![]() |
#1 |
![]() Biz sizin karılarınızın G-String’ine karışıyor muyuz?
Bilirsiniz... “Fizik profesörü” olan Erdal İnönü için; “Kendisine en kazık fizik sorularını sorar, sonra da onları çözmek için günlerce uğraşır” derler... Aynı şekilde, Bülent Ecevit için de; “Çok basit ve küçücük bir sorunu büyütür, içinden çıkılmaz hâle getirir, sonra da çok büyük bir meseleyi çözmenin mutluluğu ve gururuyla yaşar!” derler. “Sol”da, galiba, böyle “genetik bir sorun” var!.. Kendilerine, “en kazık” soruları soruyorlar, ya da “pire”yi “deve” yapıp, “deve ile mücadele”yi kazanmış olmanın havasını atıyorlar!.. Ya da, “kendi kendilerine” bir “kural” koyuyorlar, sonra da “o kuralları koruma”nın silahşörlüğüne soyunuyorlar!.. Aynen, “başörtüsü” meselesinde yaptıkları gibi!.. BAŞÖRTÜSÜ: İCAT EDİLEN SORUN! Biliyorsunuz, 1997 yılına kadar üniversitelerde “başörtüsü” diye bir sorun, “kamusal alan” diye “ucube bir kavram” yoktu!.. Ne olduysa oldu, 1997’de “başörtüsü yasağı” diye bir yasak “icat” edildi!.. Sadece “icat” edilmekle kalınmadı, aynı zamanda; “değişmez, değiştirilemez, değişmesi teklif dahi edilemez” derecesinde bir “anayasa zırhı”na büründürüldü!.. Tabiî, yasak “icat” edilince, bir de “uygulanacağı yer” icat etmek gerekiyordu ki, sonunda onu da buldular: “Kamusal alan!” Evet, “başörtüsü, kamusal alanda yasak”tı!.. Peki, “kamusal alan” neresiydi?.. Adı üstünde “kamu” denildiğine göre “millet”in, “cumhur”un, “toplum”un, “insanlar”ın ayak bastığı ve nefes aldığı her yer!.. Yani, “bütün Türkiye!” Böyle böyle bir eblehlik, hele de bu ülkede “olacak şey değil”di ama oldu!.. “Baskı”yla oldu, “dayatma”yla oldu, “psikolojik savaş”la oldu, “sindirme” ve “pıstırma” yöntemleriyle oldu!.. Evet, oldu!.. Birilerinin “hınç”la, “öfke”yle, “intikam duygusu” veya “keyfî” şekilde aldığı bir karar; sonunda “tartışılmaz kural” oldu!.. Bir “kazık soru” oldu!.. Bir “büyük sorun”(!) oldu!.. İyi de; bu “kural”ı kim koydu arkadaş?.. Hem sonra; bu kurallar; “ayet” midir, “farz” mıdır, “Allah’ın emri” olan birer “nass” mıdır?.. “İnsan”ın koyduğu bir kuralı, bir başka insan niye değiştiremiyor ki?.. Bu ülkede yaşayan ve “çoğunluğu başörtülü” olan 70 milyon insan, bu kuralları koyanlara “biat” etmek zorunda mı?.. Siz, “kim” oluyorsunuz arkadaş?.. AYNEN NEVZAT TANDOĞAN MANTIĞI! Her şey bir yana da; koydukları kurallara “dokunulmazlık zırhı” geçirenler, şimdi de kalkmışlar, “şekil ve model dayatmaya” kalkıyor!.. “Başını illâ örteceksen Sophia Loren gibi ört!.. Başörtünün modellerini Atıl Kutoğlu çizsin!.. Bu ne biçim başörtüsü, sanki peruk taksan olmaz mı?.. İstediğin renkte, istediğin biçimde peruklar var!.. Onları tak da, modern ve şık ol!.. Hadi inat etme de, başını açıver!.. Madem açmıyorsun, bari bırak da, takacağın başörtüsünün şeklini biz dizayn edelim!..” Daha neler!?.. Maalesef, böyle bir “dangalaklık”, böyle bir “şapşallık” var bu ülkede ve bu zihniyet; son haftalarda “terziliği” de bırakıp, artık “konfeksiyonculuğa” soyunmuş vaziyette!.. Terziler, hiç olmazsa “isteğe göre elbise” dikerler!.. Ankara’nın ve Bab-ı Telli’nin konfeksiyoncuları ise “hazır elbise” dikiyor ve insanlara diyor ki; “Kendini, bu elbiseye uydur!” Aynen, “CHP’nin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan” mantığı!.. Nevzat Tandoğan öyle demiş ya; “Bu ülkeye Komünizm gelecekse, onu da biz getiririz!” “Devletin bürokratik kademeleri”ne çöreklenmiş, “medya”nın en tepesine bağdaş kurup oturmuş “Beyaz derili şef”lerin bugün yaptığı da bu!.. “Hayrünnisa Gül, eğer Çankaya’ya first lady olarak çıkacaksa, onun başörtüsü stilini de biz dizayn ederiz!” İyi de, birader; Sen “kim” oluyorsun?.. Sana soran oldu mu ki, habire “çemkiriyor”sun “kulübe”nden?!?.. ÖNCE “ÖRTÜ YASAĞI”NI SORUN! Eğer “insan”san, eğer “adam”san, eğer “omurgalı” biriysen, eğer azıcık “haysiyet ve şeref”in varsa, eğer bu “millet”e karşı azıcık saygı duyuyorsan; “sonradan icat edilmiş kurallar”a eyvallah etmez, o kuralları koyan “efendi”lere, “şef”lere, “ağa”lara, “buyurgan”lara, ensesi ve göbeği kalın “kodaman”lara savaş açar ve “milletin yanında” olursun!.. Ama, sen ne yapıyorsun?.. “Üniversiteye gidecek kızınız, kardeşiniz türbanını çıkarabilir mi?” diye, “kırk katır mı istersin, kırk satır mı?” şeklinde soru soruyorsun!.. Be adam veya madam; Gözlerin “kör” mü ki; bu ülkenin çocuklarının, sırf “sonradan icat edilmiş” başörtüsü yasağı yüzünden Avusturya’ya, Romanya’ya, Bosna’ya, Moldova’ya, Türk Cumhuriyetleri’ne gittiğini görmüyor musun?.. Eğer “başlarını açarak okumayı” tercih etselerdi, “dili başka, dini başka” diyarlara gitmek zorunda kalırlar mıydı?.. Senin sorman gereken soru, “başını açar mıydın?” olmamalıydı... Sorman gereken soru; “Yasal dayanağı olmayan yasağı koyanlar için nasıl bir sıfat düşünüyorsun?.. Onlar için zorba mı diyorsun, dayatmacı mı diyorsun, despot mu diyorsun, yoksa zalim mi?” şeklinde olmalıydı!.. Önce bunu sormalıydın!.. BİZ SİZE “TAM AÇILIN” DİYOR MUYUZ? Şimdi, “zaman makinesi”ne binelim ve “çağlar ötesi”ne gidip, aynı soruyu bir başka biçimde biz soralım: “Üniversiteye gidecek kızınız veya kardeşinizin peçe takmasını ve burka giymesini ister miydiniz?” Öyle ya; başörtülü hanımlara Necef Uğurlu’nun ifadesiyle; “gazino programı”na çıkacak bir “assolist” için “gardrop hazırlama” kabalık, hoyratlık ve küstahlığı içinde “şekil, renk ve stil” dayatan sizlere, yarın da birileri kalkar, “peçe”yi veya “burka”yı dayatabilir!.. Madem ööle!.. İşte bööle!.. Hem kuzum, böyle bir “hak ve yetki”yi kimden alıyorsunuz siz?.. Biz sizin “yalı”larınıza, “villa”larınıza, “malikane”lerinize ve “garsoniyer”lerinize karışıyor muyuz?.. Biz sizin geceyi hangi “aşufte” ile geçirdiğinizi dert ediniyor muyuz?.. Biz sizin “karınız”ın, “sevgili”nizin, “manita”nızın, “lolita”nızın veya “metres”inizin “saç boyası”na, “oje” veya “ruj”una karışıyor muyuz?.. Bir gün olsun; Nihal Bengisu’nun ifadesiyle; “Madem açıldın, tam açıl!.. Göğüs çatalın tam görünmüyor, ben hepsini görmek isterim!.. Hepsi ortada olsun” dedik mi?.. Zaten “üstsüz”sün, şu “G-String”ini çıkar da, “altsız ol” dedik mi?.. Tutmuş; “başörtüsü”ne “ideolojik ve siyasî sembol” diyorsun... Peki, “başı açık” hanımlara, “mini etek” giyen hanımlara, “kaportası yamuk otomobil”leri “boya” ile kapatır gibi, suratındaki “coğrafi girinti-çıkıntı”ları kapatmak için “boya bidonu”na girmiş hanımlara ne demeli?.. Başörtüsü bir “din sembolü” ise, bunlar da “kin sembolü” mü?.. Ulan “ebleh”ler, ulan “dunkof”lar, ulan “beyinsiz” ve “hödük”ler!.. Bırakın artık şu “kadın”larla uğraşmayı!.. Bırakın, kim nasıl giyiniyorsa giyinsin!.. Kadınlara, “istediğiniz gibi” giydirdiğiniz “Barbie bebek” muamelesi yapmaktan vazgeçin artık!.. Yok “stil”miş, yok “dizayn”mış, yok “peruk”muş!.. Ulan, elâlemin karısına şekil vermek size mi kaldı?.. Onlar, “gazino”da programa çıkacak birer “assolist”, sizler de onların “menajeri” misiniz ki; insanlara “gardrop” hazırlıyorsunuz?.. Demek ki, “gardrop devrimcisi” diye, boşuna dememişler size!.. O kadar “kuş beyinli”siniz ki; Bütün dünyanın aydınları “tez”lerle uğraşıyor ama siz aydıncıklar hâlâ “bez”lerle uğraşıyorsunuz!.. Birader, “moda”ya madem bu kadar meraklısınız; bırakın “medyatör”lüğü de, gidin “desinatör” olun!.. Yetti