![]() |
#1 |
![]() Kitaplarına bir kitapevi vitrininde rastladığım ve aniden almaya karar verdiğim bir yazar sevgili Ramazanoğlu… Kuşkusuz hikayecilik alanında kendini kanıtlamış. Öykülerini okumaya başladığım daha ilk andan itibaren, kendi hayatıma dokunup geçtiğini hissettiğim satırları, derin etkiler bıraktı üzerimde. Bende bu etkileri kalemime aksettirip, Ramazanoğlu’na; kitaplarının kritiği olarak kadın ve hayat üzerine sorular hazırladım. Bizleri hanesine buyur eden Ramazanoğlu ile kadın’ı ve hayatı konuştuk. Samimiyeti ve sıcaklığı eşliğinde süregelen konuşmada Ramazanoğlu’na “neden kadın?” diye sorduğumuzda, (Zira hikâyelerinde bir kadın ağırlığı seziliyordu) buna verdiği “öyle bir çabam yok aslında, ben “kadın” üzerinden hayatı yazıyorum” cevabı söyleşimizin dolu olacağının ilk işaretiydi.
Kadın üzerinden hayatı yazmanın aslında kanayan yaramıza parmak basmak olduğuna değindiğimiz şöyleşimizde, modernite kalıbında kadın tasvirini de konuştuk. Kitaplarını yazarken çok ufak olgulardan ilham aldığını, rüzgârın küçük bir kızın eteğini uçurmasından, bir babanın evine yetişirken ki telâşından, bir çocuğun bakışlarından, belki de ezip geçtiğimiz önemsemediğimiz nice küçük şeylerde hayatın saklı olduğunu ve bunu zuhur ettirmenin çabasını verdiğini söyleyen Ramazanoğlu’nun, bunun yanında çok hoşuma giden bir söylemi de vardı; “Acı, bir varoluşun çabasıdır” Biz O’nun ve tüm sanatkârların varolanı ortaya çıkardığını gördük bu sayede… 1-Yıldız Ramazanoğlu edebî gençlik tarafından oldukça beğenilen bir yazar. Özellikle “İkna Odası” ile genç kızlarımızın acılarına değinmiş olması Yıldız Ramazanoğlu’nun toplumsal eğilimini de ortaya çıkarmış oldu. Lakin Zilha Günü eserinde Edebiyat dilini de konuşturan Ramazanoğlu, toplumda kadınlar konusunda sınıfta kalmışlığımızı bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Nedir sizi bu hikayelere yönlendiren? Bize vermek istediği mesaj nedir? Mesaj vermek edebiyatın işi değildir. Daha doğrusu birçok yazar böyle bir amaçla yazmaz. Yaşamın karanlıkta kalmış kıyılarına ışık düşürmek, görmezden gelineni görünür kılmak ve kanıksanmış şeylerdeki fevkaladeliği gözler önüne sermek, budur yapılan. Hikaye yazmak insanın içinin derinliklerinden gelen bir hal. 2-Toplumumuzda kadına karşı bir ‘dışlanmış çocuk’ muamelesi görülmekte. Erkekler için mekân yasakları sözkonusu değilken, kadınlar bir çok yerde yok sayılıyor. Özyurdunda Parya olan kadınlar için bunun akabinde inanç yasağı da getiriliyor. Siz bu dışlanmayı inanç çizgisi içerisinde mi değerlendiriyorsunuz yoksa bilinçsiz bir ‘kadın’ tanımıyla mı karşı karşıyayız? İslam kadınlar açısından büyük bir Rönesans. Fakat verilen haklar tarih içinde, saltanatın, insanın insana hükmetmesinin yeniden kurulumuyla geri alınmış. Peygamberin kadınlarla da biatlaşması, onun çadırına yakın çadır kurup itikafa girmelerini desteklemesi, Cuma, bayram, cenaze gibi toplumsal içerikli namazlara katılmaları ve daha birçok şey İslamın kadına cinsiyetli yaklaşmadığını tersine takva dışında insanları sınıflandırmadığını gösteriyor. Öyle bir cinsiyet hiyerarşisi yok, kadın altta erkek daha üstün argümanları tarih içinde üretildi. 3-Edebiyatla inanç arasında güçlü bir bağ sözkonusu. Siz bu bağı en iyi söze dökenlerdensizniz. Geniş açılımı ile bunu sizden alabilirmiyiz ? İnançlarımdan söz edeyim diye bir öyküye başlamazsınız. Ama sizin hakikatiniz hayata bakışınız duruşunuz neyse edebi metinlere doğallıkla sızar. Sonuçta yazılanları kurgulayan zihin hangi birikimden geliyorsa onun yansımaları olacaktır. Bu farklı olanları da algılamamızı, onlarında hakikatine eğilmemizi engellemez. Edebiyat yaşamın sırrını daha iyi anlamak, insanın varoluşunu daha derinlemesine kurcalamak içindir zaten. 4-Zilha günü isimli hikâye kitabınızı okuduğunda kendisiyle gerçekçilik oynuyor insan. Olayları hikâye etmedeki ustalığınız, yaşayan anlara tekabül etmiş ve samimiyeti ile doğru orantılı bir kare arzetmiş. Hikayecilik sizce böyle bir şey mi? Öykünmece aslında gerçekçilik midir ? Ben gündelik yaşamın içindeki olağanüstülüğe değer veriyorum. Her sabah kalkıp yaşama mucizesini gerçekleştiren insan sadece bu kadarıyla bile çok ilgimi çekiyor. Yüzlercesi önümüzden akıp giden, sıradanmış gibi duran “küçük İnsanlar”ın, öyle sanılanların, sayılara dönüştürülen kadınların ve erkeklerin varolma mücadelesi çok çarpıcı. Bir bakış, bir eteğin savruluşu, iki kadının vapurda kısık sesle dertleşmesi hiç beklenmedik zamanda bir kahramanın öyküsünü başlatabilir. 5- Zilha günündeki kahramanlar sanki ölüm kapılarını çalmadan son bir gayretle elinin uzandığı her şeye dokunmak isityorlarmış gibiydi. Mesela "Avrasya koşusuna katılan emekli hemşire, şifa ilaçları yapan bir kadının sivil toplum örgütçüsü olması" kabilinden olaylar. Hatta bir yerde kahraman " Herşeyi üst üste yapıyorum. Hiç bir şeyin ruhuna inecek zamanım" yok diyor. Ölüm, hikâye de her kahramanın sonu var hissini veriyor. Biraz da kader zorlanmış gibi bu kitapta. Bu konuda neler söylersiniz ? Özellikle büyük şehirlerde örseleyici bir cazgırlık, gürültülü bir akış var. Elimizden bütün sorgulama imkanları alınmış. Haz hız başarı derken yaşamın özüne dair hiçbir soru yöneltecek enerjimiz kalmıyor. Şehir içimizin suyunu emip bitiriyor. Irak’ta bir milyor insan öldürüldü, seslerini duyacak zamanımız yok, çünkü küçük hesaplardan başımızı kaldıramıyor, ağır günlük hayatımızı bile yetiştiremiyoruz. Öyleyse hayatımız tuzaktan başka bir şey değil. Hakikate kendimizi kapatan bir bariyer. Kahramanlarım bunu fark ediyor inceden. Farkındalık harekete geçmek için önemli, ilk basamak olarak. Bu kitap bir farkındalık kitabı gibi okunabilir. 6- Kırmızı isimli kitabınızın “kırmızı” adlı öyküsünde, modernite olgusu içersinde kadının tek bir kalıba sokulma çabasına ve bu akıma kapılan kadının pahalı görünme pahasına, nasılda ucuzladığı, ahlâk ve yaradılış gayesinden ödünler verdiğinden bahsediyorsunuz. Modernite çatısı altında mevcut bulunan kadının, taşra kadınına ezilip-hor görülmüş ve bir (Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) gözü ile bakıldığından dem vuran bu görüşü bir yanda asılı dururken, size göre “çağdaş kadın” öngörüsünde en azından insan olarak hak ettiği değeri görüyor mu kadın ? Çağdaş kadın meselesi uzun analizleri gerektirir. Elbette birçok kazanımlar söz konusu. Kadının anonim ve kapalı bir alandan çıkıp kendini geliştirebileceği geniş bir alana çıkması önemli bir gelişme. Sadece erkeklerin varolduğu içtimai hayata. Buna tam karşılamasa da kamusal alan diyebiliriz şimdilerde. Müşahade eğitim öğrenim tanıklık alanı. Kadın için kötü olan, uygunsuz olan, erkek için de öyle. Böyle bakınca vizyon genişliyor. Peki nasıl bir kamu alanı, nasıl yapılandırılmalı. Ev ve aile kimin, içi nasıl doldurulmalı, böyle sorularla ilerleyebiliriz şimdinin ihtiyaçlarını karşılayan adil ve rızaya uygun bir yaşam için. 7-Kadın, şehir ve yaşam… bu üçlüyü hayatın durgun suyuna karıştırarak içimize sızdırmaya çalışan bir yazım süreci var hikâyelerinizde, hem cinsiniz olması bir yana kadının bizâtihi içini okuyup sonra kaleme döktüğünüzü düşündürüyor bize kitaplarınız. Bu ölçüyü nasıl birbirine karıştırmadan aynı dozda verebiliyorsunuz okuyucuya ? Aslında kadınları yazmak için özel bir çabam yok. Ben insanla ilgiliyim, insanın varoluşuna yaşam gerçekliklerine odaklanıyorum fakat belki daha çok hemhal olmanın getirdiği yönelimle insanı kadın-insan üzerinden yazıyorum. Erkekleri anlatan öykülerim de çoktur “kırmızı” kitabında. İnsanlar ete kemiğe bürünüp erkek diye kadın diye görünmüşlerdir. Gerisi laf-ı güzaftır benim açımdan. Şehir meselesine gelince ; şehirlerin yaşadığını canlı olduğunu bir yüzleri olduğunu düşünürüm. İnsanlar nasıl şehri şekillendiriyorsa şehirler de insana bir ruh verir. Karşılıklı birbirimizi yoğuruyoruz. Medeniyetlerin kurulumu da böyle. 8- Derin siyah ve kırmızı.. bu kitaplar gerek taşıdığı isimler gerekse okurken yüzünüze çarpılan imgeler deryası ile sizi hayatın rengini bulmaya çağırıyor. Araştırmacılıktan öte bir yaşanmışlığın, görmüş geçirmişliğin, terennümü gibi hikayeler. O denli olay, tasvir, ayrıntı ve inceden dokunuş var ki, bunların her biri aynı zamanda ana tema ile eşsel nitelikte devam edegeliyor. Bunun akabinde olayın değişik öznelerce vurgulanışı yazar tarafından hayatın zorluklarına dikkat çekme çabası öyküden çok tiyatral bir sütûn koyuyor okuyucunun önüne. Renklerin sahnedeki rolleri diyorum ben buna. Bu sahnede baş rol kimin, yazarın mı, okuyucunun mu, yoksa renklerin mi ? Yazı karanlıktadır biraz. Okununca okurla aydınlanır, öteki bilinçlerdeki yankıdır aslolan. Elbette kendinde anlamlıdır bir metin ama bunu yazar da tam çözemez, çünkü yazı birçok çağrışım birden kayıt altına alınamadığından tercihlerle ilerlemiştir, içinde başka yazılmamış alt metinleri içerir, okurla ilişkiye geçen yazı gün yüzüne çıkar, yazardan kopar kısmen. Kahramanlar kurgudur elbette ama kimse yazanın yaşamından tanıklıklarından bir şeyler sızmadığını söyleyemez. Yazar her şeyden önce kendinden yola çıkmalıdır bana göre. İçtenliği veren şey de bu zaten. 9-Öykülerinizi uzun metrajlı bir filmin kareler halinde kitaba sığdırılmış bir kadın tarihi olarak senkronize ediyoruz. Ve tüm kesitler tamda filmin ağlanacak yerinde birleşiyor. Bu filmler dünyasında her sahnede aynı muzdaripliği yakalamayı nasıl beceriyorsunuz ? Kahramanlarım muzdarip değiller, hayatın doğası rutin akışı içinde dünyaya gelmiş olmanın büyük acısından ve sevincinden paylarına düşeni yaşıyorlar. Tek ve büyük hikayeden kopardıkları kendi parçalarını. Ben de hayata verdikleri cevabı izliyorum yazarak. 10-Sanatkârların ürünleri olduğu kadar kendileri ve çalışma yöntemleri de bir ilgi sahası oluşturmaktadır. Nasıl çalışıyor ve yazıyorsunuz ? Bir yazar olarak sizi derinden etkileyen kendiniz için keşif konusu saydığınız sanatkârlar olmuş mudur ? Sinemadan resimden müzikten bir çocuğun kırık karnesinden evine ekmek getiremeyen bir adamdan, her şeyden yıldırım düşmüş gibi etkileniyorum. Hepimiz böyleyizdir aslında. Kimimiz bunu yazar çoğumuz içine atar. Beni etkileyen sayısız yazar ressam ve isimsiz insan var. Evde yazarım daha çok. ... Yıldız Ramazanoğlu'nun son kitabı, Bağdat Fragmanı Timaş Yayınlarından çıktı...
![]() Konu Duygu'Seli~ tarafından (02-03-2009 Saat 20:08 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|