![]() |
#1 |
![]() ![]() ''Hayat gailesi sarmış başımızı. Dertler her koldan hücumda. Bizim bir an dahi güzel hisler, duygularla oyalanacak dermanımız kalmadı'' diyenlerin kaybettiklerini bir takip edelim mi? Okula yeni başlamış, kıvırcık saçlı minik bir çocuk… Hani ders bahane. Az bir ilgi, bir sevgi uğruna babasının dibine sokulmuş, ''Babacığım, bak bugün neler yaptık okulda!'' diye defterini açmış, göstermeye çalışıyor. Babasının kafası çok meşgul. Onun sevimli haline bir kere bile nazar etmeden, ''Çok işim var benim. Annene ya da ablana göster'' diyerek, bu ilgi ve sevgi teklifini reddediyor. Anne o anda yemek yetiştirmekle uğraşıyordu. Telâşı pek büyüktü. Elinde defter, yanına gelmiş çocuğun yazdıklarına bir göz atıp, ''Şimdi çok acele işlerim var. Sonra bakarım. Derhal ayağımın altından çekil. Git, baban ya da ablan ilgilensin'' diyerek gönderdi çocuğu. Ablası boya kalemlerini açmış, masanın üstüne, ödev yapmakta idi. Kardeşini kapıda görünce, huysuzlandı birden. Daha ağzını açmasına fırsat bile vermeden, ''Derhal çekil buralardan. Benim çok mühim bir ödevim var. Kafamı karıştırma'' deyince, çocuk mahzun bir gönülle, evin en ücra bir köşesine çekilip, içli içli ağlamaya başladı. Sevgi ve ilgi teklifini herkes reddetmişti. Kendini ne kadar yalnız hissettiğini idrak edemeyecek kadar küçücüktü. Birazdan annesi kapıda görünüp, onu yemeğe çağırdı. Telâşından onun gözlerindeki yaşları görememişti bile. Evdekiler sofraya toplandığında bile kimse onun gözlerindeki yaşları, yüreğindeki ezikliği fark etmedi. Çünkü herkesin kafası o kadar çok şeyle meşguldü ki, o, belki de onların en son düşündüğü kişiydi. Onların hep çok işi vardı. Düşünecek dertleri çoktu. Bir an dahi işleri, dertleri bitmiyordu ki, onu görüp fark etsinler. Onun varlığını gerçekten hissetsinler. Kıvırcık saçları, sevimli iri gözleri, tombul yanakları, şirin hali ile, yüreğinden taşan sevgilerle, her gün onlara gelip, kalplerindeki sevgi menbaına bir damla olsun katabilmek için, çevrelerinde dolaşıp durduğu halde, kimse onu görmüyordu. Acaba, ne zaman görüp, fark edeceklerdi onu?.. Ne kadar büyümüş olduğunu söyleyeceklerdi, onu gördükleri zaman. Çünkü onu fark ettiklerinde, aradan yıllar geçmiş olacaktı. ''Zaman ne çabuk geçmiş, büyüdüğünü anlayamamışız'' diyeceklerdi. O kaçıp giden yılların içinde, kaçırılan sevgiler, güzellikler, yakalanamayan eşsiz hisler de uçup gidecekti. Onlar hâlâ aynı noktada şikâyet etmekle meşgulken... Ah! Daha neleri neleri kaçırıyoruz. Sevgi ile dolabilecek nice anlar uçup gidiyor, hiç bir dala konamayan, bembeyaz güvercinler gibi. Görülecek güzelliklerin haddi hesabı yokken, bir tekine bile nazar edemeden, kalbimizi her şeye kapatıp; ne sevgi dolu bir menba gibi dolup taşan çocukları; ne bize ömrünü adamış vefalı ana, babaları; ne çevremize sarılmış kâinatın bir gül gibi açılan güzelliklerini; ne de asla ilgilenmediğimiz, kitapların en ilginci kendi varlığımızı görebiliyoruz. Ne yani, kör müyüz biz? Sevgi mesajlarını neden alamıyor kalbimiz? Neden sevgiyi almak ve de vermek hususunda kendimize karşı bu kadar cimrilik ediyoruz? Neden sevgiler, sümbüllenmek yerine yüreğimize düşünce çürüyor? Yoksa, bütün sevgileri yasakladık mı kendimize? Neden? Her bir sevgi, muhabbetullah menbaından sıçramış eşsiz bir lûtufken, Rabbimizin bu ihsanını reddetmeye hakkımız yok! Açın kalplerinizi sevgiye! Açın! Mümine Güneş
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Amin Yalçın abi.Ben teşekkür ederim güzel yorumun için ....
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|