![]() |
#1 |
![]() Diyanet Vakfı
48-el-FETİH İçinde İslâm'ın elde edeceği fetih, başarı ve zaferden bahsedildiği için Fetih adını alan bu sûre, hicretin altıncı yılında Hudeybiye antlaşması dönüşünde Mekke ile Medine arasında inmiş ve Medine'de inen sûrelerden sayılmıştır; 29 (yirmidokuz) âyettir. Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla. 1. Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. 2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. 3. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder. Geçmişte ve gelecekte günahtan uzak bulunan Peygamber’e tamamlanan ilahi nimet, Mekke ve Taif’in fethi, dünyada şerefinin yüce kılınması, yardım ve zafere nail olması, baş kaldıranların boyun eğmesi şeklinde tecelli etmiştir. Hakikaten Hz. Peygamber Allah’ın habibidir, önceki şeriatları tamamlamış ve düzeltmiştir. Miraca nail olmuş, en yüce makamlara kadar yükselmiş, ins ve cinne peygamber olmuş, ganimet kendisine ve ümmetine meşru kılınmış, şefaati makbul olmuş, teşehhüdde, ezanda ve Kur’an’ın birçok yerinde Allah ile birlikte anılmış, ona itaat Allah’a itaat sayılmıştır. Kelime-i Tevhid’in iki rüknünden biri olmuş, böylece kendisi için bütün nimetler tamamlanmıştır. 4. İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır. 5. (Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur. 6. (Bir de bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Müslümanlar için bekledikleri kötülük çemberi başlarına gelsin! Allah onlara gazap etmiş, lânetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir! 7. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah azîzdir, hakîmdir. 8. Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. 9. Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resûlüne iman edesiniz, Resûlüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz. 10. Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir. Ayet, Kureyş ile müslümanlar arasında yapılan on yıl süreli Hudeybiye antlaşmasına ve bu antlaşma arasındaki biata işaret etmektedir. Şöyle ki, hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber, umre yapmak için 1400 müslümanla Mekke’ye doğru yola çıkmıştı. Fakat Kureyş, müslümarları Mekke’ye sokmak istemediğinden önlerine bir birlik çıkarmış, Hz. Peygamber de vadilerden sapıp Hudeybiye’ye gelmişti. Savaşmak niyetinde değildi. Anlaşmak için Hz. Osman’ı Kureyş’e elçi göndermiş, Hz. Osman’ın dönüşü gecikince, Peygamberimiz bir ağacın altına oturarak ashabından, Osman öldürülmüş ise ölünceye kadar savaşacaklarına dair söz almıştı. Onlar da Hz. Peygamber’e biat edip bu sözü vermişler, sonunda Hz. Osman gelmişti.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|