Uludere olayını nasıl okumak gerekiyor?
34 kişi katledildi, bir kişi hala yaşam mücadelesi veriyor. Bölgede yaşanan bu katliam, kesinlikle bir rastlantı veya zafiyet değildir. Tamamen planlanmış bir operasyon olduğunu düşünüyorum. İnsanlar, kaçağa giderken heronların seslerini duymuşlar. İzlenmişler yani. Özellikle son veriler, olayın farklı bir biçimde ele alınması gerektiğini ortaya koydu. Bu muazzam bir organizasyondur.
Bu katliamın çok önceden planlandığından söz edebilir miyiz?
Katliamdan sağ kurtulan bir köylünün anlattıkları çok önemlidir. Orada bulunan askeri bir yetkili katliam öncesi onlara “Bu sizin son seferinizdir. Bir daha bu işi yapamayacaksınız” diyor. Başka bir köylü ise, “Biz altışar kişilik gruplar halinde ilerlerken yolumuzu kestiler ve grupları birleştirdiler” ifadelerini kullandı. Katliamı planlayanların, operasyondan hiç kimse kurtulmasın diye bir plan dâhilinde çalıştıkları ortadadır.
Hükümet, Uludere konusunda yanlış bir tutum mu sergiledi?
Hükümet baştan beri savunma psikolojisi içerisine girerek gerçekleri halktan sakladı. Hâlbuki yaşanan bu kanlı olay siyasi bir savunmaya dönüşmemeliydi. Ayrıca hükümet özür konusunda da kibirli davrandı. Hâlbuki yaşamını yitiren o kişilere ekonomik koşulları sağlayamayan da devletin ta kendisidir. Dolayısı ile üç kuruş için hayatı pahasına kaçakçılığa itilmelerinin sorumlusu da devlettir.
Bu tutumun Kürt coğrafyasında yankıları nasıl oldu?
Bütün bunları göz önünde bulunduran Kürtler “Onlarcamız katledilse bile kimse bizi özür dilenmeye layık bir halk olarak görmüyor” şeklinde düşündüler. Ayrıca özür dilemek bir yana, bu olay sonrası orduya teşekkür edildi. Bu kadar kişiyi katlettiği için mi teşekkür ediyorsunuz? Bu tavır Kürtleri derinden yaraladı. Ayrıca bu olay sadece Kürt coğrafyasını sarsmadı, ulusal bir hissiyata ulaşarak tüm Türkiye’nin ortak acısı oldu.
|