![]() |
#1 |
![]() Salih Tuna
![]() Başbakan eksik söylemiş Seksenli yılların ortasında 'Şubat Destanı' çıkarmıştık. Şubat ayı, Malcolm X'den Metin Yüksel'e kadar şehidler ayıydı. Metin Yüksel, Fatih Camii'nin karla kaplı avlusunda (Cuma namazı çıkışı) 23 Şubat 1979'da şehid edildi. Şöyle yazmıştım mezkur destana: 'Şehid Metin bir gülümsedi ki Metin / yanağından uçuştu bin yüce güvercinler / karlar tutsanız elinizi yakacak kadar sıcak…' Hayatımda hiç görmedim Metin'i. Şehid edildiğinde Trabzon Lisesi'nde öğrenciydim. Ama dün gibi hatırlarım, merhume annemle nasıl yasını tuttuğumuzu. Yeni Devir gazetesinin yanı sıra, dönemin kült dergilerinden Yalçıner'in çıkardığı, Ali Bulaç'tan (bisikletli yazar dediğim) Selahaddin Eş Çakırgil'e kadar birçok kalem erbabının yer aldığı 'Şura' dergisinden takip etmiştik şehadetini. Annem, 12 Eylül öncesinin 'kurtarılmış mahalle' günlerinde, başka bir mahalleden mahallemize dadanan silahlı bir eylemcinin elinden silahını alıp, 'Bu mahalleye bir daha silahla ayağınızı basmayacaksınız…' diyerek kovacak kadar ('Tonyalı' lakabıyla nam salmış) yiğit bir 'Laz' kadınıydı. Hiç tanımadığı hiç görmediği bir Kürt genci olan Metin Yüksel'e yüreği nasıl yanmıştı anlatamam! Bizi doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün bir yeryüzünde birbirine bağlayan müthiş bir mânâ iklimi vardı. Tüm zamanların en büyük boksörü Muhammed Ali'nin, 'Yalnızlık çekiyor musun?' sorusuna, 'Ne yalnızlığı, 1 milyar kardeşim var benim…' şeklinde cevabı işte bu mânâ iklimin ifadesiydi. Müminler kardeşti; daha da geniş anlamda söyleyecek olursak, dil, din, ırk gözetmeksizin (müstekbirlere karşı) 'hakkı müdafaa eden' herkes kardeşti. Bu kardeşliğimize vuruyorlar şimdi. Zaten bu kardeşliğimize vurmasalar, bizi asla vuramazlardı. Suudi-Amerika üretimi terörist örgütler zaten bu nedenle piyasaya sürüldü. Kissinger'ın, 11 Eylül 2001 saldırılarının hemen ardından, 'Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır...' şeklindeki sözünü aklımızdan hiç çıkarmayalım. Olan biten mahut sözün karşılığıdır çünkü. 'En büyük ibadet, hakkı müdafaa etmektir.' diyen Metin Yüksel kimdi peki? Her şeyden evvel büyük İslam âlimlerinden merhum Molla Sadreddin Yüksel'in oğluydu. Bediüzzaman'ın 'Nur talebelerine' emanet edecek kadar sevdiği bir ailenin ferdiydi. 'Dumanlı Zaman'ı'nın meşruiyet aramak için sözlerini çarpıttığı Norşin Şeyhi Nurettin Mutlu'nun yeğeniydi. Gazetemiz yazarlarından, Türkiye'nin mümtaz entelektüellerinden can arkadaşım Müfid Yüksel'in sevgili abisiydi. Ve, Mehmet Şahin ve Mehmet Ali Tekin ve Hasan Kılıç'ın da arkadaşıydı. Metin Yüksel'in en yakın arkadaşlarından Mehmet Şahin, 'Balyoz davasından' Çetin Doğanların çıkığı gün mahpus damına konuldu. Ki, yine Çetin Doğanların 'Batı Çalışma Grubu'nun hükümferma olduğu dönemde tutuklanıp yıllarca içerde yatırılmıştı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Başbakan ve Adalet Bakanı'nın 'Selam diye bir örgüt yok' ifadesiyle ödeşircesine, Mehmet Şahin, Mehmet Ali Tekin, Hasan Kılıç, Abdulhamid Çelik ve birkaç kişiye daha örgüt cezası yağdırmıştı. Sayın Erdoğan geçen gün, Başbakanlığa böcek koyanların salıverilmesini '17 Aralık devam ediyor.' şeklinde yorumladı. Yerden göğe kadar haklıdır. Hepsinden önemlisi, söz konusu olan herhangi yasa dışı bir dinleme faaliyeti değil, düpedüz casusluktur. Zira ne Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun hazırladığı rapor herhangi bir rapordur ne de Başbakan'ın ofisi herhangi bir ofis. Evet, Başbakan '17 Aralık devam ediyor.' derken çok haklıdır ama eksik söylemiştir. Çünkü (yargı düzeneği bağlamında) devam eden bir şey daha var maalesef: 28 Şubat. '17 Aralık yargı düzeneği' ile '28 Şubat yargı düzeneği' arasındaki fark 'eski gladio' ile 'yeni gladio' arasındaki fark kadardır. Bu da bir nevî 'restorasyon' farkından ibarettir. Değilse bu doğru, Şehid Metin Yüksel'in, 'Sen Eritre'desin çocuk / Sen Moro'da / Sen yıllarca zulmedilensin / Türkistan'da Azerbaycan'da / Kırım'da / Kan denizinde boğulansın Ortadoğu'da (…)Çığlık içimde düğüm, çığlık gözümde yaş / Yitik bir mânâdır yanağımdaki damla / Sen kuyrukçu düzende parya…' dizelerini ezberden okuduğu şair, yazar ve mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, 16 yıldır neden içeride? Değilse bu doğru… Mehmet Ali Tekin, Yakup Köse ve daha niceleri, 'Cinnet Müstatili'ni çağrıştıracak bir hayata neden mahkûm ediliyor hâlâ? Not 1: Emniyet Genel Müdürlüğü'nün trafikte 'makas atma' veya '8 çizme' olarak bilinen şerit değiştirme manyaklığıyla vatandaşların can ve mal güvenliğini tehlikeye atan sürücülere, 2 yıla kadar hapis ve bin 400 lira para cezası verilmesini öngören yeni bir düzenleme hazırladığına sevindim. Bir an evvel uygulamaya geçmesini dilerim. Aslında az bile. Cinayete tam teşebbüsten yargılanıp trafikten hayat boyu men edilseler yeridir. Not 2: 'Metfun' yerine büsbütün başka anlama gelen 'meftun', 'merhume' yerine 'merhum' gibi tashihler maalesef oluyor. Dün de 'oldukça da ünü' ifadesine bir okur kafayı takmış; 'ünü ne demek?' diye soruyor. Ne olacak kardeşim; elimde 'l' kalmayınca 'ünlü' yerine 'ünü' yazmışım, hepsi bu. Geçenlerde de son seçimlerin 4 yılda bir yapıldığını unutup bizim Şinasi'ye ayıp etmişim. Oluyor böyle. Not 3: Kültür Bakanlığı'na bir çağrım var. Ayşe Şasa'nın evi müze haline getirilsin. Lütfen. Kaynak Yeni Şafak 24.06.2014
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|