Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Eğitim ve Öğretim Üniversiteler ve Üniversite Öğrencileri, Siyaset Forum lise, ilköğretim ve okul öncesi eğitimi; İmam Hatip ve Açıköğretim.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 04-02-2009, 14:51   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart Endoktrinasyon (10): Kitlesel Eğitim ve Tektipleştirme
Bugüne dek psikoloji alanında gerçekleştirilen çalışmaların sonuçları, insanın, otoriteyi sorgulama noktasında yetersiz, içinde bulunduğu çevre tarafından kolayca şekillendirilmeye müsait ve etrafındaki çoğunluğun doğrularına uyum göstermeye fazlasıyla meyilli bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Eğitim bilimcilerin eğitim politikalarının oluşturulması esnasında bu durumu dikkate almalarını beklemek elbette doğal. Zira, insan merkezli her disiplinde olduğu gibi eğitim biliminde de, insanın yapısı ve karakteristik özellikleri hakkındaki önkabuller doğrultusunda varılan 'insan tanımı', söz konusu branşta yapılacak çalışmalara ve uygulamalara temel teşkil eder. Buradan hareketle, eğitimcilerden (özellikle küçük yaşta olan) öğrencileri bu gibi yapısal zayıflıklardan koruma kaygısıyla hareket etmeleri beklenecek olsa da, uygulamalar ne yazık ki bu doğrultuda değil.





Dünyanın farklı yerlerindeki örgün eğitim faaliyetlerine bakıldığında, gerçekleştirilen uygulamaların, değil bireyleri insan olmaktan ileri gelen zayıflıklara karşı korumak, bu gibi zayıflıkları suistimal etmeye odaklandığı görülüyor. Eğitimin, yığınları istenilen kalıplara sokmakta kullanılan politik bir araç haline getirilmesinin daha çok totaliter idarelere mahsus bir durum olduğunun zannedilmesi ise, demokrasilerde de etkin bir şekilde gerçekleştirilen kitlesel endoktrinasyonun göz ardı edilmesine neden oluyor.



Eğitimin bir endoktrinasyon aracı olarak kullanılabilmesi, insanın otorite, çevre ve çoğunluk karşısındaki zayıflıklarının, (Milgram, Zimbardo ve Asch deneylerinde ele alındığı şekliyle) örgün eğitim kurumlarında da kimi önemli karşılıklarının bulunmasından ileri geliyor. Milgram deneyindeki denek öğretmen ile denek öğrenci arasındaki otorite ilişkisi, örgün eğitimde çok daha uzun süreli ve bağlayıcı bir ilişki durumundadır. Otorite gücünün bir başka yönünü test eden Sorokin ve Boldyreff Deneyi de, okul ortamına göre çok daha zayıf şartlar üzerine kuruludur. Tek bir uzmanın tek bir konu hakkındaki bariz bir yanlış bilgilendirmesinin söz konusu olduğu bu deneyin ortamı, öğrencilerin hayatın içinden olmayan pek çok farklı konuyla her gün karşı karşıya geldikleri ve kendilerine anlatılanların doğruluğunu sadece beş duyularından biriyle test edemedikleri okul ortamına göre çok daha az karmaşıktır.


Zimbardo deneyindeki hapishane, sıradan bir okula göre çok daha sert şartlar içerse de, bir çevrenin kendi örf ve normlarını o ortamı paylaşanlara benimsetebilmesi noktasında okul çok daha güçlüdür.Çünkü okulun normları görünüşte aşırılıklar içermediğinden tepki doğurmaz; telkinleri sinsidir. Herşey okul dışı dünya ile ilgili ve o dünyada başarılı olmaya yönelik gibi göründüğünden, o ortamı paylaşanlar ciddi seviyede bir tecrit hissi yaşamazlar. Örgün eğitimin doğruluğu ve gerekliliği konusunda okul dünyasının içindeki ve dışındaki herkesin hemfikir olması nedeniyle işleyişin içeriği yerine doğrudan felsefesinin sorgulanmasına nisbeten çok daha az rastlanır. Öğrenciler bu sürece Zimbardo Deneyi'ndeki deneklere nazaran çok daha küçük yaşta girdikleri ve o çevrede çok daha uzun bir süre kaldıkları için de, okulun ortam etkisi çok daha derin izler bırakır.


Çoğunluk etkisi konusunda da, ibre fazlasıyla örgün eğitime yakındır. Zira Asch Deneyi, herhangi bir okul eğitimine tabi tutulmamış küçük bir çocuğun dahi çözebileceği basit bir sorunun çoğunluk etkisi altında kalmadan yanıtlanabilmesi üzerine kuruludur. Ancak okul ortamında, öğrenciler, karşılaştıkları problemleri çoğu zaman hayatlarında ilk kez görmektedirler. Konu hakkındaki bilgileri de büyük ölçüde öğretmenlerinin anlattıkları ve ders kitabı metinleri ile sınırlıdır. Bu nedenle de, öğrencilerin, yanlış ya da çarpık bilgilendirme ile karşılaştıklarında, (Asch Deneyi'nde yaşandığı gibi) 'herkesçe malum' olan bir doğruya muhalefet edildiğini düşünmeleri mümkün olmaz. Bir başka deyişle, pek çok konuda (bilgi yetersizliği ve tek yönlü bilgilendirme nedeniyle) tartışma noktasına dahi gelinemediğinden, çoğunluğun etkisinin devreye girmesine bile gerek kalmaz.


Tektipleştirme

Örgün eğitim sürecinde öğrencilere eksik, yanlış, taraflı ya da çarpık bilgi aktarılıyor olması her ne kadar ciddi bir problem olsa da, bu durum, aslında sonradan telafi edilmesi tamamen mümkün olan bir soruna karşılık geliyor. Ancak bu noktadaki asıl tahribat, söz konusu süreç boyunca öğrencilere farkında olmadan maruz bırakıldıkları paradigma. Zira kitlesel eğitimin felsefesine temel teşkil eden değer yargılarını farkında dahi olmadan benimseyen öğrenciler, okul içerisinde edindikleri bu paradigma ile dış dünyayı anlamlandırmaya başlıyorlar. Küçük yaşta devlet eliyle edinilen bir paradigmanın sonradan değişmesi çok zor olduğu için de, söz konusu kişilerin hayatları boyunca her alanda, olaylara ve düşüncelere yaklaşımlarından, yapacakları tahlil ve değerlendirmelere kadar hep bu bakış açısının tesiri altında kalmaları kaçınılmaz oluyor. Öğrencilerin yıllar boyu ödevler hazırlayıp sunmaları, yazılı ve sözlü şekillerde sınanmaları, devleti temsil eden kişi ve sembollere yönelik çeşitli ritüellerde yer almaları ve bütün bunları kendilerini geliştirmekte oldukları düşüncesiyle yapmaları, aslında söz konusu paradigmanın kendilerine giydirilmesi sürecine doğrudan katıldıkları, bir başka deyişle, kendi endoktrinasyonlarında kullanıldıkları anlamına geliyor.


Bu durum aynı eğitimi alan herkes için aynı anda geçerli olduğundan, buradan hareketle, kitlesel eğitim aracılığıyla toplumun genelinin aynı paradigmaya sahip olan insanlardan teşekkül etmesinin temin edilebileceği sonucuna da varmak mümkün. Sosyal ve politik anlamda son derece güçlü imalar içeren bu tektipleştirme süreci, her türlü kitlesel kontrol oyunu için temel bir gereklilik durumunda. Zira aynı şekilde eğitilmiş insanların aynı uyarılara aynı tepkileri verecek olmaları, yönetilmelerini ve hatta istenen şekilde mobilize ve manipüle edilebilmelerini önemli ölçüde kolaylaştıracaktır. Demokrasilerden totaliter idarelere kadar her türlü rejimde rastlanan ''ortalama adam" üretimine karşılık gelen bu durum, birbirinden pek bir farkı kalmamaları sağlanmış insanlardan oluşan yığınların rejim köleleri haline getirilmeleri esasına dayanıyor.


Mao'nun kendi zihnindeki ideal insanı elde etme adına yücelttiği 'kalıba girme' kavramı, bu duruma karşılık geliyor. İdeal insanın oluşabilmesi için 'şekillendirilmesi' gerektiğine inanan Mao, bunun ancak kişinin istenilen şekli alabilmesi için bir kalıba preslenmesi ile mümkün olabileceğini düşünüyordu. Ancak şekle girebilmek tek bir seferde mümkün olmadığından, kişinin uzun bir süreç boyunca tekrar tekrar preslenmesi esastı. Mao, bireylerin böyle bir operasyonun gerekliğinin farkında olmaları ve buna rıza göstermeleri gerektiğini ifade ediyordu.1 Bir kalıba preslenmeyi bilinçlenme ile eşdeğer tutan Mao, halkına kendisinin 'bile' böyle bir preslenme aşamasından geçmek suretiyle bilinçlendiğini söylüyordu. Kendisini dinleyen milyonlar da, bugün itibariyle bütün bunlar kulağa her ne kadar çılgınca gelse de, ona hak veriyorlardı.


Özgür olduğu kabul edilen ülkelerde artık bu tür söylemler ciddiye alınmasa da, devlet kontrolünde gerçekleştirilen kitlesel eğitimin (farklı yerlerde farklı seviyelerde de olsa) halen çok da farklı amaçlara hizmet ettiği söylenemez. Zira John Stuart Mill'in 'Özgürlük Üzerine' adlı makalesinde ifade ettiği gibi, "Genel devlet eğitimi, insanları birbirleriyle tamamen aynı kalıba sokmaya yarayan bir entrikadan ibarettir ve insanları içine soktuğu kalıp, yönetime hakim olan gücü memnun edecek olandır – bu yönetim ister monarşi, ister teokrasi, ister aristokrasi, isterse de mevcut neslin çoğunluğu olsun. [Böyle bir eğitim] verimli ve başarılı olduğu ölçüde, zihinler üzerinde bir despotluk inşa eder."2


Serdar Kaya


1 Ellul, Jacques. 1969. Propaganda: The Formation of Men's Attitudes. New York: Alfred A. Knopf. 107.
2 Mill, John Stuart. [1859] 2003. On Liberty. Millis, Massachusetts: Agora.
__________________

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı





2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı