|
Başbakan Erdoğan'ın Edirne Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
11.05.2011
Meriç'e, Süloğlu'na, Uzunköprü'ye oralarda yaşayan tüm kardeşlerimi selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.
Tarihin şehri, medeniyetin şehri, kahramanlığın şehri Edirne'yi selamlıyorum. Fatih Sultan Mehmet'in doğduğu, Mimar Sinan'ın donattığı, Osmanlı'nın kadim başkenti Edirne'yi, Edirneli kardeşlerimi selamlıyorum.
Edirne, Konya gibi, Bursa gibi, İstanbul, Ankara gibi bizim tarihimizdir, medeniyetimizdir, gururumuzdur, göz bebeğimizdir. Şunu açık açık söylüyorum: Biz bu ülkeye, bu millete, 81 vilayete, 74 milyonun her birine hizmeti bir lütuf değil, bir hak olarak görüyoruz. Edirne'ye hizmet etmek bizim boynumuzun borcudur. Edirneli kardeşime hizmet üretmek bizim boynumuzun borcudur. Biz Türkiye haritasını renklere ayıranlardan değiliz, biz partizanlık yapanlardan, şehirleri, bölgeleri birbirinden ayrı gayrı tutanlardan değiliz. Biz doğuya, batıya, kuzeye, güneye sırtını dönenlerden değiliz. Değil mi ki insandır, değil mi ki candır başımızın tacıdır, gönlümüzün sultanıdır. 74 milyon bizim için birdir; Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Roman'ıyla, Gürcü'süyle, Boşnak'ıyla. Biz Yunus'un diliyle; "Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü" anlayışıyla seviyoruz. Alevi'si, Sünni'si, Doğulusu, Batılısı tekrar ediyorum, Roman'ı, göçmeni hepsi bizim nazarımızda eşittir, hepsi bizim öz be öz kardeşimizdir. Biz bu millete efendi olmak için değil, hizmetkâr olmak için geldik. Çünkü bu millet kendisine efendilik taslayanlardan çok çekti. Bu ülke millete tepeden bakanlardan, milleti aşağılayanlardan çok çekti. Aynı dili konuşamayan, aynı yöne bakamayanlardan çok çekti. AK PARTi elitlerin partisi, seçkincilerin partisi değildir. AK PARTi birileri gibi çetelerin partisi, çetelere kol kanat geren, çetelere avukatlık yapan bir parti değildir. Görüyorsunuz değerli kardeşlerim, bazı partilerin rotasını çekeler, mafya belirliyor. Ama AK PARTi'nin rotasını çeteler değil; millet çizmiştir millet.
Değerli kardeşlerim; on yıllar boyunca bu milletin ekmeğine, emeğine, alın terine, tarladaki ürününe musallat olan bu çeteleri hamd olsun biz tasfiye ettik. Rahatsızlık buradan kaynaklanıyor. Siz bize destek oldunuz, siz bize yetki verdiniz, biz de sizden aldığımız güçle çetelere karşı amansız bir mücadele yürütüyoruz. Biz hukukun üstünlüğü diyoruz, biz demokrasi diyoruz, biz özgürlük diyoruz, biz egemenlik milletindir diyoruz. Söz, yetki, karar milletindir diyoruz.
Sevgili kardeşlerim; 12 Eylül'de ne yaptık? Anayasa oylaması. 26 paketlik bir Anayasa. Ne oldu? Bu CHP, MHP, BDP, bak dikkat edin BDP, TKP, TİP bütün illegal örgütler hepsi bir araya geldi mi? Ve Ana Muhalefeti, muhalefeti, diğer yavrucuklar hepsi bir araya geldi mi? Bunlarla birleştiler mi? Önümüzü kesmek istediler değil mi? Ama benim milletim yüzde 58'le ne dedi, yüzde 58'le "Evet" dedi. Şimdi 12 Haziran geliyor bak. 12 Haziran'da ne yapıyoruz? Oy pusulasının 1 numarasında AK PARTi var. Ne yapıyoruz? AK PARTi'ye evet.
Şimdi ben bir şey söyleyeceğim size, çok açık net. Şu arka bölgedeki kardeşlerim de iyi duyuyor mu, şöyle bakayım böyle bir ellerini göreyim. Görüyorlar değil mi, duyuyorlar mı? Şu anda çok duyguluyum, çok heyecanlıyım. Bugün Çorlu bir muhteşemdi. Lüleburgaz'a geldik bir başka muhteşemdi. Edirne'ye geldim bambaşka muhteşem. Biz sizlerle gurur duyuyoruz.
Sevgili kardeşlerim; Mimar Sinan yola çıkarken çıraklık eseri olarak Şehzadebaşı'nı yaptı. Çıraklık Şehzadebaşı Camii, öyle mi? Kalfalık eserim Süleymaniye diyor, öyle mi? Ustalık eserim Selimiye diyor. Şimdi bizler işte usta Sinan'ın yolundayız. Çıraklık dönemi geride kaldı 2002-2007. Kalfalık dönemi 2007-2011, o da geride kaldı. Şimdi ustalık dönemine başlıyoruz, hazır mıyız? Ama Edirne'yi dönüştürmeye, değiştirmeye hazır mıyız? Çünkü bu ustalara ancak AK PARTi yakışır, onların kadir kıymetini biz biliriz. Diğerleri bilmez. Bu eserlerin restorasyonunda bizim emeğimiz var, iktidarımızın emeği var biraz sonra söyleyeceğim. Şu Edirne'de ne kadar tarihi eser varsa onlar dile gelecekler, bizi AK PARTi hatırladı diyecekler. Ve ben buradan Edirneli kardeşime soruyorum, şu da CHP'nindir diyeceğiniz bir tek eser var mı şu Türkiye'de? Edirne'de var mı? İnanın bunların çakılı tek çivisi yok. Bunların üst üste koydukları iki tane tuğla yok. Ne zaman iktidara geldilerse, ne zaman koalisyon ortağı oldularsa, ülkeyi açlığa, yokluğa, yoksulluğa sürüklediler. Değerli kardeşlerim, oraları kuruttular. Nerede görev aldılarsa orada yolsuzluk batağına saplandılar.
Şimdi çıkıyor şunu vereceğim, mazotu şöyle yapacağım, çiftçinin borcunun sadece faizini değil, anaparasını da borç olarak onu da sileceğim. Sevgili kardeşlerim, o zaman anaparayı ödeyen çiftçi sormaz mı ya, ben enayi miyim, ben ödedim, eee? Ödeyemeyenin borcunu siliyorsun, senin adalet nerende diye sormaz mı? Mazotta indirim yapacakmış, ben size söyleyeyim, CHP'nin geçmiş iktidar dönemlerinde mazot her zaman sıfır oldu, biliyorsunuz değil mi? Ama nasıl sıfır oldu? Çünkü bunlar çiftçiye, kamyoncuya verecek mazot bile bulamadılar. Hatırlıyor musunuz? Traktörlere koyacak mazotumuz yoktu, o günleri hatırlıyor musunuz? Enerji Bakanı kimdi? Sayın Baykal, yani kaset mağduru. Şimdi de kaset mamulü Genel Başkan var görüyorsunuz. Bunların iktidarları döneminde kalorifer kazanlarında mazot bulunamadı, fuel-oil bulunamadı. Devlet dairelerinde bu beyefendiler paltoyla oturdular paltoyla. Hatırlayın o günleri. Kendine hayrı yok ki bunların millete hayrı olacak, benim vatandaşım söylüyor işte. Bunlar geçmişte ne zaman iktidara geldilerse, inanın bu ülkeye 5 sente muhtaç hale getirdiler.
Şu anda dünya küresel bir finans krizini aşmaya çalışıyor. Yunanistan'ın durumu ortada, İrlanda'nın, Portekiz'in, İspanya'nın, ABD'nin durumu ortada. Bu ülkelerde işsizlik aldı başını gidiyor, bütçe açıkları kabarıyor, sosyal harcamalarını, sağlık harcamalarını kısıyorlar. Biz ise 2010 yılında Avrupa'nın, OECD ülkelerinin en hızlı büyüyen ülkesi olduk, 1 numarayız. Yüzde 8,9, yani 9. IMF'den tek kuruş almadan krizi aştık. Sevgili kardeşlerim, bizden önce bu CHP, yavrusu DSP biliyorsunuz öyle değil mi? MHP, bak onların iktidarlarından bize 23,5 milyar dolar IMF'ye borç kaldı. Ödedik ödedik ödedik şu anda ne kaldı biliyor musunuz? 5 milyar dolar.
Sevgili kardeşlerim; bitmedi. Bizim milli bankamız biliyorsunuz Merkez Bankası. Merkez Bankasının kasasında 27,5 milyar dolar döviz vardı. Bunun da yarıdan fazlası işçi döviziydi. 27,5 milyar dolar, bunun da yarıdan fazlası işçi dövizi. Ne yaptık? Kasa şimdi artmaya başlıyor. Ne oldu? Şu anda Merkez Bankasının kasasında 95 milyar dolar var. 27,5 milyar dolar nerede, 95 milyar dolar nerede. Şimdi Kılıçdaroğlu bu paraya sulandı. Onun için bol keseden atıyor, dağıtacağım diyor, vereceğim diyor, her aileye şu kadar para. Dur bakalım, nereden veriyorsun. Benim milletim sana bir defa iktidar verecek mi ki sen bunu dağıtacaksın. Geç onu geç, geç.
Ve sevgili kardeşlerim; benim milletim artık bir sokulduğu delikten bir daha sokulmaz. Bakın, bu CHP'ye hiçbir zaman tek başına iktidar verdi mi bu ülkede? Vermedi. Zar zor işte geçmişte böyle koalisyon ortakları filan oldu, o zamanlarda da batırdılar her şeyi. Ben şimdi Edirne'ye girdiğimde biraz şaşırıyorum. Bu şehir daha güzel olması lazım değil mi? O zaman ben sizlerden özellikle bir değişim, dönüşüm bekliyorum. Biz 32 gün sonra bunu başarmalıyız ve Edirne bunu başarabilecek güce sahip. Size geçmişte İl Başkanım, mesai arkadaşım ve şu anda yine teşkilatlanmada yanımda olan bir arkadaşımı, Batı Trakya'dan maalesef sürgün yiyen bir evladı, bir kardeşimi buraya size milletvekili adayı olarak gönderdim. Mehmet Müezzinoğlu. Ve değerli kardeşlerim, onun yanında yine buradan bir evladımız, Tuna kardeşimizi gayet iyi yetişmiş, donanımlı, genç, dinamik bir kardeşimizi de size onun yanına gönderdim. Ve bir de yine Keşan'dan çok değerli hanım kardeşimizi de size gönderdik, bir üçlü. Şimdi bu işi 3 sıfır yapmaya var mıyız? Yani Edirneli dendiği zaman akla CHP gelirmiş, bırakın o işi. Edirneli denince akla Fatih Sultan Mehmet gelir, akla Selimiye gelir, akla Eski Cami gelir, akla Yıldırım Beyazıt Külliyesi gelir. Öyleyse biz bu tarihe layık olmamız lazım, bu tarihi kıymetini bilmeyenlerle biz bir yere gidemeyiz. Bunu başarmamız lazım.
Bakınız, şu anda İstanbul'da Birleşmiş Milletlerin en önemli zirvelerinden biri yapılıyor. Dünyanın birçok ülkesinden devlet ve hükümet başkanları bu zirve için Türkiye'deler, İstanbul'dalar. Önceki gün zirve açılışında da konuşmamda söyledim. 2012 yılından itibaren Türkiye yoksul ülkelere yılda 200 milyon dolar yardım yapacak. Özel sektörümüzün yoksul ülkelerdeki yatırımlarını 2015 yılına kadar 5 milyar dolara, 2020 yılına kadar da 10 milyar dolara çıkaracağız. Eskiden böyle bir Türkiye var mıydı? İşte şimdi veren el olduk, ama geçmişte alan eldik. Şu CHP'nin iktidarları döneminde bunlar borç bile bulamıyorlardı, şu MHP borç bulamıyordu. Gittikleri zaman 9 ay vadeyle veriyorlardı. Şimdi bakın nereden nereye geldik. Şimdi el uzatan, yoksulların elinden tutan, mağdurların, mazlumların sesi olan, onların hakkını savunan bir Türkiye var. Dünyanın her yerinde vatandaşlarına, soydaşlarına, akrabalarına sahip çıkan, onları kucaklayan bir Türkiye var. Kırcaali'de, Gümülcine'de, İskeçe'de, Kosova'da, Bosna'da, tüm Balkanlar'da kardeşlerinin, soydaşlarının hukukuna sahip çıkan bir Türkiye var. Başı dara düştüğünde her imkanı seferber edip vatandaşını tahliye eden, başka ülkelerin vatandaşlarına da kol kanat geren bir Türkiye var. 8,5 yılda yaptıklarımıza inşallah çok daha fazlasını ekleyeceğiz. 2023 yılına kadar Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına yükselteceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın.
Değerli kardeşlerim; şimdi 12 Haziran, 2012'yi şöyle biraz daha alalım. İnşallah yeni Anayasa için bir milat olacak, buna var mıyız? İleri demokrasiye var mıyız? Temel hak ve özgürlükler için var mıyız? Değerli kardeşlerim, bu ülkede işte bu benim Anayasam demeye var mıyız? Çünkü daha basit bir anayasa, halkın diliyle yazılmış bir anayasa şu anda bu hazırlanıyor. Ve hedefimiz Avrupa Birliğine üye olmuş, standartlarını daha da yükseltmiş, milli gelirini 2 trilyon dolara çıkarmış, zengin, müreffeh bir ülkeyi hep birlikte inşa edeceğiz.
Değerli kardeşlerim; bakınız, Edirne ustalığın şehridir, Edirne ustalar şehridir. İnşallah biz de ustalık dönemine Edirne'nin desteğiyle, Edirne'nin gayretleriyle gireceğiz. Tıpkı Sinan gibi ustalık döneminde Edirne'de çok daha büyük hizmetlere adımızı yazdıracağız. Bakın şunu göğsümü gere gere söylüyorum: Bugün 50'ye yakın eserin açılışını yapacağız Edirne'de, 50'ye yakın. Ayırım yok, bunları yaptık, yapıyoruz, asla ayırım yok. Bunun içinde devasa barajlarından tut göletlerine varıncaya kadar, eğitim, sağlık aklınıza ne gelirse.
Sevgili Edirneliler, sevgili kardeşlerim; tarımın Edirne için ne kadar önemli olduğunu çok iyi biliyoruz. Bizim tarım noktasında Türkiye'yi nereden alıp nereye getirdiğimizi burada, Edirne'de özellikle hatırlatmak istiyorum. Önce su konusu, Çevre ve Orman Bakanlığımız tarafından 2003-2010 yılları arasında, bakın lütfen bunlara dikkat edin bu çok önemli, çiftçi kardeşim bunları iyi dinlesin. Edirne'ye 935 trilyonluk yatırım gerçekleştirdik. Sadece değerli kardeşlerim, su. Bu süreçte 111 bin dekar arazi sulamaya açıldı. Yılda 6,5 milyon metreküp içme suyu sağlandı. 28 bin 680 dekar sulama sahasına sahip yeni Karpuzlu sulamasını yılsonu itibariyle tamamlıyoruz. 522 bin dekar tarım alanının sulanmasını sağlayacak olan Çakmak Barajının ihalesi 2007 yılının sonunda yapıldı. İşe başladık, onu da şu an itibariyle yüzde 70 oranında tamamladık. Edirne'de ORKÖY çalışmaları kapsamında 811 aileye 2 milyon Türk Lirası ferdi proje kredisi verdik.
Bugün hangi barajı açıyoruz? Bugün Hamzadere Barajının açılışını yapıyoruz. 1998'de başlandı ve bu barajı biz bitirdik. Ne kadar harcama yaptık biliyor musunuz? 290 trilyon, yeni parayla 290 milyon. Ve Cimra, Pamuklu, Telmata, Kızkapan, Keşan'da 336 bin dekar araziyi artık suyla buluşturuyoruz. Bugün Hamzadere Barajı dışında, yine Çevre Orman Bakanlığımıza bağlı, DSİ Genel Müdürlüğümüzce tamamlanan Enes Karaincirli Göleti, Keşan Mahmutköy Göleti ve sulaması, Uzunköprü Elmalı Göleti ve sulaması, Keşan Beyköy Göleti ve sulamasıyla Keşan Karlıköy Göleti ve sulamasını da açıyoruz. Bunlar da değerli kardeşlerim, 13 trilyon liraya mâl olan 5 adet sulama tesisiyle 3 bin dekar tarım arazisine su getiriyoruz. Bunlar da ülkemize, Edirne'mize, bölgemize hayırlı olsun.
Sevgili kardeşlerim; kim hizmet veriyor, kim? Soruyorum peki bu CHP buraya ne verdi? Peki benim Edirneli kardeşim bu CHP'de ne buluyor ya, ne var bunlarda? Bunların geçmişinde ne vardı ki bundan sonra ne olacak. Sevgili kardeşlerim, bunlar denendi göründü. Bunlar bizi 5 sente muhtaç ettiler. Ah unutmayın o nüfus kağıtlarına, kartlara gaz yağı için damga vurulduğu günleri, öyle mi? Mazot için damga vurulan günleri unutmayın, ekmek için o damgaların vurulduğu günleri unutmayın. CHP yokluk demektir, CHP yoksulluk demektir bunu böyle biliniz.
Bakın sevgili Edirneliler; şimdi size ben bir müjde daha veriyorum. Görün, başka yere gitmeye gerek yok. Ergene Nehri, Ergene Nehriyle ilgili kampanya yapıyor bu CHP'liler. Şimdi ben size açıklıyorum, Ergene Nehrinin pislenmesinin tek sebebi; Ergene Nehri boyundaki CHP'li belediyelerdir. Belediyeler Yasasına göre, her belediye atık su arıtma tesisini yapması gerekir. Ama bunların hiçbirisinin atık su arıtma tesisi yok. Fakat sıkılmadan, utanmadan diyorlar ki, DSİ gelip bunu yapmıyor. Bu DSİ'nin görevi değil ki. Bu Belediyeler Yasasına göre belediyelerin görevidir. Sen belediye olarak bu arıtma tesisini yapmak zorundasın, yapmıyorsun, DSİ'ye fatura kesiyorsun. Ve Kurban Bayramının son günüydü yanılmıyorsam, bir televizyon kanalında bunu izledim. İçin kan ağladı ve hemen Veysel Bey'i aradım. Dedim ki, Veysel Bey ben biliyorum, bu belediyelerin görevi, çünkü ben Belediye Başkanlığı yaptım. İstanbul'daki arıtma tesislerini Belediye Başkanı olarak o zaman da İSKİ Genel Müdürümdü Veysel Bey, biz yaptık. Şimdi dedik sen onu bunu bırak, DSİ olarak ne yap yap hemen proje çalışmalarını başlat ve biz Ergene Nehrini alalım, kolektörlere ve buranın temizliğine biz girelim. Yasa ise yasa yaparız ve burayı biz temizleyeceğiz. Burası CHP'li belediyelermiş, bilmem neymiş takma kafana. At denize, balık bilmezse Hâlik bilir dedik, biz bu yola girdik. Ama bu CHP'ye dersini vermemiz lazım ayrıca. 6 Mayıs 2011 tarihinde bir eylem planı devreye soktuk. Değerli kardeşlerim, bu eylem planını bütün yönleriyle burada Çerkezköy'de ve Lüleburgaz'da Bakanım ilan etti. Adı da "Şafak Harekatı." Başladık bu işe.
