![]() |
#1 |
![]() Her sonbahar gelişinde dökülür yapraklar birer birer,her biri bir tarafa savrulur… “Hazan mevsimi,doğanın da ölüm mevsimidir” derler…“Elveda zamanı,hüzün mevsimi,ayrılık mevsimidir”derler. Oysa ben mevsimler içerisinde en çok sonbaharı severdim bir zamanlar. Uçurum kenarlarında açan sarı sarı çiçekleri bir de,çiçekler arasında.Düşme tehlikesiyle de olsa uzanıp kokusunu içime çekerdim yudum yudum,nefes nefes...Hayatın bütün derinliğini,dinginliğini,gizin i orada ve onlarda bulurdum... Dalından ayrı düşen her yaprağın hüznünü yaşıyorum şimdi ey hayat!Sararmış, gazel olmuş,solmuş ve rüzgarın önünde savrulan yaprakların hüznünü… Gönlümde sonbahar rüzgarları esiyor,şarkılar daha bir içli çalıyor şimdi,gönlüm yorgun,gönlüm küs,gönlüm suskun...Boğazımda düğüm düğüm hasret,bulut bulut gözlerimde çakıyor şimşekler... Gurbetten gurbete savrulan insanların iç acısını duyuyorum içimde her sonbahar gelince...İçimden kopan her duygu kırıntısı yüreğime batıyor... Yapraklar gibiyim ben de ey hayat,her sonbaharın gelişiyle beraber bende sonbaharı yaşıyorum,sonunda ilkbaharın müjdesi olsa da...İlkbaharda çayırlar yeniden yeşillenip,ağaçlar filiz sürse de,çiçekler yeniden süslesede dağları, kırları,ovaları.Ben hep güzdeyim... Her baktığımda soluk sarı yapraklar gibi duruyor aynalarda ki yüzüm,içim,dışım sonbahar ey hayat.Bütün anılar yaprak yaprak sokaklara dökülmüş.Kardan bir kefenle kocaman bir dağ gibi gelip oturmuş göğsümün üzerine hüzün... Yorgunum,çok yorgun ey hayat,vefasız dünyanın ihaneti beni bitirdi... Bilirim ne yapsamda bir sonbahar yaprağına yazgılıyım,değiştiremiyorum yazgımı...Acılara, hüzünlere,sevdalara,sararmış yaprakların rüzgardan savruluşuna yazılmış adım neylersin.Terkedilmiş evlerin hanelerine,yıpranmış defterlerin sayfalarına yazılmış adım... Bilirim sonbaharların sarı kaderine yazılmış sonu hazin küçük bir öyküyüm ben, kimselerin açıp okumadığı bir kitapta;üzerine hüzün tozları serpilmiş kederli gecelerin sonbahar rüzgarlarıdır belki de;bütün bu yaşadıklarım...Ki,sonbahar yaprakları gibi dökülüp,dökülüp savrulup gidiyor ömrüm elimden... Yalnızlığın en derin uçurumuna yaslanmış kalmışım yangın yüreğimle ey hayat. Sonunda gücüm tükenip düşeceğim belki ya da kendi yüreğimden taşınıp gideceğim kimsenin bilmediği,ulaşamadığı,uğramadı ğı bir yüreğe... Varsın karanlık geceler yokluğuma ağıt yaksın,sahte sevgilerle avutsun hicranımı zaman... Kaç yıldır ki,yaşamın uğramadığı mezarlıklar gibiyim,içime binlerce ölü gömülü. Dolaşıp duruyorum ağaçların dökülmüş yaprakları arasında,sonbaharın sarı soluk yüzüne sürüyorum yüzümü yaprak yaprak...Ağaçlara baktıkça nedenini bilmediğim ama acısını duyduğum sararmış hüzünler kaplıyor içimi. Bilmem bu kaçıncı çığlığımdır ey hayat,sesimi duyuramadığın.Bilmem bu kaçıncı imdat... Şimdi vurulmuş bir kuş kanadı gibi duygularım,sığınacağım dal da yok. Yıpranmış,paralanmış eski bir giysi gibi duruyor üzerimde ömrüm...Her ihanet onulmaz bir yara açtı yüreğimde,ne yapsam durmuyor kanama.Kahretsin... İçimin yaşayan sevinçli yanını öldürdüler ey hayat,hüzne bulandı her yanım, ben ki sevinç rüzgarları doluydum bir zamanlar sevgi dağlarında,sevgi eserdim gece gündüz yüreklere,yüreklerden dağlara,ormanlara,sokaklara.Şi mdi ihanetin kara bulutları kaplamış göğümü,güneşli günlere hasretim ey hayat... Ellerine kapanıyorum şimdi, anla beni,al beni...Bir sonbahar yaprağı gibi bekletme son yaprakta.Bırak alıp götürsün beni sarı yapraklarıyla sonbahar rüzgarları,yapraklar gibi savurup savurup götürsün uzaklara... Bir varmış bir yokmuş diye başlar bütün masallar.Ellerim soğuk şimdi üşüyorum,bedenim,dudaklarım buza dönmüş... Yok say beni ey hayat,doğmamış gibi...Sayki hiç yaşamadım,tatmadım,acıyı, ihaneti.Masalım da olmadı sonu mutlulukla biten.Gökten üç elma düşmesini beklemiyorum artık,yorgunum ey hayat,yorgun... °ALINTI°
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ![]() Bir yanım, Hazan mevsiminin Renkleri. Sarı, kırmızı, Kor kırmızı yapraklar. Sanki ! Ellerimi, Avuçlarına almışsın, Yüreğime sarılmışsın Sonra ! Dökülen yaprak misali, Yavaşça dokunmuşsun, Dudaklarıma. Ve sen olan yüreğim Hazan mevsiminin yağmurları gibi Gözyaşlarım, sessiz Bir o kadar anlam dolu Havada toprağın mis kokusu Bende senin kokun Gözyaşım yağmur karışmış Sen oluyor yüreğime Damla damla… Bir yanım, Bahar mevsiminin Renkleri Alabildiğine yeşillere karışmış Rengarenk kır çiçeklerim Sanki ! Toplayıp taç yapmışsın Beyaz papatyaları saçlarıma Gülümsemişsin Güneş olmuşsun yüreğime Hafif esen bahar rüzgarlarında Kuş cıvıltılarına karışan Islıkla çaldığın melodi Kulaklarımda Sesine hasret yüreğim Rüzgar saçlarımı savuruyor Oysa baharda bile Üşüyor Sensiz bile sen olan Yüreğim… Ne saçlarım arasındaki Kül rengi beyazlar Ne her birinde anlarım Saklı yüz çizgilerim Önemini çoktan yitirdi Zaman… Artık,izin ver Yüreğim… Yüreğime sakladığın Sevdiğime gideyim.. _alinti_ |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 |
![]() Hep mi şansımıza sarı güller düşecek. Hiç kırmızı gül görmeyecek mi bu hüzünlü gözler. Gözyaşları hep akacak mı bir pınar misali. Özlemleri biriktirdik gönlümüzde, vefadan bir dem olsun Şûle gelmeyecek mi gözlerimize, Sevgiye muhtaç iken, Hüzün çiçeği mi tutuşturcaklar ellerimize…! Hüzün biraz isyandır, biraz rıza; biraz gözlerini kaçırmaktır, biraz yüreğini sunmak… Hüzün mübârektir, velûddur. Mübârek, velûd ve verimli olmayan gam, keder, tasa ve üzüntü, hüzünden değildir. Hüzün vakurdur, onurlu ve dürüst… Kaypak ve tamahkâr duygular, hüznü duyumsayamaz. Hüzün evet, duyumsanır. O denli nârin, o denli zarif… Büyülü bir güzelliği var hüznün. Biraz mum ışığıdır hüzün, biraz akşam alacasıdır. Biraz gazete satan çocuk elleri, biraz bebek ağlamasıdır. Hüzün zordur. Hüzün güçlüdür. Hüzün sızıdır. İnce, keskin, sivri… Varla yok arası… Parlak ve göz alıcı, anlık ve güçlü… Hüzün melezdir. Tefekkürle tedebbürün kendisi esmer, bahtı ak evladıdır. Asâletini tefekkürden, metânetini tedebbürden almıştır. Hüzün su gibidir. Azizdir. Şerefli ve nâdir… Hem her şeye yeter, hem yeri asla doldurulamaz. Tüy gibidir hüzün. Hafif ve yumuşak, canlı ve ölü… Hayattan ve ölüme dair… Hüzün, ALLAH Rasûlü’nün dostudur, takdim ederim. “Hüzün dostumdur.” buyurmuş hüzün Peygamberi -SAV-,ömrü hüzünden sağılmış yetim… Hüzün güzeldir. hoşgeldin hüznüm…. alıntı |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Hüzün Vakti
Yaz bitti, güz kendini göstermeye başladı. Göçmen kuşları yavaş yavaş göç hazırlığında. Dahasıcak bölgelere,daha güney illere doğru uçma telaşındalar. Börtü-böcek kış erzaklarını şimdiden stoklamaya çalışıyor. Karıncaların çalışkanlığı ve canlılığı, tam da cırcır böceklerini kıskandıracak cinsten. İşlerini,ihmale ve yarına bırakmıyorlar. Artık bir müddet sonra doğada,ne göçmen kuşlarından bir ses, nede börtü-böcekten bir resital dinlemek olası değil. Tabiatta canlı-cansız her şey kabuk değiştirecek ve bir tâdilata uğrayacaktır. Belki de bir çoğu asıl adreslerine taşınacaktır. Tıpkı insanların;yazlık-kışlık gibi adreslerini,ikiye ayırdıkları şeklinde… Bostanlar bozuldu, bozulmak üzere. Herkes kurutluğunu devşirmede zamanla yarışıyor. Söz gelimi salçalıktı, dolmalıktı, pestildi, sucuktu ve sergiydi derken; bağlarda bozulacağı günü bekliyor. Yaylacılar,yaylalardan ineli şimdi oralarda ıssızlık hâkim. Akbabalar,Kartallar gökyüzünde sayılı birkaç gün daha ”cevelan” ederse ne mutlu.Gayrı dağdaki kurtlarında,azı dişleri sızlamaya başlar. Çünkü ortalıkta yaz mevsiminin bolluğuna nazaran bir “darlık” tecelli edecektir. Ama bu hiçbir zaman; “aç kurt’un kısmetini veren Allah!” bağlamında değildir. Sularda da bir dinginlik bir yorgunluk görülmektedir. Deli çaylar, deli deli,köpük köpük akmıyor. Sanki prangaya vurulmuş.İlkbaharın kar suları,boran yağmurları “bir yıl sonraya buluşmak ümidiyle…” diyerek, gözden kaybolmuş. Derelerin çayların mahzunluğu da sanırım bundandır. Ağaçlar,sararan yapraklarını dökmede,gazeller; yel ile savrulmada.Badehu,yeşilliğin üstüne “bozkır” şalı çekilmededir.Kuzey kısımlara çiğ düşecek,güz gülleri üşüyecektir. Güneş görmeyen yerlerde;küf mantarları ve yosun oluşacaktır.Ve aynı güneş;enerjik gücünü kaybettiğinden,hazan vaktini yaşayan ihtiyarlar;duvar diplerine oturarak,güneşin son ışınlarından faydalanacaklardır. Bir dahaki seneye, “kim öle, kim kala!” sözü, yoğunluk kazanacaktır. Şairler; hazan vaktini,hüzün vaktine benzetmişler. Ayrıca,insan olgusunu,mevsimlere göre tasnif eylemişler. Bekleyiş,doğuş,yaşayış ve ölüş. Bekleyişi; kış ayının durağanlığına, Doğuşu; ilkbaharın canlılığına,Yaşayışı;yazın ”neşvünema” bulmasına, Ölüşü; sonbaharda canlıların,aktivitesini yitirip, “sekerâtül mevt”, yâni ölüm dalgınlığına doğru gitmesine benzetmişler. Dolayısıyla;hazan vaktini,hüzün vaktine tahvil etmenin somut mantığı çıkıyor ortaya ki, şairler;genellikle mânâ yüklü duygusal şiirlerini bu mevsime denkleştiriyorlar.Örneğin: Yahya Kemal Beyatlı, EYLÜL SONU başlıklı şiirinde; “Günler kısaldı,Kanlıca nın ihtiyarları; Bir bir hatırlatmakta geçen sonbaharları. Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa… Yazlar;yavaşça bitmese,günler kısalmasa…” diyor. Bende âcizâne aynı düşünce ve aynı duygusallık içerisinde, ”HAZAN” başlıklı bir şiirimde: Yapraklar dökülende heyhat! güz mevsiminde, Gözlerin ufuklara mıhlandığı zeminde… Ölümle pençeleşen,hastanın son deminde, Şakağından süzülen,boncuk boncuk teriyim.. Hülasa, her şeyin takdiri,tecellisi Cenabı Allah’ın hükmüne bağlıdır.Biz ise;ancak olaylarda, “müsebbip” ararız. Günler, haftalar, aylar, yıllar ve mevsimler; “mutlak irade”nin, hükmünü icra eden unsurlardır. Gerisi, bağlar gazeli… ALINTI |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
![]() Sen hiç yalnız kaldın mı? Yalnızlığın ne olduğunu bilir misin hiç? Duvarların dili olduğunu bilir miydin hiç? Onlarla konuştun mu hiç? Sen sevgisizliğin ne olduğunu Sevdiğini kaybedince anladın mı hiç? Sevginin ne olduğunu severek anladın mı hiç? Ama ben bunların hepsini yaşadım. Sen yaşamadın ki hiç.. Tüm içtenliğimle söylüyorum.. Benim yaşadıklarımı yaşamanı istemedim hiç..! A |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() ![]() Sevdalar neden bu kadar hüzünlü. Hayat mı yoksa başlı başına hüzün. Yine havada hüzün kokusu insanın içini yakan, koku duyusunu tırmalayan pis bir koku bu. Yine yalnızlık yine hüzün var canımı acıtan. Hava bulutlu tıpkı benim duygularımın üstüne çöken bulut gibi. Bu sabah yeni doğan güneşle dertleşmeyi denedim. Ama o da aniden benimle beraber hüzünlendi gökyüzü kararıverdi. Birden gece oldu ortalık. Dinledim saatlerce yalnızlığımı dinledim. Ve daha çok dertlendim. Seversin sevilirsin ama yine bir gün yalnız kalıverirsin gerçeğiyle baş başa kaldım. Ağır geldi bu yalnızlık. Sevip te sevilip te yalnız kalmak canımı acıttı. Bağırmak istedim ama birileri beni duysun diye, bağırdım avazım çıktığı kadar ama benden daha çok bağıranlar vardı kimse beni duymadı. Ağlamak istedim her şeye inat gökyüzü başladı ağlamaya ağladığımı da gören olmadı. Dinledim saatlerce içimin sızısını dinledim. Yalnızlığımı dinledim. Çok şeyler anlatan bir sessizlik vardı havada. Tek hissettiğim yalnızlığım çaresizliğim çıkmazlarım ve gözlerimden akan yaşların yanaklarımda can vermesiydi. Konuşmak istedim hissetmek istedim ama yalnızdım yoktu yanımda sevdiğim. Geçen her saniye çok şey anlatıyordu sevdanın yalan olduğunu hayatta herkesin yalnız olduğunu anlatıyordu. Tek yoldaşım bulutlar ve hoyratça savuran rüzgar oldu. Karar verdim bırakıyorum hasretimi yağmurlara yıkasın diye. Yalnızlığımı çaresizliğimi rüzgara teslim ediyorum çok ücra diyarlara götürsün diye. Ücralara götürsün ki kimse görmesin yalnızlığımı ve çaresizliğimi. Teselli verircesine savruluyor rüzgar. Sanki emaneti teslim alıyor. İflas etmiş duygularımı, hayata küskünlüğümü yalnızlığımı şu yalan dünyada tek başıma kalmışlığımı teslim ediyorum rüzgara. Yenildiğimi kabul ediyorum. Yoruldum savaşmaktan nedenleri araştırmaktan kovalamaktan. Yoruldum yalnızlığı yaşamaktan. Hep tut ellerimi bırakma beni demekten yoruldum. Sevdayı var etmeye çalışmaktan yoruldum. Yorgunluğumla birlikte kendimi de bırakıyorum rüzgara. Beni nerede bırakırsa güneşin nerede doğmasına izin verecekse o güneş beni nerede ısıtacaksa beni oraya götürmesine izin veriyor ve takılıyorum rüzgara. Boran olsa da kasırgalar kopartsa da benim içimde ki yaşanan fırtınalar kadar şiddetli olmayacağına göre teslim oluyorum bu rüzgara. Benden tek kalacak hüzün kokusu olacak. Mutsuzluğumu kırgınlığımı bırakarak gideceğim. Sana da tek emanetim yıktığım hayallerim olacak.... A |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#8 |
![]() Bir yanım, Hazan mevsiminin Renkleri. Sarı, kırmızı, Kor kırmızı yapraklar. Sanki ! Ellerimi, Avuçlarına almışsın, Yüreğime sarılmışsın Sonra ! Dökülen yaprak misali, Yavaşça dokunmuşsun, Dudaklarıma. Ve sen olan yüreğim Hazan mevsiminin yağmurları gibi Gözyaşlarım, sessiz Bir o kadar anlam dolu Havada toprağın mis kokusu Bende senin kokun Gözyaşım yağmur karışmış Sen oluyor yüreğime Damla damla… …………….. Bir yanım, Bahar mevsiminin Renkleri Alabildiğine yeşillere karışmış Rengarenk kır çiçeklerim Sanki ! Toplayıp taç yapmışsın Beyaz papatyaları saçlarıma Gülümsemişsin Güneş olmuşsun yüreğime Hafif esen bahar rüzgarlarında Kuş cıvıltılarına karışan Islıkla çaldığın melodi Kulaklarımda Sesine hasret yüreğim Rüzgar saçlarımı savuruyor Oysa baharda bile Üşüyor Sensiz bile sen olan Yüreğim… …………………………. Ne saçlarım arasındaki Kül rengi beyazlar Ne her birinde anlarım Saklı yüz çizgilerim Önemini çoktan yitirdi Zaman… Artık,izin ver Yüreğim… Yüreğime sakladığın Sevdiğime gideyim.. A |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Yokluk olmasaydı gurbette olmazdı
Gurbet olmasa sevdanın anlamı kalmazdı Bir seversin bin ayrılırsın gurbet adına Gözlerini kapatır, Kaşlarını çatar, Kızarsın yüreğinden tüm sevdalarına Belki bir sevda kalmıştı geride Belki bir can dostun, arkadaşın Olsun ne fark eder, Nasıl olsa hepsini yüreğine kapatmışsın Yani gurbeti yüreğine asmışsın. Yaz memleketim, bana bir şeyler yaz Suyunun kirecini, kesilen ağaçlarını Ardı ardına dikilen beton yığınlarını Buna rağmen; Beni nasıl özlediğini, Artık, bunaltan havanı İçime çekemediğimi yaz. Sen daha iyi bilirsin uzakları Olduğun yerde durduğundan Anlarsın elbette gurbetin yaralarından Yaz memleketim, bana yaz Kışın beni nasıl üşüttüğünü Yağmurlarınla saçlarımı Sırıl sıklam ıslattığını, Dar sokaklarını, Kesik kesik yanan Sokak lambalarını yaz Çukurlarını, bozuk yollarını İçinden geçip, içime akan Seyhan nehrini, İnsanların ve vefasızlıklarını yaz, Bu benim gurbette geçirdiğim, İlk yaz. Yaz dostum bana da yaz bir şeyler, Hep benden değil ya, Biraz da senden gelsin selamlar Düşte gör gurbeti, Nasıl ararsın biliyor musun memleketini Ne olur kısa yazma Anlat bana uzun uzadıya Hatta hiç bitmesin Okuyayım yazdıklarını, gurbet boyunca. Yaz sevdam, sen de yaz Bana bir şeyler yaz Anlat bana; Nasıl geçti bensiz bu yaz Daha ne mevsimler geçecek, Bu sadece ilk yaz. Yaz sevdam, beni özlediğini yaz İçinde yanan alevin seni yaktığını Söndürebilmek için hep ağladığını yaz Ben yokken saçlarını kısalttığını Artık gözlerine sürme çekmediğini yaz, Hiç pencereye yaklaşmadığını yaz. Ömrünü, ömrüme adadığını Resmimi öpmekten nasıl da yıprattığını Beni sana soran deniz mavisi gözlerini Ellerimi arayan ellerini Bensiz buruk çarpan yüreğini yaz. Umut dolu özlemini ve hislerini Beni Allah'a emanet ettiğini yaz Söyle bana sevdam; Nasıl geçti bensiz bu yaz Daha ne mevsimler geçecek Bu sadece ilk yaz. A |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
hazan ve huzun |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|