![]() |
#1 |
![]() BİR DUAYENİN AĞZINDAN MİLLİ GÖRÜŞ VE ERBAKAN
Hazırlayanlar: Mustafa Yılmaz- Ebubekir Gülüm Erbakan’ın projeleri siyonistleri korkuttu Erbakan, İslâm Birleşmiş Milletleri, İslâm Ortak Pazarı, İslâm Dinarı gibi projeleri ortaya koyduğunda hayal, ütopya ve olmayacak bir şey gibi bakıyorlardı. Önemini kavrayamadı kimse. Ama kavrayanlar da oldu. Kavrama işini en iyi, Yahudi yaptı. Avrupa Birliği kavradı. Avrupa Ortak Pazarını kurdu, ortak para birimine geçti. Genç bir din görevlisiydim. Ulucanlar camisine gelen cemaat arasında bürokrasi ve siyaset dünyasının tanınmış isimleri vardı. Bunların bir çoğu Türk siyasetine damga vuran isimler oldu. Özellikle Cuma namazlarına gelenler arasında Turgut Özal, Korkut Özal, dönemin bakanlarından Mehmet Turgut, Faruk Sükan gibi isimler vardı. Ancak bir tanesi çok dikkat çekiyordu. Etkileyici bir duruşu vardı. Çevresindeki insanlarda ona Hocam diyerek özel bir saygı ve hürmet gösteriyorlardı. Ama ben kim olduğunu bilmiyordum. Bir gün gazetelerde resmini gördüm. Gazete’deki resmin altında Prof. Dr. Necmettin Erbakan yazıyordu. Faiz’in ülke için büyük bir bela olduğunu anlatan bir demeci vardı yanlış hatırlamıyorsam. O zaman anladım Erbakan olduğunu. Cuma namazlarından sonra caminin içindeki küçük odada 15-20 dakikalık sohbetler yapmaya başladık. Ve benim Cuma vaazlarım bu sohbetlerinde etkisiyle İslam’ın dünya görüşü, İslam iktisadı, İslam’da faiz gibi konular olmaya başladı. O günden sonra da TOBB’daki mücadelesi, bağımsızlar hareketi, MNP, MSP bugüne kadar hiç yanından ayrılmadım. TOBB mücadelesinde korumalık yaptı Erbakan Hoca, daha o zaman memlekette adil bir düzen olsun istiyordu. Türkiye’yi dolaştı. TOBB’daki mücadelesi bunun ilk örneği oldu. O zaman kredileri Odalar Birliği dağıtıyordu. Anadolulu işadamından toplanan kaynaklar, İstanbul’daki patronlara, dükalıklara kredi olarak gidiyordu. İlk mücadelesini bu haksızlığa karşı verdi. Havuz sistemini ilk orda kurdu. TOBB dükaları değil, Millî Sanayiyi, Anadolu sermayesini desteklemeye başladı. Tabii bu durum sermaye dükalarını rahatsız etti. Büyük yaygaralar koptu. Sistemleri, düzenleri bozulanlar, rantları kesilenler yaygarayı kopardı. Zaten milletimiz orda verilen mücadeleyi çok iyi biliyor. Biz o zaman TOBB’da Erbakan’ın yanında yer alan gençlerin arasındaydık. Hocam, mühendis ol dedi Ankara Ulucanlar’da imamlık ve vaizlik yaparken İstanbul Hukuk fakültesini kazanmıştım. Hukuk fakültesine kaydımı yaptıracaktım. Ama hocam; “Senin mühendis olman lazım” dedi. O yüzden Mühendislik fakültesinin sınavlarına girip orayı kazandım. Hocamın isteği doğrultusunda mühendislik okudum. Mühendislikten sonra iş hayatına atıldık. Mekke-i Mükerreme, bizim iş hayatımızın ağırlıklı merkezi oldu. Buradaki çalışmalarımız 28 senedir devam ediyor. Mekke-i Mükerreme’den Millî Görüş’e bakış Malum Mekke-i Mükerreme’de Hac ibadeti nedeniyle bütün ülkelerin nabzını tutmak mümkün. Her taraftan insan geliyor. Gelenler içinde parti liderleri, devlet yöneticileri, profesörler, kanaat önderleri de var, çiftçisi, işçisi, köylüsü de Hepsinden memleketleri hakkında bilgi alıp, Müslümanların dünyadaki durumu hakkında konuşuyoruz. Konuşurken ilk önce bize sordukları şey, ‘Türkiye’de Erbakan’ı tanıyor musunuz? Erbakan, nasıldır? Sıhhati nasıldır? Ne yapıyor?’. Ardından ‘ Biz onu memleketimizde çok yakından takip ediyoruz’ diyorlar. Bizim cevabımız ‘evet tanıyoruz, onunla beraberiz’ deyince karşıdaki insan, bizi ikinci kez kucaklayarak huzur ve hoşnutluk içerisinde sohbete devam ediyor. Bunu söyleyenler arasında, parti liderlerinden, cemaat liderlerine, işçiden, bürokrata her kesimden insan var. Dedikleri şey şu: “Allah Erbakan’dan razı olsun. Erbakan, İslam aleminin lideridir. Erbakan, bizim ufkumuzu açan bir insandır. Dünyada Müslümanları ve insanlığı sömürmek amacıyla kurulmuş bir düzen var. Bu düzenleri, yıkmak için planlı, programlı ve bütün dünyaya hitap eden bir çalışmayı, Erbakan ortaya koymuştur” diyorlar. Liderlik doğuştan gelen bir özellik Ben Lider olunmaz lider doğulur diye inanıyorum. Erbakan Hoca Ulucanlar’da o küçük odada sohbet ederken de liderdi, TOBB’daki mücadelesinde de liderdi, siyasette de gerçek bir liderdi. Bunu hissediyorsunuz. Çevresindeki insanların hemen hemen tamamı daha o zaman “Hocam” diyerek kendisine özel bir hürmet gösteriyorlardı. Çevresini hemen etkisi altına alan bir özelliğe sahipti. Yani liderlik Allah’ın bazı insanlara bahşettiği özel bir ayrıcalık. Cenabı Hak kendisine bu özelliği vermiş. Öyle ki daha öğrenciliğinde bu ufku, bu farkı ortaya koyan bir insan. Bu topraklara, bu millete özgüvenini Erbakan aşılamıştır. Doğu medeniyetinin batı medeniyetinden çok daha üstün olduğunu ortaya koyan, herkesin yüzünü Batı’ya çevirdiği bir dönemde, tek başına buna karşı koyan ve bu anlamda sadece Türkiye’de değil bütün İslam âleminde liderliğini kabul ettirmiş bir insan. Ondan önce Müslümanların hali Türkiye nasıldı? Komünizmle mücadele dernekleri vardı. Bir tarafta komünistler bir tarafta kapitalistler. Komünizme karşı mücadele ediyoruz denilirken aslında kapitalistlerin oyununa geliniyor. O döneme bakıyorsun Demirel, inşallah, maşallah diyerek iki kelimeyle Müslümanları arkasına topluyor. Öyle ki adı Nurlu Süleyman’a çıkıyor. Foyası sonradan ortaya çıkıyor ama ülke kaybediyor, insanımız kaybediyor. Kapitalizm ve komünizm mücadelesi. Oysa ikisi de sonuçta aynı. Hakk’ın değil, gücün esas alındığı sistemler. İşte orada biri çıkıyor. Hakk esastır diyor. Bunu söylemekle kalmıyor hayata geçiriyor. Bu oyunu bozuyor. Bunların hepsini bir kenara atıp bu milletin tarihi, kimliği, değeri Millî Görüş’tür diyor. Erbakan’ı siyonistler anladı, biz anlayamadık Erbakan, İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Ortak Pazarı, İslam Dinarı gibi projeleri ortaya koyduğunda hayal, ütopya ve olmayacak bir şey gibi bakıyorlardı. Önemini kavrayamadı kimse. Ama kavrayanlar da oldu. Kavrama işini en iyi, Yahudi yaptı. Avrupa Birliği kavradı. Avrupa Ortak Pazarını kurdu, ortak para birimine geçti. Erbakan’ın ne demek istediğini Yahudiler ve batı ülkeleri çok iyi kavradığı için, bunun ne anlama geldiğini bildiği için Hoca’nın aleyhine daha baştan beri harekete geçti. Her türlü engeli çıkarmaya başladı. Erbakan’ın mücadelesine baktığınız zaman bunun ne anlama geldiğini daha iyi anlıyorsunuz. Türkiye’de en fazla üzerine gelinen liderdir. Hapse atıldı, partileri kapatıldı, siyasi yasaklar getirildi. Erbakan’ın en başından beri üzerinde durduğu en önemli konulardan birisi de İslam ülkeleri NATO’sudur. İslam ülkelerinin ortak savunma teşkilatı kurulmasıydı. Bugün yaşadığımız süreci, Irak’ın işgalini, Afganistan’ın işgalini, Filistin’de yaşananları düşünürseniz bunun ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarsınız. Bu yüzden Erbakan, daha işin başında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde Savunma Müsteşarlığı oluşturdu. Erbakan Hoca başlattı ilk bu çalışmayı. Öbürleri, ABD zaten silah satıyor. Ondan alırız yaklaşımı içindeydi. Satıyor ama her şey kendisinin elinde. İsterse hemen durduruyor. Uçağı satıyor ama uçağın beyni olan sistemin yazılımını size vermiyor. Kodlarını vermiyor. İstemediği an siz kıpırdayamıyorsunuz. Uçaklarınızı bir anda bloke edebiliyor. NAZIM KARAMAN 1944 yılında Trabzon Sürmene’de doğdu. İlk başkaldırısını 19 Mayıs lisesinde öğrenciyken M.Akif Ersoy’a, “Gerici, yobaz, örümcek kafalı” diyen Edebiyat Öğretmeni’ne karşı yaptı. Bu yüzden edebiyat’tan sınıfta kaldı. Bu olay ağırına gidince fark derslerini verip İmam Hatip Lisesi’nden diploma aldı. Ardından Medine’deki Camiatül İslam Üniversitesi’nde okudu. Mezuniyetinden sonra 1964 yılında Ankara’ya geldi. Ankara Ulucanlar Camii’nde İmam hatiplik görevine başladı. Camiye gelenler arasında Türk siyaset ve bürokrasi hayatına damgasını vurmuş ünlü isimler vardı. Turgut Özal, Süleyman Demirel, Recai Kutan, Korkut Özal, Sadettin Bilgiç, Fehim Adak vardı. Ama cemaatin içindeki ünlü isimlerden birisi Nazım Karaman’ın hayatındaki en etkili oldu. O isim Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan’dı. Gelin Ulucanlardan, Medine’ye, imamlıktan, Mühendisliğe uzanan ama her daim Millî Görüş’le özdeşleşen bir hayatı Nazım Karaman’ın kendi ağzından dinleyelim. Kurtuluşun formülü D-8’de gizli Büyük çapta bir tahribat var. Çağdaşlık adına, batıcılık adına yapılan tahribatlar. Oysa bizim tarih boyunca sahip olduğumuz en büyük güç imanımız, inancımız, değerlerimiz. Bunları kaybedersek