Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



Cevapla
Stil
Seçenekler
 
Alt 08-28-2010, 00:57   #1
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Arrow TSK'da Koşaner dönemi Başbuğ Göz Yaşlarına hakim Olamadı

Org. İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanılığı görevini Org. Işık Koşaner'e devretti. Org. İlker Başbuğ, törendeki konuşması sırasında gözyaşlarına hakim olamadı.

Org Başbuğ konuşması sırasında şu sözleri söylerken gözyaşlarına hakim olamadı: "Özellikle 2 yıllık Genelkurmay Başkanlığım görevim sırasında bana destek olan eşime ve benim çocuklarım oldukları için kızıma ve oğluma teşekkür ediyorum."

Görev süresi dolan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ veda ziyaretlerini tamamladı. Genelkurmay'da Işık Koşaner dönemi başladı. İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanlığı görevini Işık Koşaner'e törenle devretti. Törene Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katıldı


Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, ''TSK'da görev yapan personel ancak kendi çabası, mesleğinde başarıları ve Türk ordusuna, devletine bağlılıkla yükselebilir'' dedi.

Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, Türk ordusuna ve devletine sadakat duygusuyla yaşadıklarını söyledi.

Bir Anadolu şehrinde, Afyonkarahisar'da başladığı kariyerine bugün son noktayı koyduğunu belirten Orgeneral İlker Başbuğ, bu durumun aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin liyakate dayalı yapısına da güzel bir örnek olduğunu bildirdi.

TSK'da görev yapan personelin ancak kendi çabası ve mesleğinde başarılarla ve Türk ordusuna, devletine bağlılıkla yükselebileceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:

''TSK'nın sahip olduğu kurum kültüründe hiç kimse için hiçbir şekilde ayrımcılık yapılamaz. Yıllar önce askerlik andını içerek askerliğe ilk adımımı atmıştım. Zamanla bu andın her kelimesinin ne kadar önemli olduğunu ve bir asker için anlamını daha iyi kavradım. Her kelimesi ayrı bir anlam taşıyan askerlik andındaki şu iki hususa dikkatinizi çekmek isterim; Millet ve cumhuriyete. Askerliğin namusunu, Türk Sancağı'nın şanını canından aziz bilmek. Askerler için hayattaki en önemli şey erdemdir. Erdem, insanın ruhsal olgunluğudur. Namus, sadakat, şeref, vefa, ahlak, karakter, fedakarlık ve cesaret, erdemle bütünleşir.''


''TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEKTEDİR''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, devlet düzeni içinde yasalarla kendisine verilmiş görevleri yerine getirdiğine işaret ederek, ''Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için de üzerine düşeni yapmaya özen göstermektedir'' dedi.
Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, günümüzde ciddi şekilde ortaya çıkan bir diğer güvenlik sorununun siber savaş olduğuna dikkati çekti.

Bu nedenle devletler ve kurumlar tarafından siber savaşa karşı etkin mücadele yapılması zorunluluğunun da yeni ve önemli bir güvenlik ihtiyacı olarak ortaya çıktığını anlatan Başbuğ, şunları kaydetti:

''Dünya, gerçek anlamda 11 Eylül 2001'de Amerika Birleşik Devletlerinde İkiz Kuleler'e yapılan saldırıyla siber savaşın çağımızdaki ilk uygulamasına şahit olmuştur. Teknolojideki ve özellikle de bilişim teknolojisindeki gelişmeler, siber savaşı güçlendirici bir etki yapmıştır. Çünkü bilişim teknolojisinin kontrol edilemeyen bir hızla gelişmesi, derinleşmesi ve dünya çapında yayılması, beraberinde hukuk dışılığı, görünmezliği ve kötü niyetli gruplar arasında koordinasyon yeteneğinin artmasını ve bilginin kontrol edilebilirliğinin zayıflamasını da getirmiştir.

Son yıllarda ülkemiz ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri de benzer bir tehditle karşı karşıyadır. Bu yeni tehdidin en önemli özelliği, sanal ortamın denetlenememezliğinden neredeyse sonsuz manevra alanından azami ölçüde yararlanmasıdır.

Yeni tehdidin dikkat çeken diğer bir önemli tarafı da iletişim dünyası üzerindeki yoğun etkisidir. Bilişim teknolojisinin sağladığı olanaklarla bilgi ve haber hızla tüm dünyaya yayılabilmekte ve yaratılmak istenen algı kamuoyunda hızla oluşturulabilmektedir.''

SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİ

Milli güvenliğin içinde sivil-asker ilişkilerinin ayrı ve önemli bir yerinin bulunduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, her ülkede karar mekanizmalarının nasıl işleyeceğinin, asker ve sivil arasındaki yetki ve sorumlulukların nasıl paylaşılacağının o ülkenin anayasa ve yasalarında belirtildiği şekilde olduğunu ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu hususta siyasal ve kurumsal kültür, güvenlik ortamı ve toplumsal algı da belirleyici özelliğe sahiptir. Bu ilişkide elbette sivil liderler güce ve otoriteye sahiptir. Ancak sivil otoritenin askeri konulara müdahalesinde tespit edilmiş katı prensiplerden ziyade sağduyulu davranışlar öne çıkmalıdır. Sivil-asker ilişkilerinde askerler için önemli bir diğer husus ise şudur: Çağdaş toplumlarda askerler sivil otoriteye profesyonel tavsiyelerini yaparlarken şu anlayışa sahiptirler: Yaptıkları tavsiyeler ve teklifler dinlenecek ve değer verilecektir...''

