|
![]() |
#1 |
![]() Doğrusu son zamanlarda çok merak ettiğim konuların başlarında 27 Nisan muhtırasını kimin doğrudan kaleme aldığı konusu geliyor idi.
Bu merakım 32. Gün programında dönemin (27 Nisan 2007) Genelkurmay Başkanı Sayın Yaşar Büyükanıt’ın Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar ile yaptığı konuşmada giderilmiş oldu. Sayın Yaşar Büyükanıt bu söyleşide muhtırayı doğrudan kendisinin kaleme aldığını, her satırını kendisinin yazdığını ifade ediyor. Bu muhtıranın içeriğinin, kullanılan ifadenin, bu satırları kaleme alan kişinin dünyaya ve özellikle hukuka bakışının iyi hem de çok iyi irdelenmesi gerekiyor. Konu, bu muhtıranın 22 Temmuz seçimlerinde AK Parti’nin oylarını nasıl etkilediği filan hiç değil, bu mesele çok geride kaldı. Konu ve çok önemli konu Türkiye gibi bir ülkede Genelkurmay Başkanlığı gibi çok önemli bir göreve kadar yükselebilmiş bir kişinin hukukla, çağdaşlıkla ilişkisidir. İsterseniz muhtırayı, muhtıranın sonlarına doğru yazılan bir görüşü (!!!) tekrar hatırlayalım. ‘Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.’ Yukarıdaki tırnak içinde, bold ve italik verdiğim alıntı ünlü 27 Nisan muhtırasından, bir kelimesine dahi dokunulmadan alınmış bir ifadedir. ‘Ne mutlu türküm diyene’ ifadesi bir tür yurttaşlık tanımına tekabül etmektedir; doğruluğunu, yanlışlığını burada tartışmanın anlamı yoktur. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, ulus-devletin inşası sürecinde muhtemelen de bugünkünden çok daha anlamlı idi. Yukarıda da belirttiğim gibi bu ifade ‘ne mutlu türküm diyene’ ifadesi bir tür yurttaşlık tanımıdır ama daha başka, hatta daha çağdaş, tümüyle anayasal, hukuksal vatandaşlık tanımları da mevcuttur. Hiçbir yurttaşımızın da bir tür yurttaşlık tanımını benimseme zorunluluğu yoktur ve olamaz. Muhtıra metninde Sayın Büyükanıt’ın bu tanımı benimsemeyen yurttaşların ‘düşman’ olduğunu ifade etmesi kabul edilemez, hatta korkunç bir durumdur. Askeri jargonda ‘düşman’ yok edilmesi ya da esir alınması gereken bir unsurdur. Sayın Büyükanıt bu ifadesiyle belirli tür bir yurttaşlık tanımını benimsemeyen Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını ortadan kaldırmayı ya da esir almayı önermektedir. Durum komik, hatta traji komik gözükmektedir ama aynen de böyledir. Çok baskıcı bir rejimde bir yurttaşlık tanımını benimsememek bir suç olarak telakki edilebilse bile Sayın Büyükanıt bu ifadesinde suçlu yurttaş ve düşman ayırımından dahi habersiz olduğunu ortaya koymuş bulunmaktadır. Üstelik 2009 Türkiye’sinde, AB ile katılım müzakereleri yürüten bir ülkede bir tür yurttaşlık anlayışını benimsememenin, bırakın düşmanlık saçmalığını, suç oluşturması dahi düşünülemez. Askerin öncelikli olarak bir çağdaşlık, hukuk anlayışı eğitiminden geçmesi şarttır. Belirli bir yurttaşlık anlayışını benimsememenin düşmanlık olarak telakkisi müthiş bir fikri gericiliktir. Eser KARAKAŞ - star
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|