Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-13-2011, 09:08   #24
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Lüleburgaz Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011

Günümüz kutlu olsun, geleceğimiz aydınlık olsun ve şu anda gözlerindeki ışıltıya bakıyorum, parıltıya bakıyorum ve adeta 12 Haziran'ı okuyorum. Bu coşkunuz, bu heyecanınız ustalık döneminin sinyallerini veriyor.

Bildiğiniz gibi Şehzadebaşı Sinan'ın çıraklık eseriydi. Süleymaniye kalfalık eseriydi, Edirne Selimiye ustalık eseriydi. Biz de çıraklık dönemini 2002'yle 2007 arasında yaşadık ve ülkemize yaşattık. Kalfalık dönemini de 2007'yle 2011 arasında ülkemize, Kırklareli'ne, Lüleburgaz'a yaşattık, Trakya'ya yaşattık. Şimdi ustalık dönemine başlıyoruz. Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye Büyüsün. Eyvallah.

Hayır, ben padişah değilim, biz milletimize efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik. Biz bu milletin hizmetkârıyız. Bu hizmetler karşısında benim aziz milletim yarın sadece bir Allah razı olsun desin bu yeter bize. Bu yola bunun için çıktık ve bugün gelirken yine yaptıklarımızı gördüm, yollarımızın halini gördüm, iftihar ettim. Çünkü Trakya'yı iyi bilen birisiyim, geçmişini iyi bilen birisiyim. 8,5 yıl önceni Trakya'sını düşünün kardeşim. Allah aşkına böyle yollarımız var mıydı? Böyle kavşaklarımız var mıydı? Şu Çorlu Havaalanı yanımızda duruyordu, istifade edebiliyor muyduk? Ama bakın şimdi bunların hepsi emrinizde. Duble yollarla artık Trakya bir başka güzel, daha da güzel olacak. Ve eğitimde attığımız adımlar ortada, sağlıkta attığımız adımlar ortada. Bunları yeterli bulmuyoruz, daha da güzel olacak. Çünkü Türkiye artık muasır medeniyetler seviyesinin üstüne sınıf atlayarak girmiş bir ülke.

Sevgili kardeşlerim; bakın sizinle belgelerle konuşacağım, bilgilerle konuşacağım. Ne olur başınızı iki elinizin arasına alın, 12 Haziran'ın hesabını hep beraber ona göre yapalım. 32 gün var, 32 gün hep birlikte çok çalışmamız lazım. Çok çalışalım ki usta ellerde bu ülke aydınlık yarınları çok daha çabuk yakalasın.

Sevgili kardeşlerim; göreve geldik. Türkiye'nin kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Milli gelire oranı yüzde 61'di. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 25. Bak, yüzde 61'den yüzde 25'e düştü. Bizim iktidarımız bu. Bitmedi, bakın başka örnekler de vereceğim sizlere. Sevgili kardeşlerim; devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Yüzde 63. Bu faiz kimin cebinden çıkıyordu? Benim Kırklarelili kardeşimin, çiftçimin, köylümün, işçimin, memurumun, BAĞ-KUR'lumun cebinden çıkıyordu. Evet mi? Şimdi devletin borçlanma faizi ne oldu biliyor musunuz? Yüzde 7, yüzde 8. Aradaki fark yüzde 55, bu kimin cebinde kaldı? Benim Kırklarelili kardeşimin cebinde kaldı.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi, enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon nedir, bir canavar değil miydi bu? Şimdi yüzde 4,3 buraya düştü kardeşlerim. Aradaki fark kimin cebinde şu anda? Benim halkımın cebinde. Ve yine bitmedi, değerli kardeşlerim... Pınarhisar sana selam olsun. Orada çıraklığın projesini de hazırladık, kalfalığın projesini de hazırladık, ustalığın projesini de Pınarhisar'da hazırladık. Sağ olasınız. Onun için Kırklareli'nin benim dünyamda özel bir yeri var. Pınarhisar'ın benim dünyamda özel bir yeri var. Yani bizim yolumuz buradan geçti, Pınarhisar'dan geçti, Kırklareli'nden geçti ve ondan sonra buraya geldik. Ama milletim getirdi, milletim görevlendirdi.

Sevgili kardeşlerim; bakınız göreve geldik, Türkiye'nin IMF'ye olan borcu neydi? 23,5 milyar dolar. Kim vardı iktidarda? MHP, onun yanında CHP'nin yavrusu DSP... Onun yanında ANAP, şu anda zaten mevta, yok. 23,5 milyar dolardan aldık. Ödedik ödedik ödedik, şu anda 5 milyar dolar borcumuz kaldı IMF'ye, 5. Sevgili kardeşlerim, istesek şu anda tamamını öderiz, bizim için problem değil. Ama çok düşük, ama çok düşük bir faiz, onun için diyoruz ki niye acele edelim, 2012'nin sonuna kadar onu da temizleriz. Bakınız biz IMF ile 3,5 yıldır anlaşma yapmıyoruz. Niye? Fazla işlerimize karıştılar. Dedik ki yok, karıştırmayız. Çünkü biz ne CHP'yiz, ne MHP'yiz, ne şuyuz ne buyuz, biz AK PARTi'yiz karıştırmayız ve karıştırmadık.

Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Gelelim Merkez Bankası'na. Merkez Bankası'nın kasasında bizim iktidar döneminde ne kadar döviz vardı biliyor musunuz? Söyleyeyim, 27,5 milyar dolar, 27,5 milyar dolar. Ya Türkiye'nin Merkez Bankası'nın kasasına bu yakışır mı? Sayın Kılıçdaroğlu, ikide bir yolsuzluk yolsuzluk yolsuzluk diyor. Sayın Kılıçdaroğlu, yolsuzlukların iktidarında böyle bir kasa olmaz. Ama şimdi anlıyorum, bak şu anda Merkez Bankası'nın kasasında ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Ah benim kardeşlerim, şimdi anlıyorum, Kılıçdaroğlu bu 95'e sulandı, ona sulandı. Çünkü bunlar tarihleri boyunca bu CHP, hep kasaları dolu bulup, ondan sonra boşlatarak gittiler. Şimdi de bunun boşaltmak istiyorlar, ama yok öyle yağma. Benim milletim bunlara gereken dersi 12 Haziran'da verecek. Çünkü biz, Bay Kemal'i iyi tanırız. Nereden tanırız? 90'lı yıllardan tanırız. O zaman SSK'nın Genel Müdürü değil miydi? 8 yıl Genel Müdürlük yaptı. Allah aşkına soruyorum yani bir genel müdür SSK hastanesinden vatandaşa dağıtılacak ilaçlardan sorumlu değil mi? Soruyorum, değil mi? Ama o dönemde devlet hastanesine kim giderdi? Emekliler. SSK'ya kim giderdi? İşçi. Öyle mi? Parası çok olanlar da nereye giderdi? Özel hastanelere. Peki biz dertliydik, çünkü benim vatandaşım, köylüm, Kırklareli'nin çiftçisi, işçisi gider oraya, doktor efendi ne der? Muayenehaneme gel. Gider miydik muayenehaneye? İşin başında kim vardı? Bay Kemal vardı, Genel Müdürdü. Muayenehaneye de para öder miydik? Anacığım öder miydik? Eğer ameliyat gerekiyorsa ameliyat nerede? Gene hastanede, SSK'da. Ya şimdi çıkmış ne kadar da dürüst olmuş, aman Yarabbi. Akşam söylediğini sabah inkar ediyor, şimdi delillerini vereceğim. Ve ilacını alacaksın, giriyorsun kuyruğa, reçeteyi veriyorsun, ilacın yarısı var yarısı yok. Böyle miydi? Yani eğer doğru konuşmuyorsam bana bunu da söyleyin. İşte bunları yaşaya yaşaya geldik biz. Dedik ki, hastaneleri birleştireceğiz. Bu ülkede şu hastane bu hastane olmayacak. Çıktı CHP ne dedi biliyor musunuz? Hayır dedi. Bunlar işçinindir dedi. Ne demek işçinin? Bu hastanelerin tamamı milletin. Dedik ki, biz bu hastanelerin tamamından devlet, SSK, bakanlıklara ait hastaneleri birleştiriyoruz, tek tip hastane. Özel hastanelerden de hizmet alımıyla hizmet alacağız. Benim Pınarhisar'daki kardeşim istediği özel hastaneye gidecek, orada tedavisini olabilecek. Oluyor mu? Kırklareli'ndeki kardeşim istediği hastaneye gidebiliyor mu? Ayrım var mı? Yok. İstediği eczaneden ilaçlarının tamamını alabiliyor mu? Ayrım var mı? Kardeşlerim bunu kim yaptı? Bu iktidar yapmadı mı?

Bay Kemal senin döneminde SSK batıyordu ya, senden önce gayet başarılı gelen bir SSK, ondan sonra hep geriledi geriledi geriledi, 8 sene hep geriledi. En sonunda baktı ki burayı götüremiyorum, merhum Ecevit'e gitti. Bunu biliyorsunuz değil mi? Sene 99. Merhum Ecevit'e dedi ki beni milletvekili adayı yapar mısın? Merhum Ecevit de buna dedi ki, sen başarısız bir Genel Müdürsün, veto. Yapmadı. Çünkü onu da batıracaktı. Değerli kardeşlerim, gerçekçi olalım. Bakın şimdi geçen akşam çıkmış bir televizyon programında YÖK'ü kaldıracağım diyor. Hayırlı olsun. Ama aynı programın içinde yarım saat sonra, 35 dakika sonra ne diyor biliyor musun? Toplanan harçları YÖK'e aktaracağım diyor. Değerli kardeşlerim, bakınız YGS YGS YGS tutturdu, ya dedik yargıda biz bunun takipçisiyiz, burada bir yanlış, bir suiistimal varsa biz bunun üzerine gideriz. Buyurun şimdi YGS bugün yargı kararını açıkladı, takipsizlik kararı verdi, ne oldu? Takipsizlik kararı verdi. Vaka ortada, bunu da geç. Tuttu diyor ki, böyle böyle YGS'ye bir bakan çıkmış, bir mail göndermiş ve bu maille yeğenine oradan torpil yapmak istemiş. Ya sende zerre kadar onur varsa, bakın bu kadar ağır konuşuyorum, çıkarsın bu Hükümetin o bakanını açıklarsın. Ve o bakanı bu Başbakan orada 1 dakika tutarsa sen her sözü söyleyebilirsin. Ama açıklayamıyor, niye? Bütün hayatı iftiralarla dolu. Bakın ne diyorum, eğer böyle bir bakan var da, eğer orada onu bu Tayyip Erdoğan 1 dakika tutarsa o bakanı, Partisinde tutarsa o bakanı, ben çünkü ne Bahçeli'yim, ne şuyum ne buyum, tutmam. Bizim Partimizin adı AK PARTi, ak ak. Buralara böyle geldik. Temiz siyaset sözü vererek geldik ve benim bir bakanım bunu yapamaz. Ve bugüne kadar da bazı bakanlarımla alakalı atılmış adımlarım varsa, bunun birçok gerekçeleri vardır. Ve birçoğu da bugün milletvekili adayı olamadıysa birçok nedenleri vardır. Milletvekillerim için de aynı şey ortadadır. Ve değerli kardeşlerim, şimdi onun da peşindeyiz ve birkaç gün içerisinde büyük ihtimalle o iftirasının da altında kalacak. Çünkü benim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımla ilgili de söyledi. Dedi ki yolsuzluk dosyaları var. Dedim ki, varsa açıkla, açıkla bunu bilelim. Sevgili kardeşlerim, seçim kampanyası boyunca Kadir Bey'le ilgili bir dosya açıklayamadı. Sadece iftira at, tutmasa iz bırakır ve tutturamadı. Şimdi bizimle ilgili söylüyor. Ya arkadaş varsa açıkla. Nerede bu yolsuzluk bilelim, açıkla. Yolsuzlukların olduğu AK PARTi iktidarı, sevgili kardeşlerim soruyorum, 18 milyar dolar IMF borcunu ödeyebilir miydi? Yolsuzlukların olduğu bir AK PARTi iktidarı soruyorum değerli kardeşlerim, 68 milyar dolar, artı Merkez Bankasına döviz yığabilir miydi? AK PARTi iktidarı eğer yolsuzluklar iktidarıysa, CHP'nin iktidarı döneminde, geçmiş iktidarların döneminde işçiden, memurdan nemalar kesilmişti, hatırlıyorsunuz nemalar, hatırlıyorsunuz değil mi? Geldik ki masada ne kadar var biliyor musunuz? 13,5 katrilyon. Bunu kim ödedi? Bunu biz ödedik biz, Bay Kemal. Siz kestiniz, biz ödedik.