''TSK'NIN DEVLET İÇİNDE ÖNEMLİ BİR YERİ VE SORUMLULUĞU VARDIR''

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, aynı zamanda devlet denilen yapı içinde elbette önemli bir yere ve sorumluluğa sahip olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:

''Bazı çevrelerce bilinçli olarak çarpıtılarak ifade edildiği gibi bu konu herhangi bir ayrıcalık içermemektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, devlet düzeni içinde yasalarla kendisine verilmiş görevleri yerine getirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri, cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır. Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için de üzerine düşeni yapmaya özen göstermektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri, normal bir çağdaş demokrasinin öngördüğü tüm değerleri içselleştirmiş bir kurum olarak görevini yapmaktadır. Hal böyleyken, bunu defalarca ifade etmemize rağmen geçmişte yaşananları sık sık gündeme getirmenin, toplumu huzursuz ve Türk Silahlı Kuvvetleri personelini rahatsız ettiğini ve toplumun tansiyonunun gereksiz yere yükseltildiğini düşünmekteyiz.''

''ASKERLİK HİZMETİNİN TEK TİP ASKERLİK ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİNİN UYGUN OLACAĞINI DEĞERLENDİRMEKTEYİZ''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, Anayasa'ya göre Türkiye'de askerlik hizmetinin bir vatan borcu olduğunu belirterek, ''Askerlik hizmetinin tek tip askerlik şekline dönüştürülmesinin uygun olacağını değerlendirmekteyiz'' dedi.

Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir-teslim töreninde konuşan Başbuğ, ''Mehmetçik bizim en büyük gücümüzdür'' diyerek, Türk ordusunu emsalsiz kılanın, Mehmetçiğin cesareti, kahramanlığı ve fedakarlığı olduğunu söyledi.

Ancak bütün bunlara rağmen, iç güvenlik harekatında yürütülen bazı görevlerde devamlılık sağlanması için bazı birliklerin profesyonel hale getirilmesinin de bir zorunluluk olduğunu ifade eden Başbuğ, ''bu kapsamda 2 yıl önce başladığımız Kara Kuvvetleri'ne ait 5 komando tugayı ile bir Jandarma Komando Tugayının muharip unsurlarının profesyonel hale getirilmesi projesini, söz verdiğimiz ve planladığımız şekilde tamamladık'' diye konuştu.

İç güvenlik harekatının icrası esnasında zaman zaman bu zorlu mücadeleyle ilgili çeşitli iddiaların ortaya atıldığını belirten Başbuğ, ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nin veremeyeceği hiç bir hesap yoktur. Önemli olan 'Bu tip olaylarda ihmal var mıdır, suç unsuru var mıdır?' sorularına cevap aranmasıdır'' dedi.

Böyle durumlarda mutlaka olayların adli ve idari yönleriyle soruşturulduğunu ifade eden Başbuğ, soruşturma neticelerinin de kamuoyu ile paylaşıldığını belirtti.

Soruşturması devam eden olaylara ilişkin açıklama yapılmasını beklemenin her şeyden önce hukuk sistemine saygısızlık olduğunu vurgulayan Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ayrıca, düşündürücü olan ülke güvenliğinden sorumlu ordusundan önce, art niyetli haberlere ve kişilere inanmayı tercih eden insanların Türkiye'de varoluşudur. Yapılan ve yapılabilecek hataların gündeme taşınmasından hiçbir zaman rahatsızlık duymayız. Bizi asıl rahatsız eden iç güvenlik harekatında mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri'nin art niyetli ve önyargıyla ve sadece kendilerince hatalı olduğu değerlendirilen uygulamaların ısrarla günlerce, aylarca medyada gündeme getirilmeye çalışılmasıdır.''

"UMUTSUZLUĞA ASLA VE ASLA YER YOKTUR"

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, ''Türk askerinin mizacında umutsuzluğa asla ve asla yer yoktur. Zorluklarla mücadele, sanılanın aksine, Türk Silahlı Kuvvetlerine yılgınlık ve karamsarlık değil daima güç vermiştir.

Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde yaptığı konuşmada, erdemin iyi bir insanın, askerin özünü oluşturduğunu söyledi.

Hizmet süresi içinde bu konu üzerinde önemle durmaya çalıştığını belirten Başbuğ, şunları kaydetti:

''Bu kavramlar üzerinde durmamın nedeni günümüzde asker hakkında ileri geri, çok sayıda yorum ve düşüncenin ifade edildiği bir ortamda askerin karakterini, ruh yapısını ve gerçekte kim olduğunu sizlere biraz olsun anlatabilmektir. Askerin manevi dünyasını keşfetmeden askeri tam olarak anlayabilmek ve asker hakkında hükümde bulunmak son derece yanlıştır. Biz askerler ve sivillerin, olaylara ve olgulara bakış açısı farklıdır. Doğrudur, siviller denize baktığında maviyi, ovaya baktığında düzlüğü, ormana baktığında ağaçları, dağlara baktığında yüksekliği görür. Biz askerler ise denize baktığımızda derinliği, ovanın engebelerini, dağın uçurumlarını görürüz.

Geçen yarım asra yakın bir süreye dönüp baktığımda her bakımdan mücadelelerle dolu bir meslek yaşamı geçirdiğimi görüyorum. Aslında mücadele, askerlik mesleğinin en önemli karakteristik özelliklerindendir. İnancım odur ki yılgınlığa düşen bir şahıstan iyi asker olmaz. Askerlikte mücadeleler, bazen günler, haftalar ve hatta yıllarca devam edebilir. Askerin başarı için tüm bu zorlukları göğüsleyerek, mücadeleyi kararlılıkla sürdürebilecek yapıda olması kaçınılmazdır. Bu bağlamda Türk Silahlı Kuvvetlerinin mayası çok güçlüdür. Son derece oturmuş bir kurumsal yapısı vardır. Bu özellik tarihseldir. O dayanılmaz koşullarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında oynadığı rol bunun en canlı ve akıllarda tutulması gereken örneğidir. Türk askerinin mizacında umutsuzluğa asla ve asla yer yoktur. Zorluklarla mücadele, sanılanın aksine, Türk Silahlı Kuvvetlerine yılgınlık ve karamsarlık değil daima güç vermiştir.''

