![]() |
#1 |
![]() İstinaf Mahkemeleri Neden Gerekli?
YANGIN VAR Bu ifade, 2 Mart 2009'da bir televizyon programına katılan Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’e ait. Yargının en tepesindeki isim olan sayın Gerçeker’in anlattığına göre ekonomik suçlar başta olmak üzere artan suçluluk nedeniyle iş yükü almış başını gitmiş. Yani dava sayısında patlama yaşanırken yıllardır karar verilmeyi bekleyen dosya sayısı da onbinleri aşmış. Yılın başında olmamıza rağmen yalnızca bir konuya ilişkin bekleyen dosya sayısını 70 bin olarak ifade etti sayın Gerçeker. Tabii bunun somut yansımaları var. Tavana kadar uzayan dosyalar arasında çabalayan yargı mensupları, çalışanlar ve adalet bekleyen vatandaş. Yine aynı kanalda Ankara adliyesi önünde yapılan mülakatta bir avukat 10 yıldır devam eden bir davası olduğundan bahsederken, başka bir vatandaş 1975’te ölen babasının miras meselesinin hala çözüme kavuşturulamadığını ifade etti.! GERÇEKER: İSTİNAF MAHKEMELERİ HAYATA GEÇİRİLMELİ Gerçeker, yaşanan sorunların çözümüne de ışık tuttu ve “istinaf mahkemeleri bir an önce yaşama geçirilmelidir” dedi. Bu cümleyi Yargıtay’ın zaman içindeki duruşunu göstermesi açısından son derece önemsiyorum. Zira istinaf mahkemeleri hakkındaki kanun 2005 yılında çıkmış ve 2007 yılının Haziran ayında mahkemelerin yaşama geçirilmesini öngörmüştü[1]. Oysa vaktiyle bu mahkemelerin kurulmasında en büyük itirazlar Yargıtay’dan yükselmiş ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da mahkemelerin kuruluşunu kağıt üzerinde gerçekleştirmişti. Sadece 2 yıl içinde gelinen bu noktada istinaf mahkemelerinin kurulmasına en büyük itirazı seslendiren Yargıtay da mahkemelerin kurulması zaruretine inanarak düşüncesini en üst seviyeden ifade etmiştir. Peki nedir bu istinaf mahkemeleri ve gerçekten yargının sorunlarına çare olabilecek midir? Başka bir deyişle istinafın kurulması niçin kaçınılmazdır? Sözlüğe baktığımızda “sözün başı, birşeye yeniden başlamak” anlamına gelen istinaf, Arapça kökenli bir kelime olup Yargıtay ile ilk derece mahkemeleri arasında kurulacak üst derece mahkemelerince yapılacak olan yargısal denetimin adıdır. Yani mahkemelerin verdiği kararlar bir üst mahkemede bir kez daha gözden geçirilecek, gerekirse yeniden duruşma yapılacak, delil toplanacak ve tanık dinlenebilecektir. “Niçin kurulmalıdır?” sorusunun cevabına gelince: herşeyden önce istinaf, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde ifade edilen adil yargılanma hakkının ve hak arama hürriyetinin garantisidir. Bu yüzden hukuk devleti olma iddiasındaki tüm devletlerde iki dereceli, istinaf benzeri yargılama sistemlerinin olduğunu görmekteyiz. Örneğin üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği’nde istinaf benzeri iki dereceli yargı sistemi bulunmayan bir ülke bulunmamaktadır. Anayasamıza göre ülkemiz bir hukuk devleti olduğu için istinafın kurulması da yine bu ilkenin gereğidir. Neden İstinaf Mahkemeleri? Mahkeme kararlarının bir kez daha incelenmesi, denetlenmesi adli hataların ortadan kaldırılarak doğru ve adil kararlar verilmesine hizmet edecektir. Özellikle istinaf mahkemelerinde görev yapacak hâkimler tecrübeli ve uzmanlaşmış olanlar arasından seçileceğinden ve toplu olarak çalışacaklarından kararların en az hatayla alınmasını sağlayacaktır. Bu da gazetelerde zaman zaman okuduğumuz ve suçsuz yere yıllarca hapis yatan insanlara devletin “pardon” diyerek “komik” bir tazminat ödemesi gibi trajik olayları ortadan kaldıracaktır. İstinaf Mahkemeleri Yargıtay'ın İş Yükünü %60 Ortadan Kaldıracak Kanuna göre toplam 5 yıla kadar olan hapis cezaları, değeri 5 bin liraya kadar olan hukuk davaları ve her türlü para cezasına ilişkin kararlar, on yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlara dair beraat kararları istinaf mahkemelerinde karara bağlanacağı için Yargıtay’a gitmeyecektir. Hukukçuların ifade ettiğine göre bu tablo Yargıtayın iş yükünü oluşturan ve “yangın”a sebebiyet veren davaların % 60-70’ini ortadan kaldıracaktır. Yani istinaf mahkemelerinin kurulması Yargı içindeki “yangın”a etkin bir müdahale anlamına gelmektedir. Bu şekilde Yargıtay’ın iş yükünün azalması demek, karara bağlanmak üzere yıllarca dosyaların Yargıtay’da beklememesi anlamına gelecektir. Avrupa Konseyi’nin CEPEJ raporunda Adalet Bakanlığı istatistiklerine dayanılarak verilen bilgiye göre davalar Türkiye’ de ortalama 246 günde karara bağlanmaktadır. O zaman nasıl oluyor da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi 4, 6, 8 yıl süren davalar nedeniyle mahkum etmektedir. Demek ki kalan süreyi, dosyalar Yargıtay’da bekleyerek geçirmektedir. Birkaç yıl bekledikten sonra da bozulan dosya ilk derece mahkemesine giderek süreç yeniden başlamaktadır. İşte istinaf, hem adli hataları hem de Yargıtay’ın iş yükünü azaltacaktır ki bu da kendiliğinden yargılamanın 6 ila 8 yıl yerine çok daha kısa sürede, hatasız, adil ve makul sürelerde sonuçlanmasını sağlayacaktır. İstinaf Mahkemelerinin En Önemli Artısı İstinafın en önemli sonuçlarından birisi de Yargıtay’ın gerçek bir içtihat mahkemesine dönüşmesine olan katkısıdır. Zira yılda gelen 500 bin dosya ile Yargıtayın, bu görevini gereği gibi ifa etmekten uzak olduğu ortadadır. İstinafın bir başka faydası da mahkemeler ülke genelinde kurulacağından Yargıtay’a nazaran hak arayanların denetim mekanizmasına daha yakın olması ve denetim mahkemesine daha kolay ulaşmasını temin edecektir. İstinaf Mahkemesine Eleştiriler Burada istinafla ilgili birkaç eleştiriye de değinmek gerekir. Öncelikle acaba iddia edildiği gibi ilk derece mahkemesi hâkimleri dosyalara gerekli özeni göstermez, dosyaları savsarlar mı? Bu pratikte pek mümkün gözükmüyor. Zira istinaf mahkemesi hâkimleri ilk derece mahkemesindeki hâkimlerin kararlarına not vereceklerinden ve hâkimlerin terfisi üst dereceli mahkemelerden alınacak nota ve isabetli karar sayılarına bağlı olduğundan böyle bir eleştirinin geçerliliği yoktur. Başka bir eleştiri de istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla Yargıtay’ın öneminin azalacağı, içtihat birliğinin sağlanamayacağıdır. Hatta bölgesel yapılanma nedeniyle bunun ülkeyi bölünmeye götüreceğini ifade edenler ve bunu da Avrupa Birliğinin Diyarbakır’daki Bölge Adliye Mahkemesi binasını yaptırmasına dayandıranlar bile var! Herşeyden önce istinaf, Yargıtay’ı olağanüstü işyükünden kurtarıp onu gerçek bir içtihat mahkemesi haline getirecektir. Mevcut 32 daireli yapısıyla Yargıtay bu görevini zaten yerine getirememektedir. Mahkemelerden çelişen içtihatlar çıkması halinde de bunların birleştirilmesi görevi yine Yargıtay’a aittir. Görüleceği üzere son sözü yine Yargıtay söyleyecektir. Kaldı ki idari yargı sistemindeki bölge idare mahkemeleri Danıştay’ın önemini azaltmamıştır. Görüleceği üzere bu konudaki endişe ve eleştiriler yersizdir. Mahkemelerin bölgesel olarak kurulması konusuna gelince yine idari yargıdan örnek verecek olursak bölge idare mahkemeleri ülkeyi bölme amacına mı hizmet etmektedir ki istinaf için bu sözkonusu olsun. Ama efendim niçin o zaman Avrupa Birliği Diyarbakır’daki mahkeme binasını yapsın? Hem de kapısında üç tane bayrak direği var! -Gülmemek için kendimi zor tutuyorum-. Öncelikle Avrupa Birliği sadece Diyarbakır’dakini değil Ankara ve Erzurumdaki mahkeme binalarını da finanse etmiş. Üstelik bu Adalet Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu bir inşaat projesi kapsamında gerçekleşmiş. Bayrak gönderi meselesine gelince, Genelkurmay Başkanlığı’nın önünde saydım tam 9 tane direk var. Bu da bölüneceğimizi mi anlatıyor acaba! Direklerden birine bayrağımızı, diğerine bölge adliye mahkemesinin flamasını diğerine de bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığının flamasını takarsınız olur biter efendim. İstinaf mahkemelerinin kurulacağı yerler somut olarak belirlenmemiştir. Sadece 5235 SK’da bu yerlere ilişkin temel ölçütlere yer verilmiştir. Buna göre istinaf mahkemeleri, bölgelerin coğrafî durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde, HSYK’nın olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulacaktır. Kurulan bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine, değiştirilmesine veya bu mahkemelerin kaldırılmasına ise Adalet Bakanlığının önerisi üzerine HSYK tarafından karar verileceği belirtilmiştir (5235 SK. m. 25/2). Böylece, bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerini yasayla belirleyerek sınırlandırmak ve katılaştırmak yerine esnek bir model öngörülmüştür. Adalet Bakanlığınca 1 Haziran 2007 tarihine kadar istinaf mahkemelerinin altyapısının hazırlanması bir zorunluluk olmasına rağmen bu mekanizma çeşitli sebeplerle harekete geçirilememiştir. Yeterli adım atılmamıştır. Adeta bu mahkemeler vaktinde faaliyete geçirilmemiş ya da geçirilememiştir. Eğer istinaf mahkemeleri için gerekli olan altyapının hazırlanması için (hakim savcı sayısının artırılması hariç) binalar temin edilmiş, donanımları sağlanmış, yardımcı personel (zabıt katibi, müdür vs.) ihtiyacı karşılanmış olsaydı, mahkemelerin süresinde faaliyete geçirilmesi ya da öngörülebilir bir süre ertelenmesi sağlanabilirdi. Bunlar yapılmadan 1 Haziran 2007 tarihine çok az bir süre HSYK, 9 yerde bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına karar vermekle yetinmiş, bu mahkemelerin başkanları, daire başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcısı ve savcılarının atamalarını yapmamıştır. Ayrıca, HSYK bu nedenle “İleride personel, bina, araç ve gereç gibi koşullar oluştuğunda atama yapılmasının değerlendirilmesine” şeklinde karar vererek mahkemelerin faaliyete geçirilmesini belirsiz bir tarihe ertelemiştir. Peki hiç mi haklı olarak eleştirilebilir yanı yok bu meselenin. Tabii ki var. Mahkemelerin teknik alt yapı ve personel konusundaki yetersizlikleri önemli bir husustur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun mahkemeleri sadece kağıt üzerinde kurmasının arka planında yatan gerekçelerden bir tanesi de buydu zaten. Halen Avrupa Konseyi tarafından yürütülen proje kapsamında yapımı üstlenilen Ankara, Erzurum ve Diyarbakır istinaf mahkemesi binaları yapılmıştır. Bir çok yerde bina, araç ve gereç konusunda çalışmalar devam etmekte, ancak arzulanan seviyede bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığı 2005 yılından itibaren sürekli sınav açarak hâkim-savcı ve personel açığını kapatma gayreti içinde oldu. Bunda bir ölçüde mesafe de alındı. Hâkim ve savcı sayısında geçmişe nazaran bir artış olduğu doğrulanmaktadır. Teşkilatta 10000 civarında hakim ve savcı oluşu, hakim adayı alınmasında son yıllarda YARSAV ın açtığı davalarla Danıştayca verilen yürütmenin durdurulması kararları nedeniyle yaşanan gecikmeler, 14500 olan hakim kadrosunun doldurulamamasına ve dolayısıyla istinaf konusundaki personel açığının giderilememesine sebebiyet vermiştir. Tüm bunların yurdun genelinde mahkemeleri eksiksiz hayata geçirmeye yeteceği iddia edilemese de mahkemeler kurulmadıkça eksiklerin tespit edilip giderilmesi de sürekli ertelenecektir. Bu nedenle bir an önce zaruri eksikliklerin tamamlanıp mahkemelerin derhal faaliyete geçirilmesi gerekir. Yazıma bir temel fıkrasıyla son vermek istiyorum. Temel ayakkabı almış fakat ayağına biraz dar olduğunu hissetmiş. Satıcı 2 hafta kadar ayakkabının ayağını sıkacağını ardından bir sorun kalmayacağını ifade etmiş. Bizim temel satın alıp gitmiş ve ayakkabılarını evde kutudan çıkarmamış. Karısı sorduğunda da: satıcı 2 hafta ayağımı sıkacak dedi ben de 2 haftanın geçmesini bekliyorum, demiş. Sayın Gerçeker’in de ifade ettiği gibi kanun çıkalı 5 sene oldu ve 2 sene hazırlık süresi öngörüldü ama biz hazırlıklarımızı yapmadık ve şimdi de oturmuş Temel gibi sürenin geçmesini mi bekliyoruz? Tüm bu eksikliklere rağmen, önümüzdeki dönemde hükümetin bu konuda olumlu adımlar atarak istinaf mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçmesi yangının söndürülmesine hizmet edecektir. -------------------------------------------------------------------------------- [1] 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun, yürürlük maddesi olan 55. maddesi uyarınca 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun, Geçici 2. maddesinde, Adalet Bakanlığının, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde (1 Haziran 2007) 25 inci maddede öngörülen bölge adliye mahkemelerini kuracağı, bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarihin, Resmi Gazetede ilân edileceği, bölge adliye mahkemeleri göreve başlamadan önce Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu mahkemelerin başkanları, daire başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet başsavcısı ve savcılarının atamalarının yapılacağı, bölge adliye mahkemelerinde görev yapacak diğer personelin atamalarının da aynı süre içinde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca; Geçici 3. maddesinde, Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak en geç iki yıl içinde (1 Haziran 2007) bölge adliye mahkemeleri için ihtiyaç duyulan bina, araç ve gereçlerin, yapım, satın alma veya kiralama yoluyla sağlanacağı ifade edilmiştir.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|