çok enteresan MHP'nin Genel Başkanı da geçenlerde baktım seçim beyannamesine koymuş Ankara-Konya hızlı trenini yapacağız diyor. Çok üzüldüm, çünkü Ankara-Konya arasında hızlı treni yaptığımızdan haberi yok. Ve biz şimdi bu ay Konya mitingine ilk seferi yapacağız. Test çalışmalarını Şeb-i Arus'ta başlatmıştık, test. Şimdi inşallah mitinge Konya'ya hızlı trenle gideceğiz. Artık çalışma başlayacak, bu hale getirdik haberi yok. Ama ben bütün siyasi partilerin liderlerine diyorum ki, gelin hızlı trene Ankara'dan Konya'ya beraber gidelim, o zevki beraber yaşayalım. Ama inanın gelmezler, gelemezler. Ama ben giderim. Bak İzmir'de ben Sayın Kılıçdaroğlu'yla beraber orada Egeray'ı açtık, niye? Çünkü, İzmir Belediyesi yapamadı. Yapamayınca talep de bulundu, Ulaştırma Bakanıma talimat verdim ve İzmir Belediyesi'yle Ulaştırma Bakanlığımız müşterek olarak orayı bitirdiler ve hizmetini de beraber açtık. Biz buyuz, önyargımız yok. Yeter ki halkıma, milletime hizmet verelim, beraber olalım. Şimdi Halkalı, Kapıkule yeni demiryolu ve Tekirdağ yat limanıyla ilgili çalışmalara da devam ediyoruz.
Bakın bir şey söyleyeceğim, Çorlu Havaalanında 2002 yılında yolcu sayısı neydi biliyor musunuz? 40 bin 778. 2010 yılında bu sayı ne oldu biliyor musunuz? 74 bin 30'a yükseldi. Değerli kardeşlerim, tablo bu, temenni ederim ki bu daha da artsın. Ve şu anda Çorlu Havaalanı en uzak noktaya Edirne'ye 1 saat uzaklıkta, bu hale geldi. Bakınız, bütün bunlarla beraber KÖYDES çalışmalarımız için Tekirdağ'a 36 trilyon gönderdik. Çünkü istiyoruz ki, Tekirdağ'ın hiçbir köyü yolsuz ve susuz kalmasın. Gerçi tabi Çorlu'nun Ergene'yle bağlantısı bir Edirne, bir Kırklareli gibi değil. Ama buna rağmen şimdi bir şey söyleyeceğim onunla ilgili olarak, proje her şeyi onunla duyacaksınız zaten.
Değerli kardeşlerim; bakın tarım destekleri için bizden önce Ziraat Bankası yüzde 59 faizle çiftçiye kredi veriyordu. Yüzde 59. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 5. Ya yüzde 59 faiz nerede, yüzde 5 faiz nerede. Ortada. Çiftçiye şu anda verilen faiz bu. Ama yüzde 59 faizle bizden önce veriliyordu, miktar çok düşüktü. Esnaf, sanat buna bakıyoruz. Esnaf, sanata baktığımız zaman o da çok enteresan, esnaf ve sanatkâr Halk Bankasından yüzde 47 faizle kredi alıyordu. Şimdi yüzde 5. Ne veriyordu bizden öncekiler 5 bin lira veriyordu. Şimdi ne veriyoruz? 100 bin liraya kadar kredi verebiliyoruz, 1'e 20.
Değerli kardeşlerim; bunlarla da kalmadık ama burada bir şeyi özellikle sizlere hatırlatmam lazım. Bakınız, Tekirdağ'ımız da DSİ aracılığıyla devreye aldığımız tesislerle 1300 dekar araziyi sulamaya açtık. 31 bin dekar tarım arazisi ve 4 adet yerleşim yerini taşkından koruduk. Çanakkale il sınırında yer alan Çokal Barajının inşaatına büyük bir hızla devam ediyoruz. İnşallah projeyi tamamladığımız da 87 bin 700 dekar tarım arazisi suya kavuşacak. Ayrıca, çevredeki belediyelerimize yılda 19 milyon metreküp içme ve kullanma suyu temin edeceğiz. Tekirdağ yılda 6,5 milyon metreküp içme ve kullanma suyu sağlayacak olan Naipköy Barajının ihalesini yaptık, inşallah bu yıl içinde onun da inşasına başlıyoruz.
Vakıflar, buna geçmeden arkadaşımın sorusunu cevabını vereyim. Bakınız, Ergene Barajıyla alakalı, Bakanım da yanımda, bütün proje çalışmalarını bitirdik. Ama bir şey söyleyeyim bakınız, Ergene Barajı üzerindeki bütün belediyeler ne yazık ki hiçbirinin arıtma tesisi yok. Ve bunların da tamamı CHP'li belediyedir. Hiçbirinin atık su arıtma tesisi yok. Bakın bu kadar açık konuşuyorum, araştırın bakın. Arıtma suyu olmayınca, arıtma olmadığı zaman ne oluyor? Bütün pisliğiyle herkes, fabrikalar şunlar bunlar atıklarını nereye veriyor? Ergene'ye veriyor. Ama şimdi biz bunların da tedbirini aldık bu projede. Ergene'nin her iki tarafını da kolektöre alıyoruz. Ve bu kolektöre almak suretiyle atık suları bu kolektörlerde toplayacağız, arıtacağız ve Ergene'yi de inşallah böylece devlet olarak biz koruma altına alacağız. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum.
Vakıflar Genel Müdürlüğümüz aracılığıyla Tekirdağ'da 11 adet eserin onarımını gerçekleştirdik. Fatih Camii, Çelebi Sultan Mehmet Camii, Hacerzade İbrahim Bey Camii, Gazi Ömer Bey Camii ve Yalı Hamamını restore ederek hizmete açtık. Çorlu Kültür Merkezi, Tekirdağ Kültür Merkezi, Muratlı Kültür Merkezi ve Şarköy Kültür Merkezinin yapım çalışmalarına destek veriyoruz, onları da bitireceğiz. Muratlı Kültür Merkeziyle Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesini bu sene içerisinde tamamlayıp, hizmetinize sunmayı planlıyoruz.
Sevgili kardeşlerim; bizler kararlıyız. Bak göreve geldik, Türkiye'nin kamu net borç stoku milli gelire oranı neydi biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 61. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 25, bak nereden neredeye düştü. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Şimdi devletin borçlanma faizi nereye indi biliyor musunuz? Yüzde 7-8, buraya indi. Bu aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Benim halkımın cebinde kalıyor.
Sevgili kardeşlerim; enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne oldu? Yüzde 4,3, buraya düştü. Aradaki fark kimin cebinde kalıyor? Benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Bakın daha enteresan, biz iktidarı kimden aldık kızım? MHP, DSP değil mi? Bizim IMF'ye olan borç neydi biliyor musunuz, bize nasıl bıraktılar? 23,5 milyar dolar borçla bıraktılar. 23,5 milyar dolar borç. Peki şimdi ne kaldı? Ödedik ödedik ödedik 5 milyar dolar kaldı. 23,5'tan 5 milyar dolara. Onu da öderiz ha şimdi, onu da şimdi öderiz. Ama ne yapıyoruz, çok düşük bir faizi olduğu için 2012 sonuna kadar onları da tıkır tıkır öderiz. Bununla da kalmadık, bunlar milliyetçiyiz diyorlar ya, peki milliyetçisiniz de Merkez Bankasının kasasında ne vardı? Değerli kardeşlerim, 27,5 milyar dolar vardı. Ey CHP, ey MHP, DSP hepsi bunun içinde ortaktılar. 27,5 milyar dolar yarıdan fazlası da işçi döviziydi bunların. Şimdi Merkez Bankasının kasasında ne var biliyor musun değerli Çorlulu kardeşim? 95 milyar dolar var. Çıksınlar da bunu konuşsunlar. İki de bir Kılıçdaroğlu, Bahçeli yolsuzluk yolsuzluk diyor ya, elinize, dilinize dursun ya, varsa çıkarın bu yolsuzluk dosyasını, götürün bunları yargıya verin, götürün verin yargıya. Ama bunların Allah bir dediğine inanın, çünkü Allah birdir. Bunun dışında bunların sözüne inanılmaz.
Sevgili kardeşlerim; şimdi 32 günümüz var, çok çalışacak mıyız Muratlı oy patlaması istiyorum, Çorlu'dan oy patlaması istiyoruz, Çerkezköy'den oy patlaması, Şarköy aynı şekilde, Tekirdağ bütünüyle inanıyorum ki bu seçimde oy patlamasını yapacak. Sandıkları patlatmaya var mıyız? Kapı kapı dolaşmaya var mıyız?
Öyleyse şarkımızı söylemeye hazır mıyız? Biliyorsunuz değil mi şarkımızı? Eller, şöyle bir elleri göreyim, elleri bir göreyim, bayraklar değil, eller eleri bir göreyim. Maşallah, bu sıcağa rağmen tahammül ettiniz. Eliniz, diliniz dert görmesin. Ama şarkımızla bunu çözmüş olacağız. Şimdi bayraklar. Sesimiz iyi çıksın Lüleburgaz'a gidiyorum, oradan Edirne'ye gideceğiz.
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran Tekirdağ'ımız, Çorlu'muz, Türk demokrasisi için, Partimiz, milletimiz için hayırlara vesile olsun. Ustalık dönemimiz için bir milat olsun diyorum. Sizleri en kalbi duygularla selamlıyorum.
|