Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-06-2011, 03:49   #88
Kullanıcı Adı
werret
Standart
Alıntı:
Ama İran ve yandaşları ısrarla Saddam Hüseyin'i ABD'nin adamı olarak damgalamaya çalışmaktadır.

''İkinci çarpıcı misal de Taliban ile alakalıdır. İlk günlerden itibaren Taliban’a kara çalmışlardır. Nedeni, dini anlamda Taliban’ın İran eksenine yakın durmamasıdır. Dini anlayışının farklı olmasıdır. Bundan dolayı İran ve dünyadaki lobileri Taliban’ı sürekli olarak Amerikancılıkla suçlamıştır. Lakin Ziya ul Hak gibi Taliban da ABD tarafından devrilmiştir. Yine İran’ı ve siyasi edebiyatını tekzip eden hususların başında Taliban’ın devrilmesi gelmektedir. Taliban devrildikten sonra işgalle birlikte Karzai iktidara gelmiştir. Müseccel marka Amerikancı ve geçmişte beşinci tabur babından Taliban’la da bir biçimde irtibatı olan Karzai İran’ın en önemli bölgesel müttefiki haline gelmiştir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Hatta buna Amerikalılar bile hayret etmiştir. Zira İran yönetiminin çuvallarla Karzai’ye para sevk ettiği ortaya çıkmıştır. Karzai’nin öldürülen kardeşi Ahmet Karzai de CIA’nın bölgedeki en önemli işbirlikçilerinden birisiydi. Demek ki İran Taliban’ı açıktan Amerikan yandaşlığıyla suçlarken gerçek manada Amerikan yandaşı olan Karzai ile hem açıktan hem de örtülü ilişkiler geliştirebiliyor. Ülkesini ölümüne savunanlar Amerikancı, ülkesini ABD’ye peşkeş çeken ve satanlar yandaş ve müttefik olabiliyor. İran aynı tarzını Suriye’de de sürdürmektedir. Karzai’nin Amerikan yandaşlığını görmezlikten gelen İran, diktatör Esat hanedanlığına karşı çıkan Suriye halkını Amerikan yandaşı olarak göstermeye gayret etmektedir. Gerçek Amerikan yandaşlarıyla iş tutan İran işine gelmediğinde de hasımlarını veya stratejik rakiplerini Amerikan yandaşlığıyla karalamakta ve yaftalamaktadır. İran Sünni odakları Amerikancılık suçlamasıyla itibarsızlaştırmaktadır.

İran’ın zararlarını en iyi anlatanlardan birisi Mavi Marmara yolcularından olan Kuveytli İslamcılardan Velit Tabatabai’dir. Bir yazısında okurlarıyla şu çarpıcı gerçekleri paylaşmaktadır: “Biz, Basra Körfezine Basra Körfezi diyoruz. İran da Pers Körfezi diyor. Lakin gerçek manada körfez, Amerikan Körfezi haline gelmiştir. Zira İran’ın Körfez üzerine hegemonya iddiaları dolaylı olarak bu sonucu doğurmuştur. Hazar Denizini Rusya ile paylaşan ve Rusya’nın buradaki payını artıran İran, Körfez’in küçük ve Müslüman ülkeleri karşısında ise adale göstermektedir. Onları sindirmeye çalışmakta ve yabancı hami aramaya itmektedir. Körfez ülkelerini Amerikancılıkla suçlayan İran yayılmacı emellerinin de etkisiyle Körfez’e sınır olan ülkeleri korkutmuş ve bölgeyi ABD’nin müdahalesine açık hale getirmiştir. Dolayısıyla onun Körfez’i sahiplenmesi ve tekeli altına almak istemesi Amerikan yayılmacılığını körüklemiş ve bu yöndeki planlarına hizmet etmiştir...” Velhasıl İran’ın istimale veya kazanma politikaları yerine adale gösterme politikaları zincirleme kazalara neden olmuş ve fiiliyatta ‘Pers Körfezi’ni’ Amerikan Körfezi haline getirmiştir. Körfez ülkelerini ABD’nin kucağına itmek bir politika mıdır? Hama sabıkalısı Esat rejimini halkına karşı desteklemek ABD’ye karşı çıkmak mıdır yoksa yolunu döşemek midir?''

Mustafa Özcan - Yeni Akit


http://www.habervaktim.com/yazar/411...ornekleri.html
  Alıntı ile Cevapla