Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-21-2012, 16:35   #3
Kullanıcı Adı
Yıldırım
Standart
Ermeni kimliği üzerine (3)
Kaç Vartan’ın çocukları
5 Aralık 2003

Sonuçta Ermeniler de tam anlamıyla tipik bir “Şark milleti” olma özelliği taşırlar.
Dolayısıyla dinin Doğu toplumlarında oynadığı tarihsel rolün büyüklüğü Ermeniler için de
geçerlidir.
Dinin Ermeni milletinin yaşamındaki ağırlığı son yüzyıla değin kesintisiz sürmüştür. Din
ve milliyetçilik bu süreç içinde tamamiyle örtüşmüş, “Milli Kilise” bir milletin vazgeçilmez
öğeleri olan din ile milliyetçiliğin de ta kendisi sayılmıştır.
Öyle ki din ile milliyetçilik aynılaşmış, “Biri olmadan diğeri olmaz” duruma gelmiştir.
Din ile milliyetin ayrılmazlığını gösteren önemli örneklerin başında, Ermenilerin,
Hristiyanlıklarının başlangıç dönemlerinde putperest komşuları Perslerle yaşadıkları
“Vartanants Baderazm” ı (Vartanyanların Savaşı) gelir.
***
“Vartanants” Ermeni dünyasında iki şekilde tercüme edilir.
İlki (ve doğrusu), Pers egemenliğine karşı “Ermeni Halkının Kurtuluş Mücadelesi”dir.
İkincisi ve Kilise’nin öne çıkardığı ise, bunun “Dinin savunulduğu bir savaş” olmasıdır.
Sonuçta hangisi kabul edilirse edilsin, ‘Vartanyanların Savaşı’nın Ermeni kimliği üzerinde
oynamış olduğu milli ve dini rol yadsınamaz.
Şöyle ki, Ermeni kimliği üzerinde iz bırakmış iki önemli vakadan biri 1915’te yaşananlar
ise bir diğeri de M. S 451’deki bu savaştır.
1915 mazlumiyeti, 451 ise kahramanlığı simgeler.
Kahramanlık ve mazlumiyet ise yine Doğulu kimliklerin iki vazgeçilmezidir.
***
Vartanants’ın bugüne intikal eden anlamı Kilise’nin tercümesinin hakimiyet sağladığına
işaret eder.
Ateşe tapan Persler’in büyük baskısına direnerek muharebe meydanında can veren ama
dininden dönmeyen kahramanlar, bir yandan milliyetçi bir kimliğin oluşmasında
vazgeçilmez bir öğe olan kahramanlık olgusunu tamamlarken, Kilise’nin öneminin de artık
silinemeyecek bir şekilde kimliğe kazınmasını sağlamışlardır.
Sonuçta, Vartanayanlar’ın savaşı Ermeniler’in yenilgisiyle sonuçlanmış olsa da, dininden
dönmemenin bir simgesi haline gelmiş ve Hristiyanlığı Ermeni kimliğinin vazgeçilmezi
haline getirmiştir.
“Kaç Vartanlar”ın (Cesur Vartanlar) kahramanlıkları Ermeni tarihinden Ermeni kimliğine
akan, hemen her yıl yinelenen bir ritüeldir.
Diaspora ve Ermenistan’daki Ermeni okullarındaki sınıflarda bir duvarda 1915 anlatılırsa,
diğer duvarda da Kaç Vartanlar anlatılır.
***
Milliyetçiliğin dinden bağımsız bir görünüm arzetmesi ise nispeten son yüzyılda görülür.
“Dinsiz Ermeni kimliği” denemesi üç çeyrek asırlık Sovyet döneminin bir ürünüdür. Bu
dönemde hem yerel milliyetçilikleri hem de dinsel inanışları sosyalist öğretinin materyalist
felsefesiyle yoketmeye çalışan sistemin elde ettiği başarının, kabul etmek gerekir ki, bir
ayağı topaldır. Materyalist felsefenin bir miktar insanları dininden imanından ettiği görülse
de milliyetçilik aynı akıbeti yaşamaz. Sonuçta koca Sovyet dağılır ve bu milliyetçi
direnişler Asya kıtasında yeni ve bağımsız cumhuriyetlere dönüşür.
***
Sovyet dönemi, bağımsızlığını kazanan diğer halklar için olduğu gibi, Ermeniler için de
yeni bir kültürün temellerinin atıldığı süreçtir.
Bu dönemde sosyalist, dinsiz ve de milliyetçi aydınların sayısı artar.
Ermeni kültürü ve sanatında kilisenin etkisinden uzak bağımsız eserler verilir. Ermeni
kültürü ve sanatı yerelliğinden sıyrılır ve evrensel değerlerle buluşur. Evrensel düşünebilen
ve eserler veren temsilciler bu dönemde ortaya çıkar.
Doğrudur, Sovyet dönemi Kilise’yi ezmiştir ancak Ermeni kültürünün de evrensel
boyutlara heveslenmesine yol açmıştır.
***
Bugün Ermenistan’da yaşayan Ermeniler’in büyük bölümünün kilise ile araları mesafelidir.
Onun içindir ki Kilise bağımsızlık sonrası tüm performansını bu mesafeyi azaltma
hamlelerine adamış, toplum üzerinde kaybettiği etkinliğini yeniden tesis etmek için yoğun
bir çaba içine girmiştir.
Kilise’nin çabası kendi içinde anlaşılır olmakla birlikte artık kabul etmek gerekir ki, hiçbir
şey eskisi gibi olmayacaktır.
Bundan böyle Ermeni kimliğini geçmişteki değerlerle tanımlamak yetersiz kalacaktır.
Eğer yaşam bugün gelmiş 8 milyonluk Ermeni dünyasının 5 milyona yakınını dünyanın
dört bir yanına dağıtmış ve hemen hepsini birbirine benzemez “Çift kimlikliler” haline
dönüştürmüş ise, bugün bizatihi Ermenistan’daki yurttaşların büyük bölümü halen kendi
bağımsızlıklarını terkedip başka ülkelerde yeni yaşam biçimleri arıyor iseler, gayrı Ermeni
kimliğini Kilise’nin tanımladığı sınırlar içerisine hapsetmek çabaları abesle iştigalden
başka bir anlam taşımaz.
Kabul etmek gerekir ki, Ermeni kimliğini salt dinsel motifler ve milli söylemlerle
sınırlamak artık mümkün değildir.
Kimlikteki çeşnilik artmaktadır ve kimliğin tarifine de yeni cümleler gerekmektedir.



Ermeni kimliği üzerine (4)
Pratik kimliğin teorisi
19 Aralık 2003

Ermeni kimliğindeki çeşniliğin artmasının en önemli sebeplerinden biri Diaspora
olgusudur. Ermeni halkının dünyanın dört bir yanına savrulmuşluğunu anlatan bu kavram,
asırlarca Anadolu coğrafyasında birarada yaşamış kadim bir halkın çok büyük bir
bölümünün son yüz yıllık süreç içerisinde yaşadığı zorunlu göç serüveninin somut
ürünüdür. Diaspora olgusu sadece Ermeni halkının ana topraklarından kopuşunu ifade
etmez, bu aynı zamanda asırlarca birlikte yaşamış bir halkın coğrafi anlamda da birbirinden
kopuşunu anlatır. Bir ulusu oluşturan “toprak bütünlüğü”nün büyük oranda ortadan
kalkışına delalet eder.
Bunun ise ulusal kimlikte yaratacağı tahribat kaçınılmazdır.
Ve ne yazık ki Ermeni halkı son iki asırda bu tahribatı çok ağır bir şekilde yaşamıştır.
***
Bu tahribatın Ermeni kimliğinde yarattığı etkinin yansıyışını anlamak için bu noktada
Ararat’ın (Ağrı Dağı) Ermeni dünyasında oynadığı o simgesel role değinmek gerekir.
Bu simge, Ermeni halkının kaybettiği toprak bütünlüğüne olan hasretidir.
Ancak bu hasreti sadece “Bir toprak ya da dağ parçasına olan özlem” olarak tanımlamak
yetersiz kalır.
Ermeni halkı için Ararat’ın yaydığı gölge Ermeni halkının 4 bin yıllık varlığını simgeler.
“Nuh Nebi”den beri sonsuz bir varoluşun zirvesidir.
Sadece geçmiş değil aynı zamanda gelecektir.
O hasretin bittiği yerde kimliğin de biteceği sanılır.
O nedenledir ki Diaspora’daki tüm Ermeni okullarında, kiliselerinde, kulüplerinde,
derneklerinde ve hemen hemen her Ermeni evinde bir Ararat görseline ya da amblemine
rastlamak mümkündür.
Ermeni şarkıları ve şiirlerinin önemli bir bölümü hep Ararat’dan yankılanır. Ararat, bugün
Ermeni dünyası için sadece Erivanlılar’ın her sabah gözlerini onunla açtıkları bir uzaklık
değil, dünyanın beş kıtasındaki Ermeniler’in duvarlarına astıkları bir yakınlıktır.
***
Ermeniler’in Diasporalı oluşlarının başlangıç noktasını salt 1915’in yarattığı zorunlu göçle
anlatmak bir miktar haksızlık sayılır. Tipik bir Doğu milleti olan Ermeniler’in Batı’ya
eğilimlerinin diğer Doğu milletlerinin (özellikle de Müslümanlar’ın) önünde olduğunu
zikretmek ve Ermenilerin Batı’ya göçünün ekonomik ve ticari nedenlerle 19. yüzyılın
başlarına dek uzandığını da belirtmek gerekir.
Batı’ya yönelim Ermeni burjuvazisinin ve küçük burjuvazisinin eliyle Avrupa ve
Amerika’ya tek tük açılımlar sağlamış, bu açılımlar zamanla oralara yerleşmelere kadar
varmıştır.
Bu süreç içerisinde gerçekleşen Diasporalılık daha ziyade yaban ellerde oluşmuş gönüllü
Diasporalılığa tekabül eder ki bunun oluşmasında, Anadolu topraklarında etkin faaliyet
gösteren Misyonerler’in de azımsanmayacak rolü olmuştur.
Sonuç olarak, 20. yüzyılın başlarına gelirken artık Fransa’da Katolik Ermeniler’in,
Amerika’da Protestan Ermeniler’in oluşturdukları yerleşik Ermeni kolonilerine rastlamak
mümkündür.
***
Ermeni halkının Batı’ya yönelimi bir tür kimliksel özelliktir ve tek göstergesi de
Diaspora’ya göçü değildir. Asıl göstergeyi Batı kültürünün Doğu’ya akışında oynadığı
öncü rolde aramak gerekir. Ermeniler Batı’daki tüm çağdaş yeniliklerin Osmanlı
topraklarına akışında öncü rol oynamışlar, güzel sanatlardan, edebiyata, tiyatrodan müziğe,
mimariden teknolojiye, birçok alanda uygarlığın gelişen süreçlerini bu topraklara
taşımışlardır.
Ermeniler’in bu özelliğinin temelini sadece Hıristiyan olmalarıyla açıklamak eksik kalır.
Asırlardan gelen yerleşik toplum olma özelliğiyle, kentli olma kültürünün getirdiği
davranış biçiminin de Batı’yla kolay örtüşmede azımsanamayacak etkisinin olduğu
kuşkusuzdur.
Bugün dahi Ermeni dünyasının kimliğindeki çözülmede, bu Batılı değerlere çok kolay
intibak etme büyük rol oynar. Diaspora’da hatta Türkiye’de yaşayan orta ve yukarı sınıf
ailelerin büyük çoğunluğunun çocuklarının yabancı marka kolejlerde eğitim almalarının
sosyolojik verisi de ancak bu intibak hızıyla açıklanabilir.
Ne var ki, Ermeniler’in Batı’ya kolay adaptasyonu kimlik (‘yitirilmesi’ dememek için)
değişiminin de ta kendisi olmuştur.
***
Diasporalı oluş Ermeni kimliğine sonuçta yeni bir boyut getirmiş, bugün sayıları yaklaşık
beş milyonu aşan büyük bir nüfusu kendi içinde çift kimlikli bireyler haline
dönüştürmüştür. Bu çift kimliklilik salt hem Amerikalı hem Ermeni olmakla sınırlı bir
görünümü değil, daha ziyade yeni kimlikle- eski kimliğin çatıştığı, teorik bir kimlikle pratik
bir kimliğin çelişkisini ifade eder. Teorik kimlik Ermeni olma idealinin unutulmamasına,
pratik kimlik ise yaşanana tekabül eder.
Eski kimliğin yeri ne yazık ki nostaljiktir ancak buradaki “eski” tanımı artık “bitmiş olan”
ya da “eskiyen” anlamında değil “etkinliğini yitirmiş olan” anlamındadır... Bu haliyle de
yaşanan değil yaşatılamaya çalışılandır.
Yaşatılmaya çalışılanın yeri ise ne yazık ki günlük yaşamın ta kendisinde değil, her biri
özel gayret gerektiren günlük yaşamdan kotarılmış anlardadır.
***
Diasporadaki tüm kurumlaşmaların hedefinde işte bu teorik kimliği yaşatma azmi yer alır.
Başarının göstergesi ise pratik kimlikten teorik kimliğe aktarılanla orantılıdır.
Çocukları ve gençleri Ermeni okullarına gönderebilmek, Ermeni kurumlarında daha fazla
biraraya getirebilmek, birlikte dans partileri yapmalarını sağlamak, kiliseye gitmek,
derneklerde kültürel geceler düzenlemek, müzik ve folklor gösterileri yapmak, işte bu
pratik kimlikten çalınan zamanları anlatır.
Acı olan ise şu ki, bu özel etkinlikler, kimliği yaşamak için değil, kimliği yaşatmak adına
düzenlenir.
Ve nihayet kabaca bir tanım yapmak gerekirse...
Ermenistan kimliğin yaşandığı, Diaspora ise kimliğin yaşatılmaya çalışıldığı alandır.


Konu Yıldırım tarafından (01-21-2012 Saat 16:40 ) değiştirilmiştir..
Yıldırım isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla