![]() |
#11 |
![]() 03.05.2011
Sevgili kardeşlerim; bakınız yola çıkarken bir şey söyledik. Dedik ki Türkiye'yi 4 temel taş üzerinde yükselteceğiz; eğitim dedik, sağlık dedik, adalet dedik, emniyet dedik. Ve şu ana kadar bu adımları kararlı bir şekilde attık. Ve sevgili kardeşlerim, biz hayal üretmiyoruz, bizim geçmişten bugüne hayallerimiz vardı. Ama biz bunları gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. Ne dedik? 2002-2007 çıraklık dönemiydi. 2007 ve 2011 kalfalık dönemi. Şimdi artık 2023'e ve arkası ustalık dönemi. Sevgili kardeşlerim; Mimar Sinan der ki, Süleymaniye benim kalfalık eserimdir, ondan öncesini çıraklık kabul eder. Edirne Selimiye benim ustalık eserimdir. Biz bu büyüklerimizden ilham alarak bu yola çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımız, bizim lokal bir adımımızdı. Ve o günden itibaren buraların dili olsa konuşsa. Hep buralarda o günden itibaren ilgilenmeye başladık. Ve hamdolsun şimdi de Büyükşehir Belediye Başkanım, bu emaneti layıkı vechile, en güzel şekliyle devam ettiriyor. Ve artık inşallah bütün buralara kadar, gerek ulaşımda, gerek altyapıda her geçen gün daha iyi olacağız. Ve altyapıda attığımız adımlarla inşallah Beylikdüzü her geçen gün daha güzeli yakalayacak. Ve daha önce de Belediye Başkanıma sordum. Daha önce demiştim ki Kadir Bey, metromuz güzel bir adım. İnşallah Beylikdüzü'nü filan ne zaman bitiriyoruz. Bana verdiği müjde çok anlamlıydı. 29 Ekim demişti. Ve şimdi inanıyorum ki 29 Ekim, iki bayramı bir arada kutlayacağız. Hem Cumhuriyet, hem de evet Beylikdüzü metrobüsle o zaman bütünleşecek. Ve artık buradan İstanbul'un istediğiniz her yerine çok daha rahatlıkla, çok daha çabukça ulaşma imkanına kavuşacaksınız. Adeta bir metro gibi, böyle ulaşacaksınız. Bakınız bundan önce böyle bir uygulama ulaştırmada var mıydı? Yoktu. Bundan önce gelen CHP'nin iktidarları niçin bu tür şeyleri yapamadılar? Bu kardeşiniz İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman kimden aldı İstanbul'u? CHP'den aldı. CHP iktidarından aldı. İstanbul'da suyumuz var mıydı? Çöp dağları nasıldı, çöplerimiz alınmazdı biliyorsunuz. Hava kirliliği aman Yarabbim, almış başını gidiyordu. Unutmayın o gazetelerin maske dağıttığı günleri, maskelerle dolaşıyorduk değil mi? Hava kirli, adeta zehirleneceğiz öyle bir durum. Çöp dağları yükselmiş gidiyor. Sanki İstanbul'da belediye yok, böyleydi. Su? Hak getire, yeni yeni sektörler oluşmuştu, o günleri unutmayın. Çöp bidonları gibi adeta su bidonları üretiliyordu artık. Ve evlerimizde banyoların küvetlerini yıkanmak için değil, kullanma suyunu biriktirmek için kullanıyorduk hatırlıyorsunuz değil mi? Şöyle bir hafızalarımızı tazeleyelim istiyorum, ki hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Hep geçmişi unuturuz, onları bir hatırlayalım ki bir daha bunlara bu ülkede iktidar falan asla, zaten olmaz da, zaten olmaz da. Ve ne oldu? Geldik, sevgili kardeşlerim, dağları deldik dağları. Nereden? Istıranca'dan 180 kilometreden dağları delerek Trakya'da 8 tane baraj ve gölet yaptık. Ve oradan suları İstanbul'umuza getirdik. Niye? Biz İstanbul'un sevdalısıydık, aşığıydık İstanbul'un. Çünkü ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar... Böyle demiştik ve İstanbul'a bu hizmeti sürdürmüştük. Ve değerli kardeşlerim, şu anda artık İstanbul'umuzun su sorunu yok. Ömerli'den değerli kardeşlerim, Terkos'a Boğaz'ın altından hat çektik. Fakat şimdi Kadir Bey, bu işi daha da büyüttü, daha da büyüttü. Dev bir tünel açtı şimdi, bu dev tünelle şimdi İstanbul çift gidiş-gelişe sahip olacak. Yani Anadolu yakasında da inşallah su sıkıntımız hiç olmayacak, Avrupa Yakasında da hiç olmayacak, bu hale geldik. Bu ne meselesi? Bu bir vizyon meselesi, bu bir ufuk meselesi. Şimdi biz hani diyoruz ya yeni projeler, dedik ya Kanal İstanbul. Çıktı ne açıkladı Ana Muhalefetin Genel Başkanı, yavru muhalefetin Genel Başkanı? İkisi de dediler ki, ikisi de dediler ki burada insan yok, ayıp ya. Sonra düşündüm düşündüm, anladım ki hani bizim bir animasyon oldu ya, o animasyonun içinde kanalda gemi yüzüyordu, gemi yüzüyordu, demek ki orada insan yürütmemiz gerekiyordu, anlaması için o gerekiyordu. Fakat sonra tekrar düşündüm. Ya dedim biz burada insan da yürütsek, bu defa diyecek ki Sayın Kılıçdaroğlu, bu yüzmeyi bilmiyor, yürüyor diyecek. Çünkü eğitimde attığımız adımları görmez, insan yok. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. İnsanımız bizim böyle işte görüyorsunuz. Her yerden zeka fışkırıyor. Bak ne diyor; "yıl 1453 gemiler yürür karadan, yıl 2023 gemiler yürür Kanaldan" diyor. Bizim insanımız bu işte, bu kadar zeki. Evet, o ecdadın torunu olursan böyle olur, eyvallah. Ama o ecdattan nasibini almazsan o zaman tribünden seyirci olursun, başka bir şey olmaz. Şimdi eğitim dedik sevgili kardeşlerim, artık kitapları sıraların üzerinde ücretsiz alıyor muyuz? İlköğretimde, ortaöğretimde artık ücret ödemek var mı? Kırtasiyeci dükkanına gitmek var mı? Bu, sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Sosyal devletiz, öyleyse fakir-zengin ayrımı yapmaksızın kitapları her eğitim-öğretim yılında sıraların üzerine koyduk, ücretsiz verdik. Bitmedi, sakın fakirlik bahane olmasın dedik. Ne olacak? Dedik ki ilköğretimde de, ortaöğretimde de kardeşim git müracaatını yap, kaymakamlığa bildir, biz oradan şartlı eğitim desteği veriyoruz. Nedir bu? Kaç çocuğun olursa olsun, gideceksin müracaatını yapacaksın ve ilköğretimdeyse, son durumu söylüyorum, erkek öğrenciye 35 lira veriyoruz, kız öğrenciye 45 lira veriyoruz Ortaöğretimde ise erkek öğrenciye 45 lira veriyoruz, kız öğrenciye 55 lira veriyoruz, pozitif ayrımcılık. Parayı kime veriyoruz? Anneye veriyoruz anneye, anneye. Sayın Kılıçdaroğlu, sen bizimle aşık atamazsın. Bitmedi, üniversitede ne veriyorlardı biz geldiğimizde? 45 lira veriyorlardı. Kim vardı iktidarda? MHP-DSP-ANAP, 45 lira veriyorlardı lisans öğrencilerine. Gençler var mı burada? Gençler şöyle bir elleri kaldırın bakayım üniversiteli gençlik, 45 lira. Değerli kardeşlerim, şimdi ne veriyoruz? 240 lira veriyoruz, 240. Zengin-fakir ayrımı yok, müracaat eden her öğrenciye burs veya kredi olarak 240 lira veriyoruz. Ve eğer Kredi Yurtlar Kurumu'nda kalıyorsa 150 lira da beslenme yardımı veriyoruz. Ne yaptı? 390 lira. Sevgili kardeşlerim; Sayın Kılıçdaroğlu çıkmış diyor ki ben her aileye 600 lira vereceğim. İnandınız mı? Ben inanmadığınızı biliyorum zaten. Çünkü Anadolu'yu dolaşıyorum, soruyorum, kimsenin inandığı yok. Ama bunun derdi ne biliyor musunuz? Hani şimdi biz geldiğimizde Hazine tamtakır maalesef. Merkez Bankası geldik ki 27,5 milyar dolar var kasada. MHP biz milliyetçiyiz diyor ya, Merkez Bankası bizim milli bankamız değil mi? Milli bankamızın kasasında 27,5 milyar dolar var, hale bak. Koskoca Türkiye Merkez Bankası'nda 27,5 milyar dolar, bunun da yarısı Avrupa'daki işçilerimizin parasıydı. Değerli kardeşlerim, şimdi o kasada ne var biliyor musunuz? 93,3 milyar dolar var. Şimdi böyle, 93,3. Kılıçdaroğlu, şimdi bu paraya mı sulandın yoksa? Bunu mu boşaltırız diyorsun? Kusura bakma, benim milletim sana böyle bir yol göstermez, böyle bir sana hadi yürü demez. Niye? Sizden bu millet çok çekti. Çünkü siz ne zaman bu ülkede kasaları dolu gördüyseniz hep boşalttınız. Benim milletim bir daha size böyle hadi yürü demez. Ve onun için de zaten bakın çok partili hayata geçtiğimizden bugüne Cumhuriyet Halk Partisi'ne iktidar vermemiştir. Ancak kenarından köşesinden şöyle koalisyonlarda ortak yapmıştır o kadar. Ama şimdi yeni bir adım daha atıyoruz eğitimde, o da ne biliyor musunuz? Akıllı tahtaya geçiyoruz. Yeni bir müjde, akıllı tahta. Kara tahta dönemi bitiyor, yok artık kara tahta. Şimdi akıllı tahta ve bilgisayar donanımlı. Tüm okullarımıza bunu yerleştireceğiz. 4 yılda bu projeyi tamamlayacağız, 4 yıl. Ve gençler, ellerinizi bir göreyim, yavrular. Maşallah. Bizim yani anneler, babalar da genç. Ve her çocuğumuza bir elektronik kitap vereceğiz ücretsiz, elektronik kitap. Yani gerekirse kitaplarını bile okula götürmeyeceksin. Tamam mı, kitabı bile götürmeyeceksin tamam mı? Ama istersen kitapları da götürebilirsin, kitap da vereceğiz çünkü. O çünkü bizim için bir nostalji, onu da bırakmayalım diyoruz. Ve IPad kadar bir elektronik kitap, bunun içerisine bütün müfredatı yükleyeceğiz. Dolayısıyla, oradan derslerini öğrencilerimiz takip edecek, böyle bir döneme giriyoruz. Yani Amerika'da George, Helga ne ile eğitim yapıyorsa, Esenyurt'ta da, Beylikdüzü'nde de benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe'm, Fatma'm, Hülya'm, Hatice'm aynısıyla eğitim yapacak. Evet. Ve okullarımızı internet ağıyla donatacağız. Bütün dünya ile de irtibatını kurabilecek. Artık biz eyvallah, Türkiye hazır, hedef 2023. Böyle hazırlanıyoruz. Ama 2023'ü bulmayacak bu proje. Ya? İnşallah 2015 sonuna kadar bunu bitireceğiz. Şu anda ihale safhasına geldik, ön hazırlıkları bitirdik. Ve süratle bu aralarda ihaleyi yapmak suretiyle sahibini belirleyeceğiz ve oradan da artık üretime geçeceğiz. Zaten şu anda sembolik olarak bazı çalışmaları da atmış vaziyetteyiz. Değerli kardeşlerim; biz uygulamadayız, biz uygulamadayız ve eğitimi en önemli yol olarak buluyoruz. Bakınız, biz göreve geldiğimizde savunma bütçesi 1 numaraydı, şimdi eğitim 1 numara oldu. Eğitim gerilerdeydi o zaman. Ama şimdi onu biz ne yaptık? 1 numara yaptık. Savunmayı 6. sıraya aldık. Milli Savunma bütçesi 6. sırada, biz buyuz, biz buyuz. Çıkmış diyor ki yok bedelsiz askerlik diyor, bedelsiz askerliği getireceğim diyor. Kardeşim, iyi düşün, iyi taşın, sor, danış ya, git şehit analarına sor, git fakir-fukara, garip gureba anaya sor, bak bakalım onlar ne diyor sana. Ne diyor? Ben fakir-fukarayım diye çocuğumu askere göndereceğim. Eee? Parası pulu olan da parasız olarak çocuğunu askere gönderecek diyor, bu adalet mi diyor. Şimdi ben, CHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, MHP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum, BDP'ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Diyorum ki iyi düşünün, bakın yaptıklarımız ortada. Bu yapacaklarımızın teminatıdır. İşte bütün eserlerimizle ortadayız. Soruyorum ben CHP'li kardeşime, MHP'li kardeşime, BDP'li kardeşime. Allah aşkına şu okullarda sen bu kitapları ücretsiz olarak bulabiliyor muydun? Ya sosyal güvencesi olmayan yavrular için size böyle bir para yardımı yapılıyor muydu? Size her ay 150 lira bir nakit yardımı yapılıyor muydu? Çocuklarınıza burs 45 liraydı, 240 lira burs veriliyor muydu? 150 lira beslenme veriliyor muydu? Eğer mastır öğrencisiyse sevgili kardeşlerim, verdiğimiz para 420 lira. Bakınız, doktora öğrencisiyse 750 lira, buralara çıkardık bu rakamları. Ve yurtlarımız kalite. Artık öyle koğuş tipi yurt yok. Yurtlarımız artık ya 1 yataklı ya 3 yataklı yurtlar, bu hale getirdik. Niye? İstedik ki yavrularımız kaliteli yerde kalsın. Ve bu yurtların sayısını da devamlı artırıyoruz, artıracağız. Çünkü bu milletin evladına ne yakışırsa onu yapacağız. Sevgili kardeşlerim; bakınız bununla da kalmadık. Sağlıkta attığımız adımlara bakın Allah aşkına, ahh ahh, istediğin hastaneye gidiyor musun? Artık ayrım var mı? Yok. İlacını beklemeden, istediğin eczaneden alıyor musun? Allah aşkına soruyorum, CHP'lisine, MHP'lisine, BDP'lisine hepsine soruyorum, yahu şurada 8 yıl önce hastane kapılarında az mı çile çektik ya, bunları hatırlamıyor musun? Doktorun verdiği ilaçları alabiliyor muydun ya, bunları unutmuyor musun? Değerli kardeşlerim, bir ameliyat olmak için, bir ameliyat olmak için 8 ay sonraya gün vermiyorlar mıydı? Bir tomografi çektirmek hak getire paran varsa çektirirsin, paran yoksa tomografi filan çektiremezsin, böyle günlerden gelmedik mi? Ve değerli kardeşlerim, bunların hepsini yaptık. Hastaneleri birleştirdik, devlet, SSK, kurumların hastaneleri vardı, vakıf hastaneleri, özel sektör hastaneleri hangi hastaneye gitmek istiyorsan ona git. Düne kadar zenginlerin gidebildiği hastaneye benim Beylikdüzü'ndeki kardeşim şimdi gidebiliyor mu? Neden? Çünkü biz şöyle baktık: Kanuni Sultan Süleyman ne diyordu? "Halk içinde muteber nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." Yani biz bir sağlıklı nefesi devleti feda etmeye, evet değerli kardeşlerim devlet feda olsun, ama bir sağlıklı nefes çok önemli. Daha bunu tam yapamıyoruz, ama inşallah bu da olacak, bunu da yapacağız inşallah. Onun için çok çalışmamız lazım beraber. Sadece bu işi bizden beklemeyeceksiniz, hep beraber çalışacağız. Bak şimdi inşallah Beylikdüzü'nde de 400 yataklı bir devlet hastanesi hazırlıyoruz, 400 yataklı. Ve daha da ileriye gidiyorum, Olimpiyat Stadının yanında da 1,5 milyon metrekarelik alan üzerinde İstanbul'da iki tane şehir hastanesi yapacağız, bu yakadakini buraya yapıyoruz, diğerini de Anadolu yakasında yapıyoruz. Önce büyük şehirlerimizden başlayarak bu şehir hastanelerimiz en ileri teknolojiyle donanımlı olacak. Yani yürüyen merdivenler, yürüyen bantlar, bunlarla donanımlı olacak. İstiyoruz ki, yaşlı amcalarımız yorulmasın, o bantlarda yürüsün. Sedyeler üzerinde çile çekmesin, oralarda gitsinler. Bütün elektronik cihazlarla A'dan Z'ye donanımlı olacak. Şimdi de öyle, ama daha iyileri de olacak. Niye? Sağlık çok önemsediğimiz bir konu. Değerli kardeşlerim; bakınız, şu anda Güneydoğu, Doğu bütün bu bölgelerde paletli ambulanslarımız var dağlara tırmanıyor. Eskiden kızaklarla indiriliyordu. Düşünebiliyor musunuz, bir hamile hanım, değerli kardeşlerim çok önemli, kızakla indiriliyor. Şimdi alternatifler getirdik. Hatice Hanım eğer şehir merkezinde 10 gün önceden gelip misafirimiz olursan, gel 1 hafta, 10 gün önceden misafirimiz ol sizi orada doğuma hazırlayalım. Doğumuna yap, ne kadar kalmak istiyorsan o kadar daha kal, ondan sonra seni köyüne gönderelim. Kim yapıyor bunu? Sağlık Bakanlığımız yapıyor, bu hale geldik. Bunun dışında araç gereç zaten evvel Allah. Ambulanslar zaten 1'e 5, 1'e 10 katladı. Eskiden bir şehirde bakıyorsun 1 tane, 2 tane ambulans vardı. Şimdi hepsi 5-10 kat arttı, bu hale getirdik. Bakınız, az önce Esenyurt'da da anlattım. Geçenlerde Gümüşhane'deydim, 2. il mitingimi orada yaptım. Yanıma Semih diye bir yavrumuzu getirdiler, 11 yaşında. Diyaliz hastasıydı. -Gümüşhaneli misin- Ve 11 yaşında, fakat 6 yaşında diyalize girmeye başlamış. Ve bu yavrumuzun böbrek ameliyatı olması gerekiyor, böbreği değişecek. Aradık, en sonunda Zonguldak'ta böbrek bulundu. Tabi aynı günde böbrek Zonguldak'tan gelecek. Hasta, anne, baba o da Gümüşhane'den Ankara'ya gelecek. 2 tane bizim jet ambulansımız var. 18 tane helikopter ambulansımız var şu anda. Bunlar ayrı noktalarda, 16 ayrı noktada bulunuyor. Ve jet ambulanslarımızın bir tanesi Trabzon'dan anneyi, babayı, Semih'i aldı, Ankara'ya getirdi. Ve diğer jet ambulansımız da Zonguldak'tan böbreği ve doktorlarıyla beraber Ankara'ya geldi. Ve değerli kardeşlerim operasyon Ankara'da yapıldı ve hamd olsun artık sağlıklı bir Semih var. Semih'e sordum, Semih ne olacaksın dedim. Semih dedi ki, doktor olacağım. Bak dedim Semih, bundan sonra senin ellerinden de inşallah gelecek kuşaklar, gelecek nesiller şifa bulsun. Buralara böyle geldik. Böyle laf ola beri gele yok. Uygulama var, uygulama, biz bunu yaptık. Sayın Kılıçdaroğlu da biliyorsunuz SSK'nın Genel Müdürlüğünü yaptı 8 yıl. Değerli kardeşlerim, ben de geçmişte aslında SSK'lıydım biliyor musunuz? Ama ahh o hastane kapılarında ne çile çektim, çok da paralar verdim, maalesef. Doktor bey bizi muayenehanesine çağırıyordu, orada işimizi hemen halletmiyordu, gel muayenehaneye. Sabah erken saatte git, kuyruğa gir, numarayı al, ondan sonra da bastır muayenehaneye git. Orada da belli bir parayı ver. Parayı verdikten sonra da gel gene hastanede, eğer ameliyat gerekiyorsa hastanede ameliyat olacaksın. Yani sen bu noktada farklı bir yerde bu tür bir operasyonu yaşamıyorsun. Ve geçenlerde şöyle baktık ki, elimize bir kart, bir yazı geldi. Fakat çok enteresan, sizin de bilginizin olmasında fayda var. Dost, ahbap bütün herkese bunları anlatmanız lazım. Şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili adayı DGM eski savcısı. 21 Mayıs 2003 tarihli Neşter operasyonu vardı ya meşhur. Neşter operasyonunu hatırlıyorsunuz değil mi? Bu iddianamenin savcısıdır. Ve ne diyor biliyor musunuz o iddianamede? O dönemde Kılıçdaroğlu'nun Genel Müdürlük koltuğunda oturduğu SSK'da yolsuzlukların diz boyu olduğunu iddia ediyor. Ben söylemiyorum. Bitmedi. İddianame, sosyal güvenlik kurumlarındaki tabloyu şöyle özetliyor, onun dilinden: Sosyal güvenlik kurumları devletin sırtında bir yüktür. Kurumlar iyi yönetilmemektedir. Bu kurumlarda yolsuzluk diz boyudur. Bu kurumlar kuyrukla, yolsuzlukla anılır olmuştur diyor. Bu zat şu anda CHP'nin Muğla Milletvekili adayı, eski savcı. Ben söylemiyorum Sayın Kılıçdaroğlu, milletvekili adayın söylüyor. Senin hakkında söylüyor, senin başında olduğun kurumla ilgili söylüyor. Sen böyle bir yerden geliyorsun. 8 yıl yönettin orayı, ne yaptın? Batırdın, batırdın, batırdın. Baktın ki bu iş yürümüyor, gittin merhum Ecevit'e. Beni milletvekili adayı yapar mısın dediniz. Merhum Ecevit, bunun batık SSK'nın başından geldiği bildiği için, başarısız bir bürokrat olduğunu bildiği için ne yaptı? Kılıçdaroğlu'nu veto etti, veto etti. Aday yapmadı. Şimdi de kalkmış bize diyor ki, Ecevit'e saygısızlık yapıyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu, bize sen siyaseti öğretme. Öğreneceğin daha çok şey var, daha yeni başladın bu işe. Aslında Sayın Kılıçdaroğlu biliyorsunuz bir skandal kaset Genel Başkanıdır. Soruyorum sizlere, böyle bir skandal kaset ortaya çıkmasaydı bugün Kılıçdaroğlu diye birisi var mıydı ortada? Sayın Baykal'ı ziyarete gidiyor, güya geçmiş olsun diyor. Kapıya çıkıyor soruyorlar, hayır diyor, benim Genel Başkanlık diye bir derdim yok diyor. Ertesi gün de aday olduğunu açıklıyor. Tezgahı görüyor musunuz? Tezgah bu, tezgah bu. Ve şu anda da karşımızda, ama ben Allah'ıma hamd ediyorum, Yarabbi sana hamdolsun diyorum. Önceki bizim için gayet iyiydi, ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu geldi bu çok daha iyi, işimiz çok daha kolay. Böyle muhalefet dostlar başına. Çünkü Kanal İstanbul'u görüyor, burada insan yok diyor. Bu Kanal İstanbul'da on binlerce insan çalışacak. Burada aş, iş sahibi olacaklar. Buralarda fuarlar, iş merkezleri olacak. Buralarda konutlar yapılacak. Nasıl oluyor da burada insan yok diyorsun? Değerli kardeşlerim, bunların vizyonu yok, bunların ufku yok, vaka bu. Ve sevgili kardeşlerim, bakınız şurada bir gerçeği daha söyleyeyim sizlere. İşte bizden önce devraldığımız iktidarın hali. Bakınız, MHP, DSP şimdi CHP'nin yanında malum, bunlardan iktidarı devraldık. Türkiye'nin kamu net borç stoku milli gelire oranı yüzde 61'di. Şimdi ne oldu biliyor musun? Yüzde 25. Bakın nereden nereye düştü. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz? Değerli kardeşlerim, yüzde 63. Şimdi devletin borçlanma faizi ne biliyor musunuz? Yüzde 7. 63 nerede, 7 nerede. Hesap ortada. Halep oradaysa arşın Beylikdüzü'nde, ortada. Enflasyon neydi? Yüzde 30. Şu anda enflasyon ne oldu? İşte bugün açıklandı, 4,26. Değerli kardeşlerim, tek haneli rakamdayız. Ve bu aradaki bu enflasyon kimin cebinden çıkıyordu? Ayşe abla senden çıkıyordu, Fatma abla senden çıkıyordu, Hatice abla senden çıkıyordu cepten cepten. Ve bu farkı var ya, bu farkı asgari ücretin üzerine koyacaksın, bu hesabı böyle yapacaksınız. Asgari ücret şu anda neyse onun üzerine bir de enflasyon farkını koyacaksın, rakamı öyle hesaplayacaksın. Biz sizlerle gurur duyuyoruz. Değerli kardeşlerim; bütün bunlarla beraber çıkmış diyor ki, yolsuzluk işte 12 milyon 700 bin yolsuzluk var. Ona şunu söyleyin: Bakınız, Kılıçdaroğlu'nun söylediği yolsuzlukla ilgili ben size basit bir rakam vereyim. Geldiğimizde bu miktar 19 milyondu. Şimdi 12 milyon 700 bin, buraya düşürdük. Bunu niye söylemiyorsun? Onu söylüyor, ama bunu söylemiyor. Böyle yanlışlık olur mu, dürüst ol. Ama bunlar dürüstlüğün semtinden geçmedi. Sevgili kardeşlerim; bütün bunlarla beraber bakınız ben size basit bir şey daha söyleyeyim. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de biz MHP'den 23,5 milyar dolar IMF'e olan borçla devraldık Türkiye'yi, 23,5 milyar dolar. Şimdi IMF'ye olan borcumuz ne oldu biliyor musunuz? 5 milyar dolar, buraya düştü. MHP borçlandı, biz ödedik ve önümüzdeki yılın sonuna kadar bunu bitireceğiz, sıfırlayacağız. 2012'nin sonuna kadar sıfırlanacak. Şu anda da bitiririz, şu anda da öderiz bunu yani, öyle bir sıkıntımız yok bizim. Ama faizi çok düşük olduğu için yavaş yavaş ödensin diyoruz, sıkıntı olmaya gerek yok. Ve 3 yıldır biz IMF'le anlaşma yapmıyoruz. Borç morç almıyoruz gerek yok, ama MHP 30 milyar dolar borç aldı IMF'ten. Şimdi kalkıyor akıl veriyor. Bunlar IMF'nin kapısında köle, IMF'nin kapısında siz köle oldunuz. Kuyruğa girdiniz, ülkeyi kirlettiniz, onlar kirletti, biz temizledik, çetelerden temizledik, mafyadan temizledik, karanlık güçlerden temizledik ve bugünlere geldik. Sevgili kardeşlerim; şimdi buradan Büyükçekmece'ye geçeceğiz, orada da böyle bir mitingimiz var. Sizlerin huzurunu çok daha fazla meşgul etmek istemiyorum. Ama diyorum ki, 39 gün var. Bakın, kale içeriden fethedilir. Hanım kardeşlerime sesleniyorum, sizden çok emek bekliyorum, çok gayret bekliyorum. Gençler, sizden gayret bekliyorum. Ana kademe, sizden gayret bekliyorum. El ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz bu işi başaracağız. Sevgili kardeşlerim; bizde ayrım yok, bizde ayrımcılık yok. Biz Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Roman'ıyla, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla aklınıza ne gelirse bütün etnik unsurlarla biriz, beraberiz, bütünüz. Yaratılanı Yaratan'dan ötürü severiz. Bizde mezhep ayrımı yok, meşrep ayrımı yok. Ve biz insan öncelikli bir dünyayı özledik. Önde insan, arkada devlet. Devlet, insan için vardır, insan devlet için değil. Onun için yola çıkarken ne dedik? Tek millet dedik. Çünkü milletin içinde tüm etnik unsurlar var. Bu iş sizi rahatsız ediyor mu? Ediyor mu? Ne dedik? Tek bayrak dedik. Bu bayrağımız rengini nereden alıyor? Şehit kanlarından alıyor, öyle mi? Hilalimiz bağımsızlığın sembolü, öyle mi? Yıldızımız şehitlerimizin sembolü, öyle mi? Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylüyor; "bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" diyor. Onun için ne dedik? Tek vatan dedik, tek millet, tek bayrak, tek vatan ve durmadık. Sağ olasınız. Tek devlet dedik. Tek devletle yarınlara yürüyeceğiz ve topraklarımızda asla operasyona müsaade etmeyiz. Biriz, beraberiz, bütünüz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız değerli kardeşlerim. Şimdi hazır mıyız şarkımıza? Şarkımızı biliyor muyuz? Biliyoruz. Şöyle elleri bir göreyim. Bayrakları da bir göreyim. Arkada da varmış. Eller eller eller şöyle bir görelim. Maşallah. Çok gür olacak. Büyükçekmece hazırlansın. Tamam? Hançerelerimizden. Beraber yürüdük biz bu yollarda. Beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Bize her şey sizi hatırlatıyor. Günümüz kutlu olsun, 12 Haziran milletimiz, demokrasimiz için hayırlara vesile olsun. İnşallah 12 Haziran inanıyorum ki milletimiz için ileri demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin ve yepyeni bir Anayasanın temellerinin atılacağı bir gün olacak. Sizden öyle bir Parlamentonun hazırlığını bekliyorum. Onun için de durmak yok... Durmak yok, yola devam" Sağ olun, var olun. |
|
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|