Bitmedi, Konut Edindirme Yardımı adı altında paralar kestiler, öyle mi? Memur kardeşimden, işçi kardeşimden bunları da kestiler. Hani nerede konutlar, var mı? Yok. Parayı kim ödemeye başladı? Biz. Şu ana kadar 3 katrilyon da onun için ödedik. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları ödeyebilir miydi?

Bakınız, Cumhuriyet tarihinde 6 bin 100 kilometre duble yol yapıldı. Biz 8 yılda 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık, bunlar yapılabilir miydi? 163 bin derslik yaptık, bunlar yapılabilir miydi? Değerli kardeşlerim, Türkiye'nin dört bir yanını şu anda barajlarla örüyoruz. Sevgili kardeşlerim, aynen devam ediyor, devam edecek. Ve yolsuzlukların olduğu bir iktidar bu yatırımları yapabilir miydi? Hızlı trenimiz var, elhamdülillah. Ankara'dan Eskişehir'e, şimdi Eskişehir-İstanbul ve Ankara-Konya hızlı tren şu anda bitti. Bu ay artık seferler başlıyor, bunu da bitirdik.

Yani gelişiyle gidişi biliyorsunuz, gelişi bir mağdur kasetle oldu, mağdur kaset. O da mamul Genel Başkan, ortada bu var. Şimdi ben size belgeler açıkladım, bilgilerini bu şekilde verdim. Ve değerli kardeşlerim, eğitimde 163 bin derslik dedim. Artık karatahtaları kaldırıyoruz. Sıralarınızın üzerinde ücretsiz olarak kitapları aldınız mı? Aldınız, yine almaya devam edeceksiniz. Fakir fukara, yoksul, bize eğitimde bahane yok. İlköğretimde erkek öğrenciye 30 lira, kız öğrenciye 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz. Bahane yok. Sosyal güvencesi yoksa her ay 150 lira veriyoruz. Özürlüye bakım ücreti olarak asgari ücret ödüyoruz. Özürlü bakım ücreti olarak bu kadar ödüyoruz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Geçenlerde Fransa'da konuştum, Fransa'da. Sarkozy'nin ülkesinde dedim ki, hem ayrımcılığa karşı olduğunu söyleyeceksin, hem Roman kardeşlerimizi yurtdışı edeceksin. Kendi ülkesinde, kendi ülkesinde. Nasıl yapıyorsun bunu dedim, nasıl yapıyorsun, var mı böyle bir ayrımcılık? Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Roman'ıyla, Boşnak'ıyla ayrım yok. Biz Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü."

Sevgili kardeşlerim; sağlıkta olanları biliyorsunuz. Şimdi size bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi karatahtaları kaldırıyoruz, karatahtalar kalkacak. Artık ne geliyor? Akıllı tahta geliyor, bilgisayar donanımlı akıllı tahta. İnternetle dünyaya bağlıyız ve 4 yıl içerisinde bunları sınıflara monte edeceğiz. Fakat bitmiyor ve bütün öğrencilerimize birer görüyor musunuz, e-kitap dağıtacağız, elektronik kitap. Bütün öğrencilerimize ve bu kitap ücretsiz olacak, ücretsiz. Ve bu kitabın içinde bütün müfredat buraya girilmiş olacak. Sevgili kardeşlerim, bunlar zor şeyler miydi, niye bugüne kadar bizden önceki iktidarlar ne okullara bilgisayarı getirdi, ne bilişim teknolojisini. Bilişim teknolojisi okullara bizimle girdi, bilgisayar bizimle girdi, ama biz onları da yeterli bulmadık. Şimdi daha ileri eğitim teknolojisi dedik. Ve şunu özellikle araştırdık: Amerika'da George bunu kullanacak da, Almanya'da Hans, Helga bunu kullanacak da, benim Lüleburgaz'ımda, Kırklareli'nde Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm niçin bunu kullanmasın, neden? Buyur, Halep oradaysa arşın Lüleburgaz'da.

Biz gönüller okşamaya geldik, vurmaya değil. Doğruları söyleyelim, belgeleri açıklayalım ve biz zorlaştırıcı olmayacağız, kolaylaştırıcı olacağız. Biz bütün anlattıklarımızı bu dille anlatacağız, ama doğru anlatacağız. İftira asla, yalan asla. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ama bununki yatsı olmadan sönüyor.

Sevgili kardeşlerim; şimdi 32 gün var. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Dolaşıyoruz değil mi? Bütün ahbap, yaran, komşu köy köy dolaşmaya hazır mıyız? Kırklareli'nde artık yeni bir sayfa açmaya hazır mıyız? Ben size inanıyorum, size güveniyorum. Ve az önce Çorlu muhteşemdi, çok çok muhteşemdi. Hamd olsun Lüleburgaz'a geldik, Lüleburgaz da bir başka muhteşem. Şimdi Edirne'ye geçiyorum, inanıyorum ki Edirne de muhteşem olacak. Ve şu 32 günde yapacağımız gayretli çalışmalarla inşallah yeni bir döneme imzamızı hep beraber vuracağız, milletçe vuracağız. Çünkü ustalık dönemini milletimle beraber imzasını atacağız. Hazırız değil mi? Şöyle bir ellerinizi göreyim bakayım. Ellerinizi bir göreyim, bayrakları bir göreyim. Hep beraber şarkımızı söyleyelim istiyorum. Milletvekili adaylarımı size emanet ediyorum.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. -Biraz daha gür söylesek nasıl olur?-Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran ülkemiz, milletimiz, Kırklareli'miz ve Türk demokrasisi için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli kardeşlerim; şimdi Bakanım bir konuyu hatırlattı bana. Çok beni bugün heyecanlandırdınız, bu heyecanla bunu da unuttum.

Bir; bölgenin Ergene sorunu. Bakınız, burada bir şeyi açıklıyorum, Ergene üzerinde sevgili kardeşlerim, Ergene üzerindeki belediyelerin hemen hemen tamamı CHP'li ve bu belediyelerde arıtma tesisi diye bir şey yok. Arıtma tesisi olmadığı için de bütün atık sular aynen Ergene'ye akıyor. Halbuki bu görev belediyelerin görevidir, Devlet Su İşlerinin değil. Belediyeler Kanununa göre onlara ait, DSİ'yle alakası yok. Fakat biz Mayıs ayıydı, hatta Kurban Bayramı idi, bir televizyon programında bunu ben izledim, Veysel Bey'le konuyu konuştum. Dedim ki, her ne kadar yasa böyle diyorsa da, biz Devlet Su İşleri olarak bu işe el atacağız. Ve Ergene'yi nasıl Haliç'i biz bataklık olmaktan, pislikten kurtardıysak, Ergene'yi de bataklıktan, pislik olmaktan kurtaracağız. Ve proje çalışmaları başladı. Proje çalışmaları neticesinde şu anda biz Ergene'yle ilgili çalışmalarımızı ustalık dönemimizin bir ürünü olarak inşallah halledeceğiz. Bu bir. Bundan hiç endişeniz olmasın, artık bunun sorumluluğunu biz üzerimize aldık. Yasa ise yasa, her şeyi yaparak bunu bitireceğiz.

İkinci olay şu: O da değerli kardeşlerim şunu bitireyim. Yağlı tohumlarla ilgili ödemeler konusunda şu anda Maliye Bakanlığımız hazırlığını yapıyor. Şöyle 1 hafta, 10 günlük bir gecikmemiz oldu, bunu biliyorum. İnşallah Pazartesi günü Maliye Bakanım da imzasını atacak ve büyük ihtimalle önümüzdeki hafta içerisinde ödemeler başlayacak. Ve bundan da hiç endişeniz kesinlikle olmasın. Bugüne kadar iktidarımızda benim halkımın 1 kuruşu kalmadı, bugünden sonra da kalmayacaktır, hiç endişeniz olmasın ve bunu da halledeceğiz.

Sevgili kardeşlerim; sizleri kalbi duygularla selamlıyorum, ama 32 gün. Çalışacağız dediniz, beraber çalışacağız, 12 Haziran akşamında da demokrasi bayramını, yeni Anayasanın miladını sizlerle başlatacağız. İleri demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri sizlerle başlatacağız ve inşallah yeni bir destan yazacağız Trakya'da sizlerle birlikte. Kalın sağlıcakla.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla