![]() |
#1 |
![]() Her hafta düzenli olarak, birinin evinde toplanır, maddi ve manevi istifadede bulunmak için sohbet ederlerdi. Bu, sıradan pasta börek günü toplantısı değildi. Bir müddet, sohbet hocasının nasihatlerini dinlerler, daha sonra hal hatır sorulurdu. Bu gün de sohbet, aynı şekilde gerçekleşiyordu. Son olarak, başından geçen ilginç olayları, ibret almak için anlatıyorlardı. Sohbete son katılanlardan, iyi giyimli ve biraz da kibirli görünen kadın, ilk defa konuşuyor, başından geçen ilginç olayı anlatıyordu. Yaşadığı bu olayın kendisi için, dönüm noktası olduğundan bahsediyordu. Gözlerinin buğulanması, anlatacağı olayın acı bir hatıra olduğunun habercisiydi… ___Ben gördüğünüz gibi, oldukça titiz birisiyim. Giyime kuşama oldukça dikkat ederdim. Prensiplerime son derece riayet eder, hayatı çok sert kurallarla kabullenirdim. Zenginin malının çokluğunu, onun akıllı oluşunun ve çabalarının ürünü, fakirin ihtiyaçlarını onun düşüncesizliğine bulurdum. Ta ki, mendil satan o çocukla karşılaşıncaya kadar. O çocuk, benim bütün tabularımı yıktı. Okula yeni başlayan çocuğumu, her gün okula ben bırakır, çıkışta yine kendim alırdım. Her gün okul kapısında, çocuğumu öperek uğurladım. Çıkışta da yine öperek karşılardım. Ne var ki, iki masum gözün beni takip ettiğini, günler sonra fark edebilmiştim. Okulun bahçesinde ki oynayan çocuklara, hayranlıkla bakan çocuğun elindeki mendiller, daha küçücük yaşında, hayatın yükünün omuzlarına bindiğini gösteriyordu. Üstü başı oldukça kirliydi. Annesinin, bu çocuğu hiç yıkamadan nasıl böyle dışarılara salıverdiğini, anlamak mümkün değildi. Herkes, hikâyenin tesiri altında kalmıştı. Kimseden ses çıkmıyordu, anlatan kadının gözlerinden, yaşlar yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı. ___ Yüzüme öyle tuhaf bakıyordu ki, yüzü kirli olmasa, bağrıma basıp öpesim geliyordu. Günlerce benim çocuğumu, okula uğurlamamı seyretmişti. Öyle masum öyle özlemle bakıyordu ki, sanki yıllarca görmediği, bir sevdiğini seyrediyordu. Bakışları, yüreğime hançer gibi saplanıyordu. Bir yandan, bu masum çocuğun gizemli hayatını düşünüyordum. Bir yandan da, sımsıkı bağlandığım prensiplerimle, mücadele ediyordum. Boş ver bakma ona diyordum, ama bakışlarında ki mana, beni adeta çocuğun önünde, diz çöktürecekmişçesine ruhumu esir alıyordu. Sonra neden ben? Koskoca şehirde başkası yok muydu da, beni buldu? İçimde soruların, ardı arkası kesilmiyordu. En sonunda dayanamadım sordum… ___Sen okula neden gitmiyorsun? Hiçbir şey söylemedi, sadece elinde ki mendilleri uzattı. Bu durumunu ziyadesiyle anlatıyordu. Uzattığı mendili aldım ve yardımım olsun diye, çantamdan bir miktar para çıkardım. Mendilin ücretini uzattım çocuğa. Paraya değil, hala yüzüme bakıyordu. Kirli yüzüyle, öyle bakıyordu ki, yüreğimin yağlarını eritiyordu. Gözlerimin içine baka baka, ___Sizden para istemiyorum, mendilde sizin olsun. Çocuğun ne yapmak istediğini anlayamamıştım. Parayı tekrar uzattım, yine almadı. ___Neden almıyorsun, yoksa beğenmedin mi parayı, azsa biraz daha vereyim? İçimden, hala ne yapmak istediğini anlayamamak, beni iyice meraklandırıyordu. Çocuk bütün masumiyetiyle konuşmaya başlamıştı… ___Okula gönderdiğin çocuğuna verdiğinden. Bir anne öpücüğü, birde, bir anlık ta olsa anne kucağı… Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. İtiraz dolu bakışlarımla irkildim, bir iki adım geri çekildim. ___Ne diyorsun sen çocuk? Buda dilenciliğin yeni şeklimi? Hem şu haline bak, her yerin kir pas… Senin annen yokmu ki, gelip benden böyle bir şey istiyorsun? Çocuk yaşından büyük konuşuyordu. Benim bütün itirazlarıma rağmen, beni ikna ya çalışıyordu. Anlaşılan, gerçekten annesizliğe susamıştı. Soğuk kaldırım taşlarında bulamadığı anne sıcaklığını, benden dilenecek kadar muhtaçtı. Çocuk, hala gözlerinim içine bakarak, ___Çok mu istediğim? İradem allak bullak olmuştu, sarılmalı mıydım, yoksa oradan uzaklaşmalı mıydım, bilemiyordum. Sonra okula gönderdiğim çocuğumun arkasından baktım bir müddet. Vicdanım tabularımı yıkıyordu. Sonra düşündüm ki, aslında bizimde ondan fazla farkımız yoktu. Sonra o can alıcı sözleri sıraladı. ___Hangi insan sevginin dilencisi değil ki? Sen istemezmisin, eşinin, çocuğunun yanağına bir öpücük kondurmasını? Senden bir anne öpücüğü, bir anne kucağı, anlayacağın bir damla sevgi dileniyorum… İşte o zamana kadar, her şeyin üstünde gördüğüm prensiplerimin, kendimi oyalamaktan başka işime yaramadığını, o kirli yüzü, öperek anlamıştım. Sohbete gelen herkesin yüreğine bir kor düşürmüştü. Herkesin gözleri yaşarmış ve sokaklarda dolaşan binlerce sevgi dilencilerinden bihaber olmanın ıstırabıyla, o günden itibaren yetim ve öksüzlerin bu en büyük eksiklerini giderme çabasına gireceklerdi. alıntı
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Çok güzel validelerimizin kıymetini bilelim bu vesile ile yetimlerin iç dünyalarını keşfetmiş oluruz.Teşekkürler ayşegül hanım
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|