Günümüzün Şefkat Kahramanları
Doğrusu, Devr-i Risalet Penâhî'de kadının hak ve sorumluluklarının tam belirlendiği, özellikle hasta olduğu hallerde ve hayız, nifas gibi hususi durumlarında ona kaldıramayacağı yüklerin yüklenmediği; fakat, onun çok defa savaşlara bile katıldığı, yaralılara baktığı, tedavi için gerekli malzemeleri hazırladığı, savaşçılara hizmet ettiği ve hatta bizzat savaştığı; normal zamanlarda da bilhassa eğitim hizmetleri olmak üzere hemen hemen hayatın bütün alanlarında kendisine tahmil eden vazifeleri yaptığı düşünülürse, bugün kadının ihmal edildiği, işten alıkonulduğu ve onun kabiliyetlerinin gereğince değerlendirilemediği söylenebilir.
Şayet kadın, fıtratına en uygun olan muallimlik alanında olsun tam değerlendirilebilseydi; bir insan olarak ufku açılsa, gönlü yüksek gaye-i hayallere bağlansa ve engin şefkati o uğurda kullanılsaydı, kim bilir bugün neslimiz ne ulvî duygu ve düşüncelerle yetişirdi!.. Yine o, inkişaf ettirilmiş selim tabiatıyla erkeğin yardımcısı olsa, her şeyi onunla paylaşsa ve hususiyle yuvada işin altına o da elini soksaydı, evlerimiz gerçek birer ana ocağı olacak ve orada cahil, ümmî, bilgisiz, hayatın dışında bırakılmış ve kimsesizliğe terkedilmiş tek fert kalmayacaktı!.. Evet, kadın "her şey" kabul edilmediği gibi "hiçbir şey" de sayılmasaydı ve erkek de kadın da bir bütünün iki yarısı olarak ele alınsaydı; bu anlayışa bağlı olarak ikisi el ele verip müşterek çalışsalardı, işte o zaman belki de inhitat devri hiç yaşanmayacak ve hep terakkinin zirvelerine koşulacaktı.
Bugün bu mevzudaki tek tesellimiz, umum nüfusa nisbeten sayıları henüz az olsa da, çağımızın Haticelerinin, Aişelerinin, Fâtımalarının, Hafsalarının, Nesibelerinin, Rümeysâlarının aynı Asr-ı Saadetteki öncüleri gibi kendi konumlarının farkında olmaları ve üzerlerine düşen vazifeleri yapmaya çalışmalarıdır. Evet, günümüzde şefkat kahramanları da iman ve Kur'an hizmeti adına belli fonksiyonlar eda ediyorlar; erkeklerin yaptıkları gibi, insanlığın irşadı için ellerindeki bütün imkanları kullanıyor, hal ve tavırlarıyla başkalarına örnek oluyorlar. Gerekirse, onlar da dünyanın dört bir yanına hicret ediyor, öğretmenlik ve rehberlik yapıyor ve böyle ifritten bir dönemde Din-i mübini bayraklaştırıyorlar. Dolayısıyla, günümüzde kadınlık alemi bütün bütün sahipsiz sayılmaz; cihanın her tarafına yayılmış bazı şefkat abideleri, seleflerini hatırlatan fedakarlıklarıyla yeni bir kahramanlık sergiliyorlar.
Ne var ki, kadınların kendi haklarını topyekün istirdad etmeleri ve hayatın her sahasında sahip oldukları o haklara göre yaşama imkanı bulmaları noktasında toplum çapında hâlâ çok yaya olduğumuz âşikârdır. Çünkü, sabit fikirlerini âdet ve geleneklerle iyice pekiştirmiş bazı kimseler, kadının içinde bulunduğu fanustan kurtulmasını istemiyorlar; en medenî görünen insanlar bile kadına haklarını tam olarak vermeye yanaşmıyorlar. Dahası, bir kısım sözde modernler, Cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, nizamı ve idareyi kendilerine göre yorumluyor; bu indî yorumlara bağlı bazı alanlar vaz' ediyor ve o alanları kontrollerinde tutmak için her yola başvuruyorlar. Tarihte eşine az rastlanır bir katılık, bağnazlık ve hatta yobazlıkla kadınların örtüsüyle uğraşıyor ve onları dinî vecibelerini yerine getirmek gibi en tabiî haklarından dahi mahrum bırakıyorlar.
Sonra da hâlâ -bağışlayın- hiç utanmadan ve yüzleri kızarmadan kadın haklarından bahsedebiliyorlar.
Hasılı; İslam'ın esas kaynakları ve selef-i salihînin örnek hayatları dikkatlice incelenirse, müslüman kadının evine kapatılmadığı ve haklarının çiğnenmediği açıkça görülecektir. Bunun aksini iddia edenler, şayet kasıtlı ve ön yargılı kimseler değillerse, Hak Din'in bu mevzuda vaz' ettiği ölçüleri bilmiyor ve tarih boyunca bilhassa âdetlerden gelen yanlış anlayış ve yanlış uygulamaları İslam'a mal ediyorlardır. Ayrıca, şahsî ve taraflı yorumlarıyla farklı farklı alanlar uyduran, kadına hayatın her biriminde serbest dolaşım hakkı tanımayan ve ona kendi fonksiyonlarını eda etme fırsatı vermeyen, sonra da kalkıp sözde kadın hakları savunucusu kesilen kimselerin bu konuda İslam'ı sorgulamaları küstahlıktır; kadını alan farklılığı içine hapsetmekten vazgeçecekleri ana kadar, onların kadın haklarından bahsetmeleri hakikate karşı saygısızlıktır.
|