![]() |
#1 |
![]() ![]() Başkent Ankara’da derin devletin yeraltı cephanesi açığa çıkıyor. Özel Harekatçı İbrahim Şahin’in evindeki krokilerle başlayan kazılar kentin her yanını sardı. Sırada öteki iller var. Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Susurluk hükümlüsü ve eski Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in evinde bulunan krokiler, örgütün bir cephaneliğini daha ele verdi. Krokilerden yola çıkan polis, Gölbaşı'ndaki ODTÜ'ye ait ormanlık arazide toprağa gömülü halde iki adet lav silahı, kafile numaraları silinmiş 10 adet el bombası, 10 adet sis bombası ve aydınlatma mayını buldu. Kafile numaraları silinmiş el bombaları, geçen yıl Ankara'daki türban karşıtı miting öncesinde bir caminin ayakkabılığında bulunan numarası silinmiş el bombasını anımsattı. Edinilen bilgiye göre; Ergenekon operasyonunun son dalgasında gözaltına alınan İbrahim Şahin'in Ankara ve İstanbul'daki evlerinde yapılan aramalarda bazı krokiler ve kroki açılımları ele geçirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü krokilerden ilkini önceki akşam Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne faksladı. Krokinin, İbrahim Şahin'in bir dönem başkan vekilliğini yaptığı Özel Harekat Daire Başkanlığı'nın ve eğitim alanlarının da bulunduğu Gölbaşı'ndaki ormanlık bir araziyi işaret ettiği anlaşıldı. Kroki açılımda ise "Ankara istikametine son binadan sonraki üçüncü ve dördüncü elektrik direği arasındaki bölgede 17-20 metre uzakta, ormanlık alandaki 3 çam ağacının içindeki küçük çam ağacının çevresinde" yazdığı öğrenildi. Kroki ve açılımından hareketle Gölbaşı-Ankara yolunun kenarındaki ODTÜ'ye ait ormanlık arazi, önceki gece aranmaya başlandı. Önce dedektör köpeklerle ceset ve patlayıcı madde arandı. Ancak gece geç saatlere kadar süren aramalarda sonuç alınamadı. Gece ara verilen çalışmalar, dün sabah hızlanarak sürdü. Metal dedektörleri ve iş makineleri de kullanılarak 20 ayrı noktada kazı yapıldı. Kazı yapılan noktaların dokuzunda, gazeteye sarılıp naylon poşetler içine konularak toprağın 20-25 cm altına gömülmüş silah ve mühimmat bulundu. Poşetlerin içinden iki adet lav silahı, 10 adet el bombası, 10 adet sis bombası, dokuz mm çapında çok sayıda mermi ve aydınlatma mayını olduğu sanılan bir sandık dolusu patlayıcı madde bulundu. El bombalarının üzerindeki kafile numaralarının bazı bölümlerinin ezilerek silindiği belirlendi. 2004 tarihli gazetelere sarılı Silah ve mühimmatın sarıldığı gazetelerin Temmuz 2004 tarihli olduğu öğrenildi. Gazetelerin üzerindeki tarih ve kroki açılımında tarif edilen 'Ankara istikametine son binanın' Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından birkaç yıl önce yapılmış olması, silah ve mühimmatın Gölbaşı'a birkaç yıl önce gömülmüş olabileceği olasılığını güçlendirdi. Silah ve mühimmat, Kriminal Polis Laboratuvarı'nda incelemeye alındı. Gölbaşı'nda bulunan silah ve mühimmat, Susurluk'un kayıp silahlarıyla aynı olmadığı da ortaya çıktı. Detasheet patlayıcı Gölbaşı’nda ele geçirilen bombalar arasıda Detasheet plastik patlayıcı olduğu da iddia edildi. Çok büyük miktarda ele geçirildiği iddia edilen plastik patlayıcının daha çok suikastlarda kullanıldığı belirtiliyor. "Detasheet" bir otomobilin altına konulduğu zaman sadece bu otomobile zarar veriyor. OSMANLI CAMİİ'NDEKİ BOMBAYLA AYNI Kafile numarası silinmiş el bombaları ise türban karşıtı sivil toplum örgütlerinin üniversitelerde türbanı mümkün kılan anayasa değişikliğinin TBMM'de ikinci kez oylandığı 9 Şubat 2008'de Sıhhiye Meydanı'nda yaptığı mitinginden bir gece önce miting alanındaki Osmanlı Camii'nin ayakkabılığında bulunan el bombasını anımsattı. Miting meydanına kurulan arama noktalarında polise yakalanmaması için meydandaki caminin ayakkabılığına önceden saklandığı sanılan MKE yapımı el bombasının üzerindeki kafile numarasının da silindiği belirlenmişti. Bomba üzerinde kızılötesi ışınlarla yapılan incelemede, silinen kafile numarasının "KF MKE 1-7-87-385" olduğu saptanmıştı. Ankara Emniyet Müdürlüğü, MKE'den bombayı hangi tarihte kime sattığını sormuş; MKE, "KF MKE 1-7-87-385" numaralı bombaların 1987'de üretilip Emniyet Genel Müdürlüğü'ne satıldığını bildirmişti. Bu el bombalarının, Özel Harekat Daire Başkanlığı için alındığı belirlenmişti. Emniyet'in envanterine kayıtlı olan bu el bombalarından ikisinin İstanbul'da, birer tanesinin de Ankara, İzmir, Isparta ve Çankırı'daki olaylarda kullanıldığı saptanmıştı. 2000 yılında Isparta'da bir polis aracının altına bulunan bir el bombası ile özel harekattan emekli bir polisin geçen yıl Çankırı'da sattığı evin çatısında bulunan üç el bombasının aynı kafileden olduğu tespit edilmişti. SUSURLUK’UN KAYIP SİLAHLARI Ergenekon şüphelisi İbrahim Şahin'in evindeki kroki üzerine Gölbaşı'nda yapılan kazıda silah ve bombalara ulaşılması Susurluk döneminin 'kayıp silahlar' konusunu gündeme getirdi. Kayıp silahlarla ilgili tüm önemli davalar ya zamanaşımı ya da afla kapatıldı. 3 kasım 1996'da deşifre olan Susurluk Çetesi'ne atılı en ciddi suçlamalardan biri, Hospro Şirketi'nce, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne hibe edilmiş gösterilen silahların kaybıyla ilgiliydi. Bu silahlardan biri Susurluk kazasında Sedat Bucak'a ait Mercedes'te ortaya çıkmasına rağmen Bucak'ın tanık sıfatıyla dahi ifadesi alınamamıştı Kayıp silahların bedelinin örtülü ödenekten karşılandığı, ancak alınan paraların tümünün ilgili şirkete ödenmediği ortaya çıkmıştı. Danıştay, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın da sorumluluğuna işaret etti, ancak mevzuat nedeniyle Ağar'a dava açılamamıştı. Ankara 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde konuyla ilgili ilk davada İbrahim Şahin dahil 15 polis hakkında üçer yıl hapis istendi. Bu dava, temmuz 2001'de sonuçlandı. Mahkeme, suç tarihinin 1993-1994 yılları olmasını dikkate aldı ve zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verdi. Ankara Başsavcılığı tarafından açılan '2. Kayıp Silahlar Davası'nda ise emekli yarbay ve Susurluk davası hükümlüsü Korkut Eken ve İbrahim Şahin de sanıktı. Şahin'in hafıza sorunu ilk kez bu ağır davada gündeme geldi. Şahin soruları yanıtlamamak için hafıza kaybına sığındı. Mahkeme İbrahim Şahin ve üç sanık hakkındaki davayı reddederken Korkut Eken hakkında ise suçun zimmet değil 'görevi ihmal' olduğu ve bu suçun 'Rahşan Affı' kapsamında olduğunu belirterek dosyayı rafa kaldırdı. Böylece, Emniyetin kayıp silahlarıyla ilgili tek kişiye ceza verilememiş oldu. Bu cezasızlık kararlarıyla devletin 25 milyon doları da çetede kalmış oldu. Daha sonra kaybedilen silahlarla ilgili Hospro firmasının Türkiye temsilciliğini yapan Ertaç Tınar'ın iddianameye giren ifadesinde şu ayrıntılar vardı: "Silah alımı için 50 milyon dolar tutarında bir anlaşma yapıldı, bu paranın 12.5 milyon dolarlık dört taksit halinde ödenmesi kararlaştırıldı, ilk taksit nakit olarak ödendi, ikinci taksit Ağar tarafından bana çek olarak ödendi. Paranın son iki taksidi ise ödenmedi. Susurluk mahkumu Haluk Kırcı, bu kayıp silahların adresini, tanık ifadesinde şöyle açıklamıştı: "Korkut Eken, Çatlı'ya 'yurtdışı görevi' önerdi, Çatlı da bunu kabul etti. Bunu Ağar da biliyordu. Çatlı, 1994-96 arasında birçok kez yurtdışına çıktı. Silahları Eken, Çatlı'ya verdi, Çatlı da bir kısmını yurtdışında kullandı, bir kısmını da evinde sakladı. Ancak Eken'in silahların iadesini istemesiyle aralarında sorun çıktı. Korkut Eken de ifadesinde "Silahlar Ağar'ın talimatıyla Özel Harekât Dairesi Başkanlığı'ndan teslim alındı ve belirli operasyonlarda kullanılmak üzere bazı ülkelere gönderildi" demişti. Ağar, bugüne kadar 'devlet sırrı'na girdiği gerekçesiyle bu konularda bilgi vermedi. Ağar’ın prensliğinden Ergenekon’a Emniyet Müdürü İbhahim Şahin'in yıldızı, 1990'lı yılların başında Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürü olmasıyla parladı. 1993 yılında vekaleten Özel Harekat Dairesi Başkanlığı'na getirildi. Şahin, PKK'yla mücadelede polisin etkin katılımını artırmasını sağlayacak Özel Tim Eğitim Okulu'nu Balıkesir'de açtı. Bu timler daha sonra terörle mücadelede görev aldılar. Susurluk kazasının ardından ismi kamuoyunda bilinir oldu. Kazada ölen firari hükümlü Abdullah Çatlı ile yakın arkadaş olduğu ortaya çıktı. Hakkındaki adli soruşturma nedeniyle açığa alındı, kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal'ın cinayetine karışan özel tim polislerini koruduğu ve MİT görevlisi Tarık Ümit'in kaçırılmasında rol oynadığı gerekçesiyle soruşturuldu. Hakkında tutuklama kararı çıkınca önce kaçtı, iki buçuk ay sonra teslim oldu. 6 ay cezaevinde yattı, 12 Eylül 1997'de tahliye edildi. Mart 1999'da Emniyet Genel Müdürlüğü'ne hibe edilen "kayıp silahlar"la ilgili olarak Şahin hakkında dava açıldı. 28 Mart 2000'de trafik kazası geçirerek ağır yaralandı. Sağlık durumunda düzelmenin sürdüğünü açıklayan doktorları, beyinde su toplandığını ve tedaviyi uzatmak zorunda kaldıklarını söylediler. 14 Nisan 2000'de hastanede bilincini kaybetmiş halde yattığı sırada 'görevi ihmal'den bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. İbrahim Şahin, Susurluk Davası'nda da suçlu bulundu. Şahin, eski MİT görevlisi Korkut Eken'le birlikte 'cürüm işlemek için çete oluşturmak' ve 'çeteyi yönetmek' suçundan 6'şar yıl ağır hapis cezasına mahkum oldu. 7 ağustos 2002'de sağlık gerekçesiyle tahliye edildi. Şahin’in, Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin'le çektirdikleri fotoğraflar kamuoyuna yansımıştı. Küçük'le birlikte takibe alınmış İbrahim Şahin'in, 2007'de teknip takibe alındığı ortaya çıktı. Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talebi üzerine 24 Ekim 2007'de ilk olarak üç aylık süreyle dinlenmeye alınan İbrahim Şahin'in, daha sonra 27 Kasım 2007 ve 24 Aralık 2007'de birer ay süreyle uzatıldığı öğrenildi. 23 Ocak 2008'de dinleme kararı üç ay olarak uzatıldı. Ayrıca teknik takip izinlerin birinde ise görüntülü takibinde yapılmasına karar verildi. ANKARA’NIN ALTI KAZILIYOR Polis Şahin'in evlerinde bulunan belgelerden hareketle AKP Genel Merkezi'nin de bulunduğu Söğütözü'ndeki piknik alanı ile Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Atatürk Evi'nin çevresi, eski MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in Beştepe'deki mezarının çevresi, Mamak ve Bala'da boş arazilerde cephane aramaya başladı. Gölbaşı'nda yapılan kazıda cephanelik bulunmuştu. Bu kazının ardından Ankara'da beş ayrı noktada daha arama yapılıyor. Polisler, Atatürk Orman Çiftliği'nde Atatürk Evi'nin de bulunduğu petrol istasyonunun arka tarafındaki bölgede kazı yaptı. Çalışmalar dün akşam üç kepçeyle sürdürüldü. Polis, Atatürk Orman Çiftliği'ndeki kuyuları da inceledi. Söğütözü'nde AKP Genel Merkezi karşısındaki piknik alanında da arama yapılıyor. Kazma kürek ile başlanılan kazı çalışmaları için iki adet iş makinesi ile dedektör köpekler de getirildi. Başbakanlık korumaları kazı noktasına gelerek, yetkililerden bilgi aldılar. Arama yapılan bölgelerde geniş çaplı bir emniyet şeridi oluşturdu. Gazetecilerin emniyet şeridini geçmesine izin verilmezken, kazı yapılan yerlerde yollar da trafiğe kapatıldı. Mamak ve Bala'daki kazı çalışmaları bugüne ertelendi. Hatay’da da cephane aranıyor Hatay'ın Kumlu ilçesinde Ergenekon soruşturması kapsamında kazı yapıldı. Kumlu'ya bağlı Muharremli Köyü'nde bir vatandaşa ait arazideki dört ağacın altında yaklaşık 30 metrekarelik alanda yürütülen araştırmada bir iş makinesi, bir kepçe ile kazı çalışmalara başlandı. Yaklaşık 30-40 kişilik ekiple yürütülen çalışmaya ilçe jandarma komutanlığına bağlı ekipler, Kumlu Kaymakamlığı ve savcılık nezaret ediyor. GLADYO’NUN CEPHANELİĞİ İtalyan Gladyo'sunu çökerten savcı Felice Casson, İtalya'da örgüte ait cephanelerin mağaralarda, mezarlıklarda, hatta kiliselerin altında olduğunu belirtmişti. Casson geçen yıl Türkiye'ye geldiğinde kendisiyle yapılan bir söyleşide konuyla ilgili şunları söylemişti: "İtalya'nın askeri istihbarat servisi SİSMİ'nin arşivlerine girdiğimde, ülkenin çeşitli yerlerinde bulunan sığınak kayıtlarına rastladım. Bunların "Sığınak 1", "Sığınak 2" gibi adları vardı. Kayıtlarda, sığınaklardaki patlayıcı ve silahların dökümü de mevcuttu. Sığınaklardaki silahlar ve patlayıcılar hem doğu hem de batı ülkeleri kökenliydi. Özellikle Trieste yakınlarında bulduğumuz sığınak çok büyüktü. Elimdeki belgelerde kayıtlı silahlarla sığınaktakileri karşılaştırdım. Birbirini tutmadı, farklı silahlardı. Zaten sığınak gizli... Üstelik amaç bu silahları eylemlerde kullanmak... Sığınaktaki silahlar alınıp kullanılmış, sonra yerine başka tür silahlar konulmuş. Normalde her bir sığınağın örgüt içinde bir sorumlusu vardı, ama bu sorumlular hep askeri istihbarat içindeki şefe bağlıydı... Bu sığınaklar çok farklı ve şüphelenilmeyecek yerlerdeydi. İtalya'da mağaralarda, mezarlıklarda, hatta kiliselerin altındaydı." Polisi lojmana sokmamışlar Ergenekon operasyonunun son dalgasından iki ay önce resmi bir yazıyla olası polis baskınlarına karşı uyarılan general lojmanların-daki korumaların, emekli generaller Tuncer Kılınç, Kemal Yavuz ve Erdal Şenel'i gözaltına almaya giden polisleri lojmanlara almadığı ortağı çıktı. Sadece askeri ve sivil savcının içeri girmesine izin verildiği; emekli üç generalin savcılar tarafından dışarı çıkartılarak polise teslim edildiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre; Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz'ün talebi üzerine İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 6 ocak tarihli yakalama-arama-el koyma kararı uyarınca 7 ocak sabahı harekete geçen Ankara Terörle Mücedele Şubesi ve Ankara Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'ne bağlı ekipler, hedef listesinde bulunan üç emekli generali gözaltına almak ve evlerinde arama yapmak amacıyla saat 06.00'da askeri lojmanlara gitti. Ancak Ankara Merkez Komutanlığı'nın yaklaşık iki ay önce, 17 Kasım 2008 tarihinde olası polis baskınlarına karşı resmi bir yazıyla uyardığı lojman korumaları, baskına gelen polisleri lojmanlara almadı. Lojmanlara sadece askeri ve sivil savcı ile Merkez Komutanlığı'ndan gelen askeri personelin girmesine izin verildi. Emekli üç generalin, askeri ve sivil savcılarla lojmandan çıkartılarak kapıda bekleyen polise teslim edildiği öğrenildi. Gözaltına alınan üç generalin evlerinin polis tarafından değil, içeri giren savcılarca arandığı bildirildi. Kılınç susma hakkını kullanıyor Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın, avukatı Hüseyin Buzoğlu'nun gözaltına alınmasına tepki göstermek için susma hakkını kullandığı belirtildi. Müvekkili Kılınç'ı ziyarete geldiği sırada İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alınan avukat Hüseyin Buzoğlu'nun avukatları Hasan Gürbüz, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılarından Murat Yönder'e bir dilekçe vererek, müvekkillerinin bir an önce savcılığa sevk edilmesini talep etti. Avukat Hasan Gürbüz dilekçesinin içeriğinde, Hüseyin Buzoğlu'nun avukat olduğu için emniyette ifadesinin alınamayacağını, emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın ise avukatı Buzoğlu'nun gözaltına alınmasından dolayı susma hakkını kullanacağını belirtti. Dalan'da cephanelik çıktı Ergenekon kapmasında aranan ve eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'a ait İstek Vakfı'nda ruhsatlı beş adet tabanca ile yedi bin adet merminin bulunduğu iddia edildi. Muvazzaf subaylar Adliye’de Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan dokuz askeri personel, adliyeye sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talebi doğrultusunda gözaltına alınan ve aralarında muvazzaf subayların da bulunduğu belirtilen dokuz askeri personelin, İstanbul Merkez Komutanlığındaki işlemleri tamamlandı. Bu kişiler, daha sonra askeri görevlilerce iki minibüsle Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine getirildi. Adliyeye, hakim ve savcıların kullandığı kapıdan alınan şüpheliler, ardından soruşturmayı yürüten savcılığın bulunduğu kata çıkartıldı. Subaylar, bazı işadamları ve bürokratları fişlediği iddia ediliyor. Subayların ismi şöyle: Albay Mustafa Koç, Albay Cengiz Köylü, Albay Cihandar Hasanhanoğlu, Binbaşı Erhan Çokaloğlu, Üsteğmen Muhammed Sarıkaya ve Teğmen Tayfun Özgür Kırmızı. Firari Yarbay’ın evi ‘Karargah evi’ Ergenekon operasyonunda gözaltına alınacağını anlayınca firar eden Yarbay Mustafa Dönmez'in Sapanca ve Sincan'daki evlerini aynı zamanda 'karargah evi' olarak kullanıldığı bildirildi. Ergenekon üyesi olmakla suçlanan askerlerin, zaman zaman bu evlerde toplandıkları kaydedildi. Bu toplantılardan bazılarının, zanlıları takibe alan polisçe kaydedildiği öğrenildi. Bu arada Yarbay Dönmez'in Sapanca ve Sincan'daki evlerinde ele geçirilen silah ve mühimmatın tam listesi de belli oldu. Buna göre firari yarbayın Sapanca'daki evinde 22 el bombasının yanısıra 1 adet Mısır yapımı makineli tüfek, 6 adet tabanca, 2 adet av tüfeği, 22 adet el bombası mandalı, çok sayıda kaleşnikof mermisi, havan nişan aleti, pusula, dürbün, el telsizleri ve sahra çadırı ele geçirildi. Dönmez'in Sincan'daki evinde ise 2 adet Kaleşnikof ve 3 adet tabanca bulunduğu öğrenildi. Kanadoğlu'nda tabanca çıktı Bunların yanısıra zanlılardan Mehmet Korel'de 2, Hüdai Ünlüer'de 1, İlyas Çınar'da 1, Ersin Günci'de 1 adet tabanca ele geçirildi. Operasyon kapsamında sadece evi aranan eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun evinde de bir adet ruhsatsız tabanca bulunduğu ve tabancaya el konulduğu bildirildi. Sivas’ta yeni baskınlar Sivas'ta Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan zanlıların ifadeleri doğrultusunda polisin bazı evlerde arama yaptığı öğrenildi.Edinilen bilgilere göre, Sivas Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince kentte gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan zanlıların verdiği ifadeler doğrultusunda, bazı evlerde arama yapıldı. Arama yapılan evler ve sahipleri hakkında bilgi verilmezken, soruşturmanın gizli ve kapsamlı bir şekilde sürdüğü belirtildi. Öte yandan, soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan Cumhuriyet Üniversitesi'nde görevli öğretim üyesi M.A. ile diğer zanlılar H.İ.B, D.G, G.K, M.Ç.Ş, F.Ç. ve İ.T'nin emniyetteki sorgusu sürüyor. Zanlıların sorgu ve ifade işlemlerinin tamamlanmasının Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edilecekleri bildirildi. Üç kişi İstanbul'a getirildi Bu arada Sivas'ta gözaltına alınan ve önceki yıllarda Sivas Ülkü Ocakları Başkanlığı görevini de yürüttüğü belirtilen ve bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışan Oğuz Bulut, mesleki eğitim veren bir okulda öğretmen olan Bekir Çelik ile Ersin D, İstanbul'a getirildi. Zanlıların Ergenekon sanığı Muzaffer Tekin’le bağlantılı olduğu öne sürülüyor. Zanlılarla birlikte, operasyonda ele geçirilen iki el bombası, bir "kalem silah", çok sayıda ruhsatsız av tüfeği, kesici aletler, 36 mermi ve bol miktarda dijital materyalin de aralarında bulunduğu soruşturma çerçevesinde değerlendirilen malzemeler de İstanbul'a götürüldü. Ergenekon Savcısı Öz’e zırhlı Mercedes Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e Mercedes marka tam zırhlı araç tahsis edildi. Yeni aracıyla dün sabah saatlerinde Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne gelen Savcı Zekeriya Öz, gazetecilerin görüntü almaması için aracını Adliye Bahçesi'ndeki otobüsün önünde durdurarak farklı kapıdan içeri girdi. Savcı Öz, Ergenekon soruşturmasından bu yana üç araba değiştirmiş oldu. Ergenekon soruşturması sürecinde gelen tehditler üstüne Savcı Öz'e Adalet Bakanlığı tarafından 1992 model Fort marka Diyarbakır plakalı bir araç tahsis edilmişti. Ancak bir süre sonra bu aracın arızalı olduğu ortaya çıkmıştı. Danıştay silahı davası Ergenekon yolcusu Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Danıştay saldırısında kullanılan silah ile ilgili Üsküdar 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı bozdu. Yargıtay, dava dosyasının Ergenekon davası ile birleştirilmesi gerektiğine karar verdi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, gerekçeli kararında şu görüşleri dile getirdi: "Dava konusu, silahların sanıklarda yakalanmadığı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2006/158 esas nolu dosyasında sanık olan Alparslan Arslan'ın talebi üzerine temin edildiklerinin, tabancalardan birinin Danıştay saldırısında 'adam öldürme' ve 'yaralama' olayında kullanıldığının, diğerinin ise anılan kişinin aracında ele geçirildiğinin sanıklardan silahlı getirdiği iddia edilen Aykut Metin Şükre'nin ilgili dosyada, silahlı örgüte yardım suçundan yargılandığının anlaşılması karşısında davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunması' diye bozuldu." Taraf
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() ÜÇ BEŞ SİLAHLA DARBE OLURMU DİYEN GERİ KAFALI ZİHNİYET HRANT DİNK VE DANIŞTAY SALDIRISININ BU ÜLKEYE KAYBETTİRDİKLERİNİ ÖLÇÜP BİÇERLERSE BİR SİLAHIN BİLE ÜLKEYİ ÇOK RAHAT BİR ŞEKİLDE DARBEYE GÖTÜRECEKLERİNİ GÖRMESİ GEREKİR.BELKİ İÇLERİNDE VATANİ DUYGULARI İLE GİREN MASUMLAR OLABİLR FAKAT BU İNSANLAR DARBECİDİR İNSAN KATİLİDİR.
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|