hiçbir şeyimiz kalmaz. D-8 bunun bir nüvesidir. Peki şimdi soruyorum, bunun karşısında bizim devlet olarak tedbirimiz nedir? ABD’den silah almak mı, İsrail’den silah almak mı! Bu nasıl olur? İşte Erbakan en başından beri bunu söylüyor. O yüzden millî savunma sanayi diyor. O yüzden kendi tankımızı, uçağımızı yapmamız lazım diyor. Ve bu yüzden Erbakan’ı sevmiyorlar, engel koyuyorlar, siyasi yasaklı hale getiriyorlar. Eskiden yerli malı haftası, yerli sanayi çalışması olurdu. Şimdi Türkiye’de bilgisayar, teknoloji patlaması yaşanıyor. Ama bir telefon, bir bilgisiyar üretilmiyor. Bunu biz üretemez miyiz? Eder. Ama imal etme yoluna gidilmedi. Paralarımız hep yurtdışına gitti. Milyar dolarlarımız gidiyor. 900 sene İslam medeniyetinin hâkim olduğu İspanya’nın en uç noktasındaki, Cebeli Tarık’a gittim. Orada bir camiye Cuma namazı kılmaya gittik. 60’a yakın değişik milletten insan var. Namazı kıldık. Namazdan sonra İmama selam verdim. Arapça, konuştuk. Oradaki insanlarla tanıştık. Ve ben Türkiye’den geldim deyince, önce Erbakan’ı sordular. Sonra iki defa beni kucakladılar. Niye iki kez kucaklıyorsunuz beni diye sordum? Dedi ki içlerindeki bir profesör; “Birinci kucaklamamız sen Osmanlının varisisin, onun için.” “İkinci kez kucaklamamızın nedeni ise; Millî Görüş’te çalışan bir insan olduğun için” Afrikalı gariplerin Erbakan sevgisi Alışveriş yaptığınız mağazalarda Türk olduğunu anlarlarsa Erbakan’ı soruyorlar. Eğer ‘biz onunla beraberiz’ diyorsanız gerçekten alışverişte size ciddi bir tenzilat yapıyorlar. Mekke’de Zemzem dolduran Afrikalı insanlar var. Garipler, oranın en fakir insanları. Bidonlara Zemzem doldurup ondan para kazanıyorlar. Bir çoğu hiç okuma yazma bile bilmeyen Sudanlılar. Normal zamanlarda 2 riyale, kalabalıksa 5 riyale dolduruyorlar. Çok şahit oldum orada, arada Erbakan’la ilgili bir konuşma geçtiyse ve sizin Erbakan’ın hareketinde yer aldığını anladılarsa ‘hayır senden para almam” diyorlar. Üstelik, zemzem bidonunu getirip istediğin yere bırakıyorlar. Öyle bir sevgi. Yine siz yazmıştınız Sudan’da bir milletvekili hanım, oğluna Erbakan ismini koyuyor. Erbakan’a olan sevgisinden, onun mücadelesine duyduğu hayranlıktan. Biri en fakiri, biri oranın milletvekili. Ama aynı sevgi var. İşlerimiz nedeniyle dünyanın bir çok yerine gidip geliyoruz. Her yerde Millî Görüş’ü takip var. Sudan’da Turabi, “Bizim liderimiz Erbakan’dır” diyor. Cezayir’i sallayan liderler ile görüşmelerimiz oldu Cidde’de. Aynı şeyi söylüyorlar. Pakistanlı cemaat önderleri aynı şeyi söylüyor. Ne söylüyorlar; “Erbakan’dan Allah razı olsun” diyorlar. Niye söylüyorlar? Hocam İslam âlemiyle irtibata geçti. Onlarla, bu liderlerle çok toplantılar yaptı. Onlar, Dünyadaki zulüm düzeninin nasıl çalıştığını Hocamdan öğrendiler. NATO, Sento, BM nedir? Ne şekilde kuruldu? Ne iş yapıyor? Kime hizmet ediyor, Bunların hilelerini ve nasıl zulüm yaptıklarını teferruatlarıyla Erbakan’dan dinlediler, anladılar. Ahlâkî ve manevî tahribat Türkiye ve İslam dünyası üzerinde oynanan en tehlikeli oyunlardan birisi de ahlaki ve manevi tahribattır. Bu milletin gençlerin kendi tarihinden, kendi değerlerinden kopartmaktır. Onlarca kanalda onlarca dizi var. Ne kültürümüzle ne değerlerimizle alakası var. Gayri ahlaki ilişkilerin ön plana çıktığı diziler. Büyük çapta bir tahribat var. Çağdaşlık adına, batıcılık adına yapılan tahribatlar. Oysa bizim tarih boyunca sahip olduğumuz en büyük güç imanımız, inancımız, değerlerimiz. Bunları kaybedersek hiç bir şeyimiz kalmaz. D-8 insanlığın kurtuluş projesidir D-8 bunun bir nüvesidir. Niye? D-8 ile evvela sekiz tane ülke bir araya geldi. Daha sonra artacak. Millî Görüş’in D-8’i kurarken ortaya koyduğu prensipler, dünyada sadece Müslümanları değil bütün insanların kabul edeceği ve hasret çektiği prensiplerdir. Osmanlının uyguladığı prensipler. Sömürü yok. Öncelikle adalet. Şimdi BM’yi kurmuşlar. 5 tane ülke ne derse o alacak. Böyle adalet mi olur? Nitekim İslam ülkeleri sözkonusu olunca her türlü yaptırımı uygulayan BM, İsrail’e gelince hiçbir şey yapmıyor. D-8’ler kuruldu. Şimdi yapılması lazım gelen şudur. Evvela Müslüman memleketlerdeki yöneticiler, akıllarını başlarına almaları lazım. Ve BM’den ayrılmaları lazım. En aşağı 10 tane devlet BM’den çekilmeli. Onlardan 3-5 tanesi D-8’e gelsin. Dünün sosyalistleri, ABD filoları için gösteri yapıyorlardı. Şimdi ABD’ci oldu. Bugün sahte Atatürkçüler, o solcular, komünistler hep ABD mandacısı oldular. Türkiye’nin bağımsızlığı, bugün büyük çapta tehlikededir. Onun için icraat mühim. Ve kurtuluşun formülünü hem teorisiyle hem de pratiğiyle Millî Görüş ortaya koymuştur. Formül, İslam ülkelerinin birliğidir, D-8‘lerdir. Formüle uyarsan kurtulursun, yoksa Allah muhafaza batarsın, yok olursun. Bu kadar açık. Erbakan abartıyor diyenlere cevap Bazıları diyor ki Efendim Erbakan da abartıyor. 40 yıldır aynı şeyi söylüyor. Siyonizm diyor başka bir şey demiyor. Yahudilerin ve siyonizmin aleyhinde çok atıp tutuyor. Hatta ileri gidiyorlar ve Erbakan böyle yaparak Yahudilerin propagandasını yapıyor. Ben de diyorum ki onlara; “Siz hiç Kur’an okumuyor musunuz? Kur’an-ı Kerim’de en fazla hangi ayetler var? Yahudilerden niçin uzun uzun bahsediliyor? Kafirlerden 2-3 mısrada bahsedilirken Yahudilerden uzun uzun bahsediliyor. İnsanlık tarihinde peygamber katleden, sürekli dünyada karmaşa, fitne çıkartan Yahudi olmuştur. Onun için Kur’an insanlığa anlatıyor. Sadece Müslümanlara değil. Gönderdiği kitap ve peygamberle beraber. Bunu anlatıyor ki, bundan tedbir alalım, ibret alalım diye. Huzursuzluğu önleyelim diye. Şimdi Kur’an böyle söylüyor diye, Haşa, Cenabı Hak da mı Yahudilerin propagandasını yapıyor. Böyle bir şeyi iddia etmek mümkün müdür. Türkiye’deki çarpık düzen Bunun dışında insanlık tarihinde çok peygamberler geldi. İnsanlık azgın bir duruma gelince, ‘bizi ya Rab bu zulümlerden kurtar’ denildiği noktada; ya bir deprem, ya bir sel, ya rüzgar, ya yağmur gelmiştir. Ve kavimler batıp gitmiş, yerine yenileri gelmiştir. Ama Allah bunu halleder diye yatıp uyumak, müslümanın işi değil. Müslüman çok çalışacak. Ama büyük görünen, ABD hiç bir şeydir. 5 dakikalık iştir. Ne parası, ne teknolojisi, ne gücü bir şey ifade etmez. Yaptığı zulümlerin karşısında, kendisini Rab olarak gördüğü noktada bir kasırga ile yerle bir olur. Biz istiyoruz ki, Türkiyemiz ve İslam aleminde yöneticiler işbirlikçi olmasınlar. İnançlarına dönsünler, Millete dönsünler, Huzuru saadeti inancımıza dönerek, batıla sırt çevirerek bulabiliriz. Türkiye’deki çarpık düzen dünyanın hiçbir yerinde yok. Hiçbir Müslüman memlekette hatta müstemleke memleketlerde Müslümanlar kendi kitabı Kur’an-ı Kerim’i okumayı bilmesin. Kur’an öğrenmek yasak olsun. Bu sadece Türkiye’de var. Müstemleke olan ülkelerde bile bu haklar verilmiştir. Örneğin Hindistan. Bu ülkede Müslümanlar var ama müstemleke. Orada işçilerle ile sohbet ediyoruz. Onları dedim ki; “Hepinizden bir şey istiyorum; Ku’ran-ı Kerim’i öğrenmenizi istiyorum” Tercüme eden arkadaş hemen dedi ki, “Efendim bizde Kur’an öğrenmek mecburidir zaten, eğitim sistemi içinde mutlaka öğreniyorsunuz. Ben afalladım, kaldım. Türkiye yüzde 98’i Müslüman olan bir ülke. Ve Türkiye’de bu yok, oranın eğitim sisteminde var. Her yerde var ama Türkiye’de yok. Bu bence bilerek yapılıyor. Çünkü Türkiye lider ülke potansiyeli olan tek ülke. Bu yüzden kendi tarihinden inancından uzaklaştırılması çok önemli onlara göre. Çünkü adamın diğer ülkelerden bir korkusu yok. Ama Türkiye’den korkuyor. Hele Millî Görüş’ü duyunca titriyor. Bunun için her türlü önlemi almaya çalışıyor. Millî Görüş, Osmanlı ruhudur Milli Görüş Osmanlı’nın ruhudur. Siz isteseniz de istemeseniz de İslam ülkeleri Türkiye’ye bu misyonu yüklüyor. Türkiye’yi Osmanlı’nın mirasçısı olarak görüyorlar. Osmanlı’ya sahip çıkan, Onun değerlerinin hâkim kılınmasını isteyen kim? Millî Görüş. O yüzden Millî Görüş’e özel bir önem veriyorlar. Hamdolsun ne kadar şükretsek azdır ki; Osmanlı gibi bir ecdada ve tarihe sahibiz. Ama kabul etmemiz gerekir ki; o mirasa sahip çıkamadık. Sahip çıkanlarımız az. Onu çok iyi bilmemiz lazım. Evvela Türkiye’deki insanlar bunu bilmeli. Niye? Çünkü bunların Avrupa’da aradıkları insan hakları, hayvan hakları, fikir özgürlüğü gibi şeyler Osmanlı’da kâmil manada uygulandı. Osmanlının kuruluşu zaten, bu temel üzerine gerçekleşmişti. Bunlar biliyor ki, Osmanlı 6 asır 3 kıtaya hükmetti. İlimde, ahlakta, medeniyette, teknolojide ileri gitti. Hiç kimseye zulmetmedi. Emperyalist olmadı. Suriye, Ürdün, Mısır, Libya, Filistin, Sudan, Bulgaristan, Yunanistan, Bosna, Kosova’da yüzyıllarca hâkim oldu. Buna rağmen o memleketlerde kâmil manada, ne dinlerine, ne dillerine müdahale etmemiştir. Ve çift hukuk tatbik edilmiş. Müslümana Müslüman hukuku, hristiyana hristiyan hukuku tatbik edilmiş. Ve onlara hiçbir müdahale olmamıştır. Hatta bir camide Hanefiye ayrı, Hanbeliye ayrı, Şafiye ayrı ve Malikiye ayrı mihraplar yapılmıştır. Hukuk sistemi, mükemmel bir şekilde uygulanmıştır. O memleketlerde insanlar, tarihi okuyorlar. Osmanlının uygulamalarını öğreniyorlar. Ve onun devamı olan Türkiye’nin mazisini, içinde bulunduğu durumu ve geleceğini değerlendirirken o gözle bakıyorlar. Diyorlar ki, dünyadaki büyük bir güç olacaksa, bunun lideri Türkiye olacaktır. Bunu Türkiye’den bekliyoruz. Türkiye’de Millî Görüş’ten bekliyoruz. Hak mutlak hakim olacak Zulüm turnusol kâğıdı gibi her şeyi açıkça ortaya çıkarıyor. Ama hala göremeyen insanlar var. Üzülüyoruz onlara. Göstermek lazım. Artık hak ile batıl, zulüm ile adalet kendisini gösteriyor. Bizim inancımıza göre, şek ve şüphe yoktur ki zulüm inancı mutlaka yıkılacaktır. Osmanlı 600 sene hükmetti. Gitti. Nedir ABD dediğimiz şeyin 150-200 senelik tarihi yok. O da şu anda yıkılmak ile karşı karşıya. Uzun sürmeyecek ABD’in yıkılışı. ABD’yi üstün görenler, onunla işbirliği içerisinde bulunanlar onunla beraber yıkılacaklar. Kuran, sünnet ve fıtrat bunu söylüyor. Çünkü zulüm, uzun zaman ayakta duramaz. Hak ile savaş olmaz. Hak fıtrata uygundur. Savaşan kaybeder. Takkiyyeciler yanlış hesap peşinde Erbakan Hocayı ve Millî Görüş’ü takiyyecilikle suçluyorlar. Takiyyeyi niye yapalım? Bizim kimliğimiz belli. Biz Müslümanız diyoruz. Müslümanca yaşıyoruz ve onu söylüyoruz. Biz olduğumuz gibi görünüyoruz. Siz ne yapıyorsunuz? Yahudilerin, Hıristiyanların İslam’a bakışı gibi bakıyorsunuz. Başörtüsüne onlar nasıl bakıyorsa sen de öyle bakıyorsun. Her şeye onlar gibi bakıyorsun. Ama sen ne olduğunu söylemiyorsun? Müslümanım diyorsun ama her şeyi onlar gibi yapıyorsun. Esas takiyyeyi sen yapıyorsun. Bir çık söyle bakalım, açıkça, mertçe ben buyum, ben şuyum diye. Söyleyemezsin, çünkü takiyye yapıyorsun. Şu anda başörtüsü düşmanları, nedir bu? Düzen gidecekmiş, sistem gidecekmiş? Sistem de gitmiyor, düzen de gitmiyor, cumhuriyet de gitmiyor. Onların düzenleri yıkılacak. Kendi kurdukları düzen gidecek. Feryadı figanları bundan. Ama O tarih uzak değiliz. Korkunun ecele faydası yok. Bizim inancımız kesin. Gerek Türkiye’de gerekçe başka ülkelerde inancını yaşayan insanlar eninde sonunda kendileri başarılı olacaklar. Kendi sistemlerini kuracaklar. Adil bir düzeni kuracaklar. Hem kendi memleketlerinde hem de dünyada. Tek yapmamız gereken bunun için mücadele etmek, koşturmak.
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|