Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-13-2011, 09:10   #26
Kullanıcı Adı
Bilal Baştan
Standart Başbakan Erdoğan'ın Balıkesir Mitinginde Yaptığı Konuşmanın Tam Metni...
12.05.2011

Havran'ı selamlıyorum. Aynı şekilde İvrindi'ye, Kepsut'a, Manyas'a, Marmara'ya, Savaştepe'ye, Sındırgı'ya, Susurluk'a, oralarda yaşayan tüm kardeşlerime selamlarımı, sevgilerimi yolluyorum.

Coşkunuzdan, heyecanınızdan, sevdanızdan dolayı sizlere, Balıkesirli tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.

Sevgili Balıkesirliler, biz size sevdalıyız be. Ferhat, nasıl Şirin için yollara düştüyse, Mecnun nasıl Leyla için çöllere düştüyse, biz de sizin aşkınızla, sizin sevdanızla Anadolu'nun, Trakya'nın yollarına düştük.

8,5 yılda tam 8 kere Balıkesir'e geldim. Uzak demedik, yakın demedik, ücra demedik, sapa demedik geldik. Bu kavramlar bizim lügatimizde yok. Milletle kavuşmak için dağları deliyoruz. Nehirleri aşıyor, uzakları yakın ediyoruz. Allah'a şükür 780 bin kilometrekarenin tamamında eserimiz yükseliyor, tamamında hizmetimiz var. 79 yılda yapılamayanları 8,5 yılda yaptık. 8,5 yılda Türkiye'ye ilkleri yaşattık. Hiç yaşamadığı sevinçleri, başarıları yaşattık. Sizin desteğinizle, sizin hayır dualarınızla. Bugün bir daha durmak yok, yola devam. Sağ olasınız.

Balıkesir, bizimle mi? Balıkesir, arkamızda mı? Balıkesir, bir kez daha gür bir seda ile AK PARTi diyor mu? Allah'ın izniyle bu iş bitmiştir, Allah'ın izniyle bu iş tamam.

Sevgili kardeşlerim, sevgili Balıkesirliler, kahramanlığın şehri Balıkesir, Balıkesir yiğitliğin şehri. Balıkesir Kurtuluş Savaşının, Balıkesir Kuvayi Milliye'nin şehri, Balıkesir Veli Şemseddin'in, Birgivi'nin, büyük alim Hasan Basri Çantay'ın şehri. Balıkesir, Çanakkale Savaşı'nda 250 kiloluk gülleyi sırtlayıp destan yazan Seyit Onbaşı'nın şehri. Hepsinden Allah razı olsun, mekanları cennet olsun. Allah, bizi onların şefaatine, onların layık olduğu mertebelere layık kılsın.

Şimdi bakın sevgili kardeşlerim, ben bugün Balıkesir'de özellikle gençlerimizi ilgilendiren bazı önemli hususlara dikkat çekeceğim. Balıkesirli kardeşlerimin, Balıkesirli gençlerin, tüm Türkiye'nin dikkatlerini buraya çekiyorum. Sevgili kardeşlerim, Balıkesir Lisesi, eski adıyla Balıkesir Sultanisi, 1919-1917 eğitim öğretim yılında hiç mezun vermedi. Nedenini biliyor musunuz? Çünkü, lisenin tüm talebeleri Çanakkale cephesini, vatanı savunmaya gittiler. Bakın bu çok önemli. Hiçbiri geri dönmedi. Hepsi şahadet diploması aldı. İşte biz bu neslin evlatlarıyız, bu neslin çocuklarıyız. Onun için Balıkesir şanlı, onun için Balıkesir'in şahadetnamesi çok değerli. İşte bizim böyle gençlerimiz var.

Gençler, aynı izde yürümeye var mıyız? Mesele bu. Bizi kimse tutabilir mi ya? Tutamayacaklar. Evvel Allah muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkıyoruz, çıkacağız. Biz bu gençlerle hep gurur duyduk, gurur duymaya da devam edeceğiz.

Bu ülkenin gençleri her şeyi fazlasıyla hak ediyorlar. Bu ülkenin gençleri ellerine imkan verildiğinde, fırsat verildiğinde bütün Türkiye'yi gururlandıracak işlere imza atıyorlar. Biz AK PARTi döneminde gençliğe olan inancımızla, gençlerimizi düşünerek 163 bin yeni derslik inşa ettik. Çünkü ne varsa onlarda var. Onları iyi yetiştirmemiz lazım. 89 yeni üniversite kurduk, şu anda 165 üniversitemiz var, üniversitesi olmayan ilimiz kalmadı. Niye? Bizim inandığımız dinin ilk emri, "Oku, seni yaradan Rabbinin adıyla oku." İlme bu denli önem veren bir dinin, bir medeniyetin mensupları olarak bu işe çok önem vermemiz gerekiyordu. Ne yaptık? Milli Eğitim bütçesini bir numara yaptık. Şu anda Milli Eğitim bütçesi bizim bütçemizde birinci sırada. Savunmaydı daha önce, Savunmayı 6. sıraya aldık, Milli Eğitimi 1 numara yaptık. Arkasına Sağlığı koyduk, sağlıklı, eğitimli bir nesil; hedef bu. İstiyoruz ki gençler kendi illerinde en iyi şekilde, en iyi imkanlarla eğitim görsünler. 2002'de bizden önce iktidarda kim vardı? MHP vardı, CHP'nin yavrusu DSP vardı, ANAP vardı, o zaten şu anda artık gitti. Sevgili kardeşlerim, gençlere ne veriyorlardı biliyor musunuz burs olarak? 45 liracık, 45 lira, aman Yarabbim. Ya bu gençler dilenci mi? Peki, biz ne veriyoruz? Biz 240 lira veriyoruz. Bitmedi, Kredi Yurtlar Kurumunda kalıyorsa öğrenci 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne oldu? 390 lira. Bitmedi, mastır yapıyorsa 480 lira. Eğer doktora öğrencisiyse 720 lira veriyoruz. Biz buyuz. Neden? Çünkü biz bu işe çok önem veriyoruz. Bak kitaplarımızı her eğitim-öğretim yılının başında sıraların üzerinde buluyor muyuz? Para veriyor muyuz? Ah ah, bütün kardeşlerim bilirler, biz nasıl okuduk? Var mıydı, kitap bulabiliyor muyduk? Teksir kağıdıyla bile kitap bulamıyorduk. Ağabeylerimize söylerdik, ne olur sen teksirlerini bize sat, teksir notlarını bize ver, vermezlerdi. Ama şimdi biz oradan ibret alarak, 1. hamur kuşe kağıttan kitaplar hazırladık, veriyoruz. Paran bile olsa kitapevine, kırtasiyeciye gidersin kitabı bulamazsın, değil mi? Buralardan geldik, ama bu çağı biz kapattık. Bu geri bir çağ idi, biz şimdi çok ileri adımlar atıyoruz.

Geldik, sevgili kardeşlerim okullarda bilgisayar yoktu. Yani bu CHP zihniyeti, bu MHP zihniyeti bunların hepsi gerici gerici, gerici bunlar. Dünya bilgisayarı kullanıyor, bilişim teknoloji sınıflarını açıyor, bizde yok. Ne yaptık? Süratle bilişim teknoloji sınıflarını açtık. Biraz sonra rakamları vereceğim Balıkesir'le ilgili. Ve her okula bilgisayar göndermeye başladık. Ama şimdi bunlar çıraklık ve kalfalık döneminin adımlarıydı. Şimdi yeni bir adım atıyoruz, ustalık döneminin adımı. Hazırlıklarımız bitti, proje çalışmamız bitti, şimdi attığımız adım artık karatahtaları kaldırıyoruz. Artık akıllı tahtaya geçiyoruz ve bu akıllı tahtalar bilgisayar donanımlı olacak, internet ağıyla dünyaya bağlanacağız. Sınıflarımızda projeksiyonlar olacak. Bu projenin adı; "Fatih Projesi." Ve her öğrencimize elektronik kitap vereceğiz, şu. Bu belki daha da küçülecek, elektronik kitap. Bunu ücretsiz vereceğiz, ücretsiz. Zengin-fakir ayırımı yok, bütün yavrularımızın elinde bu olacak ve bütün müfredat buna girilmiş olacak. İstersen kitapsız git, ama Başbakan amca, ben nostalji olsun diye kitabımı yanıma alabilirim diyenler, defterimi de yanıma alabilirim diyenlere de al, onu da al götür. Ama her şey bu hazinede olacak. Öyle mi hocam? Öyle. Bu adımı atıyoruz. Ve sevgili kardeşlerim, yeni bir sıçramayı, yeni bir çağı gençliğimiz için bunlarla atıyoruz. Çünkü biz bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkâr olmaya geldik. Onu söylüyorum, Amerika'da George, Almanya'da Hans, Helga eğitim teknolojisinde neyi kullanıyorsa, Balıkesir'de benim Ahmet'im, Mehmet'im, Hasan'ım, Hüseyin'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hatice'm, Hülya'm onlar da niçin bunları kullanmasın? Derdimiz bu. İşte şimdi bunu başarıyoruz. Biz sizlerle gurur duyuyoruz, biz sizlerle gurur duyuyoruz.

Sevgili Balıkesirliler; bakınız, eğitimde engel yok, imkan yok değil mi? Diyorum ki, kardeşim imkanın var, hemen müracaatını yap kaymakamlığa, ilçe milli eğitim müdürlüğüne, yoksulluğunu orada dile getir. Sana erkek evladın için ilköğretimde 30 lira, kız evladın için 35 lira veriyoruz. Ortaöğretimde ise erkek evladın için 45 lira, kız evladın için 55 lira veriyoruz. Bak pozitif ayrımcılık, parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz anneye. Babaya değil, olur ya duman olup gitmesin, buna da dikkat ediyoruz. Kaç çocuk olursa olsun hepsine veriyoruz. Sevgili kardeşlerim, çünkü biz sizin için varız. Onun için bu yola koyulduk. Yeter ki siz bize bir Allah razı olsun deyin yeter, derdimiz bu.

Geliyorum sağlığa, sağlıkta geldik, hal ortadaydı değil mi? Devletin hastanesi ayrı, işçinin hastanesi ayrı, özel sektör ayrı. Parası olan özel sektörün hastanelerine gider, işte işçi SSK'ya, emekli devlet hastanesine gider, böyle bir ayrımcılık. Dedik ki biz bu ayrımcılığı kaldıracağız. Devlet koordinatördür. Hastaneleri birleştireceğiz, bu CHP dedi ki birleştiremezsiniz. Niye birleştirmeyelim? İnanın bunlarla Parlamentoda savaş ettik savaş. Sonunda onlar olmaz dedi, biz de olur olur bal gibi olur dedik. Ve bu yasal düzenlemeyi yaptık çıkardık. Oldu mu? Şimdi benim vatandaşım istediği hastaneye gidiyor mu? Ayırım var mı? Değerli kardeşlerim, ilacımızı alamıyorduk. Hastaneye gidiyorsun, doktor efendi muayenehaneye çağırıyor, öyle mi? Muayenehaneye gidiyorsun bedava mı? Para para. Zaten onun için veriyor. Bakın şimdi biz part time çalışmayı kaldırttık, full time diyoruz rahatsız oldu bazıları. Olanlar kim? Sosyal demokratım diyenler, bu CHP filan onlara destek veriyoruz. Ne demek kardeşim, bu milletin evlatları niye doktor oldu, halkına hizmet için değil mi? Tam gün çalışan da var, ama bir miktar da işte ideolojik nedenlerle bu CHP zihniyetinin de tahrikiyle maalesef bakıyorsunuz part time çalışmak isteyenler var. Dedik ki olmaz, bak biz size döner sermaye getirdik, şunu getirdik bunu getirdik. Kardeşim, bak herkes üniversite bitiriyor, mühendis oluyor, bilmem ne oluyor. Bunların hepsi gelip de full time çalışıyor, sen de çalışacaksın kardeşim. Yemini bunun için yapmadın mı? Yaptın. Doktorluk bu noktada en ideal hizmet yollarından birisi değil mi? Benim insanım sana bir Allah razı olsun desin bundan daha büyük para var mı? Neymiş? Ben daha fazla okuyorum. Olabilir olabilir. Ama sağ olsun şu anda devlet hastanelerinde yüzde 80-85 Tam Gün Yasasına evet dediler ve aynen çalışıyorlar. Ben de şahsım, milletim adına Allah onlardan razı olsun diyorum. Biz de elimizden geleni özlük hakları noktasında daha da artırdık, daha da artırmaya gayret ediyoruz, edeceğiz. Yeter ki halkımın hizmetinde olanların biz de yanındayız. Onun için bu oyunlara da gelmeyin. Zaman zaman bazen böyle hastanelerde grev gibi olaylara giriyor. Hastanede grev yapılır mı be? Oraya tedaviye gelenler doktor bulamazsa bu ne olur?

