Anketler Tüm anketlerimizi burada paylaşıyoruz. |
Anketimiz: Çözüm Sürecini ve Dolayısıyla PKK Terörünün Bitirilmesini Destekliyor musunuz? | |||
Evet, Kürt sorunu çözüme ulaştırılsın, PKK terör örgütü etkisiz hâle getirilsin ve böylelikle düşük yoğunluklu savaş sona erdirilsin. |
![]() ![]() ![]() ![]() |
35 | 92.11% |
Hayır, Kürt sorunu da bu sorundan kaynaklanan etnik terör de bitirilmesin, düşük yoğunluklu savaş sürsün, insanlar ölmeye ve analar ağlamaya devam etsinler. |
![]() ![]() ![]() ![]() |
2 | 5.26% |
Ulusalcıların, laikçilerin ve faşistlerin kara propagandalarının etkisi altındayım ve bu yüzden kararsızım. |
![]() ![]() ![]() ![]() |
1 | 2.63% |
Katılımcı sayısı: 38. Sizin bu Ankette oy kullanma yetkiniz bulunmuyor |
![]() |
|
![]() |
#1 | |||
![]() Habur Sınırında Ağlatan Kavuşma
![]() PKK'nın serbest bıraktığı 8 kamu görevlisi aileleriyle buluştu. Buluşma anında duygusal anlar yaşandı. 8 kamu görevlisi Amadiye'den Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani'nin tahsis ettiği ciplerle yaklaşık 10 araçtan oluşan konvoyla, sıkı güvenlik önlemleri altında Türkiye sınırına yakın Zaho ilçesine ulaştı. Saat 13:40 sıralarında Zaho'ya gelen konvoy yine sıkı güvenlik önlemleri altında ilçede hiç durmadan İbrahim Halil Sınır Kapısı'na giriş yaptı. Buradaki işlemlerin ardından kamu görevlileri Habur Kara Hudut Kapısı İdare Amirliğ'nde yıllardır ayrı oldukları aileleriyle buluştular. Buluşma sırasında duygusal anlar yaşandı ve aileler gözyaşlarını tutamadılar. 640 gün sonra ailesine sarıldı 9 Temmuz 2011'de Diyarbakır-Lice karayolunda kaçırılan Astsubay Abdullah Söpçeler ve uzman çavuş Zihni Koç, 640 gün sonra aileleriyle buluşurlarken, erler Reşat Çeçan, Hadi Gizli ve Ramazan Başaran, 613 gün sonra ailelerine kavuştular. Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu 607 gün, polis memuru Nadir Özgen, 579, uzman çavuş Kemal Ekinci, 559 gün sonra ailesiyle kucaklaştı. Nadir Özgen'in annesi: Sevdiği bütün yemekleri yaptım Van'ın Çatak ilçesinde görev yaparken 18 ay önce terör örgütünce kaçırılan polis memuru Nadir Özgen'in (30), Aydın'ın Söke ilçesine bağlı Bağarası beldesindeki annesi Müşerref Özgen (61), "Dualarım kabul oldu. Çok sevinçliyim." dedi. Televizyon başından, aylardır özlemini çektiği oğlunu görmek için bir an olsun ayrılmayan Özgen, tek isteğinin oğlunun artık eve gelmesi olduğunu söyledi: "Çok sevinçliyim, mutluyum. Heyecanla bekliyorum. Oğlumun eve gelişinden önce bütün hazırlıklarımızı yaptık. 18 aydır çok dua ettim, dualarım kabul edildi." Oğlunun sarma, börek ve köfteyi çok sevdiğini belirten Müşerref Özgen, hepsini hazırlayıp yolunu gözlediğini söyledi. Ailenin diğer fertleri de Nadir Özgen'i görmek için televizyon başından bir an olsun ayrılmadılar. Polis memuru Özgen'in evde toplanan akrabaları ve yakınları büyük sevinç yaşarlarken, ''Nadir'im, güzel, tatlı yavrum benim.'' diyen anne Müşerref Özgen, bir süre sonra fenalaştı. Özgen'e, evin önünde hazır bekletilen sağlık görevlileri müdahale ettiler. Müdahale sonrası kendine gelen Müşerref Özgen, gazetecilere, ''Oğlumun kurtulması için hep dua ettim. Bugünü gördüğümüz için çok sevinçliyim, çok mutluyum.'' diye konuştu. ''Allah devletimize zeval vermesin'' Erler Ramazan Başaran, Reşat Çeçan ve Hâdi Gizli, anne ve babalarına sarılarak hasret giderirlerken, sevinçli aileler, terörün son bulmasına yönelik çözüm sürecinin başarıyla sonuçlanması temennisinde bulundular. Polis memuru Nadir Özgen de babasıyla sarılarak hasret giderirken, baba Özgen, ''Allah devletimize zeval vermesin. Dimdik ayaktayız.'' dedi. Uzman çavuş Kadir Ekinci de babası ve ağabeyine sarılarak hasret giderdi. Er Reşat Çeçan'ın ablası: ''İnşallah akşam birlikte oturur yemek yeriz'' Yaklaşık 8 aydır kardeşini beklediklerini anlatan abla Çeçan, akşama kardeşi için sevdiği yemekleri hazırladığını belirterek, ''En çok kuru fasulye pilav seviyor. İnşallah akşam birlikte oturur yemek yeriz'' dedi. Çeçan'ın 50 yaşındaki teyzesi Edibe Demirtaş da bir an önce yeğeninin gelmesini beklediklerini ifade ederek, ''Allah sulhun hayırlısını versin. Gençlerin kanı dökülmesin, anneler ağlamasın barış istiyoruz.'' diye konuştu. Gizli ailesi Terör örgütünce kaçırılan er Hâdi Gizli'nin ailesi de çocuklarının Türkiye'ye giriş yapmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Er Gizli'nin annesi Şeha Gizli, oğlu ile telefonda görüştüğünü belirterek, oğlunun, ''Ben iyiyim; ağlama, geleceğim.'' diye kendisini teselli ettiğini aktardı. Uzman Çavuş Kemal Ekinci'nin evine Türk Bayrağı asıldı Terör örgütünce kaçırılan Uzman Çavuş Kemal Ekinci'nin serbest bırakılmasının ardından, ailesinin yaşadığı Gaziantep'teki mahalleye Türk Bayrakları asıldı. Şırnak'ta 1 Ekim 2011'de terör örgütü tarafından kaçırılan Uzman Çavuş Kemal Ekinci'nin serbest bırakılması memleketi Gaziantep'te sevinçle karşılandı. Ekinci ailesinin, çocuklarını karşılamak üzere Habur Sınır Kapısı'na gitmesi üzerine, yakınları ve komşuları ailenin yaşadığı mahalleyi Türk Bayraklarıyla donattılar. Mahalleye çadır kuran Şahinbey belediyesi de, ''Hoşgeldin Bizim Asker'' yazılı pankart astı.
Kaynak Haber 7 13.03.2013
![]() |
||||
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | ||||||
![]() Çözüm sürecinin başarıyla neticelendirilip çatışmaların son bulup silahların bırakılıp iç barışımızın sağlanmasıyla; Türk'ün, Kürd'ün, Arab'ın, Laz'ın, Dadaş'ın, Gakkoş'un, Dersimli'nin, Roman'ın, Bektaşi'nin, kısacası güzel ülkemin tüm renklerinin eşsiz memleketimin dağlarında el ele; sevda türküleri, özgürlük türküleri, barış türküleri, kardeşlik türküleri söylemeleri dileğiyle...
İçerde Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mı? Görüşmecim yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cigaram, Dağlarına bahar gelmiş memleketimin. Ahmed Arif Ahmed Arif - İçerde
Rahmi Saltuk - Dağlarına Bahar Gelmiş Memleketimin
|
|||||||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |||
![]() Alıntı:
Alıntı:
Yakın tarihimizde bir dolu savaş ve antlaşma var. Muhtemelen senin şu anda terör örgütüne duyduğun nefretin daha büyüğünü senin gibi düşünen insanlar diğer devletlere duyuyordu. Ve senin gibi düşündüğümüzde mesela Türk-Yunan savaşında Yunanlar topyekun ölümü daha çok hakediyorlardı. Savaş terörden daha büyük kötülüktür. Ama zamanın devlet adamları ateşkes yaptı-antlaşma yaptı. Kimse "nasıl oldu da bu adamlarla barış masasına oturuldu?" demiyor. Bu o kadar basit ki. İki taraf bu savaşın kendi menfaatlerine aykırı gördüğünde ateşkeş yapar. Bu devletler için-örgütler için doğal bir süreç. Bu adamlar ilk fırsatta kan dökecek... Romantik bir cümle. Terör örgütü-bütün örgütler için rasyonel davranmak bir zaruriyettir. Terör örgütünün dayandığı argümanlar altından kaymış, zaafa uğramış, savaşa gücü kalmamış, amaçlarına ulaştığını düşünüyor... olabilir. "Dünyada tek biz kalıncaya kadar insan öldüreceğiz" diyen bir örgüt olamaz. Böyle bir iddia gülünçtür. Din şahıslara kısas hakkı vermez. Meşru siyasi otoriteye hadleri uygulama yetkisi verir. İslam devletler hukukunun temeli barışa dayanır. "Teröristle kesinlikle masaya oturulmaz" çok sıradan bir cümle. Bunu söyleyen birisi Peygamberin azılı Kureyş Müşrikleriyle barış anlaşması yapmasını açıklayamaz. Hudeybiye hadisesi çok açık önümüzdedir. Rahman ve Rahim Allah adıyla: "Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram'ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır. Eğer, oradaki henüz tanımadığınız inanmış erkeklerle, inanmış kadınları bilmeyerek ezmeniz ve böylece size bir eziyet gelecek olmasaydı, (Allah, Mekke'ye girmenize izin verirdi). Allah, dilediğini rahmetine koymak için böyle yapmıştır. Eğer, inananlarla inkârcılar birbirinden ayrılmış olsalardı, onlardan inkâr edenleri elem dolu bir azaba uğratırdık. " Şu insaniliğe bakın ki Rıdvan ağacının başında ölünceye kadar savaşmaya ant içen müslümanlara "henüz tanımadığımız erkekleri-kadınları" ezmemek için bir kalkışmaya izin vermiyor Allah... Ve burada yapılan antlaşmayı "açık bir fetih" olarak nitelendiriyor: "1. Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. 2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. 3. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder." Tabii savaş belirli şartlar içinde ruhsat hatta farzdır. Fakat düşmanın barışa girmesi durumunda düşmanlığı devam ettirmek düşünülemez. Yukarıda söylediklerim ideal manada idi... Somut vakaya dönecek olursak mevcut savaş bana masum olmayan, bir anlamı olmayan, batıl bir mücadeledir. Bu bahs-i diğer... Bu şartlarda daha fazla insanın yok yere ölmesinin önüne geçilmek için her türlü müzakereyi yürütmek devlet için bir yol değil bunun ötesinde bir mecburiyettir. Alıntı:
PKK'yla ya da devrik lideriyle konuşmanın içeriği "barış size göre nedir?" diye entellektüel-felsefi bir şey değil. "Hangimiz haklıyız?", "Kimin suçu bu kadar insanın ölmesi" vs... falan da değil. Yahut A. Öcalan ya da örgütçüler harika insanlar olacak diye de bir beklenti olmasa gerek. "İki taraf açısından da bu sürdürülemez savaş nasıl sona erdirilir?" soru budur. Halkın ve devletin anlamsız kompleksleri, tuhaf refleksleri nedeniyle geç kalınmış bir adımdır. İnşallah hayırlı sonuçlar ortaya çıkar, vesselam. Konu ribat tarafından (03-14-2013 Saat 03:19 ) değiştirilmiştir.. |
||||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|