Değerli kardeşlerim; bu çalışmalar atık su arıtma tesislerinin inşası, dere ıslahı, ağaçlandırma ve erozyon kontrolü, katı atık bertaraf tesisleri gibi birçok tesisin de yapılmasını kapsıyor. Bunların hepsini de yapacağız. Çünkü CHP'li belediyeler modern çöp depolama nedir bunu bilmezler. Ama biz bunları yapa yapa geldik. Ben İstanbul'u kimden devraldım? CHP belediyesinden devraldım ve göreve geldiğimde Ümraniye çöplüğü CHP'li belediye döneminde patlamıştı. Ve patlayınca 39 kişi orada vatandaşımız ne yazık ki ölmüştü. CHP'li belediye vardı. İstanbul biliyorsunuz susuzdu, İstanbul'da hava kirliliği vardı ve gaz maskesi dağıtıyordu gazeteler. Çöp dağları İstanbul'u istila etmişti. Biz geldik elhamdülillah Istranca'dan 180 kilometreden İstanbul'a su getirdik. Hava kirliliği yok oldu, çöp dağları ortadan kalktı. Tertemiz bir İstanbul'a kavuştuk. Sevgili kardeşlerim, bir değişim yaşadık. İstiyorum ki Edirne de bu değişimi yaşasın. Her yönüyle. Şimdi 5 yılda bu eylem planını Çevre Orman Bakanlığımız halledecek. Ergene'yi inşallah eski güzel günlerine kavuşturarak hayata döndüreceğiz. Barajlar hariç bu eylem planı için ayırdığımız bütçe ne biliyor musunuz? 1 milyar lira, yani 1 katrilyon. Edirne'ye nasıl baktığımızı görüyor musunuz ve bugün 50'ye yakın eser açıyoruz, nasıl baktığımızı görüyor musunuz? Bütün bu hizmetler ortada, hiçbir zaman dışlamadık, ama ben soruyorum, başınızı iki elinizin arasına alın kardeşlerim, anlatın bunları gittiğiniz yerlerde. Ne verecek bu CHP bize diye anlatın. Şu anda hizmet veren bir iktidar var Allah aşkına ya buraya bakın. Maliyeti ne olursa olsun halkımıza feda olsun. Benim vatandaşım her şeyin en iyisine layıktır. Türkiye'yi nasıl kirlilikten kurtardıysak, nasıl her türlü pisliği temizlediysek, inşallah Ergene'yi ve Ergene Havzasını da yine biz kirlilikten temizleyecek, arındıracak ve su kalitesini de artıracağız.
Geliyorum tarıma. Edirneli çiftçi kardeşlerimize bakınız, 2002 yılında sadece bizden öncekiler ne verdi biliyor musunuz? 37 milyon lira destek ödemesi yaptı. Biz bu rakamı kaça çıkardık biliyor musunuz? Yüzde 281 artırarak, 142 milyon liraya çıkardık. Edirneli çiftçi kardeşlerimize Nisan sonu itibariyle ne kadar destek verdik biliyor musunuz? 960 milyon lira, yani 960 trilyon. Değerli kardeşlerim, Edirne'de hayvancılıkla uğraşan kardeşlerimize bizden önceki iktidar 2,7 milyon lira verdi. Biz 10 kat artırdık bunu, 29 milyon liraya çıkardık. Edirne'ye Nisan sonu itibariyle 119 milyon lira hayvancılık desteği ödemesi yaptık. Bakınız, bizden önce Ziraat Bankası çiftçiye yüzde kaç faizle kredi veriyordu biliyor musun kardeşlerim, kaç? Yüzde 59'la veriyordu, yüzde 59 faizle. Şimdi biz yüzde 5'le veriyoruz, yüzde 5. Çiftçinin yanında olan kim? Biz. Esnaf, sanatkâra yüzde 47 faizle kredi veriyorlardı Halk Bankası. Şimdi yüzde 5. Müracaatını yap, yüzde 5. Esnaf, sanatkâra yüzde 5 faizle ve bizden öncekiler 5 bin lira veriyordu, şimdi 100 bin liraya kadar kredi alma şansı var esnaf ve sanatkârın. Daha ne diyeyim ya, daha ne diyeyim.
Değerli kardeşlerim; şimdi gelelim eğitime, eğitime gelelim. Kitaplar sıraların üzerine ücretsiz geliyor mu? İlköğretimde, ortaöğretimde kitaplarımızı ücretsiz alıyor muyuz? Alıyoruz. Şimdi imkanı olmayanlara sesleniyorum. İlköğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 30 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 35 lira. Ortaöğretimde erkek öğrenciye ne veriyoruz? 45 lira. Kız öğrenciye ne veriyoruz? 55 lira. Kaymakamlığa müracaatını yapar ve gerçekten şartları da uygun fakir fukara, garip gurebaysa, kaç çocuk olursa olsun bu parayı alır. Çünkü eğitimde engel tanımıyoruz. Sosyal güvencesi yoksa her ay 150 lira nakit maaş veriyoruz, bu da var ayrıca. Erzak bunu veriyoruz, yakıt veriyoruz, bunu da veriyoruz. Şimdi bunlarla yetinmiyoruz. Değerli kardeşlerim, üniversite öğrencilerine sesleniyorum, gençler. Bizden önce ne veriyorlardı? 45 liracık burs, 45 lira ya. Bu Türkiye'ye yakışır mı? Şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz. Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorlarsa 150 lira da ayrıca beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Mastır öğrencisiyse 480 lira veriyoruz. Doktora öğrencilerine 720 lira veriyoruz. Ah benim kardeşlerim ah, işte demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bu. Gençliğine sahip olan devlet bu.
Şimdi size yeni bir müjde veriyorum. Değerli kardeşlerim, artık okullardan karatahtayı kaldırıyoruz. Artık akıllı tahtaya geçiyoruz, akıllı tahta. 4 yıl içinde bütün okullarımıza bu akıllı tahtayı monte edeceğiz. Bunlar bilgisayar donanımlı olacak, bilgisayar donanımlı. Projeksiyon olacak, bunlar Fatih projesi kapsamında. Fatih'in kentinde konuşuyorum bunları. Ona göre. Ve 4 yılda bunlar bitecek. Ve bir de her öğrencimize elektronik kitap vereceğiz, elektronik kitap. Bütün müfredat bunun içerisinde olacak. Bunu ücretsiz olarak vereceğiz, ücretsiz. Şu anda bütün hazırlıklarımız tamam, seçimden sonra ihalesini yapıyoruz ve ondan sonra da üretim başlayacak. Ne dedik biz? Ne aldanan olacağız, ne aldatan olacağız, biz yapacağımızı vaat ederiz, yapmayacağımızı vaat etmeyiz. Bugüne kadar söz verip de yapmadığımız kaldı mı? Bundan sonra da olmayacak. Ne söz verirsek bu olacak.
Değerli kardeşlerim; eğitimde bu adımı atarken, üniversitelerimiz ve bakınız Milli Eğitimde biz 1 numara bütçeyi ona ayırıyoruz. Aynı şekilde en çok kadroyu oraya veriyoruz. Ama 2. sırada ne var? Sağlık var ve sağlıkta da bunu devamlı artırıyoruz, artıracağız. İnşallah önünüz açılacak ve bütün hastane sayılarını biliyorsunuz artırıyoruz, artıracağız. Ve şu anda bakınız çok önemli adımlar atıyoruz, nerede? İşte sağlıkta attığımız adımlar... Sizin bu heyecanınıza can kurban, evvel Allah, bu coşkunuza can kurban. Artık yepyeni bir dönem başlattık. Sağlıkta istediğiniz hastaneye gidiyor musunuz? Ayırım var mı? İstediğin eczaneden ilacını alıyor musun? Eksik var mı? Bay Kemal, bak Edirne ne diyor. SSK Genel Müdürüydün, SSK Genel Müdürüyken 8 sene bu milletin anasını ağlattın be. Bir SSK'yı yönetemedin be. Benim vatandaşım hastane kuyruklarında az mı çile çekti be. Ben de SSK'lıydım be, inim inim inlettin bizi. Gider numarayı alırdık, doktor efendi bizi muayenehaneye çağırırdı. Muayenehanede "money money" parayı vereceksin, parayı vermeden tedavi var mı? Yok. Böyle bizi ıstırap çukurunda inlettiler, değil mi? Değerli kardeşlerim, şimdi hangi yüzle çıkıyor milletin karşısına anlamak mümkün değil. Ve değerli kardeşlerim, 1999'a kadar orada kaldı. Hep zarar, artarak zarar zarar zarar, en sonunda baktı ki bu işi götüremiyorum, batacağım, merhum Ecevit'e gitti, aday yap beni dedi, yapar mısınız dedi. Ecevit de tabi senin gibi başarısız bir Genel Müdürü herhalde nasıl aday yapayım dedi veto etti, yapmadı, yapmadı gönderdi. Şimdi de çıkmış, kalkıyor sağlıkla ilgili olarak konuşuyor, ya konuşamazsın. Beni de televizyona davet ediyor, sevsinler seni. Sen daha dur bakalım çırak bile olamadın, daha sen amatör küme oyuncususun. Süper Lig takımıyla amatör küme bir araya gelir mi? Arada bir fark var.
Değerli kardeşlerim; şu anda hamdolsun sağlıkta benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor, özel-devlet ayırımı yok, hepsi kalktı. Hiçbirinize bir ayırım yapılamaz, yapıldığı anda hemen bunu kaymakama, hemen bunu valiliğe, en azından hiçbirinden cevap alamıyorsanız teşkilatıma bildirin. Ben takipçisi olacağım. Bakın, geçenlerde Gümüşhane'deydim, Gümüşhane'de. Yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Diyaliz hastası, böbrekte rahatsızlık vardı. 6 yaşından itibaren çekmiş. Netice alınamayınca böbrek arandı, Zonguldak'ta böbrek bulundu ve değerli kardeşlerim 2 tane bizim jet ambulansımız var. Bir tanesi anne, baba ve çocuğu aldı Trabzon'dan Ankara'ya, bir diğer jet ambulansımız da Zonguldak'tan böbreği aldı, Ankara'ya ve Ankara'da operasyon yapıldı ve Semih'imiz sağlığına kavuştu. Sordum Semih'e, yavrum dedim ne olacaksın, dedi ki Başbakanım doktor olacağım dedi. Senin dedim dilin dert görmesin, ellerin dert görmesin, inşallah sen de bu ellerinle şifa dağıtırsın. Değerli kardeşlerim, biz buyuz ve kalkıyor 2,5 yaşında Kübra açlıktan öldü diyor. Araştırdık neyin nesi, bir de baktık ki meğerse CHP'li belediyenin olduğu bir ilçede. Kardeşim, yani biz bunu duymamış olabiliriz, yani sen bunu duymuşsan Bay Kemal sen bu çocuğa niçin destek olmadın, yardımcı olmadın? Senin belediyen niçin destek olmadı? En azından bu yavruya sen niçin sahiplenmedin? Veya kalkardın sen bana bir telefon ederdin, ben kalkar gereğini yapardım. Olay bu ve dürüst değiller, spekülasyon, istismar yapıyorlar. Dürüst olsalar bunların hepsi ortadan kalkar.
Değerli kardeşlerim; bakınız, bu noktada atılan adımlar var, gerçekçi adımlar var. Bu adımları öncelikle görmek gerekir. Ve bütün bu yapılanlarla beraber gelinen nokta ortada. Şimdi sağlıkta atılan bu adımlarla benim vatandaşım gereken ilgi, alakayı görüyor, bu ortada. İnşallah şu anda Türkiye'de attığımız bu adımlarla daha iyi günlere gideceğiz. 490 bin konut yaptık, 360 binini sahiplerine teslim ettik, diğerlerinin inşası devam ediyor. Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Sevgili kardeşlerim, çok fakirlere, evlenecek değil mi, biz 50 metrekarelik daire yapıyoruz. Ve peşinatsız, çeyizini de alıyoruz, beyaz eşyasını, mobilyasını alıyoruz, 20 yıl vadeyle ayda 100 lira, 120 lira taksitle onlara vereceğiz. Yeter ki evlensinler. Ve şimdi yeni ev 500 bin paketinin içerisinde bunlar var. İstiyoruz ki benim insanım berbat yerlerde kalmasın. Bak biz şimdi Roman kardeşlerimiz için biliyorsunuz modern projeler ürettik ve bu modern projeler şu anda inşa ediliyor. Bunları da Roman kardeşlerime vereceğiz. Niçin? İstiyoruz ki farklı bir Türkiye, ayrımcılığın olmadığı bir Türkiye'yi herkes görsün.
Ulaşımda sevgili kardeşlerim, bizden önce yapılan bölünmüş yolların toplamı ne kadardı? 6 bin 100 kilometre. Biz 8 yılda ne kadar yaptık? 13 bin 600 kilometre. Halep oradaysa arşın burada. Ve bunu 15 bin kilometreye tamamlayacağız. Şimdi 2023'e kadar bir 15 bin kilometre daha yapacağız. Şu anda İstanbul'dan Edirne'ye yolları görüyoruz değil mi? Nasıl yollar? Allah için konuşalım. Kavşaklar vesaire nasıl? Bunları kim yaptı, CHP mi yaptı? Bunları AK PARTi iktidarı yaptı, yapmaya devam ediyor. Buradan başlıyorsun ta Keşan'dan Gelibolu'ya kadar bu yolları kim yaptı? Bizler yaptık. Neredeydi bunlar? Evvel Allah, onlar uykuda, biz çalışıyoruz. Türkiye'de hızlı trenin adı bile yoktu. Şimdi Ankara-Eskişehir hızlı tren çalışıyor. Eskişehir-İstanbul hızla devam ediyor. Şimdi de Ankara-Konya'yı yaptık, bu ay hizmete alıyoruz. Havayolunu halkın yolu haline getirdik. Bakınız, şu Kapıkule'nin halini biliyordunuz değil mi? Neydi, mezbelelik miydi? Şimdi nasıl Kapıkule? Bizim işimiz bu. Ve sevgili kardeşlerim, dış hatlarda yolcu sayısını 52 milyona, iç hatlarda yolcu sayısını 102 milyona çıkardık. Fiyatlar ucuz, rahatlıkla benim vatandaşım artık her yere gidiyor. Çiftçilerimize Cumhuriyet tarihinin en büyük desteklerini verdik. Geçtiğimiz 8,5 yılda çiftçimize toplamda 36 milyar 300 milyon lira destek verdik.
Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber yolumuza KÖYDES, BELDES bu desteklerle de devam ettik, ediyoruz. Şimdi bir SUKAP projemiz var. SUKAP'la da küçük belediyelerimize hibe destek veriyoruz. Büyüklere çok düşük faizle veriyoruz ve değerli kardeşlerim içme suyu, atık su kanalı, yağmur suyu kanallarını yapmak için 400 trilyonu şu anda hazırlamış durumdayız ve bunu o belediyelerimize vereceğiz, ki hemen ayağa kalksınlar. Yeniden büyük Türkiye'yi işte bu temeller üzerinde ayağa kaldıracağız.
Şimdi Edirne'de eğitimde 604 derslik yaptık. Edirne'ye 5 bin 532 bilgisayar gönderdik. Trakya Üniversitesi bünyesinde Balkan Araştırma Enstitüsü, 2 fakülte, 2 yüksekokul, 3 meslek yüksekokulu ve Trakya Teknopark hizmete girdi. Değerli kardeşlerim, yaptığımız yurtlar 2002 yılında 3 bin 760 olan yükseköğretim yatak kapasitesini 4 bin 126'ya yükselttik. Şimdi Edirne'de 1000 ve Uzunköprü'de 5 yüz yatak kapasiteli toplam 2 yurdumuz daha var. İnşallah bunları da halledeceğiz.
Değerli kardeşlerim; yapımına bizden önce başlanan Keşan Devlet Hastanesi ek binası, Edirne Devlet Hastanesi Kreş binası ve 1 adet Aile Sağlığı Merkezini tamamladık, hizmete açtık. Uzunköprü Devlet Hastanesi böyleyken, Uzunköprü ne olacak? İşte Uzunköprü'yü de biliyorsunuz renove ediyoruz, restore ediyoruz, o da yürüyor.
Değerli kardeşlerim; tabi bu arada Edirne Adalet Sarayının yapımına süratle devam ediyoruz. İnşallah en kısa sürede onu da tamamlayacağız. Ulaştırmada sevgili kardeşlerim, Edirne'de biz gelene kadar 80 kilometre yol yapılmıştı. 8,5 senede biz buna 164 kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Edirne'yi Tekirdağ'a ve Çanakkale'ye bölünmüş yolla bağladık. 2006'da doğalgazı Edirne'ye getirdik. Artık kombiye bas düğmesine, bütün daire sıcak, sıcak su evde, bunu getirdik.
Şimdi vakıflar, Edirne'de tam 87 eserin restorasyonunu yaptık, 87 eser. Bunların örneklerini vereyim; Fatih Cami, Hacı Süleyman Efendi Cami, Alaca Mustafa Paşa Cami, Çakırağa Cami, Eski Cami, Has Yunus Baba Türbesi, Keşan Hamamı ve Kadı Bedrettin Çeşmesini restore ederek hizmete sunduk.
Değerli kardeşlerim; şimdi 12 Haziran'da biz Türkiye'ye ve Edirne'ye hizmet yolunda durmaksızın yolumuza devam edeceğiz. Bu seçimde de karar sizde, yetki sizde, mühür sizde. 32 gün. Kale unutmayın içeriden fethedilir. Onun için hanım kardeşlerim, 32 gün yoğun çalışmaya hazır mıyız? Beyler, hanımların sesini duydunuz mu? Hazır mıyız? Gençler hazır mıyız? Ve 3 milletvekilliğini ne yapacağız? 3'te 3, 3'te 3'e var mıyız? Kendimizi buna göre odaklayacağız, ama yatarak değil, koşacağız, çalışacağız. 3'te 3.
Şimdi şöyle elleri bir göreyim. Maşallah. Şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Neydi? Elleri indirmeyin ama, niye indiriyorsunuz?
Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.
Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran Edirne'miz, ülkemiz, milletimiz, Türk demokrasisi ve Partimiz için hayırlara vesile olsun diyorum. Durmak yok Yola Devam. Durmak yok Yola Devam. Kapı kapı dolaşmaya... Eyvallah, sağ olun, var olun.
|