Biz şu anda 18 tane bak helikopter ambulans aldık. 16 noktada bunlar bulunuyor, nerede bir sıkıntı var anında helikopter ambulanslar oraya gidiyor. 2 tane jet ambulansımız var, şimdi 3 tane daha alıyoruz, 5 tane olacak. Niye? Türkiye'nin bir ucundan bir ucuna icabında bunlar hasta taşıyabilecekler. İşte geçenlerde Sayın Tatlıses'i biliyorsunuz bu uçakla ta Almanya'ya götürdüler. Böyle bir anda bunlar devreye girecek. Niye? İnsandan daha değerli bir şey bizim için yok. Devlet, insanın hizmetkârıdır, biz bu anlayışla yola çıktık. Onun için seferber olduk.

Amma gel gör ki bir de bizim Bay Kemal vardı. Bir zamanlar Bay Kemal, SSK'nın Genel Müdürüydü. Bir varmış bir yokmuş, Genel Müdürlüğü 90'lı yıllarda hastanelerde ne sıkıntılar çektiğimizi biliyorsunuz, anlatmama gerek var mı? İlaçlarımızı alamadığımız dönemleri hatırlıyorsunuz, anlatmama gerek var mı? Genel Müdür kim? Sayın Kılıçdaroğlu. Sayın Kılıçdaroğlu, sen benim vatandaşımın ilaçlarını bile veremedin, şimdi nereden böyle atıp tutuyorsun, hangi keseden şimdi konuşuyorsun? Değerli kardeşlerim, bakınız, Sayın Kılıçdaroğlu o dönem içerisinde öyle suiistimallere adım atmış ki, şu anda ben sizlere bir belge açıklayacağım. Değerli kardeşlerim, diyor ya dürüstlük abidesi, hani yolsuzlukların peşini bırakmam diyor ya, bakın elimdeki belgeyi şimdi açıklıyorum size. Belge bu. Ben boş dosya açıklamıyorum, belge açıklıyorum. Altında kapı gibi Kılıçdaroğlu'nun değerli kardeşlerim oluru var. Sevgili kardeşlerim, şimdi bu belgenin okuyorum sizlere bir kısmını, çok önemli bu, bunu bilmenizde fayda mülahaza ediyorum. "ÖSYM tarafından sınav günlerinin dolu olduğu, yakın zamanda yapılan sınavla yeterli sayıda başvurunun alınamadığı, 1998 yılından sonra sınavların yapılması halinde atamaların gecikebileceği, söz konusu pozisyonlarda görev almak isteyenlerin talepleri doğrultusunda atamalarının gerçekleştirilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir" diyor. Değerli kardeşlerim, belge bu.

Şimdi tarih 14.7.1998, olur imzası Kemal Kılıçdaroğlu'nun. Şimdi ben soruyorum, nasıl oluyor da ÖSYM sınav yapamıyor? Hani bu son zamanlarda ÖSYM üzerinden geçiniyor ya. Şimdi bunun cevabını ver Bay Kemal. Nasıl oluyor da yeterli başvuru alınamıyor? Bu söz konusu pozisyonlar neler? O pozisyonlara başvuranlar kimler? Esas soruya geliyorum; Sayın Kılıçdaroğlu, SSK'ya bu şekilde kimleri atadınız? O atananlar kimler? Sizinle bir akrabalıkları var mı? Soyadları sizin eski soyadınızla, eşinizin eski soyadıyla aynı olan kaç kişi bu şekilde işe alındı? Dürüstsünüz ya, mertsiniz ya, Gandi'siniz ya, bu sorulara cevap verin. Sevgili kardeşlerim, bunları Meclis'te de biz yüzüne vurduk, ama cevap alamadık. Parlamentoda yüzüne vurduk, cevap alamadık.

