![]() |
#11 |
![]() ŞUARA SURESİ Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1- Ta, Sin, Mim. 2- Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir. 3- Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?) 4- Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. 5- Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler. 6- Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir. 7- Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik. 8- Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler. 9- Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. 10- Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" 11- Firavun'un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?" 12- Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum." 13- "Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder." 14- "Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum." 15- (Allah ![]() 16- "Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz," 17- "İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)." 18- (Gittiler ve Firavun ![]() 19- "Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin." 20- (Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım." 21- "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı." 22- "Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır." 23- Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?" 24- Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)." 25- Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?" 26- (Musa ![]() 27- (Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." 28- "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa). 29- (Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım." 30- (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" 31- (Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir." 32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi. 33- Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'. 34- (Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu” dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür." 35- "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" 36- Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder," 37- "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." 38- Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi. 39- Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi." 40- "Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız." 41- Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler. 42- "Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız." 43- Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." 44- Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler. 45- Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor. 46- Anında büyücüler secdeye kapandılar. 47- (Ve ![]() 48- "Musa'nın ve Harun'un Rabbine." 49- (Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." 50- "Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz." 51- "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." 52- Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. 53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. 54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" 55- "Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." 56- 'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi). 57- Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık; 58- Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. 59- İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık. 60- Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. 61- İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. 62- (Musa ![]() 63- Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. 64- Ötekileri de buraya yaklaştırdık. 65- Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. 66- Sonra ötekileri suda boğduk. 67- Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 68- Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 69- Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: 70- Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. 71- Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." 72- Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?" 73- "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?" 74- "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." 75- (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?" 76- "Hem siz, hem de eski atalarınız?" 77- "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç" 78- "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" 79- "Bana yediren ve içiren O'dur;" 80- "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;" 81- "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur," 82- "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" 83- "Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;" 84- "Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver." 85- "Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl," 86- "Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır." 87- "Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme," 88- 'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde." 89- "Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka." 90- (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır. 91- Cehennem de azgınlar için sergilenir. 92- Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir; 93- "Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu, veya kendilerine yardımları oluyor mu? 94- Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir. 95- Ve İblis'in bütün orduları da. 96- Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: 97- "Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz," 98- "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk. 99- "Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı." 100- "Artık bizim için ne bir şefaatçi var," 101- "Ne de candan-yakın bir dost." 102- "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik." 103- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 104- Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 105- Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı. 106- Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti. 107- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." 108- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 109- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." 110- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. 111- Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?" 112- Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur." 113- "Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)" 114- "Ve ben mü'min olanları kovacak değilim." 115- "Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım." 116- Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın." 117- Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı." 118- "Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar." 119- Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık. 120- Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk. 121- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 122- Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 123- Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı. 124- Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti. 125- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." 126- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 127- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." 128- "Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?" 129- "Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?" 130- "Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?" 131- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 132- "Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının." 133- "Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti." 134- "Bahçeler ve pınarlar da." 135- "Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." 136- Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da." 137- "Bu, geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir." 138- "Ve biz azap görecek de değiliz." 139- Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 140- Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 141- Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. 142- Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti. 143- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." 144- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 145- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; 146- "Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?" 147- "Bahçelerin, pınarların içinde," 148- "Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?" 149- "Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz." 150- "Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin." 151- "Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin." 152- "Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)." 153- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin." 154- "Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim." 155- Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir." 156- "Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar. 157- "Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular." 158- Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 159- Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 160- Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı. 161- Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti. 162- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." 163- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 164- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." 165- "Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? 166- "Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." 167- Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." 168- Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım." 169- "Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar." 170- Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. 171- Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. 172- Sonra geride kalanları yerle bir ettik. 173- Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. 174- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 175- Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir. 176- Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. 177- Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti. 178- "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." 179- "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." 180- "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." 181- "Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın." 182- "Dosdoğru olan terazi ile tartın." 183- "İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." 184- "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”. 185- Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin”. 186- "Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz." 187- "Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver." 188- Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir. 189- Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı. 190- Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. 191- Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 192- Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. 193- Onu Ruhu'l-emin indirdi. 194- Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir). 195- Apaçık Arapça bir dille. 196- Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır. 197- İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi? 198- Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık. 199- Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi. 200- Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik. 201- Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar. 202- Artık o (azap), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir. 203- Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?" 204- Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar? 205- Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak, 206- Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse, 207- Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz. 208- Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz. 209- (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz. 210- Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir. 211- Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler. 212- Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır. 213- Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun. 214- (Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar. 215- Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger. 216- Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım." 217- Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et. 218- O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor. 219- Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da. 220- Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir. 221- Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? 222- Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler. 223- Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler. 224- Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar. 225- Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar, 226- Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar. 227- Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|