![]() |
#1 |
![]() ![]() Her şeyi sıralıyorum; Başta mükemmel bir hoca; Frank Rijkaard Yardımcısı; Neeskens Kondisyonerler... İkisi birden... Çimlerin üzerindeyse; komple bir takım var. Seyrine doyamadım. Karşısındaki takım Denizlispor’un işlevi; sığ sularda balık avlamak. Erhan hocanın takımı kapanmış kalesinin önüne oyalanıyor. Hani yüzme bilmeyenler plaja gider de ‘diz kapak adaları’ nda çimer ya!... İşte öyle bir şey... Denizlispor asla santrayı geçmiyor. On kişiyle savunmada, lütfen Angelov ileride... Zaten golü de o attı! Gecenin gol panayırı Angelov’la başladı, Galatasaray takır takır futbol oynar, Denizlispor’u limon gibi sıkarken yediği bir kontratakta Bangoura’nın çok güzel ortası, Angelov’un harika yükselişiyle attığı kafa sonucu golü yiyiverdi! Hayret bir şey ama futbol bu! Ava giderken avlanırsın. Hata aramak yersiz... Kederlenmeyin, sıralayacağım şeyler daha bitmedi; Şimdi Galatasaray’ı tanımlamaya çalışacağım. Sahada basmadık yer bırakmayan, Durmadan alan değiştiren, Birbirleriyle alışılmamış bir yardımlaşma gösteren ve de takım oluşun ‘Guiness’ rekorlar kitabına ‘en kısa sürede harika uyum’ olarak geçecek bir durum, Bireysel beceri zenginliğinin tavan yaptığı bir takım; futbol zekasında bir araya gelmiş kuartet; Arda, Kewell, Baroş, Keita... Bu dörtlü akordeonun esneye kıvrıla açılır kapanır halinden çıkan sesler gibiydi... Dahası var, Karınca misali işçilerinin de olduğu bir takım; Uğur, Emreler, Barış ve de bilhassa ‘ihtiyar delikanlı’ Aşık Emre... Bu Emre insanı inanç noktalarına ters düşürür vallahi. Bende 33’ten yukarısı koşmaz! Ama Emre Aşık benim Rijkaard’a tavsiyem olur. En kritik maçlarda koysun takıma 50’sine kadar oynasın Emre! (Bugün günümdeyim, bırakın biraz uçayım!...) Devam ediyorum; Takım içi entegrasyonun en rütbeli askeri de Mustafa Sarp. Çat rakip on sekizde, çat kendi savunma dörtlüsünün arasında bir ağır işçi... Ki o da zaten Rijkaard’ın prensi. (Bu çocuk için iki sene önce Bursaspor’dayken yazmış söylemiştim... Bu Sarp her takıma lazım bir sarp kaya, bundan bir tane de Kayserispor’da var Mehmet Eren, diye...) Neyse... Bitmedi... Bu takımın her şeyi var derken son üç madde; Tribünlerdeki taraftarı... Locadaki Başkanı... Ve de sızıltısız çalışan yönetimi. Bu yönetimi de üçe ayırıyorum; 1-Farklı görevdekiler 2-Haldun Üstünel 3-Adnan Sezgin Şimdi şayet... Eğer... Gördüğünüz gibi... Böyle bir takımınız varsa bir maçta gol yiyip geri düşseniz bile Fener’in dinlene dinlene 2 attığı takıma 4 sallarsınız! (Hani 42 dakika ara verilse belki de 10 olurdu...!!! Şaka tabii...) Bırakın da bu kadar güzel futbol oynayan Galatasaray taraftarını biraz mutlu edelim... Denizlispor tek yönlü takım Sadece savunuyorlar. Bal yapmayan arı gibiler. Orta alanı kalabalık tutup savunmaya yardımcı adamlarla zamana oynuyorlar. Taktikten çok 1 puana rıza etmiş gibiler. Oyunu ortada tutayım, top kalemden uzakta olsun ama ben de rakip kaleye gitmeyeyim der gibiler. Golü de bulmalarına rağmen futbolun çağdaş ortamına bir türlü giremediler. Angelov ve de orta sahada biraz sinsi sert Burak’ı beğendim. Bu Denizli ancak akranlarıyla mücadele eder... Futbol oyunu ve Rijkaard’ın mutluluğu Galatasaray 39’da golü yedi kılım kımıldamadı; hatta içimden bir ses dört olur diye kulağıma fısladı! Arda’nın kafa golüyle 2-1 öne geçildiğinde basın tribünündeki tv’den tekrarına baktım; golden daha önemli iki şey gördüm; Rijkaard’ın yüzündeki mutluluk... Koltuğundaki Polat’ın donuk yüzü... Anladım ki; Başkan tedirgin! Ya da 2-1 onu kesmiyor!... Neden ama? Bak, maç bitti skor 4-1 oldu! Demek Galatasaray’ın dışı sizi, içi başkanı yakıyor. Benden tavsiye Galatasaraylılar, taraftarlar, aklı başında UEFA Kupalılar... Başkan’a alkış tutunuz... Hayatta paradan daha önemli şeylerin olduğunu da bilerek Adnan Polat’a omuz veriniz... Akılla ve sevgiyle para kazanabilirsiniz ama adama parayla UEFA Kupası’nı da Elano’yu da Keita’yı da, Hagi’yi de, Pop’u da Taffarel’i de vermiyorlar... Galatasaray’ın ötekilerden farkı ne? Galatasaray’ın diğer takımlarımızdan farkı şudur; Sayfa 2 şekil 4; Daha ikinci haftada Rijkaard’ın sahaya sürdüğü takım şunu diyor; Bu takımda AS yok! Bu takımda futbola prim var! Bu takımda Rijkaard’ın dediği olur. Galatasaray uzun aradan sonra ilk kez bu sene ‘delikanlı’ bir hocayla çalışıyor. Bu kavramları anlayabilen oyuncularla Galatasaray uçar! Savunmaya bakıyorum alışılmışın dışında bir blok! Hem dikkat edin. Rijkaard bunu bir kez daha bir maçta yaptı, hatırlayamıyorum ama bu savunma sanırım bir kez daha bir araya geldi. Bir-iki oyuncu değiştirmek adettendir ama Rijkaard savunmayı blok olarak, kalıp olarak değiştiriyor. Sabri, Gökhan Zan, Servet, Hakan Balta yerine; Uğur, Emre Güngör, Emre Aşık, Volkan... İşe bakın bir de sonuca bakın; 4-1 galibiyet. Yürek ister ama... Rijkaard’ı şunun için beğeniyorum; Bu savunmayla tersi de olabilirdi... O zaman da diyor ki Rijkaard: Sorumlu benim. Böyle diyen bir hocaya karşı da ne diyor futbolcusu; Hocam Rijkaard bana güveniyor. Onu mahcup etmem. Aslan gibi oynarım. Ne diyor kitaplar; Böyle bir hocan varsa o takım başarır. İşte onun için Rijkaard’ı çok beğeniyorum. Tam kafama göre bir hoca.... Oyuncular nasıl? Leo; oynadı mı? Pek görmedim!!... İş düşmedi... Yediği gole söz etmem. Takımın tümü gafil avlandı! Uğur; Bayıldım... Hatta uzun zamandır sakattı tempolu oyunda çıkar diye bekledim. Maçı bitirdi hem de şık hareketlerle ileriye koşarak, Keita ile iyi anlaştılar... Uğur umutlu gelecektir... Emre Güngör; Tek kelime; cevval Emre Aşık; Rütbesine bir yıldız da benden. Futbolun savunma sırrını çözmüş bir bilge. Bence futbolun Konfiçyus’ü... Maşallah! Volkan; Tek sırıtan!.. ALGILAMADA VE HAMLEDE SORUNLARI VAR. Keita; Bizde meşhur Karayılan vardı... Onun gibi... Çok çabuk ve hızlı... Rakibi aldatan çalımları var. Hani daha yeniydi, uyumdu, huyumdu, suyumdu, fizikti, müzikti... N’ôldu? Adam hem çalıyor hem söylüyor. Sağda, solda, ortada, her yerde ve de etkin... Barış; Dikkat edin senenin golcüsü olabilir. Çok çalışıyor ve de iş bitiriyor. Bir de topu daha iyi kullanabilse... Mustafa Sarp; Bakınız yukarıdaki satırlara... Dinamo, Hızır Servis ve de sessiz... Kewell; O benim akıl küpüm. Tek hareketle oyunun seyrini değiştiren adam. Baroş; Bir gol atsa da görsek! Bu aralar kısmetsiz ama sonlarda kaçırdığı bir gol var ki filmi geriye alıp başa sarsan babam da atar! Amma... Rakip bastırırken bütün hava toplarını alması mükemmel. Çok çalışıyor. Varsın gol kaçırsın, beğeniyorum. Arda; İşin sırrı! Rijkaard ona çok güveniyor ve çok da görev veriyor. Bakın eğer ki Arda Rijkaard’ı dinlesin bu Arda’dan üç Arda daha çıkar! Mükemmel bir yetenek. Hem oynatıcı hem gol atıcı... Nerde bulursun böylesini... Zevkle seyrediliyor. Kaptan oldu iyi oldu da biraz daha otokontrol gerekli... Bu konuda da onu Rijkaard’a havale ediyorum. Yazının sonunu geçtik. Hepinizi baydırdım; Son söz; Rijkaard’ın varsa korkma! Yürekli, becerikli, futbolun röntgenini çeken, futbolcunun check-up’ını yapan bir hoca... Sahaya sürdüğü takım güven kurgusuydu... Tam zamanında yaptığı değişiklikler de Galatasaray’ı farka götürdü. İşte rakipleriyle Galatasaray’ın arasındaki fark! Frank Rijkaard...
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Etiketler... Lütfen konu içeriği ile ilgili kelimeler ekliyelim |
osman tanburacı |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|