Değerli kardeşlerim; biz 14 Ağustos 2001'de Partimizi kurduğumuz andan itibaren bir ilkenin peşinde koştuk. Bu ilkeyi hayata geçirdik, dürüst siyaset, seviyeli siyaset, tutarlı siyaset. Asla siyaset yalanla, iftira ile, gerçekleşmesi mümkün olmayacak vaatlerle anılmasın. Siyaset temizlensin, arınsın diye mücadele veriyoruz. Ne yazık ki CHP'si, MHP'si, BDP'si siyaseti paçasından tutup aşağılara çekmek için yoğun gayret gösteriyor. Açık açık söylüyorum, tıpkı geçmişte olduğu gibi değerli kardeşlerim, şu anda da CHP, MHP, BDP, terör örgütü, Ergenekon yanlarına o bir kısım medyayı da alarak aynı hizaya geçtiler.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, şu anda bir konuya daha gireceğim. O da şu: Son zamanlarda YGS sınavları üzerinden Türkiye'de bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanyayı kim yürütüyor? CHP başı çekiyor. Her zamanki gibi ardından MHP geliyor. Onun ardında diğer bazı muhalefet partileri var. Bitmedi, bu sistemli kampanyanın içinde bir de bunların yandaş ve candaş medyası var. Değerli kardeşlerim, onlar da her gün manşetleriyle, programlarıyla, köşe yazılarıyla bu değirmene su taşıyor, bu kampanyaya katkı sağlıyorlar. Amaç ne? Amaç; YGS'ye giren 1 milyon 700 bin genç kardeşimizin zihnini bulandırmak, buradan oy devşirmek. Bu gençler 1 yıl, 2 yıl sabah-akşam ders çalıştılar, üniversiteye hazırlandılar. Bu gençler durmadan dinlenmeden, soluk dahi almadan bu sınava hazırlandılar. Hafta içi okula devam ettiler, sabahlara kadar ders çalıştılar. Üniversite bir bölüm kazanmak, kendilerine bir gelecek kurmak için gayret sarf ettiler. YGS sınavı yapıldı, ardından birileri çıktı şifre yoluyla kopya çekildiğini ortaya attı. Şimdi bakın sevgili Balıkesirliler, sevgili gençler, burası çok önemli, şifre iddiasının altında aslında başka bir şifre var. Nedir bu şifre? Şimdi onu açıklıyorum sizlere. AK PARTiye karşı bir karalama kampanyası; şifre bu. O kadar pervasız, o kadar acımasız, o kadar düşüncesizler, o kadar gözlerini rant bürümüş ki, AK PARTiye karşı başlattıkları bu kampanyada 1 milyon 700 bin öğrencinin hayallerini, umutlarını söndürmekten çekinmediler. AK PARTiyle bir hesabınız varsa, gelin bunu AK PARTiyle görün, ama gençleri pis işlerinize karıştırmayın, alet etmeyin. Bunları defalarca uyardık. Gençlerin emeği, gençlerin umudu, hayalleri üzerinden istismar yapmayın dedik. Bakın konu yargıya intikal etti dedim, bu işin takipçisiyim dedim. Bir öğrencimizin dahi burada mağdur olmasına göz yumamayız dedim. Ve dün ne oldu? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, YGS'deki iddialara ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Yani iddiaları soruşturdu, sonuçlandırdı, sınavda herhangi bir kopya hadisesinin olmadığını ortaya koydu. Şimdi ben Sayın Kılıçdaroğlu'na, Sayın Bahçeli'ye, onların yandaş, candaş medyalarına soruyorum. Yüzünüz kızardı mı, utandınız mı? Kardeşlerim, hiç beklemeyin, inanın bunların yüzü kızarmaz. Bunlar yanlış yaptık, özür dileriz deme erdemini göstermez. Çünkü bunların tek amacı var; çamur at izi kalsın.

Bitmedi, Sayın Kılıçdaroğlu birkaç gündür bir elektronik postadan bahsediyor. O candaş medyaları var ya, onlar da bu iddiayı çarşaf çarşaf yayınlıyor ve bazı köşe yazarları, ki yazıklar olsun onlara, bunu bir gerçekmiş gibi onlar da ÖSYM'nin tarihinde böyle bir olay yok, bir bakan kalkıp da ÖSYM Başkanına böyle bir mail gönderemez diyor. Mail göndermek dediğin nedir? Senin adına bir çete mensubu çıkar, o da bir mail gönderir, mail dediğin olay bu. Kılıçdaroğlu'nun adına da gönderirler. Şimdi Facebook'lar filan, ya bunlar çirkin teknoloji, bu Facebook falan filan bunlar çirkin, berbat. Herkes adına buralarda her türlü ahlaksızlık yapılabilir. Neymiş? ÖSYM'ye bir elektronik bir posta gelmiş, bir bakan yeğninin iyi bir bölüme yerleştirilmesini istemiş. Ya birine çamur atmak, iftira atmak Allah aşkına bu kadar ucuz mu? Bu kadar basit mi? Bir insan utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, yüzü kızarmadan arka arkaya bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir? Allah aşkına Balıkesirli kardeşlerim, bu nasıl bir yalan söyleme yeteneği? Eğer yürüyen yalan görmek istiyorsanız Kılıçdaroğlu'na bakın. İnsan bir araştırmaz mı, soruşturmaz mı? Ya senin eline bunu tutuşturdukları zaman bir soruştur bak. İşin aslını, doğrusunu öğrenmeye tenezzül etmez mi? Birisi çıkıyor, eline bir tane kağıt tutuşturuyor, hemen o da bunu konuşuyor.

Dün Lüleburgaz'da söyledim, dedim ki, senin onurun varsa, bakın bu kadar ağır ifade kullandım. Onurun varsa çık benim bu bakanımı açıkla. Bir saniye tutmam dedim. Çünkü benim bakanlarımın içinde böyle alçakça bir yola tevessül edecek evvel Allah inanıyorum ben bir bakan düşünemem. Çıktığı anda orada onu zaten tutmam. Çünkü benim Partimin adı AK PARTi, ak. Tutmam ne olursa olsun. Ama bakın sahiplenemiyor. Çünkü dürüstlük diye bir şey yok. Değerli kardeşlerim, doğrusunu öğrenmeye tenezzül etmiyor. Bakan arkadaşımın adı çıktı, Rize'den basın toplantısıyla yüklendi, cevap veremiyor. Değerli kardeşlerim, böyle bir siyaset olmaz, böyle bir kirli siyaset olmaz. Ya zaten biliyoruz, senin gelişin belli, sen bir mağdur kasetle geldin, bir mamul kaset Genel Başkanı oldun, olay bu.

Şimdi değerli kardeşlerim; biz tabi yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz, devam edeceğiz. Ancak benim burada özellikle üzerinde durduğum konu şu: Artık biz bu ülkede inşallah temiz siyasetin adımlarını attık. Yola böyle devam ediyoruz. Bizim siyaset tarihimiz hiçbir dönemde bu kadar yalancı, bu kadar rahat yalan söyleyen, bu kadar yalanı ardı ardına dizen siyasetçi profillerini görmedik. Ve önüne gelene dil uzatan, annelere dil uzatan... Haddini bilmez, kutsal değerlerimize dil uzatan siyasetçi tipini bu ülke yeni görüyor. Şimdi de işte bir kez daha böyle bir iftiranın altında kaldık. Bir kez daha attığı çamur eline, yüzüne bulaştı. Sevgili kardeşlerim, sevgili gençler, bakınız şu anda çok farklı bir yolculuğa giriyoruz. Bu beyefendinin 8,5 yıldır yaptığı bu. 8,5 yıldır sadece yalan söylüyor, sadece iftira atıyor, sadece temiz, namuslu insanlara leke çalıyor. Bunun üzerinden kazanırım diyor, defalarca yalanlarını ortaya çıkardık, yüzü kızarmıyor, defalarca çark etti, iddiasının üzerinden yarım saat geçmeden kendi söylediğini inkar etti.

Bakınız şimdi size ben bir başka yalanını daha söylüyorum, çok enteresan. Bıktım bunun yalanlarını söylemekten. Sevgili Balıkesirliler, bakın bunu da dinleyin. Geçenlerde bir televizyon programında, tarih 8 Mayıs, televizyonun adını da vereyim Show TV'de Siyaset Meydanı'nda ne dedi biliyor musunuz? YÖK'ü kaldıracağız dedi. Bakın biz ne diyoruz? Biz YÖK'ü reforme edeceğiz. O YÖK'ü kaldıracağız dedi. Hani diyor ya, AK PARTi ne verirse ben 5 fazlasını veririm. Şimdi orada da YÖK'ü kaldıracağım diyor, geri kalmaması lazım. Fakat çok enteresan, aynı program 35 dakika sonra aynı Kılıçdaroğlu bedelliden gelecek parayı YÖK'e aktaracağını söylüyor. Ya hani YÖK'ü kaldıracaktın, ne oldu? Şimdi bedelliden gelecek olan parayı YÖK'e aktaracağım diyorsun. Demek ki, YÖK'ü kaldırmıyorsun. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış, ama bununki yatsıya kadar da yanmıyor, 35 dakika. Açın Twitter'lara şimdi bakın onun bu yalanına. Ya yatsıya kadar bile yanmıyor. Değerli kardeşlerim, daha 1 sene olmadı Genel Başkan olalı ve defalarca çark etti, U dönüşü yaptı, iftira attı, her seferinde yüzüne çarptık. Ama ne yazık ki, bir kuyruk acısıdır var, gidiyor.

Sevgili kardeşlerim; bakınız, bu beyefendi bu adımlarla bir yere tabi ki varması mümkün değil. İstanbul'da Belediye Başkan adayı oldu, benim Belediye Başkanımla ilgili dedi ki dosyalar çıkartacağım, hala dosya çıkaracak, hala. Ondan sonra bu sefer şimdi MHP ile el ele verdiler, Sayın Bahçeli'yle beraber biz Başbakanla ilgili dosyalar çıkartacağız diyorlar. 8,5 yıldır neredesiniz, çıkarsanıza. Parlamentonun içindesiniz, nerede bu dosyalar? Eğer dosyanız yoksa biz kırtasiyeciden size dosyalar gönderelim. Hadi hemen doldurun gönderin, nerede? Sevgili kardeşlerim, abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz. Bizim böyle bir derdimiz yok evvel Allah. Biz bu noktada güvenliyiz. Eğer bu iktidar yolsuzlukların iktidarı olsaydı, kimden aldık? MHP'den, CHP'nin yavrusu DSP'den. IMF'ye borç neydi? 23,5 milyar dolardı. Şimdi ne kaldı? 5 milyar dolar. 23,5 milyar dolar nerede, 5 milyar dolar nerede. 18,5 milyar dolar ne yaptık? Düşürdük. Şimdi de öderiz ha, yani o 5'i hemen öderiz. Fakat çok düşük bir faiz olduğu için 2012 sonunda bitireceğiz. Hiç problem değil ve biz IMF'yle 3,5 yıldır sözleşme falan da yapmıyoruz, stand-by anlaşmalarını kaldırdık. Çünkü yere sağlam basan bir Türkiye var artık. Şu anda Avrupa'da, OECD ülkeleri içerisinde büyümede birinci sırada olan bir Türkiye var.

Değerli kardeşlerim; bakınız bizim milli bankamız Merkez Bankası değil mi? Biz Merkez Bankasını bu milliyetçi kardeşlerimizden, ben burada MHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, ne olur başınızı iki elinizin arasına alın, düşünün. Bak biz nasıl bir Türkiye aldık, şimdi nereye geldik. Ve sevgili kardeşlerim, o Merkez Bankasının kasasından 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi ne var biliyor musunuz? 95 milyar dolar var. Ya Allah aşkına soruyorum, yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de Merkez Bankasının kasası 95'e çıkar mı? 27,5'ten 95'e. 23,5 milyar dolar IMF'ye borç, o da 5'e iniyor. Böyle bir durum olur mu?

Bitmedi, Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmış. Ve biz 8,5 yılda 13 bin 600 kilometre bölünmüş yol yapmışız. Ya yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir mi? 163 bin derslik 8,5 yıla sığdırmışız, bunları yapabilir mi? Değerli kardeşlerim, bütün bu adımlar o gücümüzden kaynaklanıyor. KÖYDES Projesi dedik, köylerin yollarını, suyunu hallettik. Barajlar, evvel Allah şu ana kadar bitirdiğimiz baraj sayısı 157. Böyle hızla devam ediyoruz. Göletlerin sayısı 60 civarında devam ediyor. Bütün bunlarla beraber Türkiye'yi farklı bir konuma taşıyoruz.

Sevgili kardeşlerim; şimdi geliyorum bir başka noktaya. Tabi Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası'ndaki bu paralara sulandı. Baktı ki bol para var, eee? Şimdi bol keseden atıyor. Çünkü bunlar tarihi boyunca hep boşaltmışlar, şimdi de burayı boşaltırız diyorlar. Fazla meraklanma benim milletim sana zaten böyle bir şeyi vermez, vermez, vermez onu bekleme. Çünkü biz Türkiye hazır, hedef 2023. İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün diyoruz. Değil mi? Onun için biz artık yeniden Sinan'ın izinden gideceğiz, aynen. Dün Edirne'deydim, söyledim. Sinan ne dedi; "Şehzadebaşı Camii benim çıraklık eserimdir. Süleymaniye Camii benim kalfalık eserimdir. Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir." Şimdi çıkmış Kılıçdaroğlu diyor ki, çıraklık da kutsal bir meslektir diyor. Ya ben zaten kutsal değildir demedim ki, ben dönemleri, takvimi ortaya koyuyorum. Yani biz 2002'den 2007'ye kadar çıraklık dönemini yaşadık, 2007'den 2011'e kalfalık dönemini yaşadık, şimdi de ustalık dönemine başlıyoruz, bunu söylüyorum. Çıraklık kötüdür demedim, ama o tezgahlardan biz geçtik, oraları aştık. Sen daha o sürece girmedin, dur bakalım senin daha çok işin var.

Neymiş? Hesap uzmanlığı imtihanına ben giremezmişim. Ya benim zaten oraya girmeye niyetim yok ki, öyle bir şey düşünmedim ki. Ben memur olmayı değil, ben siyaseti düşündüm. Onun için de 18 yaşından itibaren siyaseti geldim siyasetin içinde yaşadım. O günden itibaren bu günlere geldik. Çalıştık çalıştık çalıştık, işte senin gibi hesap uzmanlarını şimdi biz yönetiyoruz, biz yönetiyoruz. Bu işin devlet yönetiminde bir raconu var. Senin gibiler de olur, daha başarılıları da olur. Müsteşarlarından tut da genel müdürlerine kadar hepsi olur. Ama siyaset, bir sevki idaredir, bir liderliktir, lider olmak başka bir şeydir, millet lider arıyor lider. Bunu göreceksin önce, lider, burası önemli. Değerli kardeşlerim, bu ülkenin müsteşara da, genel müdüre de, hesap uzmanına da ihtiyacı var. Ama hepsinden öte lidere ihtiyacı var, lider olmak çok önemli.

Şimdi gelelim bir yere. Sevgili kardeşlerim, Balıkesir'in plaka numarası 10. Öyle mi? Yanlış söylemiyorum değil mi? Bunun bizim için bir anlamı var. İnşallah 2023 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümünde Türkiye, dünyanın ilk 10 ülkesinden biri olur. Bu süreçte Balıkesir'i de Türkiye'nin 10 büyük şehrinden biri yapacağız. Şu anda Balıkesir nüfusu itibariyle büyük şehir olmaya hak kazandı. Seçimlerden sonra Balıkesir'in de büyük şehir olma kararını inşallah alıyoruz. Onun yasasını çıkarıyoruz. Ve tüm Balıkesir'in mülki sınarları, büyükşehir belediyesinin sınırları içinde olacak. Dolayısıyla büyükşehir belediyeleri, ilçe belediyeleriyle birlikte Balıkesir'i daha mamur bir hale getirecek. Artık belde belediyeleri kalmayacak. Köyler, aynen ilçe belediyelerin mahalleleri haline gelecek, böyle bir duruma geçiyoruz. Neden? Altyapı, üstyapıda daha modern bir Balıkesir, daha gelişmiş bir Balıkesir. Peki adımı ne zaman atıyoruz? 2014 yerel seçimlerine Balıkesir, büyükşehir belediyesi olarak girecek. 2014'e kadar aynen şu andaki statüyle gidiyor, ama 2014 seçimlerine, yerel seçimlere büyük şehir olarak girecek. Bunu da AK PARTi olarak sizlere müjdesini bugün veriyorum, hayırlı olsun, hayırlı olsun. Bir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış bir kardeşiniz olarak, Büyükşehir Belediye Başkanlığının ne anlama geldiğini bilen bir kardeşiniz olarak, inanıyorum ki Balıkesir bununla çok şey kazanacak. Şu anda İstanbul, Kocaeli hangi statüdeyse, Balıkesir de aynı statüye giriyor. Sevgili kardeşlerim ve tabi ki burada şöyle arka tarafları da göreyim. Yani bu konuda Balıkesir'in büyük şehir olmasına evet diyorsunuz değil mi? Birlikteyiz değil mi? Bir sıkıntı yok? Tamamdır.

Şimdi Balıkesir bir tarım şehri, Balıkesir alın terini toprağa tohum olarak ekip helal lokma kazanan çiftçi kardeşlerimin şehri. Buraya geldiler, çiftçi kardeşimi kandırmak için bol keseden vaat edip çekip gittiler. Çiftçi kardeşim bunlara kanmasın. Çiftçiye en büyük desteği biz verdik kardeşlerim, vermeye de devam ediyoruz. Fakat yalan söylüyorlar, çiftçi mağdur diyorlar. Değerli kardeşlerim, yem, ot bunda şunda falan fiyatlar şöyle yürüsün, değerli kardeşlerim, verdiğimiz desteklerin rakamlarını vereceğim size. Ama işte yalan söylüyorlar canım kardeşim, ama bunları daha iyi bilin istiyorum.

Bakınız, Balıkesir'e 2003'ten beri verdiğimiz tarımsal desteklerin toplam tutarı ne biliyor musunuz? 909 milyon lira. Yani 909 trilyon. Bu rakam 2002'de neydi biliyor musunuz, bizden önceki iktidarda? Sadece 42 milyon lira. 42 trilyon nerede, 907 trilyon nerede. Değerli kardeşlerim, hayvancılığa verdiğimiz destek toplam 371 trilyon, 907'nin dışında. Süt desteği olarak Balıkesir'e aktardığımız kaynak ne biliyor musunuz? 183 trilyon. Bunu medya yazıyor mu, bunu konuşuyorlar mı? 183 trilyon. 2002 yılında Türkiye'nin tamamında bizden önceki iktidar 82 trilyon vermişti, tamamı. Biz sadece Balıkesir'e bu rakamı veriyoruz. El insaf ya, dürüst olsunlar, olmuyorlar. Biz geçen yıl sadece Balıkesir'de bu kadar hayvancılık desteği verdik. Havran ve Manyas Barajları hayal olmuştu. Biz geldik, gerçeğe dönüştürdük. Ardıçtepe Barajı'nın ihalesini de kısa zamanda yapıyoruz, ona da başlıyoruz.

Değerli kardeşlerim; Balıkesir Üniversitemize Tıp Fakültesini biz kazandırdık. Ve Balıkesir'e kazandırdığımız eserleri, hizmetleri, yatırımları burada şöyle kısaca bir özetleyeyim. Eğitimde Balıkesir'e 1835 derslik yaptık. Okullarımıza ne kadar bilgisayar gönderdik biliyor musunuz? 14 bin 767 bilgisayar gönderdik. Bilişim teknolojisi dedim ya, bunu yaptık. Ve değerli kardeşlerim, bunlarla da kalmadık. Diğer yüksek okullara girmeyeceğim. Fakat sağlıkta 175 trilyonluk yatırım yaptık Balıkesir'e sadece sağlıkta. Bakınız Savaştepe Devlet Hastanesi, Bandırma Devlet Hastanesi, Edremit Devlet Hastanesi, Balıkesir Devlet Hastanesi ek binası, Altınova Alaattin Süberoğlu Devlet Hastanesi ve 9 adet aile sağlığı merkezini tamamladık ve hizmete açtık. Ayrıca çok sayıda yeni sağlık tesisi inşa ettik. Sındırgı, Kepsut, Marmara Ereğli, Susurluk, Gönen hastanelerine ek binalar yaptık. Aynı şekilde Göğüs Hastalıkları Hastanesine ek bina, Atatürk Devlet Hastanesine bağlı Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi ilave ettik. Bir ana çocuk sağlığı merkeziyle 11 aile sağlığı merkezini tamamlayıp, hizmete açtık. Gönen Devlet Hastanesi, Erdek Devlet Hastanesi ek binasıyla Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinin yapımına süratle devam ediyoruz.

Değerli kardeşlerim; bugün Balıkesir'de 5 adet tomografi, 4 adet MR cihazı var. 84 adet diyaliz cihazı vardı biz geldiğimizde. Şu anda 250'ye çıkardık. Ayrıca 11 tane biz geldiğimizde 112 istasyonu vardı. Şimdi 28'e çıkardık. 13 tane ambulans vardı, şimdi 34'e çıkardık. Adalet sarayları; Bandırma, Gömeç, Susurluk, Edremit, Dursun Bey ve Balıkesir adalet saraylarını tamamladık, hizmete açtık. Tamam mı? Sarayları gördünüz. TOKİ aracılığıyla biz Balıkesir'e sevgili kardeşlerim, 5 bin 821 konut uygulaması başlattık. 5 bin 89'unu tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Ulaştırma alanında Balıkesir'in adeta haritasını değiştirdik. 2002'ye kadar, biz gelene kadar 76 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı. 8,5 yılda biz ne yaptık biliyor musunuz? 271 kilometre bölünmüş yol yaptık. Balıkesir'i Manisa, Bursa ve Çanakkale'ye bölünmüş yolla bağladık. Bandırma, Bursa, Ayazma, Osmaneli, İnönü demiryolunun fizibilite, etüt ve proje çalışmalarını tamamladık, Balıkesir Körfez Havaalanı Terminal binası yapımı işinin ihale aşamalarına da şu anda devam ediyoruz.

Sevgili kardeşlerim; KÖYDES'te 100 trilyon kaynak kullandık Balıkesir'de ve bunu da geçiyorum, doğalgazı Balıkesir'e getirdik. Artık benim Balıkesirli kardeşim kombinin düğmesine basıyor, sıcak suyu buluyor, evini ısıtıyor. Niye? Benim Ayşe'me, Fatma'ma da bu yakışır. Bu hesaplı ve temiz enerjinin sanayide ve konutlarda kullanılmasını böylece sağlamış olduk.

Sevgili kardeşlerim; Ziraat Bankası çiftçiye yüzde 59 faizle kredi veriyordu. Şimdi yüzde 5. Yüzde 59 faizden yüzde 5'e indirdik. Bizden öncekilerinin yaptığı buydu, bizim yaptığımız bu. Esnaf, sanatkâra Halk Bankası yüzde 47 faizle kredi veriyordu. Biz yüzde 5 faizle veriyoruz. Ve 5 bin liraya kadar kredi veriyordu. Biz ise 20 kat artırdık, 100 bin liraya kadar kredi veriyoruz. Farkımız bu.

Sevgili kardeşlerim; bütün bunların yanında biz hiçbir zaman ne çiftçimizi, ne esnafımızı, sanatkârımızı yalnız bırakmadık. Bakın Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla 63 adet eserin onarımını gerçekleştirdik. Ali Bey Cunda Adası Hamidiye Camii, Edincik Ulu Camii, Ulupaşa Mescidi, Çerkez Minare Kalesi Türbesi ve Zağnos Paşa Hamamını restore ederek, bunları hizmete açtık. Diğer taraftan, Balıkesir Kültür Merkezi, Balıkesir Bandırma değerli kardeşlerim bu noktada attığımız adımlar kültür merkezi, Balıkesir Dursunbey Belediye Kültür Merkezi ve Balıkesir Erdek Belediye Kültür Merkezinin yapımına da devam ediyoruz. Ayrıca, Balıkesir Bandırma Müzesi ve Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesini de ziyarete açtık. Bigadiç-Hisarköy Termal Turizm Merkezi, Gönen-Ekşidere Termal Turizm Merkezi, Manyas-Kızık Termal Turizm Merkezi, Sındırgı-Hisaralan Termal Turizm Merkezi, Susurluk-Kepekler Termal Turizm Merkezi, Balıkesir Marmara Güney Adalar Turizm Merkeziyle şehrimizin termal kapasitesini de artırdık.