be!.. İyice sıktınız artık!.. ÖYLE BİR GİYDİRİRİM Kİ! Yıllar yılı bir “paranoya” pompaladınız topluma!.. Yok “irtica”ymış, yok “şeriat”mış diye diye, kendi kendinize “öcü”ler ürettiniz!.. O öcüleri büyütüp “yedi başlı ejdarha” haline getirdiniz!.. Şimdi de; “modacı”larla çözmeye ya da “peruk” dayatmaya çalışıyorsunuz!.. Ulan, kafam bozulup, bu yaştan sonra ben de “modacı” olmaya karar vereceğim neredeyse!.. Eğer bir olursam var ya; “nasıl giydirdiğimi” görür ve şaşırırsınız!.. Kızdırmayın kafamı!.. Evlerinizdeki “karı”larınızı, “garsoniyer”lerde gizlediğiniz “manita” ve “lolita”larınızı, kaçamak yaptığınız “metres”lerinizi öyle bir “giydiririm” ki, “soyuncaya” kadar “yaşlanırsınız!..” Bu arada; “başörtülü” hanımlara “peruk” ve “bere” tavsiye eden “bazı karılar”a da bir çift sözüm var: Onlara tavsiye ederim, bir an önce “örtünsün”ler!.. Hem sadece “başörtüsü” ile saçlarını değil, bir “peçe” ile yüzlerini de örtsünler!.. Çünkü, “söz”lerine ve “coğrafi harita”ya dönmüş “yüz”lerine bakınca insanın midesi kalkıyor!.. Sadece “göğüs”leri değil, gözlerinin altı da “sarkmaya” başlamış ki, hiçbir “kaportacı” bunu düzeltemez!.. Ama, yine de, ben onlara; “burka giyin, peçe takın da göz zevkimi bozmayın!” demem!.. Diyemem!.. Çünkü ben; ne “estetikçi”yim, ne de Neslihan Yargıcı ve Atıl Kutoğlu gibi bir “modacı”yım!.. Ben, bir “despot” veya “medyatör” de değilim... Hele hele, “assolist”lere “gardrop” düzen bir “menajer” hiç değilim!.. Sadece bir “insan”ım!.. “Ülkemin insanıyla barışık” bir insan!.. Herkesi de “insanlığa” davet ediyorum!.. Hayvanlığın âlemi yok!.. Yetti be!.. Hasan KARAKAYA / VAKİT
![]() |
|
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Hasan Karakaya'nın en sevdiğim yazılarından birisidir bu ve bilgisayarımda bulundurduğum ender ayzıalrından bir tanesidir.
Sitede arama yaptım bulamadım,eksiklik olduğunu düşündüğüm için ekledim. Yanılmıyorsam 11-09-2007 tarihine ait bu yazı. Bu yazıdan sonra okumaya başlamıştım kendisini ![]() |
|
![]() |
![]() |
#3 |
![]() HAsan Karakaya' nın içinde en fazla argo kelimeleri bulundurduğu yazılarından biridir bu...
Bu kadar kelime uyumu, bu kadar güzel bir yazı, bu kadar dokundurma, yok abi başkası yapamaz... Allah yardımcın olsun. Bugüne kadar elinden o kalemi almaya çok çalıştılar, 28 Şubat sürecinde çalıştığın gazeteyi kalaşnikoflarla taradılar, açmadık dava bırakmadılar, 8 sene önce yazdığın yazıdan dolayı göz altına aldılar, başaramadılar, Allah' ın izniyle bundan sonra da başaramayacaklar... |
|
![]() |
![]() |
#4 |
![]() Üstad'ın evine haciz dahi gelmiş,sabah gazetesine verdiği röportajdan sonraki gün yazdığı yazısında okudum.
Helal olsun adama valla,başörtüsü için neleri göze alıyor. Bir yazısı daha var Medyadan ve Marmaris'ten orostopolluk örnekleri! adlı. Bunuda yarın eklerim inşallah. ---- Bu yazılarını renklendirmeden içim rahat etmiyor nedense :D |
|
![]() |
![]() |
#5 |
![]() okurken çok güldüm yaa. söylicek söz bulamıyor insan bu yazıyı okurken. resmen döktürmüş
|
|
![]() |
![]() |
![]() |
#6 |
![]() böyle bir yazıyı T.C tinde başkası yazamaz bence.
yazının sonunada gelmeden tahimin etmiştim zaten bu yazının hasan karakaya ya ait olduğunu. ![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#7 |
![]() off offf adam ne laf lafşar etmiş beee
![]() o suratı kimse düzeltemez burası güzeldi :D |
|
![]() |
![]() |
#8 | |
![]() Alıntı:
en güzeli burasıydı :D |
||
![]() |
![]() |
![]() |
#9 |
![]() Tam bir kelime mühendisi :D
Sagopa Kajmer bile Hasan Karakaya'nın yanında sönük kalır :D |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|