Tarihsel olarak toplumların temel ihtiyaçlarının başında güvenlik konusunun geldiğini belirten Orgeneral Başbuğ, güvenliğin geniş anlamıyla bireylerin, toplumların yaşadıkları alanları dış ve iç risklere karşı korunması olduğunu kaydetti.

Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti:

''Güvenliğin sağlanması devlete düşen görevdir. Aslında devletlerin var oluşlarının ana nedenlerindendir. Tüm ülkelerin kendi ihtiyaçlarına, özelliklerine ve anayasal düzenlerine bağlı olarak güvenlik yapılanmaları farklı olabilir. Bu konuda bir standart aranması da doğru değildir. Geçmiş dönemlerde güvenlik deyince akla iki boyut geliyordu. Bunlar, güvenliğin politik ve askeri boyutlarıydı. Günümüzde bunların yanına ekonomik, sosyal, hatta çevre boyutunu da eklemek zorundayız. Günümüzde güvenliğin bu beş boyutu birbiriyle bağlantılı ve bağımlıdır. Genel olarak güvenliğin askeri boyutu, ülkelerin caydırıcı bir askeri güce sahip olması ve bu askeri gücün risk algılamaları çerçevesinde savunma ve taarruz kabiliyetine sahip olmasıdır.''

MEDYA, TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN YANINDA MI, KARŞISINDA MI?

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, bölücü terörle mücadelede tek ses ve tek vücut olarak hareket edildiği, terörle mücadeleye siyaset üstü bir konu olarak bakıldığı takdirde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığı ve gücü karşısında bölücü terör örgütünün amaçlarına ulaşmasının mümkün olmadığını bildirdi.

Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, özellikle Haziran-Temmuz 2010 tarihlerinde hepsi birer başarı örneği olan, terörle mücadelede ders konusu olabilecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin Şırnak-Karaçalı, Silvan, Siirt-Doğanköy, Hakkari- Beyyurdu gibi bölgelerde bölücü terör örgütüne ağır darbelerin vurulduğu operasyonların, kamuoyuna bilgi verilmesine rağmen medyada yeterince yer almamasını anlamanın mümkün olmadığını söyledi.
Başbuğ, ''O zaman bazen bu süreçte zaman zaman 'Medya, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanın da mı, karşısında mı?'' sorusunu aklımızdan geçirmek, bizim için gerçekten acı bir deneyim, kişisel ve kurumsal hafızalarımızda yer alan bir soru olarak karşımıza çıkıyor'' diye konuştu.

Terör örgütünün, terörün sürdüğü bölgeleri tekrar 90'lı yıllardaki duruma döndürme, ülke sathında kardeş kavgası yaratma, yaşanılan olaylara uluslararası boyut kazandırma hedefine sahip olabileceğini ifade eden Başbuğ, ''Ancak bölücü terörle mücadelede tek ses ve tek vücut olarak hareket edildiği, terörle mücadeleye siyaset üstü bir konu olarak bakıldığı takdirde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kararlılığı ve gücü karşısında bölücü terör örgütünün bu amaçlarına ulaşması mümkün değildir'' görüşünü dile getirdi.

"MÜCADELEYE KARARLILIKLA DEVAM ETMELİYİZ''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, terör ve terörizmin desteklenemeyeceğini ve görmezden gelinemeyeceğini belirterek, ''Terör karşısında boyun eğemeyiz, mücadeleye kararlılıkla devam etmeliyiz'' dedi.

Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Başbuğ, günümüzün en büyük risk ve tehdidini terör ve terörizmin oluşturduğunu ifade ederek, terörizmin, yüzyıllar süren çabalar ve fedakarlıkların birer ürünü olan yaşama hakkı dahil insan haklarını, ortak insani değerleri, demokrasiyi ve özgürlükleri tehdit ettiğini söyledi.

Terörizmin kaynağı, hedefi, amacı ne olursa olsun hiç bir şekilde meşruluğu olmayan insanlık dışı eylemlerin bütünü olduğunu kaydeden Başbuğ, terörizmin küreselleşmesinin ve sınır aşan niteliğinin, ülkelerin işbirliğini de zorunlu kıldığını ifade etti.

Bu gerçeğin altını çizmek, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekebilmek için ''barış ve güvenlik ya her yerde ya da hiç bir yerdedir'' hatırlatmasını çeşitli defalar yaptığını belirten Başbuğ, ''Terör karşısında boyun eğemeyiz, mücadeleye kararlılıkla devam etmeliyiz. Demokrasi, haklar, özgürlükler ve sorumluluklar sistemidir. Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananlar bireylerin en temel hakkı olan yaşama hakkını hedef alan terörizm faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş göremez. Terör ve terörizm desteklenemez, görmezlikten gelinemez'' diye konuştu.

''TERÖRÜN DÜŞÜNME BİÇİMİNİ DOĞRU ANALİZ ETMELİYİZ''

Kararlılıktaki en küçük bir zafiyetin terörle mücadelede büyük yara açacağını ifade eden Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye terör örgütüyle 30 yılı aşkın bir süredir mücadele etmektedir. Bu süre zarfında çok acı kayıplar yaşadık, bedeller ödedik. Ancak devletler ve milletler, gereken durumlarda bedel ödemeye de hazır olmalıdır.

Terörizm gibi bir olguyu doğru analiz edebilmek için disiplinler arası bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Öncelikle terörü bir olgu olarak değerlendirip nasıl, nerede ve hangi koşullarda ortaya çıktığını anlamalıyız. Terörün düşünme biçimini doğru analiz etmeliyiz. Yine anlaşılması gereken bir konu da terörle ve terörizmle mücadele ile terör örgütü ve teröristle mücadele kavramlarının arasındaki ilişki ve farklılıktır.

Terörle mücadele, devletler tarafından ve topyekun şekilde esas itibarıyla güvenlik, ekonomik, sosyo-kültürel, propaganda, stratejik iletişim ve uluslararası alanda birbiriyle paralel ve koordineli olarak yürütülen faaliyetlerdir. Bu faaliyetler birbirini tamamlar. Ancak bazen bu faaliyetler arasındaki ilişki toplama işleminden çok çarpma işlemine de dönüşebilir.''

''TSK, TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELEDE EN BAŞARILI ORDULARDAN BİRİDİR''

Terörle mücadele devlete, teröristle mücadele ise güvenlik kuvvetlerine ait olduğunu belirten Başbuğ, şunları kaydetti:

''TSK'nın 1984 yılından beri bölücü terör örgütüne yürüttüğü mücadelede hep şu ana prensiplerin içerisinde kalmıştır. Terörle mücadelenin ana hedefi terör örgütünün destekleyicilerinin başarı umutlarının yok edilerek, terörle bir yere varılamayacağını göstermektir. Bunun yapılabilmesi, terör örgütünün elimine edilmesi, etkisiz hale getirilmesiyle olur. Terörle mücadele yasalar çerçevesinde yürütülmelidir.

Terörle mücadele insan odaklı olarak yürütülmeli, mücadele insanların kalbine ve beynine hitap etmelidir. Terörle mücadelede bölge halkının desteğiyle güvenlik kuvvetlerinin yanında yer alması mutlaka sağlanmalıdır. Terörün olduğu bölgelerde, bölge halkının güvenliğinin sağlanması ise öncelikli bir görevdir. Terörist ile masum bölge halkı karıştırılmamalıdır. Terörist ile teröristlere yardım edenler, teşvik verenler ve onlara değişik nedenlerle sempati duyanlar iyi ayırt edilmeli, her birine karşı farklı davranış biçimleri geliştirilmelidir.

Terörle mücadelede topluma gerçekçi olmayan beklentiler verilmesinden kaçınılmalıdır. Terörle mücadele uzun soluklu bir süreçtir. Bu süreçte sabırlı, azimli ve itidalli davranılmalıdır. Toplumun terörle mücadeledeki kararlılığı, başlı başına bir etki faktörüdür. TSK bu sorumluluğunu 1984 yılından beri azimle, kararlılıkla ve başarıyla sürdürmektedir. TSK, terör örgütüyle mücadelede en başarılı ve en tecrübeli ordulardan biridir.''

Başbuğ, 1994 yılında stratejik savunma safhasından daha ileri geçemeyeceğini anlayan terör örgütünün, terör eylemlerine devam ederken asıl mücadeleyi siyasal alanda yürütme kararını aldığını belirterek, ''Terör örgütünü stratejik değişikliğe zorlayan temel neden, güvenlik güçlerini amansız mücadelesi sonucunda teröristlerin azim ve iradelerinin sarsılmasıdır'' dedi.

TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜCADELE SAFHALARI

RAND Cooperation'ın 2010 yılında yayınlamış olduğu çalışmada, 1984 ile 1999 yılları arasındaki sürecin 4 safhaya ayrılarak incelendiğini ifade eden Başbuğ, sözlerine şöyle devam etti:

''Süreçteki son iki safha üzerinde önemle ve dikkatle durulmalıdır. Bunlardan biri 1990-93 yılları arasındaki safhadır. Bu safhada toplumsal olayların arttığı, örgütün bölge halkına bazı hizmetlerin sunulmasında kontrol sağladığı, terör örgütünün şiddet içermeyen politik eylemlere ağırlık verdiği, çeşitli nedenlerle güvenlik kuvvetlerinin bazı bölgelerden geri çekilmek mecburiyetinde kaldığı, örgüte katılımlarda artış olduğu, güvenlik güçlerinin yeterli seviyede teknolojik imkanlardan faydalanamadığına dikkat çekilmesi ve bu sürecin bölücü terör örgütü lehine bir gelişme gösterdiği sonucuna varılmaktadır. Bu süreç adeta örgütün devlete kafa tutmayı denemeye çalıştığı bir süreç olmuştur. 1993-99 safhası ise bölücü terör örgütüne asıl darbenin vurulduğu ve güvenlik kuvvetlerinin bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadeleyi kazandığı dönem olarak değerlendirilmektedir. Bu safhada örgütün komuta kontrol yapısının darbe yediği, örgüte sağlanan desteğin azaldığı, güvenlik kuvvetlerinin teknolojik imkanları daha fazla kullanmaya başladığı ve bunun sonucu olarak da gece harekatı imkan ve kabiliyetinin arttığı, örgüt ile bölge halkının arasındaki bağın koparıldığı bir dönem olarak değerlendirilmektedir.''

''2004'TEN İTİBAREN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİ TEKRAR TIRMANIŞA GEÇTİ''

Başbuğ, 2004 yılından itibaren Türkiye'den PKK terör örgütünün eylemlerini tekrar bir tırmanışa geçtiğini gördüklerini belirterek, ''Elbette 1999-2004 yılları arasındaki süreç, ilgililer ve yetkililer tarafından incelenecektir. Ancak bir gerçeğin de altını çizelim. Türkiye'de terör eylemlerinin azaldığı veya hiç olmadığı dönemler hep yanlış anlaşıldı. Sanki terör örgütü bitti, dağıldı zannedildi. Aslında terör örgütünü dağ kadrosu duruyordu'' dedi.

Bölücü terör örgütünün ağır darbe aldığı 1999 sonrasındaki süreç, belki daha değerlendirilebilseydi o günkü şartlarda daha sağlıklı bazı tedbirlerin de alınabileceğini kaydeden Başbuğ, şu görüşleri dile getirdi:

''Unutulmamalı ki eylemler sürerken alınan tedbirler, istenilen olumlu sonuçları pek ortaya çıkaramıyordu. Bütün bunlara rağmen şu soru hala geçerliliğini koruyor. '1999'da örgüt büyük bir darbe yemesine rağmen yine de tam olarak neden bitirilemedi' Haklı bir sual. Bu sorunun cevabı şöyle olabilir; devlet olarak örgütün yaşaması, ayakta kalması için gerekli olan 3 şeyi yeterli seviyede önleyemedik. Bunlar, örgütün ihtiyaç duyduğu insan kaynağı, yani örgüte katılımlar, finans, yani para. Üçüncüsü ise kendisi için sınır ötesinde olabilecek güvenli bölgeler. Burası örgüt için Irak'ın kuzeyidir. O açıdan bölücü terör örgütünün elimine edilebilmesi için örgüte katılımların, finans ve para kaynağının kontrol altına alınması ve Irak'ın kuzeyindeki bölücü terör örgütünün varlığının, ki bu varlık örgüt için hayatidir, mutlaka etkisiz hale getirilmesi bize göre zorunludur.''

"TÜRKİYE ETNİK FARKLILIKLARI NEDENİYLE AYRIŞMIŞ BİR ÜLKE DEĞİLDİR''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, Türkiye'nin, bazılarının tüm çabalarına rağmen, özellikle etnik farklılıkları nedeniyle ayrışmış bir ülke olmadığını söyledi.

Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Başbuğ, Türkiye'nin bulunduğu jeopolitik konumu dikkate alarak, ''Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye'' vurgusunu yaptıklarını belirtti.

Güvenliğin 5 boyutuyla ilgili açıklamalarda bulunan Başbuğ, askeri boyutun yanı sıra devletlerin tanınması, hükümranlık haklarının korunması, istikrarlı ve hukuki bir yapıya sahip olunmasının ise politik boyut olduğunu ifade etti. Başbuğ, ''Ekonomik boyut; üretim, ticaret ve finans alanındaki ilişkiyle kaynaklara ulaşım ve ülkedeki refah seviyesinin artırılması ve adaletli gelir dağılımın sağlanmasıdır'' dedi.

Ortak milli kimliğe sahip olunmasının da güvenliğin sosyal boyutu olduğunu vurgulayan Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye, bazılarının tüm çabalarına rağmen, özellikle etnik farklılıkları nedeniyle ayrışmış bir ülke değildir. Vatandaşlarımızın güçlü ve derin bir ortak geçmişi ve ortak bir geleceği paylaştığını görmekteyiz. Buna rağmen, ortak paydaları olmayan ve herkesin kendi gereksinimlerini karşılamayı düşündüğü bir toplumun geleceğinin pek parlak olmayacağı da açıktır.

21. yüzyılda güvenliğin çevre boyutunun önemi de gittikçe artmaktadır. Bu, gelecek nesillere yönelik bir sorumluluktur.''

Güvenliğin bu beş boyutunun farklı özelliklere sahip olduğunu belirten Başbuğ, bu beş boyutun birbirine bağımlılığının gittikçe arttığı gerçeğinin farkında olunması gereğine işaret etti.

Başbuğ, ''Söz konusu gerçek, aynı zamanda bize diğer gerçeği de anlatmaktadır; ister simetrik ister asimetrik harekatta olsun, güvenliğin beş boyutunun beraber ve koordineli olarak kullanılmalarının zorunlu olması'' diye konuştu.

"BÜYÜK BİR EŞİTSİZLİK SÖZ KONUSUDUR''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, Silahlı Kuvvetlerin, kendisine karşı yürütülen psikolojik harekatta zorlandığını, çünkü ortada büyük bir eşitsizliğin söz konusu olduğunu söyledi.

Orgeneral Başbuğ, ''Yaşadığımız ağır saldırılarla yıpranacağımızı düşünenler, Türk ordusunun da ülkesinin de zayıflayarak güçsüzleşeceğini düşünenler, bu toplumu, bu kurumu ve bu tarihi başkalarının gözüyle okuyanlar, başkalarının zihniyle düşünenlerdir'' dedi.

Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Orgeneral Başbuğ, daha önce ''Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı asimetrik psikolojik harekat yürütüldüğünü'' açıkça ifade ettiğini hatırlattı.
Bu mücadelede eşitsizliğin, tarafların sahip olduğu psikolojik harekat imkan ve kabiliyetinin seviyesi ve psikolojik harekat uygulamalarındaki kısıtlamalarla ilgili olduğuna işaret eden Başbuğ, ''Silahlı Kuvvetler, kendisine karşı yürütülen bu psikolojik harekatta zorlanmıştır. Bu bir gerçektir, çünkü ortada büyük bir eşitsizlik söz konusudur'' dedi.

Psikolojik harekatın en önemli aracının medya olduğunu, Silahlı Kuvvetlere bağlı bir medya bulunmadığını kaydeden Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı psikolojik harekatı yürütenlerin ise elinde üstün bir medya gücü bulunduğunu ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, şunlara dikkati çekti:

''Silahlı Kuvvetler, bütün faaliyetlerini yasalar çerçevesinde yürütmek zorundadır. Bunun yanında etik kurallara da uymak mecburiyetindedir. Diğer tarafın maalesef ne yasalara ne de etik kurallara uymak zorunluluğu vardır. Sıkı kuralları olan bir dünyada yaşayıp, kuralları olmayan bir dünya ile mücadele etmek kuşkusuz ki zordur. Kurallar içinde kalma zorunluluğunun bu mücadeleyi zorlaştırdığı da açıktır.
Hem Silahlı Kuvvetlerin sık sık medya karşısında yer alması uygun değildir hem de çok olanaklı değildir. Diğer taraf ise her an medyadadır.

Silahlı Kuvvetlerin, kamuoyunu bilgilendirme konusunda zamanlamaya ilişkin sorunları, kısıtlamaları vardır. Doğru bilgi vermek için araştırma yapmak zorundasınız. Bilgilendirme de yasalara göre hareket etmek mecburiyetindedir. Yargıya intikal eden durumlarda, soruşturma safhasının gizliliğine uymak zorunludur. Bu geçen süreçte oluşturulan 'algının' değiştirilmesi ise o kadar kolay olmamaktadır. Dev ve komplike bir kurumda ve de konu ulusal güvenlik olduğunda medyanın talep ettiği hıza yetişmek ve bunu talep etmek gerçekçi midir?''

Medyanın geri kalanının ise kendisine ulaşan bilgi ve haberleri ''haberi doğrulama zahmetine katlanmadan'' kullanmasının psikolojik harekat faaliyetlerine bilerek veya bilmeyerek katkı sağlama anlamına geldiğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, şöyle konuştu:

''Yargı sisteminde, soruşturmaların gizliliği çok önemlidir. Bu süreçte elde mevcut bilgi, belge ve ihbar mektuplarının medyaya sızdırılmasıyla; toplumda oluşturulmaya çalışılan 'algı', bu olayların doğru olduğu ve ismi yer alan kişilerin de suçlu olduğu yönünde olmaktadır. Maalesef, böylece mahkeme henüz karar vermeden, toplumda bir karar oluşturulması hedeflenmektedir. Bu tam anlamıyla bir psikolojik harekat faaliyetidir.

Yargı sisteminde, illegal olarak elde edilen dinleme ve görüntülerin delil olarak kabul edilmesi uygun görülmese de bunların bazen kabul edildiğini de görmekteyiz. Böyle olmasa bile, elde edilen bu dinleme ve görüntülerle büyük çapta psikolojik harekat yürütülmekte, çoğu zaman da bunları yapanlar bulunamamaktadır.''

''GERÇEKLER YERİNE ALGILAR''

Orgeneral Başbuğ, psikolojik harekatta ''gerçekler'' yerine oluşturulan ''algılar''ın önemli olduğunu vurgulayarak, soruşturmaya konu olan bir belge ve Poyrazköy'deki kazılara ilişkin daha önceki açıklamalarını hatırlattı.

''Türk ordusunda komutan olmak ağzımızdan çıkan her sözün, her sözcüğün bin kez düşünülerek sarf edilmesini zorunlu kılar. Biz bu gerçeği hiç unutmayız'' diyen Orgeneral Başbuğ, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yürütülmekte olan bu psikolojik harekatın asıl amacının, Türk halkının Türk Silahlı Kuvvetlerine duyduğu güven duygusunu zedelemek ve ordunun itibarına zarar vermek olduğu açıktır. Ancak sağduyulu Türk halkı gerçekleri görmeye başlamıştır. Yürütülmekte olan bu karşı faaliyetlere de artık pek itibar etmemektedir.

Son yıllarda yaşadığımız ağır saldırılarla yıpranacağımızı düşünenler, Türk ordusunun da ülkesinin de zayıflayarak güçsüzleşeceğini düşünenler, bu toplumu, bu kurumu ve bu tarihi başkalarının gözüyle okuyanlar, başkalarının zihniyle düşünenlerdir. Böylesi büyük bir yanılgıdan dönülmediği sürece önümüzdeki günler de bir hayli zor geçebilir. Unutmayınız ki durum ve süreç ne olursa olsun sonunda kazanan Türk ordusu ve Türkiye Cumhuriyeti olur. Bu şüphesizdir. Bizim isteğimiz bu gerçeğin bir an önce fark edilmesidir. Türk ordusunun yıpranacağını düşünerek bu yönde çaba harcayanlardan daha acıklı olan ise bu yıpranmadan medet umanların varlığıdır.''

Yaşadıkları süreçte, tüm baskılar karşısında sakinlik ve soğukkanlılıklarını hayretle karşılayan herkese ''Türk Ordusunun mizacında baskıya direncin önemli yeri olduğunu'' hatırlattığını anlatan Orgeneral Başbuğ, ''Bizler sorumlu devlet adamları olarak yetiştiriliriz. Zaman zaman umutsuzluğa kapılanlara Mustafa Kemal'in daha zorlu günlerde hiç umutsuzluğa kapılmadığını da hatırlattım. Yoğunlaşmamız gereken başka konular varken bu tür telkinleri yapmak zorunda bırakılmak, sanırım bu salonda bulunan ve bulunmayan herkesin düşünmesi gereken konular olsa gerek'' şeklinde konuştu.

YARGI ALANINDA YAŞANAN OLAYLAR

Yargı alanında son zamanlarda yaşanılan bazı olayların zihinlerindeki ''hukuk olgusunu'' bulanıklaştırmaya başladığının görülmesi gerektiğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, buna müsaade edilmemesinin önemine işaret etti.

Soruşturmaların gizliliği, masumiyet karinesine ve adil yargılama hakkına azami özen gösterilmesi, uzun tutuklama halinin adeta cezaya dönüştürülmemesi, soruşturmalarda ve iddianamelerde gizli tanıkların büyük rol oynaması konuları üzerinde yetkili makamların özenle duracağına inandığını belirten Orgeneral Başbuğ, ''Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250'nci maddesi gereğince kurulan özel mahkemelerin yetki ve sorumluluklarının acilen ele alınmasının gerekliliğine inanmaktayım'' dedi.

Zor bir dönemde Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüttüğünü dile getiren Orgeneral Başbuğ, ''Bu zor dönemde, hukuk içinde kalarak ve başkalarının bizden yapmamızı istediği şeyleri değil, doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalışarak görevimi tamamlıyorum'' diye konuştu.

Silahlı Kuvvetlerin yaşadığı bu zor dönemin bir tesadüf olduğunu düşünmediğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, ''Ocak 2008'de birileri; 'Bazılarına göre 2008 yılının Şura'dan sonraki ilk altı ayı hazırlık evresi, 2009 yılının ilk çeyreğinden sonraki en uygun takvimde eylem zamanı' diye yazabiliyor ve siz de 2009 yılının ikinci yarısından sonra, gittikçe artan sorunlarla karşılıyorsanız, bu durum ve yaşananlar tesadüf değildir'' şeklinde konuştu.

''Zamanın her şeyi açığa çıkaracağına'' olan inancını dile getiren Orgeneral Başbuğ, ''Türk Silahlı Kuvvetleri yaşamakta olduğu bu süreçten daha güçlü olarak çıkacaktır. Fırtınalı denizde gemisini en az hasarla karaya yanaştıran kaptanların tarihi başka, gemisini terk edenlerin tarihi başka yazılır'' dedi.

"TÜRKİYE LİDER BİR ÜLKEDİR''

Genelkurmay Başkanlığı görevini devreden Orgeneral İlker Başbuğ, ''Unutulmamalı ki Türkiye'yi bulunduğu bölgede farklı ve güçlü bir konuma getiren özellikle laik ve demokratik bir ülke olmasıdır. Türkiye laik yapısı ve çağdaşlaşma hedefiyle, yüzyılı aşan demokrasi kültürüyle, dinamizmiyle bölgesinde benzeri olmayan lider bir ülkedir'' dedi.

Genelkurmay Karargahı'nda düzenlenen devir teslim töreninde konuşan Başbuğ, Silahlı Kuvvetlerin, caydırıcılık niteliklerini geliştirerek, iç ve dış güvenliğe yönelik tehdit ve riskleri dikkate alarak ve modernize edilerek, gelişmeyi öngören yapılanma modelini kullanmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.

Son yıllarda modernizasyon alanlarında dev adımlar atıldığını belirten Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kolordu çapında bir kuvveti, çok kısa bir ikaz süresi içerisinde, müşterek bir harekat için görevlendirebildiğini, bir tugay büyüklüğündeki bir gücü, gece ve gündüz havadan hücum indirmesiyle uzak mesafelerdeki hedeflere kısa sürede intikal ettirebildiğini anlattı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterindeki tank taşıyıcıları ile aynı anda bir zırhlı tugay çapındaki bir birliği, bir yerden başka bir yere nakletme imkan ve kabiliyetinde olduğunu ifade eden Başbuğ, şöyle konuştu:

''Başta terörle mücadele olmak üzere, zor arazi ve iklim koşullarında muharebe etme yeteneğini güçlendirmek maksadıyla mevcut 6 Komando Tugayının muharip personelinin tamamı profesyonel hale getirilmiştir. Terörle mücadelede hava gücünün, taarruz helikopterlerinin etkin bir şekilde kullanılması ve topçu desteğinin sağlanması konularında ciddi mesafeler kat edilmiştir. Bugüne kadar icra edilen bu tür faaliyetlerde tek bir sivil zayiatın olmaması, bu alanda ulaşılan seviyenin bir başka ifadesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri sahip olduğu gece muharebe edebilme yeteneği bakımından dünyanın önde gelen ordularından biri haline gelmiştir. Tüm muharip hava vasıtalarını kullanan pilotlarımız gece görüş imkan kabiliyetine sahiptir. Milli imkanlarla geliştirilen gemi (MİLGEM), hücumbot (KILIÇ-2), komuta kontrol ve silah sistemleri (GENESİS) projeleriyle Türk Donanmasının dünyanın her denizinde bulunmaya ve harekat icra etmeye muktedir hale getirilmesine önemli katkı sağlanmıştır. Denizaltı harbi kapsamında hayata geçirilen ve devam eden projelerle bu alandaki yeteneklerimiz önemli ölçüde artacaktır. Uçaklarımız havada yakıt ikmal kabiliyeti ile uzak mesafelerde tatbikat icra edip yurda dönebilmekte, Atlantik'i aşıp Amerika Birleşik Devletleri'ne gidebilmektedir.''

Başbuğ, Mustafa Kemal Atatürk'ün ''Bir ordunun kıymeti, zabitan heyetinin kudreti ile ölçülür'' veciz ifadesinden hareket ederek özellikle üst seviyedeki subayların eğitim ve öğretimine daha da önem verdiklerini söyledi.

Başbuğ, yarının komuta kademelerinde görev alacak bu subayların, profesyonel askeri eğitimin yanında, güvenlik konularına ilişkin alanlarda da öğrenim görmelerinin, bugünün şartlarında zorunlu olduğunu belirterek, ''Çünkü günümüzde sorunlar tek başına askeri güçle tam olarak çözülemeyecek kadar karmaşıktır'' dedi.

Türk askerlerinin vatan, görev ve şeref için yaşadığını anlatan Başbuğ, ''Vatan, görev ve şeref atamızın bizlere kutsal mirasıdır. Bizler Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun bir devrim olduğu bilincinden hiç sapmadık, sapmayacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ise ulus-devlet, üniter-devlet ve laik-devlet temeline dayanmaktadır. Bu devrimi Cumhuriyetimizin kurucusu Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki kadro gerçekleştirmiştir. Devrimin asıl amacı ise bir ulus-devletin yaratılmasıdır'' diye konuştu.

''...DİNAMİZMİYLE BÖLGESİNDE BENZERİ OLMAYAN LİDER BİR ÜLKE''

''Türkiye'yi bulunduğu bölgede farklı ve güçlü bir konuma getiren özellikle laik ve demokratik bir ülke olmasıdır'' diyen Başbuğ, şöyle devam etti:

''Türkiye laik yapısı ve çağdaşlaşma hedefiyle, yüzyılı aşan demokrasi kültürüyle, dinamizmiyle bölgesinde benzeri olmayan lider bir ülkedir. Elbette, Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhuriyetin temel niteliklerinden birini oluşturan demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır. Aksi düşünülemez. Türkiye'de, Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar, laiklik karşıtı hareketlerle de çok çeşitli düzeylerde karşılaşılmıştır. Bu durum farklı dönemlerde, farklı boyutlarda ve şekillerde ortaya çıkabilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine ve Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmak ve korumak, her Türk vatandaşının bir sorumluluğu olduğu gibi, sizlerin de bir sorumluluğudur. Yolunuzu aydınlatacak ve size her zaman rehber olacak ışık 'Atatürkçü Düşünce Sistemi'dir. Atatürkçü Düşünce Sistemi, ne yapılmasını anlatan bir ideoloji değildir. Akla ve bilime dayanarak nasıl karar verileceğini gösteren bir dünya görüşüdür.''

Hayatın bir bitişler ve başlangıçlar zincirinden oluştuğunu dile getiren Başbuğ, ''Önemli olan bu zincirde kendimizden kaynaklanan, pişmanlıklara yer olmamasıdır'' dedi.

Geriye dönüp baktığı zaman kendi kararlarıyla ilgili pişmanlığı olmayan bir hayat sürdüğünü gördüğünü belirten Başbuğ, şunları söyledi:

''Çünkü koşullar içinde yapılabileceklerin hepsini yaptığıma silah arkadaşlarım şahittir. Kendi adıma iç huzura ve iç rahatlığına sahip olarak görevimi bırakırken, aynı huzur ve rahatlığı ülkenin gelecek günleri için de diliyorum.

Görevimi büyük bir iç rahatlığı ve güvenle devrettiğim değerli silah arkadaşım, yeni Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Işık Koşaner, dünyanın en güçlü ve saygın ordularından birinin, bir tarih yaratan, ülke kuran ordusunun komutanısınız. Bu aziz görevin sorumluluğunu büyük bir onurla ve başarıyla taşıyacağınızdan eminim. Yeni görevinizin ülkemize ve size hayırlı olmasını dilerim.

Sayın Cumhurbaşkanım, görev sürem boyunca başta zatıaliniz olmak üzere, Sayın Başbakana, Bakanlarına görevimizin ifasındaki katkılarından dolayı şükranlarımı sunuyorum. Birlikte çalıştığım Kuvvet Komutanlarına, Jandarma Genel Komutanına, iki ayrı İkinci Başkanıma, İkinci Başkan Yardımcıma ve karargahıma sağladıkları destek için ayrıca teşekkür ederim.'' Başbuğ, TSK'nın tüm personeline teşekkür ettiğini de belirtti.

Öte yandan Başbuğ'un, konuşması sırasında ailesine ve çocuklarına teşekkür ederken duygulandığı gözlendi.

Başbuğ'un konuşması davetliler tarafından uzun süre alkışlandı.
















bugün

 

Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Alt 08-28-2010, 00:59   #2
Kullanıcı Adı
BeDeVİ
Standart
EEE koltuk rahatlık bırakmak kolay mı??
BeDeVİ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2010, 01:09   #3
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
Alıntı:
BeDeVİ Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
EEE koltuk rahatlık bırakmak kolay mı??
koltuk sevdalısına zor tabi...
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2010, 14:45   #4
Kullanıcı Adı
yusuf11
Standart
hüzünlendim bak
yusuf11 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2010, 15:14   #5
Kullanıcı Adı
İntifada
Standart
neyse...
ağlama duvarına gider yine...
iyi bir içini boşaltır...
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-28-2010, 15:20   #6
Kullanıcı Adı
Kadızâde Rûmi
Standart
2008'de ordunun başına geçti. 2 yıl görev yaptı. Neyi değiştirdi TSK'da? Analarımızın ne zorluklarla yetiştirdiği kınalı kuzulara sahip çıkabildi mi? Pkk'nın baskınlarını önceden izleyip de sessiz kalanlara, ergenekonculara kan kusturabildi mi? Akan her damla mehmetçik kanının hesabını sorabildi mi? Evledını bu millete feda eden analarımızın yüreğine su serpebildi mi?

Yoksa hesap sormaya kalkanları bile susturmaya mı çalıştı? Mehmetçiğimizin bile bile ateşe atıldığı o skandal kayıtlar ortaya çıkınca sorumluları cezalandırmak yerine olayları ört bas etmek için skandalı ortaya çıkartanların peşine mi düştü?

İlker Başbuğ iki yılda bu millet için ne yaptı?
Kadızâde Rûmi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı