|
|
#1 |
|
Mevlâna, Şems-i Tebrizi'den ayrıldığı zaman inanılmaz acılar çeker ve ondan haber getirenlere hediyeler verir. Bir gün sarhoş der ki: Şemsi-i Tebrizi'yi Bağdat'ta gördüm. Mevlana sırtındaki kaftanı çıkarır ve ona hediye eder. Yanındakiler gelirler: "Aman efendim, ne yaptınız? O, sarhoşun tekidir. Onun Şems-i Tebrizi'yi görmesi imkansız. Bütün gün ayyaş ayyaş dolaşır. Yalan söylüyor." Mevlâna tebessüm ederek; "Biliyorum " der. "Onun, bırakın görmeyi, Bağdat'a gidemeyeceğini bile biliyorum. Ben o kaftanı onun yalanına verdim. Eğer gerçek olsaydı, canımı verirdim."
|
|
|
|
|
|
|
| Sayfayı E-Mail olarak gönder |
|
|
#2 |
|
Ne güzel.. "gerçek olsaydı,canımı verirdim..." çok güzeldi gerçekten
![]() .... Mevlana Şems-i Tebrizi'yi tanımadan önce kendini sanata ve şiire vermişti. Şemsi Tebrizi'yi tanıdıktan sonra uyandı, şiirin ve sanatın hiçliğini anladı.Kalemini kırdı. Diyor ki: "Utarid gibi deftere düşkündüm.Ediplerin hepsinin üstünde yerim vardı. Sâkînin bir levhayı andıran yüzünü görünce,çıldırdım.. Kalemi kırdım..." (Nurettin Topçu,Mevlana ve Tasavvuf eseri'nden) |
|
|
|
|
|
|
#3 | |
|
Alıntı:
Bu güzel not için teşekkürler; aydınlatıcı oldu ve fazlasıyla mânâ kattı yazıya ![]() Bu arada beğendiğine sevindim.. (: Sağolasın.. |
||
|
|
|
![]() |
| Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|