![]() |
#1 |
![]() İsviçre'de minare krizi çıkınca, Avrupa'nın diğer ülkelerindeki minareleri merak ettim önce, İslam korkusunun yenilmesinde Avrupalı Müslümanlara düşen görevleri ve fobiye rağmen batıda hiç hız kesmeyen İslamı anlama çabalarını... Dicle Üniversitesi eski hukuk fakültesini dekanı, Şanlıurfa Harran Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Servet Armağan'la bu eksende konuştum. Armağan, 40 yıl anayasa hukuku, 25 yıl İslam hukuku dersleri verdi. Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde İslami konularda araştırmalar yaptı, bilimsel temaslarda bulundu. İslam hukukuna ait çok sayıda makalesi, yirmiden fazla kitabı ve Almanca, İngilizce, Arapça çevirileri var.
-İsviçre'de Türk asıllı milletvekili Atilla Toptaş minare yasağının altında kara parayla gelen zenginlik ve zırhın kaydebilmesi endişesinin olduğunu, ABD'nin terörle ve yolsuzlukla mücadele için uluslararası mevduat trafiğini şeffaflaştıracak tedbirler almasının bedelinin ülkedeki yabancılara ödettirildiğini iddia etti. Katılır mısınız? -İsviçre'deki milletvekili vatandaşımız, oradaki durumu benden daha fazla yaşıyor, olayların perde arkasını daha iyi bilir. Bu iddiada hakikat payı vardır belki, ama bir sosyal olayda bir çok faktör rol oynar. Kara propaganda yapılmasının, halkın yanlış yönlendirilmesinin de payı var bu sonuçta. Bu tür iddialar cazip olabilir ama bir olayın perde arkasını böyle inanırlık derecesi sorgulanabilecek tek bir nedenle, basite indirgenmiş gerekçelerle meseleyi kolayca açıklamak bilimsel bir tavır olmuyor bana göre. -İsviçre'de yaşayan yabancı gruplar içinde Türkiye, 120 bin kişiyle dördüncü sırada. Tüm müslümanların mevduatı 50 milyar dolar. Bunun 4 milyar doları Türklerin. İsviçre hükümeti bir açıklama yaptı, dedi ki biz Arap İslam devletleri ile olan ticari ilişkilerimizin bozulacağından da korkarız. Yani para var bu işin ucunda. Bir menfaatin zedelenmesi var. İsviçre mallarını boykot geniş kesime yayılır diye çekiniyorlar. Bu endişeye katılırım. Paranın ve her türlü menfaatin sosyal ve siyasal olaylarda birinci derecede rol oynadığını da kabul ederim. Bana göre İsviçre-İslam Dünyası ticari ilişkileri tam bozulmaz ve boykot tam olarak yayılmaz. Çünkü unutulmasın: İsviçre bankaları dünyada en güvenli bankalardır. İsviçre parası dünyanın en stabil ve sert (hard currency) parasıdır. İsviçre malları ise güven sağlamış imalattır. Bu endişelere kısmen katılırım.Vaktiyle APO İtalya'ya gitmiş ve himaye görmüştü. Türkler İtalyan mallarını boykot edeceklerini söylediler ve gösteri yaptılar.Ama fazla tesiri olmadı.Gerçi bir müddet sonra da APO İtalya'dan ayrıldı. -Daha evvel Avrupa'da minare krizi yaşandı mı? -Bundan evvel lokal bir takım tartışmalar oldu. Almanya Meinheim'da bulundum bir müddet. 2002'de yeni bitmek üzere olan küçük bir mescit ve minaresi vardı. Oranın mutaassıp halkı ve Belediye karşı çıktı. Derken o sırada bir seçim oldu. Seçimi kazanan belediye başkanı dedi ki, ben karşı çıkmam bu işe ve o minare öyle kaldı. Berlin'de de bir minare krizi olmuştu. Orada şehitlik camii var. Osmanlı döneminde Prusya hükümeti müslümanların şehitlerini defnetmeleri için bağışlamış o arsayı. Diyanet'in yardımıyla o camiye bir minare yaptılar 2005'de. Bu caminin yakınında bir havaalanı var. Belediye başkanı uçakların kalkışı, inişi için minareleri tehlikeli buldu fakat yıktırmadı, para cezası kesti. O zaman bir hayli tartışılmıştı. Krize dönüşmeden, hafif bir sürtüşme ile çözüldü. -İsviçre'de şimdi minare dikilemeyeceğine göre minarenin yerine ne yapabilirler? -Bence bir kubbe kafidir. Hatta betondan ya da ahşap bir direk gibi belirti olabilir, camidir diye üzerine yazarlar. Minare diye ısrar etmenin veya mutlaka ezan okunsun diye ısrar etmenin o kadar da büyük ehemmiyeti yok. -Belki de mesele insanın kendi duruşunu minare yaptığında çözülecektir. -İyi bir Müslüman olursak mesele kalmaz diyorsunuz, haklısınız. Bediüzzamanın şöyle bir cümlesi var, "biz eğer islamın hakikatini kendimizde yaşasak, diğer dinlerin mensupları dalga dalga islama dahil olacaklar." İsviçre'deki referandumda menfi oy çıkması müslümanların Avrupa'daki cami yapma faaliyetlerini durdurmaz. Cemaati olmayan kiliselerin satın alınıp camiye çevrilmesi.faaliyetleri devam eder. Fakat benim gördüğüm kadarıyla bizim camilerimiz yeteri kadar temiz değil. Bu durum Avrupa'daki halk nezdinde menfi imajlara yol açıyor. Avrupa'daki üniversite, hastane, alışveriş merkezleri çok çok temizdir. Bizim camilerin alt katlarına kasap, bakkal ve kahve yapıyorlar. Bu yerler yeteri kadar temiz değil ve sergilenen mallar dağınık vaziyette. Tabii koku yapıyor bu. İyi bir görüntü vermiyor. Ben oradaki Müslüman kardeşlerime düzeltmeleri temennisi ile bunu söylüyorum. Berlin'deki bir mescitin altında bir kahve var. Küçük bir oda kadar. Bir gün oraya gittim kahve içerim diye ama sigara dumanından göz gözü görmüyordu. Halbuki kapalı yerde sigara içmek yasak. Böyle olumsuz bir örnek onların gözünden kaçmıyor. Polisi, sağlık müdürlüğü elemanları zaman zaman denetime geliyorlar. Buna azami dikkat ederlerse iyi olur. Frankfurt'ta Diyanet'in aldığı büyük bir fabrikayı camiye çevirmişler. Birkaç katlı, içine asansör koymuşlar. Alt kat yine öyle, berber, kahve, manav hepsi bir arada. İbadethanenin altında ticarethane olması batı toplumu bakımından yadırganan ve kötü imaja yol açan bir davranış.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|