![]() |
#1 |
![]() Meçhul cinayetler davasında anlatıyor adam. Adı Adem Yakın. Diyor ki: “Ben efsane gibi bi adamım. Beni Genç Osman diye yetiştirdiler. Terör makinası haline getirdiler. Ajanlıkla suçlanan bi çobanın kafasını kıl testeresiyle kestim. Silahlı çatışmalarda öldürdüğüm insanların kulaklarını kesip, kaynatıp, ardından tuzladım; ipe dizip tesbih yaptım. Köy köy dolaşıp tesbihimi gösterdim. Yaptıklarımın haddi hesabı yoktur. Ben bunları inandığım değerler adına yaptım!” Cizre’de işlemiş bu cinayetleri PKK kasabı Adem Yakın; 1993-95 yılları arasında. Her aileden bi kişi seçmiş, kesip doğramış. Amaç? Korku salmak yüreklere. “PKK’ya karşı çıkarsanız keserim hepinizi, kulaklarınızı tespih yaparım!” Bu, işin bi yüzü. Başka bi yüzü daha var. O da şifre adları Salih Hoca, Cebbar, Ramazan ve Tuna olan kişiler? Kim bunlar? Mağdur Avukatlarından Tahir Elçi: “JİTEM’le birlikte, 1990’lı yıllarda birçok merkezde, sivil kişiler çalışıyor. Bunları herkes biliyor. Gözaltına alınma, kayıp ve faili meçhullerden bunlar sorumludur. “Cizre’de 1993-95 yılları arasında birçok insan öldürülüp cesetleri gelişi güzel sağa sola atıldı. Sonra da bu cesetler, kimliği belirsiz bir biçimde gömüldü. Bunların çoğu PKK’ya yataklık ettiği gerekçesiyle öldürüldü. Aynı Susurluk gibi, kamuda bazı kişiler, kendi yöntemleriyle sorunları çözmek istemişler. “ Aslında söz konusu yıllar kalın bir sis perdesiyle kaplı. Müdahil avukat olarak duruşmaya katılanlardan birinin ağabeyi, “PKK Halk Mahkemesi’nin Başkanı” Cizre’de. Doğruysa eğer. Ama sanıkların içinde en tüyler ürperten ifadeler, Adem Yakın’ın ağzından dökülüyor. Stanley Kubrick ya da Oliver Stone’un yaptığı, Vietnam filmleri gözlerinizin önünde canlanıyor. Vietmam’da da, cinnet geçiren bazı askerler Vietkong gerillalarının kulaklarını keser, ipe dizer, kolye niyetine boynuna takarmış. Kulaklardan tespih yapan Adem Yakın, “Dişsiz Mahmut’un emrinde çalıştım. Onun emirleri doğrultusunda adam öldürdüm” diyor. İşte PKK’dan küçük bi fotoğraf. Kapatılan DTP’nin kimi temsilcileri, başta Emine Ayna, PKK’yı devlet muhatap alsın diyor. Olur, Emine Hanım görürsem söylerim! YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜNDE SON GELİŞME Düşen helikopterin peşine düşen Meclis Araştırma Komisyonu, taslak raporu hazırlamış. Raporda göze çarpan bi ayrıntı var: “Helikoptere fazladan bir kişi bindi. Bu son yolcunun ağırlığı, kazaya neden olabilir!” Şimdi, helikopterin pilotu Mustafa Kaya İstektepe. O güne kadar 4 bin 500 saati TSK’da olmak üzere, tam 9 bin 500 saat uçuş deneyimi var. İstektepe gerekli denetimleri yapmış, uçuşa engel bir durum olmadığını söylemiş. Ancak, Çağlayancerit-Kayser-Erkilet hava meydanı için yolcu sayısını da 5 olarak belirlemiş. Ama helikopter, tam kalkmak üzereyken, altıncı bi kişi binmiş. Uçağın evrağına baktığınız zaman, bu altıncı kişinin “ helikopteri taşıma kapasitesi dışına ittiğini” görüyorsunuz. Başka bi deyişle, böylesi bir ağırlıkla helikopterin “kesinlikle kalkmaması “ gerekiyormuş. Buna bir de olay günü ve saatinde bölgedeki olumsuz hava şartlarını da eklerseniz, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl da pisi pisine öldüğünü anlarsınız. Dahası, böylesine deneyimli bir pilot, niçin itiraz etmemiş bu altıncı kişinin helikoptere binmesine? Etmiş de, dinletememiş mi derdini? Tabi helikopterin, düştükten sonra bulunması niye bu kadar uzun sürdü sorusunun yanıtı hala yok! İL MANİFESTO’DA APO’NUN KÖŞESİ İl Manifesto, İtalyan Komünist Partisi’nin gazetesi. Ama bu Komünist Partisi, Gramschi’nin, Berlinguer’in Komünist Partisi değil. Onlar seçimle iş başına gelmeyi hedefleyen, demokratik düzende siyaset yapmayı amaçlayan bir Komünist Partisi’nin kurucu ve genel başkanlarıydı. Avrupa-Komünizmi derlerdi adına, SSCB Komünist Partisi’nden ayırmak için. Bu İl Manifesto, şiddet yoluyla iktidara oturmayı hedef gösteren, Stalinist bi çizgide. Başka türlü Apo’ya niye yazı yazdırsın ki! Dün gazete bi açıklama yaparak, “Kürt sorununa çözüm arayışına katkı sunmanın yanı sıra, bir ülke sakinleri arasında barışcıl yaşamanın nasıl mümkün olacağı, bunun nasıl bir modelle sağlanacağı konularında düşüncelerini” yansıtacakmış Öcalan. Acaba İl Manifesto, Güney İtalya’yla Kuzey arasında bitip tükenmek bilmeyen ve gilir dağılımındaki akıllara ziyan eşitsizliklere dayanan çatışmalara barışçıl bir çözüm de önermesini isteyecek mi Apo’nun?’ Bence İl Manifesto’da yazı yazmaya başlaması iyi olmuş Öcalan’ın. Bundan böyle belki Armani, Versace gibi İtalyan modacılar kıyafet hazırlar Kandil’i mesken tutmuşlara. Hatta Emine Ayna bile nasın toplantılarına, “ciao bon giorno,” diye başlar!
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|