Siyaset Forum - Siyasetin Kalbi
Haberler Dünyadan ve Ülkemizden son dakika haberler burada.



 
Stil
Seçenekler
 
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 08-24-2008, 06:11   #1
Kullanıcı Adı
Hüdaverdi
Standart Yargıtay'ın kararı şaşırttı !!!
Başörtüsünde aile ile toplumu birbirine karıştıran karar.

Ya “başını aç” derse?

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, daha önce yerel mahkeme tarafından verilen kararı bozarak, kocanın karısına başını örtmesi için baskı yapmasını “sosyal şiddet” sayarak boşanma sebebi saydı.

Adamın yaptığı baskıya neden sosyal şiddet dendiğini anlayamadım. Ortada iki kişi var ve biri diğerine bireysel baskı yapıyor; bu baskı psikolojik olabilir, ekonomik olabilir, hatta fiziksel olabilir ama sonuçta bireyseldir.

Toplumu işin içine katmanın mantığı ne?

Her neyse, kararı elbette desteklemek gerekir. Bir evlilik içinde, bu olaydaki gibi yaşam tarzına ilişkin çelişkiler ortaya çıktığında, taraflar öncelikle birbirlerini iknaya ve uzlaşmaya çalışırlar. Ama uzlaşma mümkün değilse, çözüm birinin diğerine istediğini baskıyla yaptırması değil, evliliğin bitmesi olur.

Buraya kadar her şey normal…

Ama kararın gerekçelendirilişinde kullanılan bir cümle var ki, doğrusu bir çuval inciri berbat ediyor: “Kocanın karısını çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorlaması”…

Bu cümleden anlıyoruz ki, Mahkeme, eşlerden biri diğerine belli bir kıyafet biçimini – nasıl bir kıyafet olursa olsun- zorladığı için değil, “çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye” zorladığı için boşanmaya karar vermiş.

Bu ifadeye göre koca karısına başını aç diye baskı yapsa, mahkeme aynı kararı almayacak. Oysa, koca “aç” dese de “ört” dese de baskı aynı baskıdır ve boşanma sebebi olacaksa her iki durumda da olması gerekir. Ama mahkeme kararı öyle demiyor. “Kocanın karısını çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorlaması” ifadesini özellikle kullanıyor.

Çünkü mahkeme yaşam tarzları arasında taraf tutuyor. Birini iyi, birini kötü görüyor ve kadını kötü olandan korumaya çalışıyor. Oysa mahkemeler kendilerine göre iyi-kötü; çağdaş- çağdışı gibi tarifler yapıp böyle sübjektif tanımlar üzerinden kararlar alamazlar. Onlar için sadece suç olan ve olmayan vardır. Tek tek heyet üyelerinin başörtüsü konusundaki düşünceleri ne olursa olsun, heyet olarak, farklı yaşam biçimlerine eşit mesafede durmaları gerekir.

Bir an için heyetin bakış açısından baksak ve baş örtmeyi çağdışı saysak bile, yasalarımıza göre çağdışı olmak da suç değildir; insanların çağdışı olma gibi bir hakları vardır ve mahkemeler onların bu hakkını korumakla yükümlüdür.

Kaldı ki, mahkeme kararını bir çağdaşlık tanımına dayandırmakla, bundan sonrası için de içinden çıkılmaz sorunlara yol açmış oluyor.

Düşünün, yarın öbürgün bir kadın “eşim benim üstsüz denize girmeme izin vermiyor, baskı yapıyor” diye boşanma davası açsa ve bu kararı emsal gösterse, dilekçesinde de uzun uzun üstsüz denize girmenin mayolu girmekten daha çağdaş bir tarz olduğunu iddia etse ne olacak?

Öyle ya; “çağdaş”ın da “çağdaş”ı var!

Acaba mahkemelerimiz aile içindeki giyim kuşam kavgalarında “çağdaşlık” çıtasını nereye koyacak? Üstsüz mayo ya da mini etek, ya da askılı elbiseye izin vermeyen kocayı da “çağdaş kıyafetlere aykırı giyinmeye zorlamakla” mı suçlayacak; yoksa “Yok artık deve!” mi diyecek?

Türkiye’de çok sayıda kadının kendi iradesi dışında – baba, koca ya da erkek kardeş baskısıyla- örtünmek zorunda kaldığını biliyoruz. Ama aynı zamanda, çok sayıda kadının yine kendi iradesi dışında -devlet baskısıyla - başını açmak zorunda kaldığını da biliyoruz.

Aslında birbirinin zıddı gibi görünse de sorunun kaynağı aynı. Baskıcı baba- koca da, devlet de kadını bağımsız ve yetkin bir birey olarak algılamayı bir türlü beceremiyor. Her ikisi de kadını kendisi için neyin doğru olduğuna kendi başına karar verme yeteneği olmayan, hayat boyu rüştünü ispat edemeyen “çocuk-insan” olarak görmekte ısrar ediyor. Baba ya da koca onu “toplumdaki kötülüklerden korumak ve dinini daha iyi yaşamasını sağlamak için” başını örtmeye zorluyor; devlet de önce başını örten bütün kadınların bunu ailedeki erkeklerin baskısıyla yaptığı gibi bir varsayım üretip sonra da onları bu baskıdan kurtarmaya, zorla “çağdaşlaştırmaya” soyunuyor.

Bu arada olan, her durumda bireysel iradesi hiçe sayılan kadınlara oluyor.

Gülay GÖKTÜRK - BUGÜN

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı




2007-2026 © Siyaset Forum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " iletişim " adresinden bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.


Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı