![]() |
#1 |
![]() Veyis Ateş
![]() Davutoğlu neden seviliyor? Üniversite yıllarımda duymuştum Ahmet Davutoğlu ismini. Arkadaşlarım o zamanlar İstanbul Aksaray’da bulunan Bilim sanat Vakfı’nda “Hoca” nın seminerlerine gider ve seminerde dinlediklerini anlata anlata bitiremezlerdi. Ha bugün ha yarın derken beş yıllık fakülte yedi yılda bitti ama ben bir türlü Hoca’yı dinlemeye gidemedim. Ahmet Davutoğlu’nun birikimiyle tanışmam “Stratejik Derinlik” kitabıyla oldu. (Geçenlerde baktım; kitapta altını çizmediğim satır kalmamış.) Fiziksel tanışıklığımız ise Süleymaniye’deki meşhur kurufasülyecide gerçekleşti. O zamanlar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanıydı. Masamıza selam verdi ve öğrencileri olduğunu sandığım birkaç gençle birlikte yan masaya oturup kurufasülyesini yedi ve gitti. Tevazusundan ve mütebessim ifadesinden etkilenmiştik. Yeni bakan olduğu dönemlerde kızıyla birlikte gördüğüm TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki tavrı da aynıydı; sade, sıcak, mütebessim ve kibar. Gazeteleri karıştırırken Ahmet Davutoğlu’nun öğrencilerinden biriyle yapılan röportaj dikkatimi çekti. Amer Bukviç. Bosna Hersek’in uluslararası bankası BBI’nin CEO’su. Amer Bukviç doksanlı yıllarda Davutoğlu’nun özel gayretleriyle Bosna’dan Malezya’daki İslam Üniversitesi’ne getirilen öğrencilerden biri. Amer aslında sayısalcı. Fakat Davutoğlu’nun Bosna’da yaşanacakları öngörmesi ve ısrarı sonucu uluslararası hukuk okumaya ikna olmuş. Ahmet Davutoğlu katı bir hoca olmasına rağmen çok sevilen ve saygı duyulan bir hocaymış. Nedeni ise binlerce kilometre uzaktan gelen öğrencilerle, eşi Sare Hanım’la birlikte kurdukları yakın ilişki olmuş. Malezya’da yaşayan Boşnaklara savaşta kaybettikleri yakınlarının haberini Ahmet Hoca verirmiş. Acı haber vereceği öğrencilerini ya arabayla gezmeye çıkarır ya da camiye götürürmüş Hoca. Sivrisinek ısırığıyla ölümcül sayılacak bir virüs kapan Amer’e ilk müdahaleyi Davutoğlu’nun doktor olan eşi Sare Davutoğlu yapmış ve hastaneden taburcu olana kadar Amer’in başında beklemiş. Bu iyiliği unutmayan Amer Bukiç, geçen yıl dünyaya gelen kızına Sare ismini vermiş. Bosna Hersek’in uluslararası bankası BBI’nin CEO’su Amer Bukviç, Ahmet Davutoğlu’nun dünya geneline yayılan öğrencilerinden sadece biri. Başbakan Başdanışmanı olduğu dönemlerde Maldivler’e giden Ahmet Davutoğlu uçaktan iner inmez birinin kendine doğru koştuğunu görür. Koşan kişi gelir, hocayı sarar, kucaklar. Adı Hüseyin Tevfik. Türk heyetini karşılayan heyetin başı. Davutoğlu’nun öğrencisi. AK Parti’nin reklam ve tanıtım işlerinin başındaki isim Erol Olçak, Güney Afrika’da bir camiye gider. Sohbet ettiği bölgenin yerlilerinden biri “Demek Türk heyetindensiniz. Ahmet Hoca’da aranızda mı?” diye sorar. Her gittiği yerde Hoca’nın öğrencileriyle karşılaşan Erol Olçak, bu olay sonrası Davutoğlu’na “Anladım Hocam” der. “Bu da sizin propaganda taktiğiniz. Gideceğimiz yerlere öğrencilerinizi önceden yerleştiriyorsunuz.” Şimdi… Bunları neden yazdım? Şunun için. Hoca, bir gelecek derdinde. Bu derde eşi de ortak üstelik. (Sayın Davutoğlu'nun en büyük şansı.) Hocalığında, öğrenciliğinde, bakanlığında, danışmanlığında ailece hep aynı derdin peşindeler. Bu derdin ve idealin sahibi olmayan biri, buradaki rahatını bozmakla yetinmeyip dünyanın en iyi üniversitelerinden gelen teklifleri reddederek ne Malezya’ya gider, ne orada “Allah’ın Boşnağıyla, elin zencisiyle” uğraşır ne de onları evine alır, yedirir, içirir, gezdirir. (Özellikle de üniversiteyi gurbette okuyanlar; hiç böyle bir hocanız oldu mu?!) BM toplantılarına, Suriye’ye, Mısır’a, Bosna Hersek’e, Fransa’ya, ABD’ye, kısaca dünyanın dört bir tarafına koştururken hep aynı bilinçle hareket ediyor Ahmet Davutoğlu. (“Arada sırada Türkiye’ye de uğrar” cümlesi Ahmet Davutoğlu için yapılan esprilerden biridir.) Hoca 2001 yılında yayınlanan o meşhur kitabında idealindeki Türkiye’yi şöyle anlatır: “Türkiye’yi çevreleyen yakın kara, yakın deniz ve yakın kıta havzaları coğrafi olarak dünya anakıtasının merkezini; tarihi olarak da insanlık tarihinin ana damarının şekillendiği alanları kapsar. (…) Dışa açılması kaçınılmaz olan Türkiye’nin stratejik derinliğinin yeniden tanımlanması ve bu derinliğin jeopolitik, jeoekonomik ve jeokültürel boyutlarının dış politika parametreleri olarak kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerekir. (…) Tarihin birikimi etkin bir açılıma temel sağlayacak toplumların öne çıkacağı bu süreçte Türkiye, tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır.” "Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu Hoca" şimdilerde, Osmanlı İmparatorluğu bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti devleti adına bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor. Bir de... Sayın Davutoğlu’nun, "sırtını sağlam bir duaya" yasladığından bahsedilir. Babaannesi Hacıkızebe, torunu Ahmet için şöyle dua edermiş: “Kuzum, sen bir büyük adam olasın, dünyalar ayağına gele, herkes sana akıl danışa.” Ne dersiniz; ninenin duası tutmuş olabilir mi? İnternethaber 13.09.2011
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|