Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-01-2012, 19:54   #1
Kullanıcı Adı
werret
Standart

ABD'yi Irak'tan kovan Suriye'li sünni mücahidleri NATO'cu diye yaftalamaya çalışan münafıklara, ALLAH hidayet nasib etsin. Eğer bunların hidayetten nasibleri yoksa, ALLAH (subhanehu ve teala) bunları kahretsin!..

Irak'ta ABD'ye ve ABD ile işbirliği yapan İran'a karşı savaşan birçok Suriye'li sünni mücahid şimdi kendi memleketlerine geri dönüp Beşşar Esed kafirine ve bununla işbirliği yapan İran'a karşı savaşmaya başladılar!..


Iraklı direnişçilerden Suriyeli muhaliflere destek

http://pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=5365

Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye: "Ne zaman müslümanlara düşmanlık eden/savaşan bir kafir görsen, rafizilerin onlar ile beraber müslümanların karşısında olduklarını görürsün."



''İsrail'in favori diktatörü Esad'dır''

http://www.timeturk.com/tr/2011/03/3...-esad-dir.html


'Suriye rejimi İsrail ve ABD'nin sigortası'

http://www.milligazete.com.tr/haber/...si--209357.htm


'ABD Esad'la uzlaştı'

http://www.milligazete.com.tr/haber/...ti--207975.htm


''ABD Esad kalsın istiyor''

http://yenisafak.com.tr/Dunya/?i=327653


''ABD'li Senatörden Esad Rejimine Tam Destek (Video)''

http://www.pressmedya.com/index.php?...ArticleID=3619





''Suriye küresel cihad hareketinin en önemli menbalarından birisidir. Günümüzde ve onlarca senedir çeşitli cihad cephelerine gidip gelenler belki bu sözümüze itiraz edebilirler. Çünkü bu kardeşlerimiz gittikleri cephelerde en çok Yemen ve Arap Yarımadasından kardeşleri görmüş olmalılar. Halbuki bunun sebebi Suriye'nin daha az mücahid ve muvahhide sahip olması değil bilakis Yemen ve Arabistan'ın aksine Hama olaylarından beri Suriyeli mücahidlerin faaliyetlerini daha çok kendi memleket ve bölgelerine yöneltmelerinden ileri gelmektedir. Evet yanlış duymadınız, Suriye'de Hama olaylarından beri oldukça geniş bir mücahid kitlesi vardır. Ancak Suriye'deki zalim rejim bunların gizli örgütlenmelerini her defasında deşifre etmeyi, yüzlercesini binlercesini öldürmeye ve esir etmeye muvaffak olmuştur maalesef. Wikileaks belgelerinde Esad'ın Amerikalı muhatabına "Siz istihbarat alanında çok büyük imkanlara sahip olduğunuz halde Terörle mücadelede bizim kadar etkili olamadınız. Bizim istihbaratçılarımız sizinkilerden daha iyi analiz yaptıkları için onlara karşı başarılı olduk" diyerek övünen Esad bugünlerde Allah'ın Nurunu üflemeyle söndüremeyeceğini idrak etmeye başlamış olmalı. Esad, alemlerin rabbinin mühlet verip geciktirdiğini ama asla ihmal etmeyeceği gerçeğinden gafil olarak İslam'la mücadelede büyük gayret gösteriyordu. Öylesine ki, bugün aleyhine komplo kurmakla itham ettiği İngiltere ile sıkı bir işbirliği tesis etmiş, İngiliz gizli servisi mücahidlerle ilgili bilgisine hayranlık duyduğunu açıkladığı Suriye istihbaratından İslam’la savaş konusunda ders alıyorlardı. İsteyenler bu haberi internetten bulabilirler (bende mevcut). En son Irak cihadıyla birlikte Suriye'deki cihad hareketleri en aktif günlerini geçirmişler ve Suriye'deki Nusayri çetenin tüm baskılarına rağmen bir süreliğine de olsa Suriye, Irak cihadının Lojistik merkezi olmuştur. Suriye ve Irak'ta hareket alanı bulan mücahidler Lübnanda da aktif hale gelmişler ancak Allah'ın takdiri ile kardeşlerin çalışma ve örgütlenmeleri Nehrul Barid kampında yaşanan çatışma ile ağır darbe almıştır. Suriye tarafında Nusayri çetenin ağır baskıları sonucu kardeşlerin bu kadar ağır darbe almaları Irak'taki cihadı da etkilemiş. Irak'taki kardeşler zaten hapishaneye döndürülen şehirlerde sıkışıp kalmışlar ancak buna rağmen yıllardır hiçbir lojistik ve dinlenme merkezleri olmaksızın cihadlarını başarı ile sürdürmüşlerdir. Bu açıdan değerlendirildiğinde başta Irak İslam Devletini ve Irak'lı muvahhid cihadi cemaatleri alınlarından öperek kutlamak gerekir.

Bugün Suriye'ye karşı dünyanın bu sessizliğinin en önemli sebeplerinden birisi dünya kamuoyu tarafından çok iyi bilinmeyen ama devletler ve İstihbarat Teşkilatlarının
oğullarının isimleri kadar iyi bildikleri Suriye'nin sunni direnişin menbaı ve kalesi olması gerçeğidir. Asıl korku, 2007 yılında olduğu gibi Irak, Suriye, Lübnan hattında faaliyet gösteren mücahidlerin bu kez derslerine daha iyi çalışmış olarak bu eksende güçlerini toparlamaları ve ivme kazanmalarıdır. Bu eksenin hali hazırda Gazze'de de kendisine sağlam bir ayak oluşturmuş olması onların için çok vahim gelişmelerdir.Failleri henüz belli olmasa da geçtiğimiz günlerde vukuu bulan Sina Yarımadasındaki saldırı ve Lübnan'da Rumye hapishanesinden beş Fethul İslam üyesinin firar etmesi derin kaygıya sebep olmakta. İki olay İstihbarat çevreleri tarafından Suriye eksenli gelişecek olayların işaret fişeği olarak algılandı.

Suriye'de olanlar kimi çevrelerin iddia ettiği gibi Batı'nın İsraile karşı sözde direniş cephesini tasfiye etmek için giriştiği bir komplo değildir. Niye olsun ki ? İsrail’in fiili işgali altındaki Golan Tepelerini savaşarak İsrail'den geri almak dururken 40 senedir bunun için tek bir mermi sıkmayan ama kendi meşruiyetini sağlamak için ağzı her açıldığında İsrail’in düşmanı ve direnişin hamisi olduğunu iddia eden Suriye bugün aslında Hizbullah ile birlikte İsrail'in sınırlarının koruyuculuğunu yapmakta. Hizbullah'ı İsrail’e karşı direnişte bir odak olarak görenlere derim ki; 2008 yılında Gazze yakılıp yıkıldığında Hizbullah İsrail’e tek bir roket attı mı ? Hizbullah, İran'ın bölgedeki kuklasıdır ve ancak İran'ın çıkarlarına aykırı bir durum olursa o zaman İsrail’e roket atacaktır. Roketlerin ateşlenmesini Allah'ın dini, mazlumun inlemesi değil İran'ın ulusal çıkarları belirler. İran ve Hizbullah taraftarları ve Suriye'de yaşanan olayları Batı'nın Suriye'ye müdahale ederek direnişi (Hizbullah'ı) bitirmek için giriştiği bir komplo olarak görenlerin serap gördükleri bunca kan akıtılmasına karşın dünyanın Suriye ve Esad’a müdahaleye sessiz ve isteksiz olmalarından belli değil mi ? Bu durum aslında tezimizi yani Suriye'de asıl korkulanın mücahidler olduğunu güçlendiren en önemli kanıt; çünkü bir taraftan Suriye ve Hizbullah tehdit olarak görülecek ama diğer taraftan tehdit olarak gördükleri bu gücü tasfiye etmek için önlerine çıkan fırsatı kullanmada ayak sürecekler. Batı, şayet Suriye'deki durumu Hizbullah'ı tasfiye etmek için bir fırsat ve kendi çıkarına görseydi şu an kadar bunun için birçok adım atılmış olurdu. Halbuki Obama Esad'ın gitmesi gerektiği açıklamasını bile sözlü olmayan yazılı bir açıklama ile geçiştirip on günlük tatiline çıktı. Suriye'de oluk oluk kan akarken o şu an keyif çatıyor. ABD'nin Suriye ve Esad aleyhine attığı sözde adımların tek bir sebebi var; Suriye'de ABD ve İsrail'in çıkarlarını tehdit eden bir durum ortaya çıktığında müdahale etmek için bugünden zemin hazırlamak. Bu türden açıklamalarla Suriye'deki kimi muhalif çevrelerin ABD'den beklentilerinin tam olarak bitmemesi ve zamanı geldiğinde işbirliği yapılabileceğinin sinyalini veriyorlar.''

Selçuk Yıldız


http://www.sutunhaber.com/yazar_4904...GERCEKLER.html

 


Konu werret tarafından (03-01-2012 Saat 20:02 ) değiştirilmiştir..
  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder