|
![]() |
#1 |
![]() Arkadaşlar, meseleye nasıl baktığımı biraz daha detaylıca anlatayım:
Birincisi, eğer Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, 2011 Genel Seçiminden önce bir biçimde cumhurbaşkanlığına geçseydi hata yapmış olacaktı. Çünkü o zaman AK Parti, kurumsallaşmasını tamamlamamıştı. 2011 Genel Seçiminde % 50 oranında oy alan AK Parti, Türk siyasetinin merkezinde ve merkez sağında dindar ağırlıklı merkez sağ bir siyasi parti olarak kurumsallaşmasını tamamlamıştır. AK Parti, kurumsallaşmasını tamamladığı için Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması AK Parti için bir eksiklik değildir; hatta, 2. adamını (Abdullah Gül) cumhurbaşkanı olarak seçtirmiş AK Parti'nin, 1. adamını da (Recep Tayyip Erdoğan) cumhurbaşkanı olarak seçtirmesi AK Parti'ye ayrı bir prestij kazandıracaktır. Düşünsenize; partimizin 2. adamını cumhurbaşkanı yaptıktan sonra 1. adamını da cumhurbaşkanı yaptık demenin onuru, gururu az bir şey mi?! İkincisi, Başbakanımız cumhurbaşkanı olursa, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanlık için 2 iyi ve başarılı siyasetçinin (Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu) ismi öne çıkıyor. Bu iki isimden hangisi AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olursa, üstlendikleri o görevi başarıyla götürebilecek; bilgi, birikim ve deneyime sahiptirler. Ve o iki isim de kişilik özellikleriyle olsun, düzgün aile yapılarıyla olsun, muhafazakâr demokrat kimliği şahıslarında başarıyla temsil edebilirler. AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık için gönlümden Ahmet Davutoğlu ismi geçmekteyse de, Ahmet Davutoğlu'nun olsun, Abdullah Gül'ün olsun, partimizi ve ülkemizi başarıyla yöneteceklerinden, kendi kişilikleriyle ve düzgün aile yapılarıyla Müslüman demokrat kimliği başarıyla temsil edeceklerinden hiç kuşku duymuyorum. Üçüncüsü, Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması demek, önümüzdeki 10 senede Büyük Türkiye hedefimiz yolundaki sürecin daha da sağlam bir zemine oturması demektir. Allah ömür ve sağlık-sıhhat verirse Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak 10 yıl boyunca Türkiye'nin iş adamlarıyla dünyanın dört bir yanında koşturacaktır inşaallah. Bu süre içinde hem Türkiye diğer ülkelerle; sosyal, kültürel, ekonomik alanlarda çeşitli anlaşmalar imzalayacak hem de iş adamlarımızın dünyanın diğer ülkeleriyle yapacakları iş anlaşmaları sonucunda önümüzdeki 10 yılda Türkiye'nin ekonomisi git gide daha da büyüyecek ve daha da zenginleşecek ve böylelikle 2023'lü yıllarda Büyük Türkiye hedefimize ulaşıp, yolumuza tarihimizde olduğu gibi yeniden Büyük Türkiye olarak devam edeceğiz inşaallah. Dördüncüsü, nasıl ki Adalet ve Kalkınma Partisi; Demokat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi gibi klasik bir merkez sağ parti değil de dindar ağırlıklı merkez sağ bir siyasi parti ise, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan da, Turgut Özal gibi Süleyman Demirel gibi sadece devletimizi ve milletimizin birliğini temsil eden bir cumhurbaşkanı olarak görev yapmayacak; Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başı olarak devletimizi ve milletimizin birliğini temsil etmesinin yanı sıra âdeta bir yarı başkan gibi cumhurbaşkanlığı yapacak, ülkenin ve partinin iyi yolda gitmesi için gerekenleri yapacak, yanlışlıklar ve eksiklikler gördüğü yerlerde AK Parti Genel Başkanını uyarıp gördüğü yanlışlıkları ve eksikleri hatırlatarak yanlışlıkların düzeltilmesini, eksikliklerin giderilmesini sağlayacak ve AK Partimizin ve Türkiyemizin daha güçlü ve daha başarılı bir biçimde yoluna devam etmesine katkılar sunacaktır inşaallah. Beşincisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası'na göre Yürütme'nin başı Cumhurbaşkanıdır. Anayasamızın bazı maddeleri şöyledir: "Madde 8- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak," Madde 104 - Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır: .................................................. ...... Her ne kadar teamülde cumhurbaşkanları güncel siyasete pek müdahil olmuyorlarsa da, Anayasamız, Cumhurbaşkanına Yürütme'nin başı olması hasebiyle gerekli gördüğü durumlarda Bakanlar Kuruluna başkanlık edebilme yetkisi vermiştir. AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı olan ve 13 yıl boyunca AK Parti Genel Başkanlığı görevinde bulunmuş olan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olursa gerekli gördüğü bazı durumlarda ve zamanlarda Bakanlık Kuruluna başkanlık etmesini hiç yadırgamam ve milletimizin önemli bir bölümü de yadırgamaz ve olağan karşılar diye düşünüyorum. Önümüzdeki 10 yılda Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbakanlığındaki ve Abdullah Gül ya da Ahmet Davutoğlu'nun Başbakanlığındaki bir Türkiye'nin, dünyanın parlayan yıldızlarından biri olacağına ve Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılına kadar Büyük Türkiye hedefimize ulaşacağımıza, 2023'lü yıllardan sonra da Türkiyemizin yoluna Büyük Türkiye olarak devam edeceğine inanıyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.
![]() Konu Cihannur tarafından (04-07-2014 Saat 07:33 ) değiştirilmiştir.. |
|
![]() |
![]() |
|
Sayfayı E-Mail olarak gönder |
![]() |
#2 |
![]() Anayasamızın bazı maddeleri şöyledir:
"Madde 8- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. @Cihannur Bu dediğin anayasada geçiyor ama uygulamada başbakan daha aktif. Cumhurbaşkanı olan kişi fazla aktif olamıyor. Ara sıra yurt dışı ve yurt içi gezileri, kanun ve anayasa ile ilgili imzalar ya da vetolar. Cumhurbaşkanı maalesef bunlar dışında bir şey yapamıyor. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | |||
![]() Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
1- Öncelikle şunu belirteyim: Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) Kurucu Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, sadece AK Parti'nin sembol lideri değildir; Erdoğan, AK Parti'nin sembol lideri olduğu kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de sembol lideridir. AK Parti'nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Sembol Lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığında klasik bir cumhurbaşkanı profili görmeyeceğiz; Allah nasip ederse 10 yıl boyunca çok aktif bir cumhurbaşkanı profili göreceğiz. Önümüzdeki 10 yılda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; ülkemize, milletimize ve partimize olağanüstü ölçüde katkısı olacaktır inşaallah. 2- Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa her ne kadar onun güncel siyasetle ilişkisi kesilmiş olacak olsa da o perde arkasında devamlı olarak AK Parti'ye ve AK Parti'nin politikalarına katkılar sunacaktır. Bazı misallerle anlatayım: Mesela, Erdoğan Cumhurbaşkanı ve Gül ya da Davutoğlu da Başbakan oldu diyelim. Erdoğan, A Bakanının görevinde başarısız olduğunu görürse bu durumu kapalı kapılar ardında AK Partili Başbakan'a iletebilir ve AK Partili Başbakan da, görevinde başarısız olan A Bakanını görevden alarak A Bakanlığını daha iyi idare edebilecek bir kişiyi A Bakanı olarak görevlendirebilir. Başka bir misal de şöyle olabilir: B Bakanlığının B Bakanı görevindeki bazı uygulamaları hatalı yapıyor olabilir; bu durumu tespit eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partili Başbakan'a uyarıda bulunabilir ve AK Partili Başbakan da B Bakanına uyarıda bulunarak o bakanın yapmış olduğu hatalı uygulamaların düzeltilmesini sağlayabillir. Bir misal daha vereyim: Mesela C Bakanlığının bazı politikaları hatalı olabilir; Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partili Başbakan'a uyarıda bulunarak C Bakanlığının o hatalı politikalarının düzeltilmesini sağlayabilir. Hakeza Erdoğan, AK Parti'nin parti işleyişi bakımından ortaya çıkabilecek muhtemel hataların düzeltilmesi konusunda da önerileriyle olsun, uyarılarıyla olsun AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan'a o hataların düzeltilmesinde yardımcı olabilir. 3- AK Parti'nin, ANAP gibi dağılıp gidebileceği konusunda endişesi olan arkadaşlar boşa endişeleniyorlar. Çünkü ANAP, kurumsallaşamamış bir siyasi partiydi. Oysa AK Parti, dindar ağırlıklı merkez sağ bir siyasi parti olarak % 40 civarında kemikleşmiş oy oranı ve tabanıyla Türk siyasetinin merkezine ve merkez sağına yerleşerek kurumsallaşmasını tamamlamıştır hamdolsun. 4- ANAP'ın başına gelen Mesut Yılmaz kötü misalinin akıllara gelerek AK Parti için endişelenilmesi de gereksizdir. Çünkü solcumsu biri olan ve merkez sağ ANAP'ın dokusuyla uyuşmayan Mesut Yılmaz, kendisinin de ANAP'ın da siyasi hayatını bitirmiştir. AK Parti'de ise durum çok farklıdır. AK Parti'nin başına geçme ihtimali olan iki isim de (Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu) hem kişilik özellikleriyle AK Parti'nin dokusuyla uyum içindedirler hem de başarılı birer siyasetçilerdir. Bir sonraki maddede bu hususu detaylandırayım. 5- AK Parti'nin başına geçmesi muhtemel olan Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'nun her ikisi de insanlıklarıyla da adamlıklarıyla da işlerindeki başarılarıyla da temeyyüz etmiş olan siyasetçilerdir. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, 11. Cumhurbaşkanımız olarak gelmiş geçmiş 11 Cumhurbaşkanımız arasında en iyi ve en başarılı Cumhurbaşkanımız olmuştur. Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu da, Cumhuriyet Tarihi'nin gelmiş geçmiş tüm dışişleri bakanları arasında en iyi ve en başarılı Dışişleri Bakanımız olmuştur. Müslüman demokratlığın değerli birer temsilcileri olan bu iki başarılı siyasetçinin bu başarılarının yanı sıra hem kişilik özellikleri hem de düzgün aile yapıları, her ikisinin de AK Parti Genel Başkanı olarak AK Parti'nin muhafazakâr demokrat kimliğini kendi şahıslarında hakkıyla ve başarıyla temsil edebileceklerinin delilidir. Abdullah Gül'ün ya da Ahmet Davutoğlu'nun, AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevlerini layıkıyla yerine getirecekleri hususunda kimsenin şüphesi olmasın. 6- Paraleller Terör Örgütü (PTÖ) meselesine gelince... Dışişleri Bakanlığındaki gizli toplantıyı deşifre ederek kamuoyuna sızdıran PTÖ, ülkemiz ve milletimiz için tehlikeli bir terör örgütüdür. PTÖ, yaptığı o vatan hainliğiyle Türkiye ile Suriye arasında savaş çıkmasına yol açabilecek ölçüde vatana ve millete ihanet ederek saldırmıştır. İktidara yarın sabah CHP-MHP faşizm koalisyonu gelse bile, o faşist koalisyonun yapacağı ilk işlerden biri PTÖ ile mücadele ederek PTÖ'yü ortadan kaldırmaya çalışmak olacaktır. Erdoğan, Allah nasip eder de cumhurbaşkanı olursa, o zamana kadar daha 5 ay kadar bir süre Başbakanlık görevinde bulunacaktır. Önümüzdeki 5 ayda PTÖ ile mücadeleye devam edileceği gibi, Erdoğan sonrasında da Gül ya da Davutoğlu Başbakanlığında da PTÖ ile mücadele devam edecektir. Askerî vesayeti ve yargı vesayetini ortadan kaldıran AK Parti, demokrasi üzerinde hiçbir vesayet kabul etmeyecek, Bir Kısım Gülen Cemaati olan Şantajcı Montajcı Haramzade Paralelleri etkisiz hâle getirerek demokrasi üzerinde cemaat vesayeti kurulmasına izin vermeyecektir inşaallah. 7- Başbakanımız Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını istemeyenler, Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonrasının (Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Gül ya da Başbakan Davutoğlu) şimdiye göre daha iyi bir yönetim durumu olduğunu gördüklerinde, iyi ki Erdoğan cumhurbaşkanı olmuş kanaatine varacaklardır diye düşünüyorum. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı ve Gül ya da Davutoğlu'nun Başbakanlığı; ülkemiz, milletimiz ve partimiz için bugüne göre daha iyi ve daha hayırlı olacaktır inşaallah. Son olarak şunu söylemek isterim: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Başbakan Gül ya da Başbakan Davutoğlu'nun liderliğindeki Türkiye önümüzdeki 10 senede, geride bırakmakta olduğumuz 11.5 yıllık iktidarımız gibi çok başarılı bir dönem yaşayacaktır inşaallah. Hatta inanıyorum ki, eğer işler genel olarak yolunda giderse önümüzdeki 10 senelik muhtemel iktidarımızdaki başarılarımızla, bugüne kadar 11.5 yıllık iktidarımızda elde ettiğimizden daha fazla başarı elde edebiliriz. Allah; ülkemiz, milletimiz ve partimiz için en iyisi ve en hayırlısı neler ise onları nasip etsin. Konu Cihannur tarafından (05-13-2014 Saat 21:21 ) değiştirilmiştir.. |
||||
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|