![]() |
#1 |
![]() AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, 27 Mayıs ve 28 Şubat dönemini anlattı.
“İlk darbem 27 Mayıs 1960'taydı... Ortaokul 1. sınıftaydım. İlk defa bir darbeye çok sevindim, çünkü okul tatil olmuştu. Protesto olmasaydı, Cumhuriyet mitinglerine de katılırdım. Şehit cenazesinde bile bana 'Hainler dışarı' diye bağırdılar” AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Balçiçek Pamir'e hem 27 Mayıs'ı hem de 28 Şubat'ı anlattı... 2007 seçimlerinden önce “emuhtıra” verildi. Oylar patladı diyenler var. - Seçimler öncesi benim evimin karşısında Cumhuriyet Mitingleri yapılmıştı. Mitinglere karşı mıydınız? - Hayır aksine. Elinde her Türk bayrağı taşıyan herkesin miting yapmasın gerektiğine, buna katılmanın bir vatandaşlık borcu olduğuna inandım. Ama bunu ideolojik bir kavga şekline dönüştürmenin, beni ya da Başbakan'ı hedef haline getirmenin yanlış olduğunu söylüyorum. Söylemlerinizden dolayı hedef alınmadınız mı? - Ben her zaman doğru bildiğimi, inandığımı söyledim. Doğruları söylüyorum diye kıyamet kopacaksa, kopsun! Madem önemsiyordunuz niye mitinglere siz de katılmadınız? - Cumhuriyet Mitingleri sırasında evime karşı “Laiklik düşmanı Meclis Başkanı” diye bağırdılar. Böyle fetişizm de olmaz yani. Ben o gün orada yoktum. Eğer böyle bir şey yaşanmasaydı ben de katılabilirdim. Başka protestolar da yaşadınız. En çok yer edeni hangisi? - Bir şehit cenazesine gitmiştim. Şehitliğin, cami adabının ne olduğunu iyi bilirim. “Hainler dışarı” diye bağırdılar bu sefer. Çıkıp gitmek gelmedi mi içinizden? - Zaten “dışarı” diyorlardı, gider miyim? Fevkalade üzüldüm tabii. Buna müstahak olmadığımı düşündüm. Bunu yapanların cami, cenaze ve şehit ile alakası olmadığını düşündüm. Çok taşkın, çok edepsiz olaylarla karşılaştığım oldu. Bunlar canınızı yakıyor mu sizin? - Üzüyor sadece canımı yakmaz. Yakmıyor artık. Bağışıklık kazandım. Ara sıra sinirlerimin bozulduğu oluyor. Bizi sert biliyorlar, kırıcı biliyorlar sanki elimizde Zülfikar'ın kılıcı onun bunun kellesini uçuruyoruz öyle sanıyorlar, öyle değilim ki! Öyle değilim diyorsunuz ama dışarıdan imaj bu. Siz söylediklerinizle “Tabuları yıkan adam” mısınız yoksa “Ortalığı geren adam” mı? - Onlar bağırdıkça benim oyum Manisa'da yüzde 50 arttı çünkü bunlar çok yersiz şeylerdi, vatandaş vicdanında yer etmeyen şeylerdi. Demek anlayan anlıyor. Hep mi yanlış anlaşılıyorsunuz? Yanlış mı anlatıyorsunuz? - Aslında ikisi de mümkün. Ben dümdüz biriyim. Gazeteciler o yüzden severler beni. Sorulduğunda kıvırtmam. Ciddi bir soru geldiğinde çiçek böcek diyemem, espri yapamam. Bundan dolayı beni tanımamaları mümkün değil. Benim için “Bunun sözü sözdür, bunun etkisi fazladır, hem partisi üzerinde hem Türkiye'nin siyaseti üzerinde alışılmışın dışında etkisi vardır, bu biraz yıpratılmalıdır, bu insanlar nezdinde farklı algılanmalıdır” diye düşünenler var, hep biliyordum. Kasetler, günlükler, ortaya çıkınca yanılmadığımı anladım zaten. Peki bugün Ergenekon kapsamında gözaltına alınan paşalar için ne hissettiniz? Rövanşist bir tavrınız oldu mu? Örneğin izlerken “Oh olsun!” dediniz mi? - Hayır kesinlikle demedim. Rövanşla işim yok benim. Suçu olmayanın beraat etmesini arzu ediyorum. Adil bir yargılama olmalı. Çünkü ancak o zaman Ergenekon sürecinde konuşulanlar anlam kazanabilir. “İyi ki bu paşalarla savaşa gitmemişiz” dediniz. - Binlerce destek mesajı geldi bana bundan sonra. Bilinçli bir cümle mi, gaf mı? - Tabii ki bilinçli ama yazılı değildi. Hayatımda hiçbir zaman “prompter”dan konuşma yapmadım. Başbakan gibi değilsiniz. - Hayır. Öyle bir şey olsa herhalde konuşamam. Yazıya bağlı konuşma kabiliyetim yok. Gönlüme ne doğarsa onu söylüyorum. Bu biraz tehlikeli değil mi? - Evet haklısın, tehlikeli. Özellikle resmi görüşmelerde. Benim söylemek istediğim aslında askerin siyasetten temizlenmesidir. Siyaset sivil insanların işidir. Askerin görevi değildir, benim söylemek istediğim bu, bu kadar siyasetle içli dışlı olanların asıl görevlerini ihmal etmiş olması endişesi var. Onu dile getirdim. Siz asker çocuğusunuz değil mi? Emekli jandarma kıdemli başçavuşunun oğluyum ben. Bir asker oğlu olmak nasıldır? - Ciddiyet, disiplin, vatanını çok sev... Babamdan gördüğüm bu. Tabii 14 yaşında kaybettim babamı,ama bizim ailemize verdiği hava buydu. Dürüst olacaksın, ciddi olacaksın. İstiklal Marşı'na 'değiştirin gericilik kokuyor' derlerdi İstiklal Marşı ile derdiniz nedir? - Hiçbir derdim yok. Bu marşı benim kadar seven, beğenen ve bu marşın içindeki ruha benimki kadar sahip olan kimse yoktur. Ben Mehmet Akif üzerine konferanslar vermiş biriyim. İstiklal Marşı ezber yarışmalarına katılırdım. Hala bütün kıtalara ezbere okurum. Anayasa'nın 3. maddesi yani Türkiye Cumhuriyet'inin Devleti'nin marşı İstiklal Marşıdır. 4.maddede bunun değiştirilmeyeceğini öngörüyor eminim ki böyle yazmamış olsaydı birileri bu İstiklal Marşı'nı değiştirin bu biraz gericilik kokuyor denilecekti. Yapmayın. - İnan öyle derler. Türkiye'de bunu söylemeyecek insan az bulunur. Onun yerine “10.yıl Marşı olsa daha iyi olmaz mıydı?” derler. Allah'tan yasada varmış başına neler gelirdi neler bu Mehmet Akif'in. Sakallı üstelik, bir ara yurt dışına da gitmiş. Peki siz ne diyorsunuz İstiklal Marşı hakkında? - Her yerde okunmamalı, hafifliktir diyorum. Alakasız yerlerde hemen bir arz ederim cümlesi ardından saygı duruşu, İstiklal Marşı... Huzur evinde, Organize Sanayi Bölgesi'ndeki bir açılışta… Ne işi var saygı duruşunun? Ulusal ya da uluslararası bir toplantı değil ki. Özel hayat basına yansımamalı Meclis'teki kokmaz bulaşmaz milletvekillerine nasıl tahammül ediyorsunuz peki? - Kendime göre prensiplerim var. Örneğin ahlaki hayatının çok bozuk olduğuna inandığım biri varsa onu görmezden gelirim. Elini sıkmam, selamını almam ama tavrımı da hissettiririm. “Sen yanlış bir adamsın” derim. Bunu da kendi özel hayatımdan örnekler vererek yaparım. Ahlaki hayat derken? Kıstaslarınız nedir? - Ben Meclis'te siyasi bir etik komisyonu kurulmasını çok arzu etmiştim. Teklif geldi ama komisyon reddetti. Bazı yanlış davranışlar var ama ceza-i müeyyidesi yok. Örneğin düğünlerde silah atan, kurallara uymayan milletvekilleri, parlamento içerisinde davranışlarıyla nahoş olaylara karışanlar. En çok sizi rahatsız eden davranışlar nedir? - Milletvekili iş kovalamayacak, parlamenter nüfuzunu kullanarak iş takip etmeyecek. Özel hayatı gazetelere yansıyacak kadar bozuk olmayacak. Bir de şunu anlamak lazım, milletvekilliği ona buna iş bulma mekanı değildir, başka sorumluluklarınız var. Öyle vekiller var ki parlamentoda görmek mümkün değil. Ben ise her gün 15.00'de giriyorum. HER ÖNÜNE GELEN TSK'YA ÇATARSA HOŞ OLMAZ Atatürk karşıtı mısınız? Ordu karşıtı mısınız? Laiklik düşmanı mısınız? - Dediler öyle. Desinler. Kendilerine baksınlar. Bağnaz insanlar. Hayatımda hiçbir zaman ordu karşıtı olmadım. Ordumuz yıpranmasın diye üzerimize düşen her şeyi yaptık. Eğer bir kurum kendisine yöneltilen sözlere, sorulara duyarsız kalıyorsa bu soruları soranları azarlıyorsa bu yanlıştır. Tuğgeneral Metin Gürak benim için “Hukuktan anlamaz” diyor. Ama ya sorduklarımı halk, basın sorarsa? Suskun kalırsanız bu TSK'yı yıpratır. TSK'nın kendi içerisindeki her olayı açıklayabilecek gücü var. Eskiden TSK hakkında soru bile sorulamazdı. - Laf edilemezdi paşalarla, emeklileriyle ilgili. TSK eleştirilmeli ama her önüne gelen TSK'ya çatarsa hoş olmaz. “Laiklik düşmanı dediler oyum arttı” dediniz. Paşalara yönelik eleştirilerinizin seçim öncesi olmasının amacı var mıydı? TSK keskin bir açıklama yapsaydı seçimlerde AKP'nin oyu artar mıydı? Bu açıklamayı bu yüzden mi yaptınız? - Öyle şey olmaz. Alakası yok. Onun için yapmadım o konuşmayı. Komplo teorileri bunlar. Darbe Günlükleri'ni okudunuz mu? - Satır satır. Hiçbir cümle beni şaşırtmadı. Türk halkı askerini, ordusunu sever, ama darbe yapanı, kendisine eğer bir süngüsü yönelmişse veya topuğun namlusu çevrilmişse, o topuğu o namluyu sevmez. İlk darbeniz ne zaman? - 1960. Ortaokul 1. sınıftaydım. İlk defa bir darbeye sevindim. Okul tatil oldu çünkü. 28 ŞUBAT'TA KAÇAN ÇOK 28 Şubat denilince aklınıza hangi sahne geliyor? - Ortalarda “Darbe olabilir” söylentileri dolaşmaya başlamıştı. En iyisi mi Türkiye'den kaçmak diye düşünenler vardı. Amerika'ya bilet alanlar, kaçanlar oldu. Lojmanlar boşalıyordu. Biz bize haber getirenlere “Buradayız, kaçmıyoruz, bekliyoruz, kim gelecekse gelsin” dedik. Başka sahne? - Unutamadığım bir sahne daha var. 25 Kasım. Türkbank ihalesinde yolsuzluk sebebi ile Mesut Yılmaz ve Güneş Taner meclis soruşturması ile görevlerinden oldular. Ben oturduğum yerden o şişman, iri yarı adamın elinde çantası ile bakanlar sırasından milletvekili sırasına doğru gittiğini gördüm. Bu bende çok önemli. Ne hissettiniz? - 28 Şubat'ı yapanlar Demirel ile anlaşarak Mesut Yılmaz'ı Başbakan yapmışlardı. O kişi yolsuzluk soruşturmasıyla görevinden ayrıldı. Balçiçek Pamir / Haber Türk
![]() |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|