Evet değerli kardeşlerim, her zaman ifade ettiğim gibi, aslında bizim kendimizi anlatmamıza gerek yok. Ziya Paşa ne diyor? "Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri." Biz eserlerimizle konuşuyoruz, eserlerimizle konuşuyoruz. İşte geldik, Türkiye'nin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Şu anda devletin borçlanma faizi yüzde 7, yüzde 8. Bakınız, yüzde 63'ten yüzde 7-8'e, kimin cebinden çıkıyordu bu faiz, benim Balıkesirli kardeşimin cebinden çıkıyordu, çiftçimin, köylünün, memurumun, işçimin cebinden çıkıyordu. Ama şimdi bu yüzde 55'lik fark benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Devletin borçlanma faizi değerli kardeşlerim böyleyken kamu net borç stoku neydi biliyor musunuz? Yüzde 63, yani milli gelirin yüzde 63'ü ne yazık ki işte bizim borç stokumuzdu. Şimdi nereye düştü? Yüzde 25'e.

Amerika'dan Derviş'i getirdiler başımıza, faizi o bela etti. Bizim Derviş'e ihtiyacımız yok, bu ülkenin Derviş'i çok evvel Allah, çok, ihtiyacımız yok. Ve geldiğimizde neredeydik, şimdi neredeyiz, her şey ortada.

Değerli kardeşlerim, rakamları sizlere saydım. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şimdi enflasyon ne? Yüzde 4,3, 4 ya 4. Bu canavar değil miydi, canavar. Enflasyon canavarından benim artık hanımefendi kardeşlerim kurtuldu mu? Ben size şimdi şurada buğdayından pirincine, ayçiçeği yağından çayına şekerine örnekler de vereceğim. Yani, asgari ücretle ne alınıyordu, şimdi ne alınıyor. Hep iddia ediyorum. Ey Kılıçdaroğlu, ey Bahçeli, ey diğerleri; eğer bu iktidar asgari ücrette 8,5 yıl öncesine göre daha geri gittiyse 1 dakika burada durmam. Ama biz ülkemizi çok ilerilere götürdük. Bakınız biz göreve geldik Türkiye'de benim vatandaşımın değerli kardeşlerim kişi başına milli geliri 3400 dolardı. Şimdi 10 bin doları aştık. Milli gelir 230 milyar dolardı, şimdi 740 milyar doları yakaladık. Nereden nereye? İhracatımız 36 milyar dolardı, şimdi 122 milyar dolara ulaştık. Artık dünyayla rekabet eden bir Türkiye var. Buralara durup dururken gelmedik. Ama bizden önce Bahçeli, Kılıçdaroğlu, bunların biz halini gördük, bulundukları partilerin bu ülkeye ödettiklerini gördük.

Değerli kardeşlerim, düşünün; bizi neye muhtaç ettiler? 5 cente. Çetelerle işbirliği halindeler. Ankara'dan Silivri'ye tünel kazdılar. Ama bizim kitabımızda bu yok. Biz milletimizle yürüdük. Afyonkarahisar'dan yola öyle çıktık, öyle yürüyoruz. Bundan sonra da sizinle beraber yürüyeceğiz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmedik, yedirmeyeceğiz.

Sevgili kardeşlerim, yolsuzluk, yasaklar, yoksulluk bizim kitabımızda yer almayacak. Ve inşallah 12 Haziran akşamı sandıklardan AK PARTi'yi gümbür gümbür çıkarmaya hazır mıyız?

Sevgili kardeşlerim, bak kaç günümüz kaldı? 31 gün. Tamam, kapı kapı dolaşmaya hazır mıyız? Beyler, arkadan sesiniz gür gelmiyor, bak hanım kardeşlerimin çıkıyor sesi, sizin çıkmıyor. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Bütün ahbap, yaren, komşu, hepsini dolaşmaya var mıyız? Çünkü, herkese doğruları anlatacağız, ki ah be şuraya da gitseydim demeyelim, tamam? Ben il, ilçe, arkadaşlarımla beraber 81 vilayeti dolaşıyoruz. Siz de Balıkesir'i evvel Allah tüm ilçeleriyle dolaşacaksınız. Şu CHP'ye, şu MHP'ye sandıkta dersi 12 Haziran'da verelim. Durmadan beni arıyorlar, Bandırma'dan. Niye arıyorsunuz? Dediler ki, 55 gün biz burada susuzluk çektik. Öyle mi? Bandırmalı kardeşim, öyle mi? Bakın, CHP zihniyeti susuzluk demektir, CHP zihniyeti çöp demektir, CHP zihniyeti kirlilik demektir. Ya Başbakan olur mu? Ya nasıl olmaz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP'den aldım, Ankara'da da Melih Bey yine CHP'den aldı. Ama biz geldiğimizde su yoktu ve İstanbul'un su sorununu 180 kilometreden su taşıyarak çözdük. Dağları deldik su getirdik. Değerli kardeşlerim, çöp dağları vardı, çöpleri kaldırdık tertemiz. Hava kirliliği vardı maske dağıtıyordu gazeteler. Evvel Allah doğalgazı yaygınlaştırdık, onu da çözdük.

Şimdi söylüyorum, diyorum ki; dertlerin dermanı bu kadro. Onun için el ele verelim, omuz omuza verelim, bu işi 12 Haziran'da bitirelim.

Hazır mıyız? Şimdi şarkımızı biliyorsunuz değil mi? Şarkımız için eller, şöyle elleri bir göreyim, eller eller eller, bir görelim. Yalova duysun, buradan Yalova'ya gidiyorum. Bayrakları da bir görelim, güzel, her taraf bayrağımız ve AK PARTi.

Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor.

Günümüz kutlu olsun. 12 Haziran, Türkiye'miz, Balıkesir'imiz, milletimiz, tüm halkımız için, Partimiz, Türk demokrasisi için, yeni anayasamız için, ileri demokrasi için, temel hak ve özgürlükler için hayırlara vesile olsun diyor, sizleri sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Bilal Baştan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla