Eymen Ez Zevahiri'nin Türkiye halkına mesajı
Eymen zavahiri mavi marmara saldırısından sonra türkiye halkına seslendiği konuşmanın türkçe çevirisi. Zevahiri özellikle osmanlıyı ve türkiye'yi karşılaştırarak türkiye halkına sesleniyor.
Bismillah. Allah'a hamdolsun, salât ve selam Allah'ın Rasulü'ne, âline, ashabına ve onlara tabi olanların üzerine olsun.
Türkiye'deki Müslüman kardeşlerim, Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Bunun ardından:Özgürlük gemisindeki Türk kardeşlerin, İsrailli kuvvetler tarafından öldürüldüğüne dair çok acı haberleri almış bulunmaktayız. Öncelikle Allah Azze ve Celle'den onları merhametiyle karşılaması ve ailelerini teselli ve sabırla kuvvetli kılmasını dileyerek özelde akrabalarına genelde ise Müslüman Türk halkına başsağlığı dileklerimi sunmak isterim. Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Acı veren bu olay, Müslüman Ümmet olarak bize durup düşünmeyi ve kendisinden dersler çıkarmamızı gerektiriyor. Bu ciddi olay, Müslüman Ümmet ile düşmanları arasındaki savaşın doğasını ortaya koyuyor. Gazze’ye uygulanan ambargo, Amerika’nın ve küresel Haçlı liderlerin İsrail’in yanında yer aldığı olaylardan bir tanesidir ki onların kuvvetleri Müslüman beldelere doğru ilerlerken İsrail’i tanıyan ve onunla işbirliği yapan İslam Ülkeleri’nin hain hükümetleri, Müslüman Ümmetimize karşı yürütülen Batılı Haçlı entrikaları uygulamaktadır. Gazze’ye uygulanan zalim ambargo, Müslüman Ümmetimize karşı Siyonist-Haçlı kampanyasınca işlenen cürümlerin manifestolarından birisi ve içinde bulunduğumuz durumun ıstırabının kanıtıdır. Eğer biz, dini sorumluluklarını üstlenen, onur ve saygınlığını savunan Müslüman bir Ümmet olarak yaşamak istiyorsak bu (durum) değiştirilmelidir. Bu küçük düşürücü durumu değiştirmeliyiz. Fakat bu değişim, birkaç yardım gemisi göndermekle ve burada ya da orada gösteri yapmakla sağlanmayacaktır. Değişim, Türklerin hükümetlerinden İsrail’i tanımayı ve onunla işbirliği yapmayı bitirmesini, Afganistan’daki Müslümanları öldürmesi için birliklerini göndermeye bir son vermesini ve İslam’a ve Şeriat’a karşı savaş yürütmekten geri durmasını istemesiyle gelir. Türk halkı, hükümetlerini Filistin topraklarına tecavüz edenleri tanımaya devam etmekten ve Afganistan’daki Müslümanların öldürülmesinde yer almaya ısrar etmekten alıkoyma sorumluluğunu taşımalıdır. Türk halkı, genelde tüm İslam beldelerini özelde ise Filistin’i savunma noktasında Osmanlı Devleti tarafından oynanan şanlı rolü yeniden ortaya koymalıdır. Müslüman Türk Halkı’nın İslam’ı ve Müslümanları savunmadaki rolü, Gazze’nin refahı için sadece bir ya da birkaç gemi göndermeye indirgenemez. Osmanlılar beş yüz yıl boyunca Müslümanları ve topraklarını Haçlıların açgözlülüğüne karşı savundular. Onların evlatlarının rolü nasıl birkaç yardım gemisiyle sınırlandırılabilir?Müslüman beldelerden en ufak bir yer dahi tehdit edildiğinde orayı savunmak için Osmanlı Devleti, dev ordular ve bütün denizlere açılan filolar gönderiyordu. Onların evlatlarının rolü, kurtlar denizinde bir koyun gibi seyreden bir ya da birkaç gemiye nasıl düşebilir? Müslüman Türk Halkı, Müslümanların tarihindeki ve kültüründeki gerçek rollerini öğrenmelidir. Osmanlının rolü, İslam’ı savunmaktı. Müslüman Türk Halkı’nın tarihi budur. Bu, onların yeniden kuşanmaları gereken sorumluluk ve yeniden almaları gereken şanlarıdır. Osmanlı Türkleri, açgözlü saldırganlara karşı Mücahid idiler, onlar sadece birkaç ton yardım sunmadılar. İki rol ne kadar da farklı!Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Hükümetiniz ve ordunuz tarafından İslam’a ve Müslümanlara karşı düşmanca sergilenen tehlikeli rolü anlamalısınız. Hükümetiniz ve ordunuz, Global Haçlıların elinde mevcut kampanyalarında maşa edilmiştir. Türk ordusu, Afganistan’da Müslümanların öldürülmesinde, yıldırılmasında ve köylerinin yok edilip evlerinin yakılmasında yer alıyor. Türk Kuvvetleri’nin NATO liderliğini üstlenmesi, Haçlıların Müslüman Afganistan’ı Haçlı tahakkümüne köle etmek, onlara zulmetmek, çocukların kanlarıyla sahip olduklarını, mukaddes yerlerini ve topraklarını gasp etmek için yürüttüğü kampanyaya sahip çıktığı anlamına gelir. Filistin’de, Hükümetiniz bazı demeç, ifade ve sözleriyle halkıyla aynı duyguları paylaştığını gösterdi. Fakat fiiliyatta, İsrail’i tanıyor ve onunla ticari bağlantılar, askeri tatbikat ve güvenlik bilgi alış-verişinde bulunuyor. Amerika’nın “terörle savaş” adı altındaki İslam’la savaşına gelince, hükümetiniz, Amerika’nın İslam’la savaşına iştirakte aktif rol oynuyor. Çok sayıda Mücahidi tutuklayıp Amerika’ya teslim ettiler ki onlar orada işkence, zulüm ve eziyet görüyorlar, ardından uzun hapis cezalarına yahut ölüme mahkûm ediliyorlar. Bunların en meşhurlarının arasında Mücahid Şeyh Abdulhadi el Iraki (Allah onu kurtarsın) bulunmaktadır. İslam’a muhalif bu tehlikeli yozlaşmış rol, hükümetiniz ve ordunuz tarafından uygulana geliyor. Afganlar ne suç işledi ki onlara karşı bu savaşı başlatıyor, onların öldürülmesinde Haçlılara katılıyor, onlarla savaşıyor ve onlara zarar veriyorlar? Müslüman Afganlar bugüne kadar direkt Türkiye’ye yahut Türklere ne zarar veya suç işlediler? Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Allah ve İslam adına ve Peygamber (sav) aşkına sizden rica ediyorum, hükümetiniz ve ordunuz tarafından İslam’a ve Müslümanlara karşı işlenen bu cürümlere karşı koyun. Bizi birbirimize bağlayan İslam kardeşliği adına rica ediyorum, bizi bir araya getiren Hilafete olan sevgimiz adına sizden rica ediyorum ki Endülüs’ün ölümüyle ölmüş, hala hepimizin kalbinde kanayan bir yaradır.Ahmed Şevki der ki:
Selam olsun sana Endülüs kardeş
Hilafet ve İslam senden düştü
Ümit beslediğim Hilal senin göğünden battı
O’nu yuttular ve dünyayı karanlık sardı
Küçümsendi ve yüzü görülmez oldu
Kaderi tayin edildi ve mumlandı
Ümmet iki yaraya katlanır
Biri kanar, diğeri ise şifa bulmadı
Müslümanlar senden ve seninle kederlendi
Kalemler gömüldü, kılıçlar saklandı
Cenaze törenini bitirmediler; işte bu bir cenaze
Senin için kara giyindiler ve geride kaldı
Onun ölümüyle senin ölümün arasında
Sevdiğimiz ve nefret ettiğimiz günler geçti
Zayıf asırlar geçti
Fethedilmiş asırlar geçti
Bir rüya gibi
Bu Hilafet bizi bir araya getirdi. Ümmeti beş yüz yıl boyunca Haçlıların hırs ve istilalarından korudu. Beytil Makdis’i korudu ve Filistin’in mahvolmuş cesedinin üzerine İsrail’in kurulmasını önledi. Hilafet düşünce Haçlı kurtların bize karşı saldırıları her taraftan yoğunlaştı. Beldelerimizin daha önce yağmalamadıkları kısımlarını mahvettiler ve İsrail, esir ettiği Beytil Makdis’i kuşatan bir devlet olarak kuruldu. Haç’ın ordusu, açık laiklikleri ve gizli Haçlı ideolojileriyle geldiler ve İslam bedenini dilimlere ayırmaya başladılar.
Şehirleri ve köyleri boğazından yakaladı
Bu açgözlü müttefik ordu
Engin toprakları ve gökyüzünü ele geçirdi
Dağları ve tepeleri kapladı
Hayal ellerinin arasında zulüm oldu
Nereye gittilerse zulüm ve cürüm beraber gitti
Papazlar onları Kitab adına teşvik etti
Kitab’ta yasaklanan ne varsa onlar kendini koşuya sürdü
Alay edilmiş krallıkların kontrolünü aldılar
İnsanlar onlar için ancak birer davardılar
Hilafet Türkiye’si bütün hastalıklarına rağmen bizi savundu. Şimdi ise Türkiye laik oldu ve bize saldırıyor. Hilafet Türkiye’si bütün zayıflığına rağmen bizi elinden gelen en iyi şekilde her bir açgözlüye karşı savundu. Şimdi ise Türkiye laik oldu ve açgözlü bütün Haçlılara yardım ediyor ve bizden ganimet olarak alınanları onlarla paylaşıyor. Hilafet Türkiye’si bütün kusurlarına rağmen mukaddesatımızı korudu. Bugün laik Türkiye kanlarımızı, mallarımızı ve mukaddesatımızı almak için geliyor. Hilafet Türkiye’si bizi koruyup barındırdı. Bugün laik Türkiye, bizi Kuran’ı aşağılayan, Peygamberimizle (s.a.v) alay eden İslam düşmanlarına teslim ediyor. Türkiye bütün kusur ve hastalıklarına rağmen şanımızın, saygınlığımızın, egemenlik ve vahdetimizin bir sembolüydü.
Seslen Ankara’ya ve tebriklerini sun
Geleceğin, evlatlarının kılıçlarıyla inşa edilmiştir
Ey yedi kandilli Süreyya’nın yolunmuş çocuğu,
Mağrur dağlar senin babana baş eğdi
İkiniz de şana ve direnen cazibeye adandınız
O, bulutların arasında sen ise hala halkınlasın
Sen ve ben, bir inancı ve Kitabını paylaşıyoruz
Doğu, seni büyüttüğü gibi beni de büyütüyor
Ey gemici sen onun derinliklerinde dolaşırsın
Her aydınlık ve karanlıkta
Eğer Marmara’ya gelirsen gemin şevklenir
Sessiz bir gülümsemenin ufkunda neşeyle
Ve durulanmış Haliç’e gelirsen
Maddenin ve özenin şaheserini kur güneşle
Mutluluğun ve yüksekliğin ülkesine bak
Bab-ı Ali’ye; ve vazifeni yap
Hilafete senin güneşin için ağlıyorum de
Dün senin düşüşünle batan güneşe
Ey Tevhid ateşi var mı dır biri, seni söndürecek
Allahu Teâlâ seni alevlendirirken
Bu yüzden, kalbi İslam ve Peygamberinin (s.a.v) sevgisiyle dolu olan gayretli her Müslüman’ın bu şanlı Hilafet için haykırmak ve geri gelmesi özlemiyle üstesinden gelmek görevidir. İnşallah Peygamberin (s.a.v) yolunu takip eden ve doğru yönlendirilen bir Hilafet olacaktır.
Minareler ve minberler senin için yakınır
Krallıklar ve ülkeler ağladı
Hindistan acı çeker, Mısır kederli
Onlar, yaşlı gözlerle sana ağladı
Şam, Irak ve Fars sorar
Hilafet yeryüzünden mi kalktı?
Yüce bir nesil geldi gecelerden geçerek Onsuz
Akşamla sabah arasında saptırıldı
Utanç verici sebeplerden bir akrabalık kaldırıldı
Ki o, canlarımızın en samimi bağlarıydı
Mevcut dindarlık onun üzerinde toplanmıştı ve belki
Huzur döşekleri onun üzerinde toplanmıştı
Müslümanların saflarını ve yollarını kurdu
Her geliş ve gidişlerinde
Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Durumu anlamak için tarihi okumamız gerekir. Fatih Osmanlı ordusu Viyana kapılarına dayandığında Safaviler, Hilafeti sırtından vurmak için Haçlılarla beraber komplo kuruyordu. Bugün de Safaviler (Şiiler) Afganistan ve Irak’ta aynı rolü oynuyorlar.
Sabur, geniş omuzlular geri döndü
Ve Kisra’nın imansızları razı etmek için koşuşturdu
Omzunda silah taşıyan her biri
Düşmanlığını gizliyor
Allah bize yardım edecekti, Onlar toplansa da
Her ülkeden bir bölük yahut bir tugayla
Bugünkü Safaviler (Şiiler) de Irak ve Afganistan’daki Müslümanları vurmak için Haçlılarla işbirliği yapıyor. Fakat bu sefer –maalesef- Türkiye’nin katılımıyla beraber (yapıyorlar). Birinci Dünya Savaşı’nda Haçlı İngilizler, Hilafeti iki Arap hançeriyle sırtından vurdular, ikisi de İngiliz bayrağının haçı altında olduğu ve onların altınlarıyla, teçhizat ve istihbaratlarıyla desteklendiği halde İslami bir davete sahip olduklarını iddia ediyordu. İlk hançer, Necid’deki Abdulaziz El Suud’un hançeriydi, o ki savaşın başlarında İngilizlerle, İngilizlerin kendisiyle bütün bağlılıklarını elde ettiği el-Katif anlaşmasını imzalayan kişiydi. Bunun karşılığında, İngilizler, (Arap) Yarımada(sın)daki Osmanlı varlığıyla savaşmaları için onlara para ve silah desteğinde bulundular. Bu mutabakat, 1915 yılında Abdulaziz el Suud ile El Raşid arasında geçen Cirab savaşında öldürülen İngiliz istihbarat subayı Yüzbaşı Shakespeare’in koordinasyonuyla bitirildi. Abdulaziz el Suud, şirk ve bidatle savaştığını iddia ediyorken Hilafet Devleti’ni İngiliz hançeriyle vurdu.İkinci hançerin sahibine gelince o, şerif Hüseyin bin Ali’dir. O ki Birinci Dünya Savaşı’nın başında Arap devleti kurma iddiasıyla Osmanlı devletine karşı ayaklandı. Arap devletine hükmetme hakkının Haşimilere ait olduğu iddiasındaydı.Casus Shakespera, Abdulaziz el Suud’a eşlik ediyorduysa, casus “Arap Lawrence” de Şerif Hüseyin’e ve oğlu Faysal’a eşlik ediyordu. Abdulaziz el Suud ve Şerif Hüseyin bin Ali’nin oğulları ve torunları yollarına devam ediyor. Dedelerinin Birinci Dünya Savaşındaki Haçlı İngilizlerle olan ittifakını sürdürdüler. Bugün de Haçlı Amerikalıların İslam’la olan savaşında ittifak ediyorlar. Maalesef, bu sefer Türk ordusundan ve hükümetinden de yardım görüyorlar. Eğer kötülük âlimleri dün Hilafeti düşürmeyi destekleyen fetvalar verdilerse torunları da bugün Müslümanlarla savaşında Müslümanları öldürmek için Amerikan ordusunda savaşmaya cevaz veriyor. İsrail’in izniyle ve razı olduğu fetvaları veriyorlar ve Irak’ta Amerikalılarla savaşmaya karşı fetva veriyorlar. Bir de (Irak) ordusuna, polisine, Ulusal Güvenliğe ve Uyanış Konseyi’ne katılmaya cevaz veren fetvalar veriyorlar. Irak’ta cihada çıkmaya karşı fetva veriyorlar ve dinlerin birliğine, İsrail’deki mücrimlerin en büyüklerine gülümsemeye ve el sallamaya çağırıyorlar.
Kutsal yerlerin savunucularının kanlarını heba ettiler
Senin müftünün değil ateşin müftüsünün diliyle
Düşmanın sırrına içtiler ve öttüler
Harabe duvarının ardından baykuş diliyle
Eğer sen onlar için Mekke idiysen, onları görecektin
Tıpkı Muhammed ve ashabına yaptıkları gibi seni terk ederken
Namaz ağlar oldu ve fitne alay ediyor
Şeriat ise adaleti bozan bir saygısız sayılıyor
Espri ve telle saptırıcı fetva verdi
Ve sapkınlığı ülkelerde yayarak geldi
Dinleyelim seslenen her bölgede
Sesleniyor yalancıya yahut kinayeciye
Her yerde tanık olalım fitneye
Din satılır olmuş hem de kendi izniyle
Muaz’ın altınları hakkında fetva veriliyor
Onun kılıcı ise inatçı kindar canlar istiyor
Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!İsrail’i tanıyan hükümetiniz, onunla ticari, çıkar ve yetki anlaşmaları ve birlikte tatbikat yapıyor, hükümetiniz İsrail tarafından Gazze’deki Müslümanlara yönelik cürümleri protesto eden bazı demeçler verirken Yahudilerin Filistinlilere uyguladığı aynı cürümleri Afganistan’daki Müslümanlara, Mücahidlere, kadınlara, evlatlarına, köylerine ve mallarına karşı işledi. Türkiye’deki gayretli her Müslüman Türk hükümeti ve ordusu tarafından İslam’a ve Müslümanlara karşı işlenen bu cürümlere etkili bir şekilde karşı koymalıdır. Bunlara ellerinden geldiği kadar karşı koymalıdır. Türkiye İslam’ın koruyuculuğuna, Müslümanların savunuculuğuna ve düşmanlarına karşı Mücahidliğe dönmelidir. Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Afganistan’daki Mücahidler, Kıbrıs’taki, Keşmir’deki, Filipin’deki, Somali’deki ve her nerede zulüm gören varsa oradaki Müslümanların yanında yer aldı. O halde siz de onların yanında yer alın, çünkü Müminler kardeştirler, Rasulullah (sav) buyurmuştur ki:
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir azası rahatsız olursa, diğer azalar da bu yüzden ateşlenir ve uykusuz kalır.”
Türkiye’deki Müslüman kardeşlerim!Hükümetiniz ve ordunuz, Afganistan’da Müslümanlarla savaşıyor, temiz evlatlarınız ise canları ve mallarıyla oradaki kardeşlerini korumak için kalktılar, İslami Emirliğe yardım ettiler ve Fatih Sultan Mehmed’in şanını tekrar dirilttiler. “Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”İşte sizin temiz evlatlarınız, Cihad cephelerine, Şehadet meydanlarına ve yakın bir fethin şanına doğru koşuyorlar inşallah; izzet ve saygınlığın Afganistan’ına, İslam’ın ve Cihad’ın Afganistan’ına, Hicretin ve Nusret’in Afganistan’ına, adaletin ve Şeriat’ın Afganistan’ına. O halde tertemiz Mücahid evlatlarınızı destekleyin, onlara yardım edin ve onların örnekliğini takip edin.
“Allah’a iman edin, Rasulü ile birlikte cihad edin’ diye bir sure indirildiği zaman, (o münafıkların) içlerinden güç yetirenler senden izin isterler ve: ‘Bizi bırak ta oturanlarla birlikte kalalım’ derler. Geri kalanlarla birlikte olmaya razı oldular. Kalplerine de mühür vuruldu. Onlar anlamazlar. Fakat Peygamber ve beraberindeki müminler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar için hayırlar vardır ve onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. Allah, onlara altından nehirler akan cennetler hazırlamıştır. Orada ebediyen kalıcıdırlar. İşte en büyük kurtuluş budur.”
Duamızın sonu âlemlerin Rabbi Allaha hamd etmektir. Ve Allah’ın Salât ve selamı Peygamberimiz Muhammed’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.